Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/431 E. 2023/871 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/431
KARAR NO : 2023/871

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 17/06/2022
KARAR TARİHİ : 07/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali ( Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili şirketin kurulduğu tarihten beri uluslararası alanda taşıma faaliyeti yürütmekte olan bir firma olduğunu 2017 Kasım- yılı Haziran 2022 tarihleri arasında talep etmesi halinde davalı borçlu şirketin uluslararası taşımasını yaptığını, özelikle yurt dışından çoğunlukla —-talep ettiği -ithal ettiği menkulleri Türkiye’ye getirdiğini, sürekliliği olan işler olması sebebiyle taraflar arasında cari hesap tutulduğunu ve tüm ticari işlemler gibi ticari deftere işlenmekte cari hesap kaydı tutulduğunu, kesilen ve kesinleşen faturalara rağmen borcun ödenmediğini, davalı şirketin biriken cari hesabını bugüne kadar kapatmadığını, bu nedenle—– İcra Dairesinin —–esas sayılı doya ile icra işlemi başlatıldığını, işbu takibe borçlu tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbirin “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır… ” şeklinde tarif edildiğini, nitekim ihtiyati tedbir müessesesinin, 6100 sayılı HMK’ unun 389.madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırıldığını, yine aynı maddenin birinci fıkrasında “…mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir…” şeklinde şartları belirtildiğini, diğer taraftan, ihtiyati tedbir kararının kabul edilebilmesi bakımından yasanın 390/3. maddesi hükmünde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörüldüğünü, yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda “…hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı edemez… Bu sebepledir ki haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması…” hükme bağlandığını ileri sürerek öncelikle borçlu davalı şirket tarafından hiçbir yasal dayanak göstermeksizin sadece takibi durdurmak amacıyla ve kötü niyetle yapılmış olduğu anlaşılan itirazın kaldırılması konusunda bir karar verilinceye kadar, borçluların varsa; menkul ve gayrimenkulü, ve yine varsa 3. Kişilerde bulunan hak ve alacakları üzerine borca yeter miktarda ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi, davalarının kabulü ile —– İcra Dairesinin —–esas sayılı dosyasına yapılan İtirazın iptali ve takibin kaldığı yerden tüm işleyecek faiz ve ferileriyle birlikte devamına, alacaklarının takip tarihinden itibaren işleyen faizi ile borçludan tahsiline, alacağının likit / belirlenebilir olduğu da dikkate alınarak takip alacağının % 20’sindan az olmamak üzere borçluların icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, Yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı taraf, müvekkilinİN —-satın almış olduğu bir takım ürünleri müvekkiline teslim etmek üzere 10.04.2021 tarihinde—– şehrinden teslim aldığını ve bu ürünlerin teslim süresi yaklaşık olarak 7 ila 10 gün arasında olduğunu, ancak davacı tarafın bırakın ürünleri 7 gün içerisinde teslim etmesini, ürünler Türkiye’ye tam olarak 15.12.2021 tarihinde getirilebildiğini, mülkiyeti davacıya ait olan ve müvekkilinin ürünleri taşıyan aracın şoförünün çantasında —- uyuşturucu yakalandığını, şoförün üzerinde yakalanın uyuşturucu maddenin ağırlığı nedeniyle —- makamlarınca idari ve adli soruşturma başlatılmış olduğundan ürünler teslim tarihinde müvekkiline teslim edilmediğini, davacı taraf bu durumda dahi basiretli ve dürüst bir tacir gibi davranmadığını, davacı taraf sürekli olarak müvekkili şirkete göndermiş olduğu mailler ile malların bir kaç gün içerisinde müvekkiline teslim edileceğini, meseleyi çözme noktasında sona geldikleri bilgisini verdiğini ancak uzunca bir süre müvekkiline ürünlerin teslim edilemediğini, nihayet müvekkiline ait olan ürünlerin 15.12.2021 tarihinde Türkiye’ye geldiğini, ancak Tarım Bakanlığı tarafından incelemeye alınan ürünler müvekkili tarafından ancak 31.01.2022 tarihinde teslim alınabildiğini, müvekkiline normal şartlarda 17.04.2021 tarihinde teslim edilmesi gereken ürünlerin, müvekkiline 31.01.2022 tarihinde teslim edildiği için ürünlerin hiçbirisi müvekkili tarafından kullanılamadığını, son kullanma tarihleri 10.02.2022-12.02.2022-17.03.2022-25.03.2022 ve 29.03.2022 olduğunu, müvekkili eline ürünlerin 31.01.2022 tarihinde ulaştığı da gözetildiğinde, ürünlerin müvekkili tarafından kullanılması ya da başka bir firmaya satılmasının imkansız olduğu aşikar olduğunu, müvekkili tarafından imha edilen ve imha edilmesi kesinleşen ürünlerin de müvekkilinin uğramış olduğu zararın yalnızca bir kısmına ilişkin olarak davacı tarafa 22.02.2022 tarihinde 101.337,00TL tutarında
