Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/746 E. 2023/728 K. 31.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/746 Esas
KARAR NO: 2023/728
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 06/10/2022
KARAR TARİHİ: 31/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait ——– plakalı araç ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olan ——– plakalı aracın maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, kazanın meydana gelmesinde ——– plakalı aracın kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin davalı borçlu sigorta şirketine başvuru yapmış olmasına rağmen sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemek zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını (tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürüncemede bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve yasal faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebine ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğunu, 18.12.2020 tarihinde ———- sayılı dosyasından değer kaybı tazminatı talep edildiğini, ——— numarasıyla karar verildiğini, kararda 2.189,78 TL değer kaybı bedelinin 30.12.2020 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı sigorta şirketinden tahsiline kara verildiğini, davalının 06.02.2019 tarihinde temerrüde düşürüldüğünü ancak davalının 09.03.2021 tarihinde ödeme yaptığını, müvekkilinin davalıdan talep ettiği ödemenin temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğradığını, tahsil edilen faizin müvekkilinin zararını karşılamadığını, munzam zarar sorumluluğunun kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucu ve alacaklının zararının faizi aşan bölümü olduğunu, borçlunun alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, sigorta şirketinin tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu belirterek müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan munzam zararın davalıdan avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taleplerin zaman aşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin sigortalı aracın işletilmesinden dolayı 3. şahısların uğradığı zararları tazminle mükellef olduğu araç başına teminat limitinin 36.000-TL olduğunu, ——– sayılı kararında “2.189,78-TL değer kaybı bedelinin 30.12.2020 tarihinden itibaren yasal faiziyle sigorta şirketinden tahsiline” şeklinde kurulan karar sonrasında ———- İcra Dairesine 09.03.2022 tarihinde 5.289,29-TL ödeme yapıldığını, ——— tarafından mahkemeniz dosyası talepleri hakkında yargılama yapıldığını, yeniden yargılama yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, munzam zararın teminat kapsamında olan bir husus olmadığını, enflasyon artışının ve döviz değişikliğinin munzam zarar konusu olamayacağını, her halükarda yapılan ödemenin tenzil edilmesi gerektiğini, sigortalı aracın kullanım tarzının hususi olması nedeniyle avans faiz işletilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Deliller:Tarafların ticaret sicil sorguları dosya arasına alınmıştır.Davalı sigorta şirketine yazılan müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.———- yazılan müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.Sigorta hukuku alanında uzman aktüer bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur.

Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:Dava, 26.03.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan——— plakalı araç ile davacının malik olduğu ——— plakalı aracın çarpışması sonucu, ———- plakalı araçta hasar oluşup oluşmadığı, hasar onarım alacağı ve değer kaybı alacağı varsa miktarının ne olduğu, davacının, varsa alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan munzam zarar alacağının bulunup bulunmadığı hususlarında HMK 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılmış 100,00 TL maddi tazminat davasıdır.Mahkememizce dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gelen müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilmiştir. Dosyada, davalı tarafın zaman aşımı itirazı ön inceleme duruşmasında değerlendirilmiş, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dosya, sigorta hukuku alanında uzman aktüer bilirkişiye tevdi edilmiş; 28.03.2023 tarihli rapora göre dosyadaki bilgi, belge, sigorta poliçesi, hasar dosyası ışığında, ——- nezdinde yapılan yargılama sonucunda davacıya ait ——— plakalı aracın 26.03.2019 tarihinde karıştığı kaza neticesinde araçta 2.189,78 TL’lik hasar oluştuğu, öncelikle zararın tam olarak tespit edildiği 23.02.2021 karar tarihi ile sigorta şirketi tarafından fiili ödeme yapılan 09.03.2021 tarihi esas alınarak TÜFE/ÜFE oranı, Dolar kuru, Euro kuru, altın ve banka mevduat faiz oranları üzerinden, ardından da sigorta şirketinin ———- başvurudan önce 30.12.2020 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek bu tarih ile fiili ödeme yapılan 09.03.2021 tarihleri için TÜFE/ÜFE oranı, Dolar kuru, Euro kuru, altın ve banka mevduat faiz oranları üzerinden ayrı ayrı hesaplama yapılması gerektiği, Yargıtay’ın denkleştirici adalet sistemi ilkesi gereğince gram altın fiyatı, Dolar ve Euro kuru, mevduat faizi ve ÜFE/TÜFE oranları çerçevesinde yapılan hesaplama sonucunda, 23.02.2021 karar tarihindeki 2.189,78 TL’nin ödeme tarihi olan 09.03.2021 tarihindeki değerinin 2.271,51 TL olduğu, sigorta şirketi tarafından yapılan 5.289,29 TL ödemenin 2.227,04 TL’sinin değer kaybı ve faize ilişkin olduğu, 2.189,78 TL hasar tazminatının ödeme tarihindeki para değerinin karşılığı olan 2.271,51 TL tutardan munzam zarara ilişkin değerlendirme Mahkemeye ait olmak üzere bakiye tespitin 44,47 TL olduğu rapor edilmiştir.———sayılı ilamında; “33. Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. 34. Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. 35. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez. 36. Bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair direnme kararı, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerindedir. 37. O hâlde, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.” belirtilmiştir.Yukarıda anılan içtihat ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen geç ödemeden kaynaklı munzam zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği, bu olguların, ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu, davacı tarafından az yukarıda belirtilen içtihattaki şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığının söylenemeyeceği ve davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla, belirtilen gerekçelerle zarar hesabı olabileceğine dair sunulan bilirkişi raporuna itibar edilmeyerek ve ek rapor alınması cihetine gidilmeyerek, sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubuyla bakiye 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Karar kesinleştiğinde varsa bakiye gider avansının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ——— Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/10/2023