Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/79 E. 2023/441 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/79 Esas
KARAR NO: 2023/441
DAVA: Ticari Ünvanın Korunması
DAVA TARİHİ: 03/02/2022
KARAR TARİHİ: 12/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Ünvanın Korunması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … unvanın yaklaşık 40 yıldır kullandığını, davalı şirketin ise yaklaşık 20 yıl önce kurulduğunu ve müvekkilinin ticaret unvanına çok benzer bir unvanla faaliyette bulunduğunu, iltibasa sebebiyet verip ününden haksız yere faydalandığını, müvekkilinin —–, —– ve —– faaliyetlerde bulunduğunu, davalının ise 06/06/2000 yılında —– faaliyetlerine başladığını ve davalının da inşaat işiyle iştigal ettiğini, davalının kurulduğu tarihte, müvekkilinin aynı tarihlerde —– binasının inşaasını üstlendiğini, müvekkilinin Türkiye genelinde değeri 150 milyon USD’yı bulan önemli işlere imza attığını, müvekkilinin —– faaliyet göstermediği dönemde davalının —- işlerini aldığını, davalının, davacının unvanına basit bir ekleme yaparak kullandığını, ihracat ibaresi yerine dış ticaret ibaresini eklediğini, bu durumun yargı mercileri tarafından dahi karıştırıldığını, hatalı tebligatlar yapıldığını, davalının ticaret unvanının iltibasa sebebiyet verecek düzeyde olduğunu ve —– terkin edilmesi gerektiğini, TTK md.50 gereğince usulen tescil edilen ticaret unvanını kullanma hakkının müvekkilinde olduğunu, Ticaret Unvanları Hakkında Tebliğin 5.maddesine göre daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olan eklerin yapılması gerektiğini, ilk ibarenin aynı olması halinde ayırt edici bir ek yapılmasının bir zorunluluk olduğunu, bu nedenlerle; müvekkilinin ticaret unvanına yapılan tecavüzün tespitini, tecavüzün önlenmesini, iltibasa yol açacak şekilde ticaret unvanı kullanan davalı —– şirketinden ticaret unvanının ticaret sicilinden terkinine, Ticaret unvanının sicilden terkin edilmemesi durumunda unvanın mevzuata uygun olarak değiştirilmesine, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış, davalılar davaya cevap vermemiştir.

DELİLLER:—- kayıtları, bilirkişi raporu.30.04.2023 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; Tarafların ticaret unvanları arasında büyük bir benzerlik olduğu, zira davacının “…” unvanı ile davalının “…” unvanı büyük ölçüde benzer olduğu, tarafların ticaret unvanı arasındaki tek fark, davacının “İhracat” olan ek ibaresi ile davalının “Dış Ticaret” ek ibaresidir ki söz konusu ibarelerin aslında aynı manaya gelen farklı kelimeler olduğu,Bu yönüyle tarafların ticaret unvanları arasında iltibasın bulunduğu yönünden herhangi bir tereddütün bulunmadığı,
Bununla birlikte davacının ticaret unvanını yaklaşık 40 yıl önce tescil ettirdiği, davalı şirketin ise yaklaşık 20 yıl önce tescil işlemi gerçekleştirdiği, ticaret sicilin aleni olması ve tescilin olumlu etkisi sebebiyle huzurdaki davanın makul sürenin çok ötesinde açıldığı belirtilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:Dava; TTK’nın 50,54 vd. maddelerinde açıklanan haksız rekabet hükümlerinin uygulanması suretiyle ticaret unvanına tecavüzün giderilerek davalının ticaret ünvanında bulunan “—– İnşaat” ibaresinin terkini ve haksız rekabetin meni istemine ilişkindir.TTK’nın 52. Maddesi “(1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.
(2) Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir.” şeklindedir.