fatura keşide edilmiş ancak bu fatura davacı tarafından müvekkiline iade edildiğini, davacı tarafından müvekkiline 13.12.2021 tarihinde kara navlun ücreti açıklaması ile 29.711,25TL fatura keşide edildiğini, bu fatura ürünlerin ülkeye girebilmesi adına mecburen müvekkili firma tarafından kabul edildiğini, müvekkili firmanın taşıma işleminin gecikmesinden ötürü zarar uğradığını, ancak bu zararını davacıdan istemesine karşın davacı tarafından müvekkilinin bu talebi davacı tarafça kabul görmediğini, arz ve izah edilen sebeplerle davanın reddine mahkeme aksi kanaatte ise takas mahsup taleplerinin kabulüne, davacı taraf takibe girişmekte açıkça kötü niyetli olduğundan asıl alacağın %15’inden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacı taraftan alınarak müvekkiline verilmesine, Mahkeme masrafları ve vakalet ücretinin de davacı yana tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER :
—–. İcra Dairesinin—–Esas sayılı dosyası, Hukuk Uyuşmazlıklarında
Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı, Ticaret Sicil Kayıtları,
Taraf Şirketlerin bağlı Bulunduğu Vergi Daireleri Mükellef Kayıtları ve BA-BS Formları, (2021 BA/BS formları) Faturalar, İade Faturası, E-Posta Mesaj Kayıtları, İmha Tutanakları, Varış İhbarnamesi, Tarafların Ticari Defter ve Belgeleri, Bilirkişi Raporu, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİNE GÖRE VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI :

Dava, 2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesi gereğince açılmış İtirazın İptali ve Tazminat (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince davanın niteliğine ve değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322. maddeleri gereğince basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak öncelikle resen gözetilmesi gereken başta arabuluculuk dava şartı olmak üzere HMK’nin 114 ve 115.maddeleri gereğince dava şartları ile harç ve hak düşürücü süre gibi hususlar incelenmek ve değerlendirilmek suretiyle ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve öncesinde arabuluculuk sürecinden sonuç alınmadığından vaki davete rağmen duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek, deliller toplanmış, tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, son duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.Öncelikle davaya esas—-. İcra Dairesinin —– Esas sayılı dosyası UYAP sistemi üzerinden getirtilerek, incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Ayrıca taraf şirketlerin ticaret sicil kayıtları çıkartılarak/getirtilerek dosyaya konulmuş; bağlı bulundukları —– vergi dairelerinden vergi mükellef kayıtları ile uyuşmazlığa konu 2021 yılına ait BA-BS formları getirtilmiş ve dosyaya kazandırılmıştır.
Bilindiği üzere 2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; “(Değişik fıkra: 17/07/2003-4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra:17/07/2003-4949 S.K./103.md.)Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır. Bu kuraldan hareketle; takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında; davacı şirket vekili tarafından —–.İcra Dairesinin —–Esas sayılı dosyasından davacı-borçlu şirket hakkında taşıma sözleşmesi kapsamında düzenlenen navlun faturalarına bağlı cari hesaba dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, ödeme emri tebliğine bağlı olarak yasal süresi içinde davalı/borçlu tarafından icra takibine/borca tüm faiz ve ferileri ile birlikte itiraz edildiği, bunun üzerine icra takibinin durdurulduğu ve davacı-alacaklı tarafından bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce açılan dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş ve taraf vekillerince gösterilen tüm deliller toplanmış, işin niteliği gereği uyuşmazlığın çözümüne etki edecek gereken tüm bilgi ve belgeler ilgili yerlerden celbedilmiştir. Akabinde öncelikle taraflar arasında ticari satım ilişkisi bulunduğu ve bu kapsamda faturalar düzenlendiği , takibin temelinin de fatura alacağından kalan hasaptan kaynaklandığı anlaşılmakla, 6102 Sayılı TTK’nin 83-85 maddeleri ve 6100 Sayılı HMK’nin 222. maddeleri kapsamında inceleme gün ve saati belirlenerek taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmasına karar verilmiş ve bu minvalde dosya yetkin bir bilirkişiye tevdi edilmiştir. —-Bilirkişilik Bölge Kurulu listesinden resen seçilen Bilirkişi SMMM —–tarafından tarafların ticari defterleri ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 24.04.2023 tarihli raporda özetle; davacı ve davalı ticari defter kayıtları ve borç alacak ilişkisinin 2020-2021yıllarında birebir örtüştüğünün tespit edildiği, Form Ba ve Form Bs beyanlarının birebir örtüştüğü tespit edildiği, davalının zayiat bedeline konu emtianın imha edilişinin konunun uzmanınca resen Sayın mahkemenizce atanacak bilirkişilerce tespitinin gerektiği tespit edilmiştir. Zayiat Bedeli” keşide edilen ve davacı tarafından kabul edilmeyen fatura dışında muhasebe kayıtlarında hirbiriyle çelişen herhangi bir hususun olmadığı, davacı ve davalınırn e-defter beratlarının Gelir İdaresi Sistemine zamanında yüklendiği ve envanter defter açılışlarının zamanında noterlik makamınca yapıldığı tespit edildiği, davacı ve davalının kayıt nizamının VUK 215-219 muhasebe sistem uygulama ve genel tebliğ hükümlerince ve usulüne uygun birbirini tamamladığınnı tespit edildiği, davacı ve davalı yılsonu açılış ve kapanış rakamlarının birbirini teyit eder doğrulukta olduğu, ibraz edilen Davacı ve Davalı defter ve belgelerinin tam ve eksiksiz olduğu, HMK 222/2’ye göre delil niteliği taşıdığı tespit edildiği yönünde tespit, hesap ve görüşlerine yer verilmiştir. Mahkememizce bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilerek davacı vekili tarafından verilen beyan ve itirazlar değerlendirilmiştir. Davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itiraz öne sürülmemiştir. (HMK,266, 281, 282,) Mahkememizce bu kapsamda yapılan inceleme ve değerlendirmede evveliyetle davalı tarafın icra dosyasına genel ve soyut bir itirazda bulunduğu, somut olayda taraflar arasındaki ticari ve akdi ilişkinin sabit olması ve faturalara yasal süresi içinde itiraz edilerek iade edilmemesi, bilirkişi raporunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının özellikle faturalar ve kayıtları itibariyle birbirleriyle uyumlu oldukları anlaşılmıştır. Filvaki, davalının da takibe ve davaya konu faturaları ticari defterlerine işlediği anlaşıldığından, davalının artık faturalara konu mal veya hizmeti almadığını ya da bedeli ödediğini ispat etmesi gerekmektedir. Zira bilinmelidir ki, ticari defterlere kaydedilmiş ve vergi dairesine bildirilmiş faturanın akdi ilişkinin varlığını da kanıtladığı kabul edilmektedir. Faturayı teslim aldıktan sonra sekiz günlük yasal süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir. Tarafların ticari defter ve belgelerine göre takip/dava konusu alacağın sabit olduğu, aradaki farkın ve uyuşmazlığın esasen davalının davacıya düzenlediği 22.02.2022 tarihli 101.337.00 TL tutarlı zayiat bedeli faturasından kaynaklandığı görülmüştür. Ancak Somut olayda olduğu gibi sekiz günlük yasal süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, süre geçtikten sonra iade edilmesi veya ticari defterlere kaydedildikten sonra iade faturası düzenlenmesi/kesilmesi borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. Bu neden itiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmamaktadır. Davalı tarafın savunmasına gelince davaya konu taşıma—- ile Türkiye arasında karayolu ile gerçekleştirilen uluslararası bir taşıma olması nedeniyle, CMR hükümlerinin uygulanması gerekecektir. CMR, uluslararası karayolu taşımacılığında koşulları standardize ederek taşıyıcının sorumluluklarını belirleyen bir sözleşmedir. CMR’nin 17. maddesinde taşımacının sorumluluğuna yer verilmiştir. Konvansiyonun 17/1.maddesi kapsamında, taşıyıcının yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye kadar, bunların kısmen veya tamamen kaybından doğacak zarardan sorumludur. Taşıyıcı ancak, kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya taşıyıcının verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmişse sorumlu olmaz ( CMR m. 17/2). Bu durumda ispat yükü taşıyıcıdadır ( CMR m. 18/1). CMR’nin 30. maddesinde istem ve davalar düzenlenmiştir. CMR 30/1. maddede, alıcının, taşımacı ile durumlarını kontrol etmeden veya ziya ve hasarın açıkça görüldüğü hallerde teslimden yedi gün içinde (pazar günleri ve resmî tatiller hariç) durumu kendisine bildirmeden malı tesellüm ederse bu hususun yükü sevk mektubunda belirtildiği