Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/110 E. 2023/123 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/110 Esas
KARAR NO : 2023/123

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/11/2021
KARAR TARİHİ:15/02/2023
—— karar sayılı kararı ile davanın reddine dair verilen karar, —– Hukuk Dairesinin 17/01/2023 tarih ——Karar sayılı ilamıyla kaldırılmakla, Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasınında dosya tensiben incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili, davalının fiili olarak işletmiş olduğu —– firmasından —– marka —— plakalı bir araç kiraladığını, taraflar arasında yapılan işlem, tüketici işlemine vaki araç kiralama işlemi olmasına rağmen davalı taraf, müvekkilinden ilgili icra dosyası muhtevasında mevcut olan bonoyu tüketici müvekkilimin mümkün mertebe aleyhine olacak tezahürde teslim aldığını, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. Maddesinin 5. Fıkrası; ” Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir. ” hükmünü içerdiğini, lakin ilgili bono metninden de anlaşılacağı üzere, bonoda; emruhavale kaydı mevcut olup, bu husus tüketici aleyhine sadır olmaktadır, dolayısıyla bu bononun tüketici açısından geçerliliğinden bahsetmek mümkün olamayacağını, yine ilgili bonoda malen kaydı bulunmakta, yani bononun bir mal karşılığı olarak teslim alındığı açıklıkla sabit ve sübut vaziyette olduğunu, bu zuhurda davalının ilgili bono müzahirinde mal teslimine ilişkin ilişkiyi ispatla mükellefiyeti bulunduğunu, icra dosyasındaki mevcut bono, araç kiralama ilişkisinden vuku bulmakta ve dava konusu da bu bonoya dayalı bir borcun bulunmadığına ve bonoya dair icra takibinin iptaline ilişkin olduğunu, öte yandan ——kaskosu bulunan kiralanan araç, müvekkilince davalıya teslim edilmesine rağmen, davalı tarafça; müvekkilinden alınan ve tüketiciye hukuken sorumluluk atfedilemeyecek olan bono ile icra takibine girişildiğini ve müvekkilinin haciz tehdidi altında bırakılmış hâli hazırda da bu nam altında olduğunu, taraflar arasında yapılan işlem araç kiralamaya dair tüketici işlemi olduğunu, şayet bu durumun aksi mevcut ise malen kaydını ihtiva eden bononun hangi hukuki ilişki çerçevesinde temin edildiğini, zira temin edilen bononun, işlemin tüketici işlemine müzahir araç kiralama sebebiyle verildiğinin kabulü durumunda da ilgili bono 6502 Sayılı TKHK hükümlerine mümkün mertebe aykırı olup, tüketiciyi yanıltma mefkûresine haiz vaziyette olduğunu beyan etmiş, davanın kabulü ile özellikle 6502 Sayılı TKHK olmakla birlikte sair kanunların hilafına müzahir bir şekilde temin edilen icra dosyasında mübrez bononun ve icra takibi dosyasının iptaline, davacı müvekkilinin davalıya, ilgili icra dosyası ve ilgili bono hasebiyle borçlu olmadığının tespitine, evvelce teminatsız aksi kanaat ise uygun görülecek bir teminat miktarı mukabilinde, ilgili icra dosyasına giren paranın davalıya ödenmesinin tedbiren durdurulması için bu hususta ihtiyati tedbir kararı verilmesine, ilgili icra dosyası ile birlikte müvekkilinden haciz tehdidi altında icra yolu ile tahsil edilen ilgili borca dair tahsilatların davacıdan geri alınarak müvekkiline aynen geri ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Müvekkili —– lehtar, davacının ise düzenleyen olduğu bonoya ilişkin davacının imza yönünden bir itirazı bulunmadığını, davacı bu bononun kendisi tarafından düzenlendiğini kabul etmekte ancak borçlu olmadığını ileri sürdüğünü, davacının kendi iradesi ile imzaladığı ve borçlu olduğunu kabul ettiği bononun bedelsiz olduğunu ileri sürmesi hukuka aykırı olduğunu, davacının, müvekkiline borcu olup davacı tarafından müvekkiline bu borcun ödenmesi gerektiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesi ve 201. maddesi açık olup senede karşı senetle ispat kuralı geçerli olduğunu, dosyaya davacı tarafından borçlu olmadığına ilişkin bir senet sunulamadığını, kambiyo taahhüdü soyut bir borç