Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/618 Esas
KARAR NO : 2023/140
DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/09/2022
KARAR TARİHİ : 20/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —–Şirketi tarafından davacı müvekkili aleyhine 19/07/2022 tarihinde——. İcra Müdürlüğünün—— sayılı icra takibi başlatıldığını ancak davacı müvekkilinin takip alacaklısı şahsa böyle bir borcu bulunmadığını, müvekkili —— kontrolündeki ——- plakalı araç ve dava dışı——TCKN:—— kontrolündeki —— plakalı aracın 21//01/2022 tarihinde kaza yaptığını, Sigorta Komisyonunca işbu kazada müvekkilinin kontrolündeki ——- plakalı aracın tam kusurlu bulunduğunu, işbu trafik kazası sonucunda karşı tarafa ait araçta hasar meydana geldiğini, müvekkiline ait kusur neticesinde meydana gelen karşı tarafın zararın Zorunlu Trafik Sigortasınca giderileceğini ancak araca ilişkin hasar olduğundan çok daha fazla gösterilerek kazanç elde edilmeye çalışıldığını, hasara konu aracın ——- model bir araç olduğunu, piyasa koşullarında bu aracın mevzu bahis hasarının bu kadar fahiş ücretle onarılmasına imkan olmadığını, aracın yalnızca sol tarafından hasar aldığını ancak hasar sanki araç perte çıkıyormuş gibi gösterildiğini sunmuş oldukları kazaya ilişkin görüntüler de incelendiğinde de görüleceği üzere yüz binlerce liralık bir zarar bulunmamakla birlikte Zorunlu Trafik Sigortası’nın rahatlıkla karşılayabileceği bir zarar olduğunu, kötü niyetli olarak zararın fazla gösterilerek Zorunlu Trafik Sigortasınca karşılanan 50.000 TL”nin haricinde gelir elde edinilmeye çalışıldığını, zararın yüksek gösterilmesi sebebiyle Zorunlu Trafik Sigortasınca karşılanmayan 82.737,97 TL’lik kısmı için başlatılan icra takibinin kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin davalıya böyle bir borcu bulunmadığını ileri sürerek dava konusu icra takibinin tedbiren durdurulmasına, davacı müvekkilin davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile takip bedeli olan 82.737,97 TL’nin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Mutlak ticari davaların TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayıldığını, müvekkili şirket aleyhine açılan işbu dava için görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunun ve mahkemenin görevsiz olduğunu, davacı tarafça her ne kadar ——-Sayılı dosyasından başlatılan takibe ilişkin müvekkili şirketçe dava konusu kazaya karışan aracın fahiş ücretle onarımının gösterildiği haksız yere pert işleminin uygulandığı ve bu sayede davacı taraf ZMMS Sigortası tarafından karşılanmayan 82.737,97 TL’lik takibin kötü niyetle yapıldığı iddia ve talep edildiğini, davacı tarafından bildirilen tüm bu hususların gerçek dışı olduğunu, haksız açılan huzurdaki davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin sigortalısı——- plakalı aracın normal seyir hızıyla giderken trafik ışıklı kavşağa geldiği sırada kendisine yanan yeşil ışıkta geçmeye çalıştığını ve yine kendisine kırmızı ışık yandığı halde harekete geçen ——- plakalı araçla çarpışması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, dava konusu bu kazada——- plakalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu tespit edildiğini, trafik sigortasınca da 50.000,00 TL ödeme yapıldığını, öncelikle yapılan tüm hesaplamaların ekspertiz raporunda kalem kalem hesaplandığını ve buna göre işlem tesis edildiğini, Ekspertizlerin Hazine ve Maliye Bakanlığınca tescilli faaliyet sürdürdüğü de göz önüne de alınacak olursa salt yapılan hasar hesaplamasının müvekkili şirkete kazanç sağlamak esaslı yapıldığı iddiaları gerçeklikten uzak olduğunun anlaşılacağını, tüm hasarlı parçalara ilişkin hesaplanan parça bedellerinin ve işçilik ücretlerinin piyasa rayiçlerine uygun olduğunu savunarak haksız açılan davanın reddi ile davacının haksız ve kötü niyetli dava açmış olması sebebi ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini arz beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER:
——Sayılı dosyası, araç trafik kayıtları, ——-yazı cevabı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, kasko sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davalı sigorta şirketinin ödediği bedelin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre rücuen tahsili istemiyle başlatılan ilamsız icra takibi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde; “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.Halefiyet, bir kişinin hukuken diğerinin yerine geçmesi anlamına gelir. 6102 sayılı TTK m. 1472(1) hükmünde sigorta tazminatını ödeyen sigortacının, hukuken sigorta ettirenin (başkası hesabına sigortada sigortalının) yerine geçeceği ifade edilmiştir. Bu nedenle hukukumuzda yasal halefiyete ilişkin olarak tazminat alacağının yasa uyarınca sigortacıya geçmesi ilkesi benimsenmiştir. Yasal halefiyet zarar sigortalarında söz konusu olup, mal sigortaları bakımından TTK m. 1472 hükmünde, sorumluluk sigortaları bakımından TTK m. 1481 hükmünde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. ——-Davalı sigorta şirketi, davaya konu icra takibini sigortalısının halefi olarak açtığına göre, uyuşmazlığın çözümünde de dava dışı sigortalı ile davacı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınmalıdır. Buna göre; 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 1472. madde hükümleri kapsamında sigortacının halefiyetine dayalı dava, mutlak ticarî dava olmayıp; sigortalı ile zarara sebep olan arasındaki hukukî ilişkinin ticarî davaya sebebiyet vermesi halinde ticarî dava olarak kabul edilmektedir.——- sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir tüketici dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” denilmiştir.Anılan——-ve yasal düzenlemeler karşısında somut olaya gelindiğinde; dava haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanmakta olup, davalının halefi olduğu sigortalı gerçek kişi olduğu gibi, kasko sigorta poliçesi ile sigortalanmış araç da hususi otomobildir. Bu durumda uyuşmazlığın genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekirken mahkemece bu yön gözetilmeksizin işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.”—– Karar sayılı ilamı ve aynı yönde —– Esas —— Karar)
Somut olayda; davalı sigortacının dava dışı sigortalısının aracı ile seyir halinde iken kaza yaptığı, kaza sonucunda sigortalıya araçtaki hasar bedelinin öndendiği, sigorta şirketinin kazanın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu ileri sürerek, 6102 sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca, sigortalısına ödenen tazminatın, davacıdan rücuan tahsili için ilâmsız icra takibi başlattığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında; davaya konu istemin, davalının sigortalısı ile davacı arasındaki haksız fiil ilişkisine dayandığı açıktır. Bu durumda, davanın sigorta sözleşmesinden kaynaklanmadığı, bu nedenle 6102 sayılı TTK m. 4(1)-a hükmü uyarınca mutlak ticarî dava olmadığı, davalının sigortalısı ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin haksız fiil olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, haksız fiilin tarafları dava dışı sigortalı ile davacı taraf tacir olmadığından, uyuşmazlık tacirler arası haksız fiil niteliğinde de değildir; bu durumda nispî ticarî dava da söz konusu değildir. 6100 sayılı HMK m. 2(1) hükmüne göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu nedenle huzurdaki davaya konu hukuki uyuşmazlığın çözümünde asliye mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin —— ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ ——-ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nın 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK’nın 341/1,342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince iki hafta içinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle ——Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.