şekilde alındığına kanıt oluşturacağı, açıkça gözükmeyen ziyan veya hasarlarda bildirmenin yazılı olarak yapılacağı belirtilmiştir. CMR 30/3 maddesinde ise, yük alıcının kullanımına verildiği tarihten sonraki 21 gün içinde durum yazılı olarak taşımacıya bildirilmemiş ise ,teslimdeki gecikmeler için tazminat ödenmez düzenlemesi mevcuttur. Bu kuralları ışığında davalı savunması incelendiğinde her şeyden önce taşımaya konu malın son kullanma tarihinin yaklaşması nedeniyle malların zayi olduğu ileri sürüldüğüne göre teslim anındaki ilk muayene ile malın son kullanma tarihinin basiretli bir tacir tarafından tespit edileceği açıktır. Bu halde malların 31/01/2022 tarihinde teslim alındığı iade faturasının 22/02/2022 tarihinde düzenlenmekle birlikte; e-posta yazışmalarının yalnızca taşıma sürecine ve gecikmeye ilişkin olduğu da açık olduğundan, malların son kullanma tarihlerinin geçtiği için zayi olduğu gerekçesiyle kısım kısım tek taraflı olarak zayi tutanağı düzenlenmesi yeterli olmayıp, durumun davacı taşıyıcıya CMR hükümleri gereği usulüne uygun olarak bildirilmemesi karşısında davalının iade faturası miktarına göre mahsup savunması yerinde görülmemiştir. Bu kabule göre de ; ticari defter ve belge içerikleri kesin delil oduğundan içeriklerinin doğru olduğunun kabul edilmesi gerekmiştir. Böylece davacının icra takibine konu ettiği alacağını ilişkin davasını TMK’nin 6. HMK’nin 190 ve 222/3 maddeleri nazarında usulüne uygun olarak tutulan her iki tarafın ticari defter ve kayıtları ile açıkça ispat ettiği anlaşılmıştır. Binaenaleyh, taleple bağlılık ilkesi, tarafların tacir sıfatına göre takip tarihi itibariyle faiz tür ve oranı ile 6098 Sayılı TBK’nin 117/1 maddesi gereğince temerrütün icra takibiyle oluştuğu gibi hususlar da gözetilmiş ve dosyaya mübrez bilirkişi raporunun da gerekçeli, denetime açık, hüküm kurmaya elverişli, yeterli ve yerinde olduğu kabul ve takdir edilerek davacının davasının kabulü ile, davalı-borçlunun —- İcra Dairesinin—– Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile icra takibinin asıl alacağa (81.391,56 TL) takip tarihinden itibaren yıllık %15,75 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle aynen devamına karar verilmiştir.Davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise; Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nin 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda takip hukuku acısından tazminatın yaptırım amacı ışığında yapılan değerlendirmede; takibe konu alacak yönünden davalının itirazının haksızlığına karar verilmiş olması ve özellikle davalının takibe konu faturaları ticari defterlerine işlemesi, esasında dava konusu miktarın uyuşmazlık konusu olmaması nedeniyle davalı borçlu yönünden asıl alacak/borç likit/muayyen olduğundan İcra İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi gereğince koşulları oluştuğundan asıl alacağın % 20’si olan 16.279,31 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine de karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1. maddesi gereğince esasa ilişkin aleyhinde hüküm verilen davalı şirket sorumlu tutulmuştur. Ayrıca Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de yargılama gideri kapsamında davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KABULÜNE,
2-)2004 sayılı İİK’nin 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun —-İcra Dairesinin —– Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile icra takibinin asıl alacağa (81.391,56 TL) takip tarihinden itibaren yıllık %15,75 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle aynen DEVAMINA,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin kabulüyle, asıl alacağın (81.391,56 TL) %20’i olan 16.279,31 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.559,86 TL karar ve ilam harcından başlangıçta alınan 983,01 TL peşin harç ve icra dosyasına yatırılan 406,96 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.169,89 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
6-) Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı 983,01 TL peşin harç, 77,75 TL posta masrafı ve 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.641,46‬ TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddeleri uyarınca hesap ve takdir olunan 17.900,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına) Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; —- Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.