Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/651 E. 2023/478 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/651 Esas
KARAR NO: 2023/478
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 14/09/2022
KARAR TARİHİ: 21/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin her türlü enerji tesisat ve elektrik malzemesinin imalat, satış, ihracat ve ithalatı ile iştigal eden tacir olduğunu, söz konusu ticari faaliyet kapsamında mal satışı gerçekleştiren müvekkilinden, davalı şirket tarafından —— satın aldığını, davalı şirketin söz konusu satın almalardan kaynaklı malzeme bedelini ödemediğini, devam eden süreçte söz konusu temerrüt durumu nedeniyle davalı aleyhine —— E. Sayılı dosyası ile takibe geçilmişse de davalı şirket likit borcuna haksız bir şekilde itiraz ettiğini, davalı ile gerçekleştirilen arabuluculuk görüşmesinde sonuç alınamaması üzerine taraflarınca işbu davanın açılma zarureti doğduğunu, davalı ile müvekkili arasındaki mal alım – satım ilişkisi kapsamında davalı taraf farklı tarihlerde müvekkilden —— satın aldığını, işbu satışlar sonrasında müvekkili tarafından 21.10.2016 tarihli 55.288,54-USD tutarında, 22.07.2016 tarihli 54.323,88-USD tutarında, 23.05.2016 tarihli 52.421,28-USD tutarında ve 25.02.2016 tarihli 53.175,32-USD tutarında fatura ile işbu faturalara müstenit sevk irsaliyeleri tanzim edildiğini, yukarıda bahsi geçen faturalar nizami olarak düzenlendiğini ve davalı şirkete iletildiğini, aynı zamanda söz konusu faturaların açılış kapanış onayları muntazam olarak yapılan müvekkilinin ticari defterlerine işlendiğini, 4 adet 215.209,02-USD tutarında faturanın müvekkili tarafından düzenlenerek davalı şirkete iletildiğini, işbu faturalara herhangi bir itiraz gelmediğini, ilgili faturaya herhangi bir itirazın olmadığı ticari defter kayıtlarından görüleceğini, ticari iş niteliğindeki işbu ticari faaliyet neticesinde faturaya 8 (sekiz) gün içerisinde herhangi bir itiraz gelmemesi nedeniyle 6102 sayılı TTK m.21/(2) davalı şirketin kural olarak faturanın içeriği kabul edildiğini, sözleşmeden, ticari defterlerden ve faturalardan görüleceği üzere müvekkilinin alacağının varlığı mahkeme nezdinde yeter kanaat oluşturacak seviyede ispat edildiğini, davalının muaccel bir borcu kötüniyetli bir şekilde ödememesi ve piyasanın mevcut durumu dolayısıyla şirketlerin kırılgan yapısı işbu dava kazanılsa dahi ilamın icra edilebilmesini tehlikeye soktuğunu, bundan dolayı ivedi şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; —— E. sayılı dosyasına yapılan itirazın asıl alacak olan 46.818,53 USD yönünden iptaline, davalı şirketin kusurlu eylemi neticesinde müvekkilinin uğramış olduğu zarar için fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik itiraza uğrayan asıl alacak olan 46.818,53 USD yönünden takip tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, takibin kaldığı yerden devamına, kötüniyetle borca itiraz eden davalı aleyhine takip çıkış miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalı şirketin mal kaçırma ihtimali durumunda müvekkil şirketin alacağını tahsil edemeyeceği ve telafisi imkansız zararlara uğrayacağı göz önünde bulundurularak davalı şirketin menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyati haciz kararı verilerek muhafaza altına alınmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Müvekkili şirketin davada verilen ihtiyati haczinden ve davadan, haciz uygulanması ile haberdar olduğunu, nitekim hemen ihtiyati hacze müvekkili şirket vekili tarafından itiraz edildiğini, fakat hal böyle iken henüz dava dilekçesi müvekkili şirkete ya da şirket vekiline tebliğ edilmediğinden davaya cevap verilmediğini, sonrasında ise dava dilekçesi ve ilgili tensip zaptı müvekkili şirkete tebliğe çıkarılmış fakat o an dosyada görevli vekile tebligat çıkmadığını, dosyada müvekkili şirketin eski vekilleri göreve devam ederken, dava dilekçesinin ilgili vekillere de tebliğ edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin işbu hukuka aykırı tebligat nedeniyle davaya cevap veremediğini, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, ispat külfeti müvekkili şirketten alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerinde olup davacı iddialarını ispatlayamadığını, müvekkili şirketin, davacı şirket ticari ilişki içerisinde bulunduğunu, tarafların bir dönem beraber çalıştığını, müvekkili şirkete ait muavin defter kaydı zaman içerisindeki tüm ilişkiyi gösterdiğini, sunmuş oldukları dökümde gözüken ödemelerin, dolar ödemelerinin o günkü kur üzerinden TL’ye çevrildiğini, ayrıca ödemelere ilişkin dekontları da dilekçe ekinde sunduklarını, sunulan ödeme dekontları ile sabit olduğu üzere müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile 2016 yılındaki kayıtlara dayalı olarak müvekkilinden alacak talep edilmesinin mümkün olmadığını, bu yönde zaman aşımı itirazları bulunduğunu, ayrıca davacının icra takibinde fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden USD alacak için takibi başlattığını, ancak yabancı para icra takibi için yasaya göre efektif satış kurundan takip başlatılması gerektiği için bu yön itibariyle de icra takibine itiraz edildiğini, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağı mevcut olmadığını, davacıya kestiği fatura bedellerinin tamamı müvekkili şirket tarafıdan banka kanalı ile ödenmiş olup, sunulan dekontlar ile ispatlandığını, davacının elinde bulundurduğu kesin teminat mektubu davacı tarafından bizzat iade edilmiş olup davacının müvekkilinden bir alacağı kalmadığı da bu şekilde ayrıca ispatlandığını, açıklanan nedenlerle, işbu itirazların kabulü ile, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, icra takibine itiraz etmeleri ve alacaklıya karşı tazminat ve menfi tespit davası açacak olmaları nedeniyle itiraz ve davalarımız sonuçlanıncaya kadar teminatın tedbiren alacaklıya ödenmemesine, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa karşı yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER: —— Esas Sayılı Dosyası Uyap Kayıtları, Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Son Tutanağı, Ticaret Sicil Kayıtları, Sulh Beyanları, Vekaletnameler, Faturalar, Sevk İsaliyeleri, Vergi Dairesi Kayıtları ve 2016 yılına Ait BA-BS Formları, Banka Kayıtları, Teminat Mektubu ve dekontlar, Dosyadaki diğer tüm bilgi ve belgeler.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:Dava, 2004 Sayılı İİK’nin 67/1 maddesi gereğince açılmış itirazın iptali, takibin devamı ve tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
Dosyanın, işbu davanın 969.492,00 TL değerine bağlı olarak Heyet olarak tensip yapılıp işe vaziyet edilmiş ve ön inceleme duruşması yapılıp tahkikata başlanmış ise de bu aşamda 7445 sayılı Kanunun 15. maddesi ile 5235 sayılı Kanunun 5. Maddesinde yer alan “beş yüz bin” ibaresinin “bir milyon” şeklinde değiştirilmiş olması geerkçesiyle üye hakim tarafından bakılmasına karar verildiği ve tevdi edilmiş ve davada 6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre bulunduğu aşamadan itibaren 6100 sayılı HMK’nin 316-322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulünün uygulanarak dava sonuçlandırılmıştır. Davacı vekili tarafından dosyaya 15.06.2023 tarihli dilekçe sunularak tarafların uzlaştığı ,yargılama giderleri taleplerinin olmadığı, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmenin talep ve beyan edildiği görülmüştür. Davalı vekili tarafından dosyaya verilen 15.06.2023 tarihli dilekçede de taraflanın uzlaştığı, yargılama giderleri taleplerinin olmadığı, taraflar arasında husumet kalmadığı, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin talep ve beyan edildiği görülmüştür. Taraf vekillerince vaki beyanları dışında dosyaya somut olarak bir sulh sözleşmesi sunulmamıştır. Bu bağlamda vaki beyanlar ve vekaletnamelerdeki sulh yetkilerine göre yargılama bitirilerek davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
6100 Sayılı HMK’nin 74.maddesi kapsamında dosyaya mübrez vekaletnameler üzerinde yapılan incelemede taraf vekillerinin SULH yetkilerinin bulunduğu görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nin 313.maddesinde:”(1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.”6100 sayılı HMK’nin 314.maddesinde:”1) Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.”
