Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/437 E. 2023/491 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/437
KARAR NO: 2023/491
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan ve Halefiyete Dayalı Rücuan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 25/09/2019
KARAR TARİHİ: 05/07/2023

Mahkememizden verilen —– sayılı karara karşı İstinaf yoluna başvurulması üzerine——- sayılı kesin nitelikli ilamıyla kaldırılması üzerine Mahkememizin başlıktaki esasına tevzi edilen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkememizden verilen 03/11/2021 tarih ve —— Esas, ——- Karar sayılı görevsizlik kararı:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı bankanın —– Şubesi ile davalı şirket arasında Üye İşyeri Sözleşmesi imzalanarak bu sözleşme kapsamında davalı şirkete pos cihazı tahsis edildiği; söz konusu pos cihazı hesabı kullanılarak davacı bankaya ait kartlar ile diğer bankalara ait kartlarla ödeme yapan kart hamili müşterilerin daha sonrasında hizmet alamadıkları gerekçeleri ile ödeme yapmış oldukları harcamalara itiraz ettikleri ve Uluslararası —— Sistemleri Kuralları gereği davacı banka tarafından, hizmet alamadıkları gerekçeleri ile harcama itirazında bulunan kart hamili müşterilerin ilgili bankalarına toplamda 1.602.889,23 TL asıl alacak tutarı ödeme yapmak zorunda kalındığı ve ödendiği; davalı üye işyeri ile yapılan tüm görüşme ve yazışmalara rağmen bu bedelin davalı tarafça davacı bankaya ödenmemesi üzerine üye işyeri sözleşmesinin davacı bankaya tanıdığı yetkiye dayalı olarak davalıya ——- Noterliği’nin 12/06/2019 tarih ve —— yevmiye numaralı ihtarının keşide edildiği; keşide tarihine kadar işlemiş faiz ve masrafları ile birlikte toplam 2.063.479,45 TL’ nin tebliğ tarihinden itibaren 1 iş günü içinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtarnameye rağmen ödeme yapmayan davalı hakkında —— Esas sayılı dosyası üzerinden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu bunun üzerine zorunlu arabuluculuk sürecinin işletildiği, anlaşma olmaması üzerine bu davanın açılmak durumunda kalındığı ve itirazın haksız olduğu ileri sürülerek itirazın iptaline, takibin devamına ve %20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Davacı vekili görev konusunun da irdelendiği ön inceleme duruşmasında dava dilekçesini tekrar ederek taraflar arasında ticari ilişki olması nedeniyle mahkememizin görevli olduğu ifade edilmiştir. Ön inceleme duruşmasına mazereti nedeniyle katılamayan davalı vekili tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde kart hamili tüketiciler tarafından da açılan takipler ve davalar olması nedeniyle mükerrer ödeme yapılmak durumunda kalındığı da belirtilmek suretiyle hukuki dayanağı olmayan ve haksız olduğu ileri sürülen davanın reddine ve davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesi talep edilmiştir.Celp edilip incelenen icra dosyasına göre davacı tarafından davalı aleyhine yürütülen takibe ilişkin olduğu, takip tarihinin 03/07/2019 olduğu ve 2.063.479,45 TL asıl alacak miktarı ile birlikte talep edilen diğer faize ve masrafa ilişkin kalemler toplamı olan 2.102.454,63 TL üzerinden takip yapıldığı, süresinde yapılan itirazla takibin durmuş olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda uyuşmazlık davalıya tahsis ettiği pos cihazını kullanan tüketicilerin-müşterilerin hizmet almadan yaptıkları ödemelerin tüketicilere ödenmesine bağlı olarak tüketicilere halef olan banka tarafından üye ilişkisine bağlı davalıya rücu etmesi sebebiyle başlatılan itirazın iptali davasıdır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde,bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara, Ticaret Mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre tarafların sıfatına veya bir ticari işletme olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari dava olarak sayılan davalar mutlak ticari dava; tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar ise nispi ticari davadır. 