Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/732 E. 2023/788 K. 14.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/732 Esas
KARAR NO: 2023/788
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03/10/2022
KARAR TARİHİ: 14/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait ——– plakalı araç ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olan ——– plakalı aracın maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, kazanın meydana gelmesinde ——– plakalı aracın kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin 01/04/2019 tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapmış olmasına rağmen sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemek zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını (tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürüncemede bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve avans faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebine ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğunu, davalının 01.04.2019 tarihinde temerrüde düştüğünü ancak alacağını ——– nezdinde başvuru yaparak ——— & ——– Sayılı Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararı sonucunda elde ettiği ilam ile 21/04/2021 tarihinde tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği ödemenin temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğradığını, tahsil edilen avans faizin müvekkilinin zararını karşılamadığını, munzam zarar sorumluluğunun kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucu ve alacaklının zararının faizi aşan bölümü olduğunu, borçlunun alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, sigorta şirketinin tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu belirterek müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan munzam zararın davalıdan avans faiziyle tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, alacağın zaman aşımına uğradığını, munzam zararın poliçe teminatı kapsamında olmadığını ve taleplerin sigorta prensiplerine aykırılık teşkil ettiğini, munzam zararın zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talebi niteliğinde olduğunu ve yine teminat kapsamında yer alan doğrudan bir zarar olmadığını, ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, ——– munzam zarar talebinin farazi olmayan gerçek ve somut delillerle ispat edilmesi gerektiğini kabul ettiğini, doktrindeki baskın görüşe göre somut zarar dikkate alınmaksızın enflasyon oranında veya ekonomik olumsuzluklar çerçevesinde alacaklının bir zarara uğradığını kabul etmenin kanun koyucunun yerine geçerek yasal temerrüt faiz oranını enflasyon oranına çıkarmak anlamına geldiğini, geç ödemenin munzam zarar talep edilmesini sağlayacak bir unsur olmadığını, davacının taleplerinin zenginleşme yasağına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili şirketin davacıyı zarara uğratmak maksadıyla ödeme yapmadığı hususunun gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkili şirkete hasar ihbarını geç yaptığını, hasardan yıllar sonra ———- başvurulmasında müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığını, davacı tarafın tüm zararının tazmin edildiğini ve davacının temerrüt faizini aşan zararının bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumlu olduğu tutarı faiziyle birlikte fazlasıyla ödediğini, müvekkilinin başkaca sorumluluğu bulunmadığını, davacının faiz talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Deliller:Tarafların ticaret sicil sorguları dosya arasına alınmıştır.Davalı sigorta şirketine yazılan müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.——– yazılan müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.Sigorta hukuk alanında uzman aktüer bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur.

Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:Dava, 26.03.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan ——- plakalı araç ile davacının malik olduğu ——– plakalı aracın çarpışması sonucu, kusurun irdelenmesi, ——- plakalı araçta hasar oluşup oluşmadığı, hasar onarım alacağı ve değer kaybı alacağı varsa miktarının ne olduğu, davacının, varsa alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan munzam zarar alacağının bulunup bulunmadığı hususlarında HMK 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılmış 500,00 TL maddi tazminat davasıdır.Mahkememizce dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gelen müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilmiştir. Dosyada, davalı tarafın zaman aşımı itirazı ön inceleme duruşmasında değerlendirilmiş, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.Dosya, sigorta hukuku alanında uzman aktüer bilirkişiye tevdi edilmiş; 28.03.2023 tarihli rapora göre dosyadaki bilgi, belge, sigorta poliçesi, hasar dosyası ışığında, ——– nezdinde yapılan yargılama sonucunda davacıya ait ——— plakalı aracın 26.03.2019 tarihinde karıştığı kaza neticesinde araçta 4.000,00 TL’lik hasar oluştuğu, öncelikle zararın tam olarak tespit edildiği 07.04.2021 rapor tarihi ile sigorta şirketi tarafından fiili ödeme yapılan 21.04.2021 tarihi esas alınarak TÜFE/ÜFE oranı, Dolar kuru, Euro kuru, altın ve banka mevduat faiz oranları üzerinden, ardından da sigorta şirketinin ——— başvurudan önce 11.01.2021 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek bu tarih ile fiili ödeme yapılan 21.04.2021 tarihleri için TÜFE/ÜFE oranı, Dolar kuru, Euro kuru, altın ve banka mevduat faiz oranları üzerinden ayrı ayrı hesaplama yapılması gerektiği, Yargıtay’ın denkleştirici adalet sistemi ilkesi gereğince gram altın fiyatı, Dolar ve Euro kuru, mevduat faizi ve ÜFE/TÜFE oranları çerçevesinde yapılan hesaplama sonucunda, 07.04.2021 rapor tarihindeki 4.000,00 TL’nin ödeme tarihi olan 21.04.2021 tarihindeki değerinin 4.056,97 TL olduğu, yapılan ödeme sebebiyle davacının munzam zararının bulunmadığı, 11.01.2021 temerrüt tarihindeki 4.000,00 TL’nin ödeme tarihi olan 21.04.2021 tarihindeki değerinin 4.271,01 TL olduğu, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeye bağlı olarak, munzam zarara ilişkin değerlendirme Mahkemeye ait olmak üzere bakiye tespitin 168,43 TL olduğu rapor edilmiştir. 30.05.2023 tarihli celsede, dosya kapsamına, davanın mahiyetine, sunulan içtihatlara bağlı olarak ek rapor alınmasına yer olmadığına karar verilerek, davacı vekilinin talebi üzerine, davasını ıslah etmek, ıslah harcını yatırmak ve usulüne uygun ıslah dilekçesini sunmak üzere HMK 180 ve devamı maddeleri uyarınca bir hafta kesin süre verildiği, aksi takdirde ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam olunacağına ilişkin kesin süre sonuçlarının huzuren ihtar edildiği, davacı tarafça aşamalarda davanın ıslah edilmediği ve yargılamaya bu hali ile devam edildiği görülmüştür.———-sayılı ilamında; “33. Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. 34. Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. 35. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez. 36. Bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair direnme kararı, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerindedir. 37. O hâlde, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.” belirtilmiştir.Yukarıda anılan içtihat ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen geç ödemeden kaynaklı munzam zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği, bu olguların, ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu, davacı tarafından az yukarıda belirtilen içtihattaki şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığının söylenemeyeceği ve davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla, belirtilen gerekçelerle zarar hesabı olabileceğine dair sunulan bilirkişi raporuna itibar edilmeyerek, sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubuyla bakiye 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——— bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Karar kesinleştiğinde varsa bakiye gider avansının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/11/2023