6100 sayılı HMK’nin 315.maddesinde:”(1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.(2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler, yargılama süreci ve sulh beyanları nazarında tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; öncelikle tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri anlaşılan dava konusu uyuşmazlığı sulh yoluyla sona erdirdikleri sabittir. 6100 sayılı HMK’nin 313 vd. maddeleri gereğince sulhun hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, mevcut sulhun işbu davayı sona erdirdiği ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurduğu açıktır. Ayrıca mahkemenin taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse sulh sözleşmesine göre istemezlerse davanın esasın hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vereceği düzenlemesi gözetilmiştir. Somut olayda taraf vekillerinin beyan ve iradesinin sulh nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesine yönelik olduğu görülmekle işbu şekilde karar verilmesi gerekmiştir. Yargılama giderleri açısından yapılan değerlendirmede ise, öncelikle sulh beyanları ve özelde yargılama giderlerine ilişkin madde ve yargılama süreci de gözetilerek 6100 sayılı HMK’nin 331/1, 332/1 maddeleri gereğince aynı yasanın 323.maddesinde sayılan yargılama giderleri karşılıklı olarak tarafların üzerinde bırakılmıştır. Ancak Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretine ilişkin yargılama giderinin ise; taraflar arasında beyanlarında bu yönde bir husus bulunmadığından taraflardan yarı oranında alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmesi gerekmiştir. Son olarak taraf vekillerinin özel beyanları ve dosya kapsamı nazarında vaki talepleri gözetilerek 6100 sayılı HMK’nin 89, 397/2. maddeleri gereğince talep halinde davacı vekili tarafından ihtiyati haciz kararı kapsamında yatırılan 145.423,80 TL ve davalı vekili tarafından ihtiyati haciz kararı nedeniyle yatırılan 924.440,00 TL teminatların ayrı ayrı yatırana veya vekiline işbu kararın kesinleşmesine müteakip iadesine de karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)6100 Sayılı HMK’nin 315/1 maddesi gereğince sulh nedeniyle; DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-)492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (I) sayılı tarifenin (III) kısmınin 2-a fıkrası gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının, Harçlar Kanununun 22.maddesi gereğince davanın ilk duruşmadan (ön inceleme duruşmasından) sonra sulh ile sonuçlanmış olması nedeniyle 2/3’ü alınacağından alınması gereken 119,93 TL karar ve ilam harcının başlangıçta alınan (10.709,93 TL) peşin harçtan mahsubuyla bakiye 10.590,00 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——- bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin 1/2’şer oranda taraflardan alınarak hazineye irad kaydına,
6-)Dosyadan verilen 06/10/2022 tarihli ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, ihtiyati haciz kararının kaldırıldığının ——- Esas sayılı dosyasına bildirilmesine,
7-)6100 sayılı HMK’nin 89, 397/2. maddeleri gereğince talep halinde davacı vekili tarafından ihtiyati haciz kararı kapsamında yatırılan 145.423,80 TL ve davalı vekili tarafından ihtiyati haciz kararı nedeniyle yatırılan 924.440,00 TL teminatların ayrı ayrı yatırana veya vekiline işbu kararın kesinleşmesine müteakip iadesine, (Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 217. maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından işlem yapılmasına)
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider/delil avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yokluğunda ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——- Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/06/2023