28.11.2013 tarihli ve—— sayılı ——- yayımlanan, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 3/1-k Maddesinde, Tüketicinin “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlandığı, 3/1- ı- bendinde Tüketici işleminin ise ” Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmış olduğu anlaşılmıştır.Tüketici Mahkemelerinin görevini düzenleyen 73/1 Maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 83/2 Maddesinde ” Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verildiği, anlaşılmıştır. —— Sayılı halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağına ilişkin içtihatları ışığında somut olaya bakıldığında davacı tarafın tüketicilere halef olarak eldeki davayı açmak durumunda kalması nedeniyle görev kurallarının tüketici kavramına göre aydınlatılması gerektiği sonucuna varılmıştır.Yukarıda belirtilen kanun maddeleri ve anılan içtihatlar ışığında halef olunanın tüketici olması ve davacının tüketicinin haklarına dayalı olarak rücu talebinde bulunması, taraflar arasındaki pos cihazına ilişkin üyelik sözleşmesinden ziyade tüketicilerle olan kredi kartı kullanımına ilişkin müşteri ilişkisinin baskın karakter arz etmesi, taraflar arasındaki üyelik sözleşmesi olmayıp tüketicilerle olan ilişki nedeniyle ödenmiş bedelin rücu edilmesi nedeniyle kredi kartı ilişkisinin belirleyici olması, halefiyete ilişkin kurallar ve buna bağlı olarak özellikle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 83/2 Maddesinde yer alan düzenleme, taraflardan birinin tüketici olmasının görev kuralında belirleyici olması, davacının ise tüketicilere halef olarak bu davayı açmış olması karşısında mahkememizin görevsiz olduğu, Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu sonuç ve kanaatine varıldığından davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine ilişkin olmak üzere aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE ve davanın görev yönünden dava şartı yokluğuna bağlı olarak USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine bağlı olarak ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 20/1 maddesinde belirtilen 2 haftalık süre içinde, taraflardan birinin talebi halinde dosyanın görevli ——- Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Süresinde başvuruda bulunulması halinde harç ve yargılama giderleri ile avansa ilişkin hususların 6100 sayılı HMK.’nın 331/2 maddesi gereğince görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Süresinde başvuruda bulunulmaması halinde HMK. Madde 20 düzenlemesine bağlı olarak davanın açılmamış sayılmasına yönelik gerekli usuli kararın resen verilmesi gereğinin gözetilmesine,
5-Yukarıdaki hüküm fıkralarında belirtilen ihtimallerde gözetilerek yargılama sonucunda ve resen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse resen yapılacak giderde mahsup edilmek ve HMK. Madde 333 düzenlemesi gözetilmek sureti ile avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
İlişkin olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı aleni olarak yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/11/2021
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.Yukarıya aynen aktarılan görevsizlik kararına karşı İstinaf yoluna başvurulması üzerine —— sayılı kesin nitelikli ilamıyla tarafların tacir olduğu, sözleşme ilişkisinin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup, ticari nitelikte bulunduğu ve davanın nispi ticari davalardan olması nedeni ile yargılamasının ticaret mahkemelerinde yapılması gerektiği açıklanmak suretiyle görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi üzerine dosya bu kez Mahkememizin başlıktaki esasına tevzi edilmiş olup, Mahkememizin bu ——- Esası üzerinden yargılama yapılarak sonuçlandırılmıştır.İbraz edilen Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağına göre —— Arabuluculuk Bürosu, —— —– numaralı, 23/07/2019 tarihinde yapılan başvurunun taraflarla ilgili olduğu, tarafların davete uyduğu ancak anlaşma sağlanamadığı için anlaşma sağlanamadığına dair 06/09/2019 tarihli son tutanak düzenlendiği ve sonuçta arabuluculuğa başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirilmiş olduğu belirlenmiştir.Ön inceleme duruşması tamamlanarak tahkikata geçilmek suretiyle tarafların bildirdiği deliller toplanarak tarafların tacir olup ticari defterlere dayanılmış olması ve davanın niteliği gözetilerek ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek davanın ve savunmanın mahiyetine uygun olarak oluşturulan bilirkişiden rapor temini yoluna gidilmiştir.Bilirkişi tarafından yukarıda açıklanan şekilde dosya kapsamına uygun olarak ve davanın esasının aydınlatılması yönünden mahkememizce de yeterli görülen 18/02/2023 tarihli söz konusu raporda davacı banka ile davalının —— adresindeki şubesi ile 27/05/2011 tarihinde Üye İş Yeri Başvuru Formu ve Sözleşmesi imzalandığı ayrıca davacı banka ile davalının —— adresindeki şubesi ile de tarihsiz üye iş yeri başvuru formu ve sözleşmesi imzalandığı; söz konusu sözleşmenin ilgili hükümlerine bağlı olarak davalı şirketin kart hamillerine satmış olduğu hizmetlerin davalı şirket tarafından karşılanmaması veya eksik karşılanması sebebiyle kart hamillerinin itirazları sonucu kart hamillerine davacı banka tarafından yapılan ödemeler ve davalı şirketin üye iş yeri sözleşmesinin hükümlerini ihlal etmesi sebebiyle davacı bankanın yasal takibe geçme hakkının doğduğu; banka tarafından davalıya —— Noterliği aracılığıyla 12/06/2019 tarihinde —— yevmiye nolu ihtarname gönderildiği, 1 iş günü süre tanındığı ve 14/06/2019 tarihinde tebligatın yapıldığı, temerrüt tarihinin 18/06/2019 olduğu ve 03/07/2019 takip tarihi itibari ile davacı banka kaynağından toplam 1.680.704,91 TL ödeme yapıldığı hesaplandığı halde takibe dayanak ihtarnamede ve davacı vekilinin dosyaya sunduğu listede belirtilen taleple bağlı kalınarak 1.602.889,23 TL üzerinden hesaplama yapıldığı; 27/01/2023 tarihli hesap özetine göre davalı tarafından 892,94 TL ödeme yapıldığının belirtildiği ancak bu tutarın asıl alacak tutarından düşülmesi hususunun Mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmek suretiyle ve sonuçta taleple bağlı kalınarak asıla alacak miktarının 2.063.479,45 TL, işlemiş faiz miktarı 36.465,73 TL ve BSMV 1.823,29 TL olmak üzere toplam 2.101.768,47 TL olduğu hesaplanmış ise de takip talebinde ihtarname masrafı olarak ileri sürülen 686,16 TL tutarlı kalem işleme tabi tutulmamıştır.Davacı vekili tarafından ibraz edilen dilekçe ile raporda ihtarname masraflarına yer verilmediği hususu hatırlatılmak suretiyle sair yönlerden rapora bir itirazları olmadığı ifade edilmiştir.Davalı vekili tarafından ibraz edilen dilekçe ile rapora itiraz edilmiş ise de ileri sürülen itirazların mahiyeti ek rapor alınmasını ve tahkikatı gerektirmediği için davacı vekilinin hatırlatması ve davalı vekilinin itirazları dosya kapsamına göre Mahkememizce denetlenip gözetilmek suretiyle ve davalı vekilinin itirazları yerinde görülmeyerek aşağıdaki şekilde yargılama bitirilmiştir.Davadan sonra yapılan ödeme miktarı, bu ödemenin davadan sonra gerçekleşmiş olması, Mahkememizce de dosya kapsamına uygun ve yeterli görülen söz konusu bilirkişi raporundaki hesaplama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde özde davanın tam kabulü söz konusu olmakla birlikte dava tarihinden sonra yapılan ödemeye ilişkin 892,94 TL yönünden hüküm kısmında bu miktar yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek sair hüküm fıkralarıyla bağlantı kurulup, takip talebi de gözetilerek sonraki hüküm fıkralarında bu 892,94 TL ödeme talep gibi faize ve masraflara ilişkin kalemlerden mahsup edildikten sonra kalan miktar üzerinden hüküm oluşturulmuştur.Yukarıda belirtilen yönteme ve işleme bağlı olarak rapora ve takip talebine göre 1.823,29 TL BSMV ile 686,16 TL ihtarname masrafı toplamından söz konusu 892,94 TL ödeme düşüldükten sonra kalan miktar 1.616,51 TL olduğu için aşağıdaki hüküm kısmında ilgili yerde söz konusu BSMV miktarı 1.616,51 TL olarak ifade edilmiştir.
İlgili yasal düzenlemeler:
”6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu:
…TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI
Madde 222 – (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi*1* yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu:
A İTİRAZIN İPTALİ :
Madde 67 – Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun madde 18/A düzenlemesinde yargılama gideri yönünden yer alan ilgili fıkralar:
Dava şartı olarak arabuluculuk
Madde 18/A- (Ek:6/12/2018-7155/23 md.)