“…Öte yandan bir başka tacire ait ticaret unvanının terkinini talep eden tarafın davasını belirli ve makul bir süre içinde açması gerekir. Ticaret unvanları tescil ve ilana tabi bulunduğundan makul sürenin hesabında bunun da nazara alınması icap eder. Makul sürenin geçirilmesi halinde sessiz kalma nedeni ile hak kaybı oluşur. Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı, TTK’da düzenlenmiş değildir. Bu durum —– uygulaması ile hukukumuza yerleşmiş olup, yasal dayanağı da TMK’nin 2. maddesidir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için öncelik hakkı sahibinin kullanımdan haberdar olması gerekmekte ise de sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Burada önemli olan öncelik hakkı sahibinin sonraki kullanıma bir süre katlanmış olmasıdır. Bu itibarla bu sürenin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir .Öte yandan terkin talep eden tarafın, sessiz kalma ve göz yumma kast ve iradesi olmasa dahi geçen süre zarfında ticaret unvanının terkini talep olunan tacirin, yapmış olduğu belirli yatırımlarla müşteri çevresi oluşturması, işletmesini geliştirerek belirli kesimlerce tanınır hale getirmesi de mümkündür. Bu açıdan bakıldığında, davanın ihmal yolu ile de geç açılıp hak kaybına uğranması mümkün hale gelebilecektir.Somut olayda, davacı taraf eldeki davayı davalı şirketin ticaret siciline tescilinden yaklaşık olarak 7 yıl sonra açmıştır. Davacı her ne kadar davalının unvan ve nevi değişkliğine gittiği 08/07/2013 tarihine kadar sorun yaşanmaması nedeniyle dava açılmadığını, ancak unvan değişikliği sonrası unvandaki faaliyeti gösteren unsurların dolayısıyla çalışılan sektörün de değişmesi nedeniyle karışıklığın arttığı ileri sürmüş ise de, bizzat davacı tarafça davalıya hitaben düzenlenen 20/03/2009 tarihli ihtarda tarafların aynı sektörde çalışmaları ve ticaret unvanlarındaki benzerlik nedeniyle ileri noktalarda karışılıklar yaşandığı ileri sürülmüş olup davacı tarafça bu ihtardan sonra sorunun ne şekilde giderildiğine dair makul bir açıklama yapılmadığından, davacının davalı unvanının iltibasa neden olduğunu düşünmesine rağmen uzun süre kullanımına göz yumduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki 20/03/2009 tarihli ihtar düzenlenmeden çok önce davacının davalı unvanından haberdar olduğu da anlaşılmaktadır.Ticaret sicilinin herkese açık olduğu dikkate alındığında da aksinin kabulü mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla davacının, davalı unvanının 2013 yılında değişmesinden sonra karışıklık ve iltibas başladığı yönündeki iddiasına itibar edilmemiştir.O halde, davacının sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra takındığı tavır ve izlediği yol ile tüm dosya kapsamı gözetildiğinde, iş bu davanın makul süre içinde açılmadığı anlaşılmaktadır, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin gerekçesi yerinde değil ise de toplanan delillere göre davanın reddi yönündeki karar isabetli olduğundan,…Somut olayda; davacının ticaret ünvanının “…”, davalının ticaret ünvanının ise ” …” şeklinde olduğu, ticaret ünvanlarındaki “—– İnşaat” ibarelerinin aynı olduğu, iki şirketin faaliyet alanlarının benzer olduğu, davacının 1982 tarihinde davalının ise 2000 yılında ünvanını ticaret sicile tescil ettirdiği, davacı ve davalı şirketin aynı sektörde faaliyet gösterdikleri, davacı şirketin merkez adresinin —–, davalı şirket merkez adresinin ise —– ilinde bulunduğu, dava tarihi (03.02.2022) göz önünde bulundurulduğunda davanın makul süre içerisinde ikame edildiğinden bahsedilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 179,90 TL olmakla baştan alınan 80,70 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 99,20 TL nin davacı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,)
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde —– Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/06/2023