Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/694 E. 2023/817 K. 21.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/694
KARAR NO : 2023/817

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2022
KARAR TARİHİ : 21/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21.12.2019 tarihinde davacıya ait —- plakalı araç ile davalı yanın sigortalısı —-ile çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediği, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiği, tahsil etmesi gereken tazminat alacağını yasal süresinde tahsil edilemediği, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebi ile dava açıldığı, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yapıldığı 15/01/2021 tarihinde —– sayılı dosya ile değer kaybı talep edilmiş ve —–ile karar verildiği, bu başvuru sonucunda; “Yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde;1. Başvuru sahibinin 13.461 TL değer kaybına yönelik talebinin kabulüne,fazlaya ilişkin 3.000 TL değer kaybı talebinin ise reddine,2. Başvuru sahibi tarafından ödenmiş olan 350 TL Tahkim Komisyonbaşvuru ücreti, 300 TL bilirkişi ücreti, 8,50 TLvekaletname harcı toplamı658,50 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 538,48TL’sinin davalı sigorta şirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine,bakiye masrafın başvuru sahibi üzerinde bırakılmasına,3. Başvuru sahibi kendini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari ÜcretTarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 4080 TL vekalet ücretinin SigortaŞirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine,4. Sigorta şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen tutar üzerinden Sigorta şirketi vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari ÜcretTarifesinin 17/2. Bendi ile 5684 S. Sigortacılık Kanununun 30/17. Bentleriuyarınca beşte biri olan 600 TL vekâlet ücretinin başvuru sahibinden tahsiliile sigorta şirketine ödenmesine,” şeklinde karar vererek davalının sorumluluğuna karşı hüküm kurulduğu, davacı borcu tahsil etmek amacıyla 26/12/2019 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 16/08/2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, davacının davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını ve dosyada tahsil edilen faizi ile alacaklı davacının zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak davacı yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından davacı tarafa, değer kaybı bedeli olarak 02.10.2020 tarihinde 3.539,00 TL davacıya ve 30.06.2021 tarihinde 15.409,67 TL ——. İcra Dairesine, hasar bedeli olarak ise 18.03.2020 tarihinde davacıya 22.000,00 TL ödeme yapıldığı, müvekkil şirketin davacıya karşı herhangi bir sorumluluğu kalmadığı, tüm sorumluluğunu yerine getirdiği halde aşkın zarar talebinde bulunan davacı tarafın talepleri poliçe teminatları kapsamının dışında olduğunu, başvuru sahibi açısından sebepsiz zenginleşmeye mahal vermemek adına başvurunun her halükarda reddini arz ve talep ettiği, söz konusu olayın işleten açısından haksız fiilden kaynaklanan bir olay olduğu, müvekkil şirketin de yasal olarak işletene düşen hukuki sorumluluğu üstlendiği göz önüne alındığında haksız fiilden kaynaklanan olaylarda ise ancak yasal faizin talep edilebileceği, davanın zaman aşımına uğradığını beyan ederek, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 13.09.2023 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Dava dilekçelerindeki 500,00 TL talep edilmiş olan aşkın zararın 4.476,28 TL arttırılarak, dava değerinin 4.976,28 TL’ye çıkarıldığını, bu bedel üzerinden, tazminat alacaklarının ait olduğu yıllardan itibaren işleyecek yasal faizi ile hükmedilmesine, ayrıca vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ederek davasını ıslah etmiştir.Davalı vekili ıslaha karşı beyan dilekçesinde özetle; Yapılan ıslahı kabul etmediklerini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Deliller
Davalı sigorta şirketine yazılan müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.
—– Noterler Birliğine yazılan müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.
Sigorta Tahkim Komisyonuna yazılan müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.
Sigorta hukuku alanında uzman aktüer bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:Dava, 21.12.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan —– plakalı araç ile davacının malik olduğu —– plakalı aracın çarpışması sonucu, davacının, varsa alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan munzam zarar alacağının bulunup bulunmadığı hususlarında HMK 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılmış 500,00 TL maddi tazminat davasıdır.
Mahkememizce dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gelen müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilmiştir.
Dosyada, davalı tarafın zaman aşımı itirazı ön inceleme duruşmasında değerlendirilmiş, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.Mahkememizin ——esas sayılı dosyasında tarafların ve davanın aynı olmasına bağlı olarak derdestlik sebebi ile karar verilmiş, gerekçeli kararın bir sureti dosya arasına alınmıştır.Dosya, sigorta hukuku alanında uzman aktüer bilirkişiye tevdi edilmiş; 10.05.2023 tarihli rapora göre dosyadaki bilgi, belge, sigorta poliçesi, hasar dosyası ışığında, sigorta poliçesinin 01.02./2019 – 2020 tarihli olduğu, 21.12.2019 tarihli hasar dolayısıyla sigorta şirketi tarafından toplamda 25.539,00 TL tutarında ödeme yapıldığı, kaza tarihi itibariyle poliçe limiti 39.000,00 TL olduğundan 13.461,00 TL limit kaldığı poliçe teminat limiti sebebiyle 13.461,00 TL değer kaybı bedelinin Sigorta Tahkim Kurulu kararı ve— icra dosyası ile faizi ile 15.409,67 TL olarak ödendiği, (zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar Karayolları Trafik Kanunu Md 99) davalı sigorta şirketinin sigorta teminat limitleri dahilinde sorumluluğunu yerine getirdiği kanaatine varıldığı, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, davacı dilekçesinde talep edilen hususlarda dikkate alınarak iki farklı hesaplama yapıldığı, TÜFE,ÜFE, USD,EUR, Asgari Ücret, Memur Maaş Katsayısı, yasal faiz, altın parametreleri ile denkleştirme hesabı yapılarak, sigorta tahkim kurulu kararında belirtilen tarih 02.10.2020-30.06.2021 tarihleri arası hesaplama da 15.173,43TL, davalı şirketin icra dosyasına ödediği tutarın altında kaldığı, davacı vekili dilekçesinde kaza tarihi itibariyle talep ettiği 26.12.2019-30.06.2021 tarihleri arası denkleştirme hesabında 20.385,95TL hesaplanmış olup icra dosyasına ödenen tutardan 4.976,28TL fazla alacak oluştuğu rapor edilmiş olup, rapordaki alternatifli hesaplama miktarına bağlı olarak davacı tarafça davası ıslah edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.03.2022 tarih, —–.sayılı ilamında; “33. Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. 34. Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. 35. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez. 36. Bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair direnme kararı, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerindedir. 37. O hâlde, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.” belirtilmiştir.
Yukarıda anılan içtihat ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen geç ödemeden kaynaklı munzam zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği, bu olguların, ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu, davacı tarafından az yukarıda belirtilen içtihattaki şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığının söylenemeyeceği ve davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla, belirtilen gerekçelerle bilirkişi raporunda, davalının sorumluluğunu yerine getirdiğine dair ilk alternatife itibar edilerek, sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL ile 77,00 TL ıslah harcının toplamı olan 157,70-TL harcın mahsubuyla bakiye 112,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.976,28 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Karar kesinleştiğinde varsa bakiye gider avansının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde—– Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.