Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/51 E. 2023/152 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/51 Esas
KARAR NO : 2023/152

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2018
KARAR TARİHİ : 23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı —-kullanıcısı olduğu, davacının —- tarihinde —– olmak üzere toplamda—- para gönderdiği,—- aracılığıyla farkıl tarihlerde —- tarihinde kullanmakta olduğu —-servis dışı kaldığı ve bu durumu—– başvurarak cep telefonuna birtakım mesajlar geldiği ve bu mesajların içeriği —- yaptığı, — hesabına girdiğinde daha önceden satın almış olduğu— olmadığını gördüğü, davacının hesabından—- tarihinde saat —– kimliği belirsiz kişiler tarafından —— adresine gönderildiği, kimliği belirsiz kişiler—– müvekkile ait —– telefonu numarasına yeni bir —alınmasıyla, —– hesabı üzerinden işlemler gerçekleştirildiği ve davacının hesabına——- başka hesaba aktarıldığı, izah edilen tüm sebeplerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın, yargılama masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak tarafına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP :
Davalı —-vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin—-alanında faaliyet göstermekte olup ——- ——- alış verişini yapan müşterilere —- sunduğunu, “—- almak isteyen müşteriler —- isteyen müşterilerin müvekkiline —- sitesine ——-transferini gerçekleştirdiğini, müvekkili —- almak istediği —Türk Lirası olarak karşılığını müvekkili şirketin hesabına aktardığını, müvekkilinin hesabına aktarılması akabinde, —-satan kişi de satacağı —- miktarını müvekkili şirkete aktardığını, müvekkilinin para aktaran —- etmekte, — parayı —— ettiğini, müvekkili şirketin hesaplarında yapılan kontrollere göre, davacı —– sitenin üyesi ve kullanıcısı olduğunu, müvekkili ile davacı arasında —- ortamda imzalanmış bir kullanım sözleşmesi bulunduğunu, davacıya —hesabından müvekkili şirketin—— —-yoluyla gönderdiğini, davacı yan her ne kadar —-. yatırdığını iddia etmişse de bu hususun gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkili şirkette bulunan hesabına —- tarihinde herhangi bir para girişi olmadığını,————-ise müvekkili şirkette yer alan hesabından —- numaralı —- —- para çekimi yaptığı ve müvekkili şirket tarafından——– —- hesabına gönderildiği görüldüğünü, içeriği paylaşılan mail akabinde davacı —- müvekkili şirket yetkilileri tarafından aranarak; aktarılan olayın müvekkili şirketle ilgili bir husus olmadığı, kendi beyanına göre bu şayet bir —- vakası olabileceği,ni konuyla ilgili adli mercilere zaman kaybetmeden başvuru yapması gerektiğini, konuyla ilgili müvekkili şirkette bulunan tüm bilgi ve belgelerin gerektiğinde adli mercilerle paylaşılacağı bilgisi aktarıldığını, müvekkili şirketçe tespit edilen —- gerçekleştiren —- — ve istenilen diğer tüm — soruşturması için dosyaya ibraz edildiğini, işbu uyuşmazlıkta müvekkili şirkete kusur yüklenemeyeceğini, zira, müvekkili şirketin basiretli bir tacir olarak kullanım sözleşmesinde de belirtilen alınabilecek tüm önlemleri almış olup, somut uyuşmazlıkta müvekkili şirketin sistemlerinde her hangi bir—bulunmadığını, müvekkili şirketin davacının iddiası gibi –kopyalanması nedeniyle herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığını, şayet varsa dahi bu sorumluluk tamamen diğer davalı — olduğunu, zira, müvekkili şirkete— olurken imzalanan kullanıcı sözleşmesinin; “Hak ve Yükümlülükler” başlıklı 5. maddesinin, 5.1. maddesinde yer alan “Kullanıcı Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı maddesinin 3. bendinde sorumluluk tamamen kullanıcı/tüketiciye yüklendiğini, kullanımdan kaynaklı her türlü zarar ve kayıplardan mesuliyetin kullanıcıya ait olduğu kabul edildiğini, herhangi bir —- dahi müvekkili şirketten kaynaklı bir husus olmadığını, haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilen davanın müvekkilim yönünden tümden reddi ile yargılama giderleri ile —ücretinin davacı