Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/193 E. 2023/634 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/193 Esas
KARAR NO: 2023/634
DAVA: Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 21/03/2023
KARAR TARİHİ: 05/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili lehine her biri 19.11.2012 tanzim tarihli; 19.12.2012 vadeli 8.000 TL bedelli, 19.02.2013 vadeli 15.000 TL bedelli,19.04.2013 vadeli 30.000 TL bedelli, 19.06.2013 vadeli 20.000 TL bedelli, 4 adet senedin keşide edildiğini, anılan bu senetlerin ——- Esas sayılı dosyasıyla takibe konu edildiğini, talepleri üzerine dosyanın yenilendiğini ve aynı icra müdürlüğü ——– Esas sayısına kaydedildiğini, borçlu tarafından 30/11/2021 tarihinde icranın geri bırakılması talepli davanın ikame edildiğini, ——— sayılı kararıyla ——— Esas sayılı dosyada icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, anılan bu kararın 23/02/2022 tarihinde kesinleştiğini, 22.03.2023 tarihinde ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk şartı sebebiyle,TTK 732.maddesi de gözetilerek taraflarınca arabulucu başvurusu yapıldığını, yapılan görüşmeler sonucu, 21.03.2023 tarihinde uzlaşamama olarak sonuçlandığını, müvekkilinin söz konusu senetler karşılığında davalıya borç para verdiğini, lakin geri alamadığını, her ne kadar başlatılan takip hakkında icranın geri bırakılması kararı verilmişse de, bu kararın kesinleşmesinden itibaren 1 sene içerisinde alacaklının dava açma hakkının mevcut olduğunu, yine, dava konusu edilen senetler HMK hükümleri çerçevesinde yazılı delil başlangıcı kabul edileceğinden, davalının müvekkiline borçlu olduğuna ve müvekkilinden söz konusu senetler karşılığı ödeme aldığına dair dinletecekleri tanıkların davanın haklılığını ortaya çıkaracağını, arz ve izah edilen sebeplerle fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydı ile; her biri 19.11.2012 tanzim tarihli;
19.12.2012 vadeli 8.000 TL bedelli, 19.02.2013 vadeli 15.000 TL bedelli,19.04.2013 vadeli 30.000 TL bedelli, 19.06.2013 vadeli 20.000 TL bedelli senetlerden ötürü alacağın en yüksek ticari/reeskont faiziyle davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, yargılama harç ve giderlerinin davalıdan tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 3 yıllık senedin zamanaşımı ve devamında 1 yıllık dava açma süresi olmak üzere 3+1 yıllık zamanaşımı sürelerinin tümü dolduktan sonra davanın açıldığını davanın bu sebeple reddine, zamanaşımı def’i ile senetlerin bono vasfının ortadan kalktığını, tarafların tacir olmadığını, aralarında ticari iş niteliğinde bir ilişkinin de mevcut olmadığı gibi hiçbir hukuki ilişkinin bulunmadığını, yazılı delil başlangıcı iddiası ve aradaki temel ilişkiye dayalı alacak talebinin ve tanık dinlenmesinin işbu davanın konusu olmadığını, bu itibarla dikkate alınamayacağı hususları birlikte değerlendirilerek usul ve esas açısından yasal şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmesini, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak üzere; hak düşürücü süre içinde açılmayan ve yasal koşulları oluşmayan davanın reddine, yargılama ve arabuluculuk giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, Nüfus Kayıtları ——— sayılı dosyası, ——— Esas sayılı dosyası, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :Dava; Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle) davasıdır.Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda dosyanın usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde öncelikle görev yönünden tensiben incelenmesi ve sonuçlandırılması gerekmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nin 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nin 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye hukuk mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz.Yukarıda yazılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın temeli ——— sayılı dosyasına dayanak yapılan toplam 73.000,00 TL bedelli dört adet bonoya dayalı kambiyo senedine özgü takibe bağlı olarak süreç içinde işlemsiz bırakılan dosya nedeniyle zamanaşımına uğramış bonolar nedeniyle 6102 sayılı TTK’nin 732.maddesinin veya genel hükümlerin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır. Dosyaya mübrez ——— Sayılı 23/02/2022 tarihinde kesinleşen ilamına göre icra dosyasında dosyanın yenilenmesi ve haciz talebinden sonra 22.11.2021 tarihinde kadar hiçbir işlem yapılmadığı, zamanaşımını kesen bir neden de bulunmadığından üç yıllık zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bu durumda dayanak senetlerin 06.07.2018 tarihinden itibaren üç yıllık süre hesaplandığında 06.07.2021 tarihi gün sonu itibariyle üç yıllık zamanaşımı süresinin dolacağı ve işbu tarihten itibaren de TTK ‘nin 732/4 maddesi gereği bir yıllık zamanaşmı süresı içinde yani 06.07.2022 tarihi saat 23.59,59 ‘a kadar TTK’nin 732.maddesi gereğince sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açılması gerekmektedir. Burada hemen ifade edilmelidir ki Yargıtay uygulaması gereği bu sürelerin hesabında icra mahkemesinde görülen davanın ve kararın bir etkisi yoktur. Bu tespitlere göre davacı vekilinin anılan bir yıllık süreyi icra mahkemesi kararının kesinleştiği 23/02/2022 tarihine göre belirlediği ve TTK’nin 732.maddesinin dayanak yapıldığı eldeki davanın 21.03.2023 tarihinde açıldığı anlaşıldığından olayda vaki zamanaşımı defi de gözetildiğinde 6102 sayılı TTK’nin 732. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılması ve işbu maddenin uygulanması mümkün görülmemiştir. Bu durumda davacı tarafça ileri sürülebilecek olan hukuki ilişki taraflar arasındaki temel ilişkiden ibarettir. Nitekim davacı vekili de müvekkili tarafından davalıya borç verildiğini ve senetlerin de bunun karşılığında düzenlendiği ileri sürmek suretiyle taraflar arasındaki temel ilişkiye dayanmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında davaya dayanak bonoların dava açılış tarihinde 3+1 yıllık zamanaşımına uğradığının açık olduğu, zamanaşımına uğramış bonoların keşidecisi ve lehtarı gerçek kişi olup, borcun ticari ilişki kapsamında verildiğinin iddia edilip savunulmadığı, bunun sonucu olarak davanın mutlak ve nispi ticari dava niteliği taşımadığı anlaşılmıştır. Filvaki, ——– sayılı kararında da benimsendiği gibi “zamaşımına uğrayan ve imzası inkar edilmeyen bono, temel borç ilişkisi bakımından yazılı delil başlangıç niteliğindedir. Dava konusu olayda taraflanın tacir olduğuna yönelik bir iddia ve bilği bulunmadığı gibi uyuşmazlığın kaynağının zamanaşımına uğramış bonolar olması, zamanaşımına uğrayan bonoların kambiyo senedi niteliğini kaybetmesi ve yazılı delil başlangıcı sayılması karşısında , ticari dava niteliğinde bulunmayan işbu uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu nedenlenle davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi ve 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin ———- ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ ——– ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; ——— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/10/2023