(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır (11) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.(12) Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin İkinci Kısmına göre aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Bu durumda ücret, Tarifenin Birinci Kısmında belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamaz.(13) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre ——- bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. ——- bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.
(14) Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere ——- bütçesinden karşılanır.şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
Sonuç olarak Mahkememizin görevli olduğuna dair —— kararı, celbedilip incelenen icra dosyası, taraflar arasındaki üyelik iş yeri sözleşmeleri, sözleşme hükümleri dosya kapsamına uygun, denetime ve hükme esas alınmasına elverişli olup Mahkememizce de dosya kapsamına uygun ve yeterli görülen rapor, rapora itirazların yerinde görülmemesi, davadan sonra yapılan ödeme miktarı yönünden davanın konusuz kalmış olması, yukarıya aktarılan ilgili yasal düzenlemeler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde takibe karşı ileri sürülen itirazların yerinde olmadığı ve davanın söz konusu rapor doğrultusunda sübuta erdiği kanaatine varılmıştır. Davacı tarafın icra inkar tazminatı adı altında talep ettiği icra tazminatı yönünden yukarıya aynen alınan İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmü, davanın niteliği, sözleşmelerin mahiyeti, rücuan tazminat talebine bağlı olarak ve çok sayıda tüketici ile ilgili işlemlere bağlı hesabı gerektirmesi, istisnai ilişki ve rücuan muhatap olunması hususları birlikte değerlendirildiğinde meselenin aydınlatılmasının yargılamayı gerektirdiği, alacağın davalı açısından likit olduğunun kabul edilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı aleyhine icra tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşmediği; davacı tarafın ise ödemenin dava tarihinden sonra yapılmış olması nedeni ile kötü niyetli olma ihtimalinin hiç bir şekilde söz konusu olmaması karşısında davalı tarafın talep ettiği icra tazminat şartlarının da gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığından iki taraf yönünden de icra tazminatına ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.Her ne kadar davadan sonraki ödemenin belirtilebilmesi ve işlemde gösterilmesi yönünden hüküm kısmında konusuz kalma ve mahsup yönünden sisteme bağlı olarak hüküm fıkraları oluşturulmuş ise de temelde dava bütünüyle kabul edilmiş olduğundan yargılama giderleri tam kabul esasına göre karara bağlanmıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Davanın kabulü ile;
1-Dava tarihinden sonra ödenen 892,94 TL yönünden:
a) Konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Yukarıda 1 nolu hüküm fıkrasına konu miktar dışında kalan dava yönünden:
a) —— Esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibin yukarıda 1 nolu hüküm fıkrasında belirtilen 892,94 TL’nin takibe konu alacak kalemlerinden talep gibi faize ve masraflara ilişkin kalemlerden mahsup edildikten sonra kalan ve buna göre sonuçta 2.063.479,45 TL asıl alacak, 36.465,73 TL işlemiş faiz ve 1.616,51 TL BSMV kalemleri üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz yürütülmek suretiyle devamına; itirazın belirtilen çerçevede iptaline ve takibin belirtilen şekilde devamına,
3-Şartları oluşmadığından iki taraf yönünden de icra tazminatına ilişkin taleplerin reddine,
4-Harç muafiyeti nedeni ile başlangıçta harç alınmamış olması da gözetilerek sonuçta kabule konu toplam değer olan 2.102.454,63 TL üzerinden hesaplanan 143.618,68 TL nispi karar harcı ile dava tarihi itibari ile geçerli 44,40 TL başvurma harcının TOPLAMI olan 143.663,08 TL harcın davalıdan alınarak —— gelir kaydına,
5-Davacı tarafından harç dışında yapılan toplam 1.894,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılmış bir gider olmadığından bu konuda başkaca karar verilmesine yer olmadığına,
7-Gerekçede açıklanan ve harca esas alınan matrah üzerinden davacı vekili yararına tarife gereğince hesap ve takdir edilen 204.123 avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun madde 18/A-(13) ve (14) düzenlemelerine ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine bağlı olarak ——- tarafından yapılan ve ——- Bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL zaruri giderin davalıdan alınarak —– gelir kaydına,
9-Artan avansın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İlişkin olmak üzere e-Duruşma sistemi üzerinden yapılan duruşmada taraf vekillerinin yüzlerine karşı aleni olarak yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——- Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/07/2023