yan uhdesinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; —–, — itibari—–alanında faaliyet gösteren — kararı alarak — markası —- olduklarını, tek marka kullanılması, hukuki ya da fiili bir birleşme olmadığını, şirketlerin tüzel kişilikleri korunmakta olup, yalnızca tüketici iletişiminde ve ticari faaliyetlerde — kullanılmakta olduğunu, —– açıkça belirtilği üzere ———olduğunu,—– Gazetesinde unvan değişikliği ile —- tescil olduğunu,—- şirketin tüzel kişiliği korunmakta olup, bir işletmecinin diğeri namına veya hesabına hizmet vermesi veyahut hak ya da yetkilerini devretmesi gibi bir durum da söz konusu olmadığını, her bir işletmeci,—tarafından sunmaya yetkilendirilmiş olduğu hizmetleri marka dışında hiçbir değişiklik olmaksızın kendi nam ve hesabına sunmaya devam ettiğini, her ne kadar dava dilekçesinde taraf olarak— uyuşmazlığa konu olan — bağlantılı olup, husumetin— sunan şirkete yönetilmesi gerektiğini, haksız davanın husumet yönünden reddine, husumet yönünden red edilmemesi halinde esastan reddine, davanın —–yargılama harç ve giderleri ile yasal vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar — cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu eylem nedeniyle davanın tüketici mahkemesinde açılması sebebiyle görevsizlik nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının hattının bir süre servis dışı kaldığı ——— değişiklik yapıldığı gerekçesiyle dava müvekkili şirkete ihbar edilmişse de, ————- değişikliği müvekkili şirket tarafından değil müvekkili —-tarafından yapıldığını, öte yandan somut olayda, —-değişimiyle bağlantılı olarak — sahibi ya da çalışanı hakkında ceza yargılaması sonucunda verilen kesinleşmiş aleyhe bir karar da mevcut olmadığından işlemi yapan bayinin de sorumluğundan/kusurundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki sim kart değişikliğini yapan —- kusurlu olduğu varsayımında dahi müvekkilinin —- sorumluluk için gerekli olan sıkı nitelikteki bağımlılık ilişkisinin mevcut olmadığını, —- olduğunu, ———-kusurlarından müvekkili şirketin sorumlu olamayacağını, kabul manasına gelmemek üzere bir an için —– bahsedilen olayda kusurlu olduğu farz edilse dahi, bu kusurun müvekkili şirketle illiyet bağının bulunmadığını,—- değişikliği ————— bir sebeple çaldıran, kaybeden ya da telefonunu değiştiren aboneler için verilmesi zorunlu bir hizmet olduğunu, —- değişikliği için bayiye gelen —-değişikliği yapmak için —- doldurarak ve kimlik aslını ibraz ederek işlemini gerçekleştirdiğini, ancak kötü niyetli kişiler tarafından gerçek kimlikle ayırt edilemeyecek şekilde sahte kimlikle başvurulan durumlarla ne yazık ki karşılaşıldığını, öte yandan bayilerde —- vs. bulunması—– sebeplerle söz konusu olmadığını—-olaylarına karşı değil,— işlemleri ve sözleşmeleri doğrultusunda incelediğini, dolayısıyla —-inceleme yapmak durumunda olmadığını, kimliğin sahte olduğu çoğu zaman çıplak gözle bakıldığında anlaşılamadığını, kaldı ki, ——— dolandırıcılığı yapan kişilerin —- dolandırıcı olduklarının ortada olduğunu, —-, bilindiği üzere açık kaynak ————– oluşan ve tamamen—–olduğunu, bir şirket ya da kurum olmadığını, herhangi bir yönetim merkezi olmadığını, herhangi bir kişi ya da kuruma ait olmadığını, açıklanan nedenlerle —- güvenlik denetimini sağlamanın pek mümkün görülmediğini, —— arasında gerçekleştiğini, ———sistemindeki hesap numaralarına benzetilebildiğini, bu adresler rakam ve harflerden oluşan, — hiçbir kişisel bilgiyi içermeyen, karışık bir dize olduğunu, — bilinen birisinin, —- işlemlerini görmenin mümkün olduğunu, ———- — tarihli ve — sayılı —- uyarılmış, ancak davacının yapılan uyarıları göz ardı ettiğini, denetim ve gözetiminin mümkün olmadığı bilinen— muhafaza etmek adına hiçbir önlem almayarak kusurlu davrandığını, diğer davalı —- davacının cüzdan hesabının kayıtlı olduğu ve transferlerini gerçekleştirdiği— gereken önlemleri almamakla güvenlik açığı oluşturmuş olduğundan meydana gelen zararlı sonuçtan sorumlu