ikrarı niteliğinde olduğundan alacaklı olan müvekkilinin, borcun sebebini ispat yükümlüğü altında olmadığını, kambiyo senedinin bedelsizliği iddiası ile açılan davada davacı-borçlu, hem kambiyo senedinin doğumuna neden olan temel borç ilişkisini, hem de senedin bedelsiz olduğunu ispat etmekle yükümlü olduğunu, kambiyo senedinin bedelsizliği iddiasının kesin delille ispatlanması gerektiğini, bono üzerinde malen kaydı bulunması, malın davacı tarafından teslim alındığına karine teşkil edeceğini, bu nedenle davacının malı teslim almadığını kesin delille ispatlaması gerektiğini, davacı tarafından dosyaya borçlu olmadığına ilişkin kesin bir delil sunulmadığını, davanın mahiyeti itibariyle iddiaların tanıkla ispatı da mümkün olmadığını beyan etmiş, davanın reddine, takibin durdurulmasına karar verilmesi halinde müvekkili lehine en az %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER: —— Esas sayılı dosyası, Bono, Nüfus Kayıtları,——plakalı aracın tescil bilgilerini gösterir ——Birliği yazı cevabı,Yemin, Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ;
Dava Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
——- Hukuk Dairesinin 17/01/2023 tarih —— Karar sayılı ilamı gereğince mahkememize iade edilen işbu dosya ve dava nedeniyle evvela Anayasa’nın 141/4 ve 6100 Sayılı HMK’nin 30.maddesi gereğince usul ekonomisi ilkesi gözetilerek 6100 sayılı HMK’nin 114 ve 115. maddelerinde bulunan düzenleme kapsamında Bam kararı gözetilerek dava şartlarına yönelik yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda aşağıdaki hüküm sonuca ulaşılmıştır.Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir.6102 Sayılı TTK’nin 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlığın konusu işin her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde özel düzenleme olmalıdır. Yine Türk Ticaret Kanunun 19/2.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılmasının görevin belirlenmesi yönünden bir etkisi bulunmamaktadır.
6100 Sayılı HMK’nin 4/1-a maddesine göre; kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda ” Sulh Hukuk Mahkemeleri” görevlidir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 299. maddesinde; ” Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu kapsamda taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve dava konusu edilen uyuşmazlığın mahiyeti gereği taşınır kira sözleşmesi nedeniyle düzenlendiği iddia edilen bono dolayısıyla menfi tespit istemli olayda kira hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Yukarıdaki açıklamalar ve alıntılanan yasal düzenlemeler ve dava dilekçesindeki anlatım ışığında dava konusu olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın kaynağı ‘araç kiralama sözleşmesinden’ kaynaklanan ve bu kapsamda düzenlenen bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup, 6100 sayılı HMK’nın 4/1.a maddesi gereğince davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Buna göre uyuşmazlığın TTK’nin 4.maddesine göre mutlak ve nispi ticari dava kapsamında kalmadığı işbu kira ilişki ve sözleşmesinden kaynaklanan davada görevli mahkemenin 6100 sayılı HMK’nin 4/1.a maddesi gereğince Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Bu nedenlerle 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle davanın, 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir. ——-
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-)Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c ve 4/1-a maddeleri uyarınca görevli mahkemenin—— SULH HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde Kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; veya Kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ——SULH HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin,süresi içinde Kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; Kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle —– Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi.