Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/31 E. 2023/269 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/31 Esas
KARAR NO: 2023/269
DAVA: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/01/2023
KARAR TARİHİ:13/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından, ——-dosyası ile aleyhine yürüttükleri ilamsız icra takibinde borca itiraz ettiklerini ve takibin durdurulmasını istediğini, borçlu firmanın itirazları haksız olup, borçlu itirazında kötü niyetli olduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasındaki ticari iş ilişkisi çerçevesinde müvekkili tarafından verilen mimari hizmet bedeli kapsamında 30.11.2021 düzenlenme tarihli faturaya konu borcun 10.000 USD lik kısmı müvekkiline ödenmiş olup geriye kalan kısım olan 8.500 USD ödenmediğini, bunun üzerine davalı hakkında ——- sayılı dosyası üzerinden ilgili faturaya dayalı olarak ödenmeyen kısma ilişkin olmak üzere 8.500 USD tutarının tahsili amacıyla genel haciz yoluyla takip yapıldığını, davalı şirket tarafın 06.10.2022 tarihinde borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalı şirket, icra takip dosyasına sundukları faturanın ödenmeyen kısmından dolayı borçlu bulunduğunu, davalı şirket, haksız itirazında müvekkiline herhangi bir borcu bulunmadığından bahisle borca itiraz ettiğini, ancak icra takip dosyasına sunulan fatura ile ilgili herhangi bir açıklama getirmemiş ve ödeme belgesi de sunmadığını, davalı şirket, müvekkiline belirtilen fatura borcunun ödenmeyen kısmı kadarıyla halen borçlu olduğunu, müvekkilinin, davalı şirketin haksız, dayanaksız ve kötü niyetli itirazı neticesinde zarara uğradığını, uygun görülecek teminat karşılığında davalı firma adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, davalı borçlu şirketin borca ve icra takibine yaptığı haksız itirazın iptaline, ——— dosyası dosyası üzerinden takibin devamına, borçlunun takip konusu borcu işlemiş ticari faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sindan az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde iddia ettiği hususlar maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olup, davacı tarafın alacaklı sıfatıyla davalı borçlu müvekkili şirket aleyhine başlatmış olduğu ———- icra takibi haksız ve kötü niyetli bir biçimde başlatıldığını, bu nedenle, taraflarınca yasal süresi içinde işbu icra takibine konu ödeme emrine ilişkin tüm borca, faize ve borcun tüm ferilerine ayrı ayrı ve açıkça itiraz edildiğini, davalı müvekkili şirket ile davacı taraf arasında interaktif iletişim yoluyla gerçekleştirilen görüşmeler çerçevesinde akdedilmiş bulunan mimarlık hizmetleri sözleşmesi gereğince; davacı taraf, davacı müvekkili şirketin ———- adresi ve iş yeri olarak kullanacağı; ————adresinde kain binanın giriş katı, ofis katı ve çatı katını kapsayacak şekilde iç mimarlık hizmetlerini ifa etme ve yine aynı sözleşmenin (4.) maddesinde belirtilen yüklendiği tüm proje ve hizmetleri yerine getirme edimlerini üstlendiğini, davacı tarafın sözleşmenin (4.) maddesinde üstlenmiş olduğu hizmet edimleri açıkça belli olduğunu, işbu sözleşmenin, davacı tarafça düzenlenmiş olup, sözleşme, davacı tarafça davalı müvekkili şirkete gönderilmiş bulunan 26/07/2021 tarihli mail ekinde davalı müvekkili şirket ile paylaşıldığını, zaman içinde sözleşme nazarında taraflarca tekrardan görüşmeler gerçekleştirilmiş olup, yine davacı tarafça, davalı müvekkili şirkete gönderilmiş bulunan 04/10/2021 tarihli mailde de belirtildiği üzere, sözleşme konusu hizmetin bedeli; 18.500 USD olarak belirlenmiş olup, bu bedelin 10.000 USD kısmının işin başlangıcında başlangıç avansı olarak ödeneceği, geriye kalan bakiye 8.500 USD+KDV’nin ise ilerleyen tarihlerde çek ile ödeneceği hususunda tarafların anlaşmaya vardıklarını, davalı müvekkili şirket tarafından taraflar arasında akdedilen sözleşmeye bağlı kalınarak, 12/10/2021 tarihinde davacı tarafa başlangıç avansı olarak “proje ve tasarım ön ödemesi” açıklamasıyla 10.000 USD ödeme gerçekleştirildiğini, söz konusu ödemenin, davalı müvekkili şirketin adına kayıtlı bulunan———– iban numaralı banka hesabından davacı tarafın adına kayıtlı —— iban numaralı banka hesabına havale edildiğini, davacı tarafça sözleşme konusu hizmet bedeline istinaden —— tarihli fatura düzenlendiğini, davalı müvekkili şirkete teslim edildiğini, davacı tarafça gönderilmiş bulunan 04/10/2021 tarihli mail ile taraflar arasında akdedilen mimarlık hizmetleri sözleşmesinde belirlenen ve yüklenilen hizmet edimleri yerine getirilmediğini, davacı tarafça sözleşmeye bağlı kalınmadığını ve davacı tarafın taahhüt ettiği hizmet edimlerini yerine getirmemesinden kaynaklı olarak davalı müvekkili şirketin, ticari faaliyet göstereceği ——– adresini ve iş yerini açamayarak iş kaybına uğradığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede belirtilen iç mimarlık hizmeti ile davacı taraf, mesleki tasarım bilgisi, yetkinliği ve tecrübesi ile sözleşmede belirlenen mekanlara bilgi ve çizim aktarımları sağlayacağını, davalı tarafın üstlenmiş olduğu bu edim safhasının, hizmet alan davalı müvekkili şirketin kabulü ve onayı ile sonuçlanacağını, iç mimarlık hizmetlerinin tamamının mimarın sorumluluğu ve koordinasyonu altında olması ve ayrıca, mimarın da bu çalışmaları eksiksiz ve kusursuz olarak ve sözleşmede belirlenen süre içinde yapması gerektiğini, sözleşme konusu yüklenilen işe ait davacı tarafından yapılan çalışmalar sadece taslak aşamasında kalmakla birlikte, yapılan çalışmanın içeriğinde ilgili kat planları ve bazı görseller yer aldığını, ancak bu çalışmalar sahada yapılacak olan uygulamaya dair herhangi bir done içermemekle birlikte, mevcuttaki proje ile olan uyumluluğu da sorgulandığını, bu çalışmalarda; yerinde uygulama yapılması için hiçbir ölçü yer almamakla beraber, malzeme detayları ve sahada imalat yapılması için uygulama detayları da yer almadığını, ayrıca davacı tarafından yapılacak olan iş için saha ekibi oluşturulması ve projeye dair bilgilerin bu ekip aracılığıyla sağlanması gerekirken, saha ekibinin olmaması da işin sadece taslak aşamasında kalmasına neden olduğunu, sözleşme konusu proje ile ilgili herhangi bir ilerlerleme sağlanamadığını, taslak projenin ve verilen hizmetin söz konusu iç mimarlık hizmetleri için çok yetersiz kaldığını, yapılan işe dair eksiklikler ve yetersizliklerden dolayı, hizmet alan davalı müvekkili şirketin iç mimari hizmetlerini karşılayacak herhangi ——– edilemediğini, bunun sonucunda proje ile ilgili yapılan çalışmaların eksiklik ve yetersizliklerinden dolayı, sözleşmede belirlenen ve davalı müvekkili şirketin ——- yerinin olacağı bina olarak geçen sahada bu proje ile ilgili fiziki hiçbir işlem yapılmadığını, bu nedenlerle, davacı tarafça, taraflar arasında akdedilen mimarlık hizmetleri sözleşmesine aykırı davranılmış olması ve müvekkili şirketin defalarca bildirimde bulunmasına rağmen, davacı tarafça sözleşmeye aykırılıkların giderilmemiş olması ve hizmet ediminin tamamlanmaması nedeniyle, müvekkili şirket tarafından taraflar arasında kurulmuş bulunan mimarlık hizmetleri sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini, davacı tarafın taraflar arasında akdedilen mimarlık hizmetleri sözleşmesine uygun bir şekilde yüklendiği hizmet edimini yerine getirmemesi, ayıplı ifa durumunun bulunması ve davalı müvekkili şirket tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesi nedenleriyle, davacı taraf sözleşmede kararlaştırılan hizmet bedeli 18.500 USD+KDV hak kazanmadığını, bu nedenle, kendisine ödenmediği iddiasıyla icra takibine konu etmiş olduğu 8.500 USD alacağı olduğu yönündeki talebi ve iddiası da hukuki ve maddi dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açmış olduğu davanın reddine, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak davalı müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlatmış olması nedeniyle, icra takibine konu asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalı müvekkili şirkete icra inkar tazminatı ödemesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine, karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER: —-Sureti, Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı, Davacı — Tablosu, Davalı—– Kayıtları, Vergi Dairesi Kayıtları ve—- Formları, Fatura, İhtarname, Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ VE VAKIALARA GÖRE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI:
Dava, 2004 Sayılı İİK’nin 67/1 maddesi gereğince itirazın İtirazın İptali ve tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda dosyanın usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde öncelikle görev yönünden tensiben incelenmesi ve sonuçlandırılması gerekmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Yine Türk Ticaret Kanunun 19/2.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari dava haline getirmemektedir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Örneğin, Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye hukuk mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz..
6098 Sayılı TBK’nin 470. maddesinde ” Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.’ düzenlemesi bulunmaktadır.
Yukarıda anılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının TTK’nin 16/1 maddesi gereğince tüzel kişi tacir sıfatı taşıdığı fakat davacı gerçek kişinin tacir olduğuna dair dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi bu yönde bir iddia ve savunma da ileri sürülmemiştir.———verilen yanıta göre davacının tacir kaydı da bulunamamıştır. Buna göre esasında davacının mimarlık mesleğini icra eden gerçek kişi olduğu, dava konusu alacağında mimarlık hizmetinden doğduğu, böylece uyuşmazlıkta her iki tarafın ticari işletmesinden doğan bir husus bulunmadığı, 6102 sayılı TTK’nin 4. maddesinde eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların mutlak ticari davalar arasında sayılmadığı tespiti karşısında davanın mutlak ve nispi ticari davalar ile ticari dava kabul edilen davalar kapsamında kalmadığı anlaşılmakla işbu uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Binaenaleyh; davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmesi gerekmiştir. –

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin ——ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ ——- ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; ——– Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/04/2023