olduğunu, —değişikliğinin yapıldığı ve — üzerinden para —gerçekleştirmek suretiyle yapılan benzer sahtecilik davalarında, müvekkili şirketin — tarafından açılan davalarda olayla illiyet bağı bulunmadığından bahisle kusursuz sayıldığını, müvekkilinin bir kusuru olmadığını, her türlü talep ve karşı dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkili şirkete ihbar edilen davaya konu olayda gerek husumet gerek de esasa yönelik açıklamalarımız çerçevesinde, müvekkili şirketin herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını bildirir, müvekkili şirkete yöneltilen haksız ve hukuki mesnetten yoksun taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : —— Soruşturma Dosyası —- sureti, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Tazminat (hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) İstemine İlişkindir.
Mahkememize Tüketici Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararın sonucunda tevzi edilen ve yukarıda yazılı esasa kaydı yapılan işbu dava üzerine; Anayasa’nın 141/4 ve 6100 Sayılı HMK’nin 30.maddesi gereğince usul ekonomisi ilkesi gözetilerek; 6100 sayılı HMK’nin 114 ve 115. maddelerinde bulunan düzenlemeler kapsamında dava şartlarına yönelik (görev) yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda tahkikat aşamasında aşağıdaki hüküm sonuca ulaşılmıştır.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak da söz konusu değildir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve —— —– ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer —- için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki —- sözleşmelerini düzenleyen —-. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta;—- diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına,— verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede —- halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nin 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nin 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
TTK’nin 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Örneğin, Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nin 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nin 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nin 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye hukuk mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz..
Yukarıda anılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın ——-satım sözleşmesinden kaynaklandığı , davacının, davalıların sözleşmeye aykırılığına dayandığı, gerçek kişi davacının tacir sıfatı taşımadığı , davacının sırf gelir veya kar sağlama amacının davayı TTK’nin 19/2 düzenlemesi gereği kendiliğinden ticari dava haline getirmeyeceği , olayda her iki tarafın ticari işletmesinden doğan bir husus bulunmadığı, her açıdan bakıldığında davanın mutlak ve nispi ticari davalar kapsamında kalmadığı gibi ticari dava kabul edilen davalar arasında da olmadığı anlaşılmakla işbu uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Her ne kadar öncesinde işbu uyuşmazlığa ilişkin Tüketici Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararına karşı yapılan istinaf kanun yolu başvurusu sonucunda—-oy çokluğuyla esastan reddine ve dolayısıyla ticaret mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmiş olsa da, konunun kamu düzenini ilgilendirmesi ve hukuk güvenliği ilkesi gereğince görev uyuşmazlıklarında yargı yeri belirleme merci olarak görev yapan —ilişkin mahkememizin bir başka dosyasında verilmiş aşağıda gösetirilen kararı gözetilmek ve değerlendirilmek zorunda kalınmıştır. Binaenaleyh; davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmesi gerekmiştir.—

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin ———- HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ —– ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı —- vekilinin yüzlerine karşı, davalı — ve ihbar olunan — yokluğunda ; ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı