Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/355 E. 2023/362 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/355 Esas
KARAR NO : 2023/362

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/05/2022
KARAR TARİHİ : 18/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılar ile müvekkilinin —–ünvanlı şirkette ortak sıfatıyla hazır yemek sektöründe faaliyet yürüttüğünü, müvekkilinin 08.12.2017 tarihinde şirkete ortak olarak katıldığını, davalılardan——- şirkette 24.10.2017-06.09.2021 tarihleri arasında şirketin yetkili müdürü olarak görev yaptığını, diğer davalı … ise ortak sıfatıyla aktif olarak şirketin ticari faaliyetlerine katıldığını, müvekkilinin ise şirketin sermayesi ile ilgili olarak ortaklık payına düşen sermaye miktarını nakden ödediğini, davalıların 2021 yılı içerisinde şirketteki hisselerini —– devrederek ortaklıktan ayrıldıklarını, —– şirkette ortak olduktan sonra müvekkilinin yeni ortak ile birlikte şirkette çalışmaya başladığını ve şirketin mali durumunu incelediğini, bu inceleme ve araştırma sırasında davalılar tarafından birçok usulsüz işlem yapıldığını ve maddi zararlarının oluştuğu tespit edildiğini, yapılan usulsüzlükleri tespit eden müvekkili davalı —– hitaben ——. Noterliği’nin 14.12.2021 tarih —— yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek yapılan usulsüzlükleri ve oluşan zaraları bildirerek, ödenmesini talep ettiğini, müvekkilinin, şirket ortağı olduğu süreç içerisinde şirket hakkında herhangi bir kar/zarar ve bilanço bilgilerini bildirir genel kurul toplantısı yapılmadığından kar payı hakkında bilgisi olmadığını, müvekkilinin göndermiş olduğu ihtar ile ayrıca davalıdan temsil yetkisinin olduğu döneme ilişkin şirketin gelir, gider, kar/zarar durumunun yasal defter ve belgeler doğrultusunda kendisine yazılı olarak beyan edilmesini talep ettiğini, buna karşılık davalı—– Noterliği’nin 10.01.2022 tarih ve——yevmiye numaralı ihtarnamesiyle cevap verdiğini ve iddiaları kabul etmediğini bildirerek yazılı belge sunmaktan kaçındığını, davalıların faaliyet gösterdiği dönemde yapılan işlemler nedeniyle şirketin zarara uğratıldığını, ayrıca ortaklık süresi boyunca müvekkile herhangi bir şekilde kar payı da ödenmediğini, davalılar müvekkilinin gerek şirkete ortaklığı döneminde gerekse de sonrasında usulsüzlükler yaparak müvekkilinin psikolojik olarak yıpranmasına sebep olduklarını, müvekkilinin özellikle de katılmadığı müvekkilinin bilgisi dışında yapılan toplantıların yönetim kurulu toplantılarında müvekkilinin imzası taklit edildiğini, gelir elde etme amacıyla girdiği ticari işletmede karşısına sürekli borçlar çıkartıldığını ve en sonda da ortağı olduğu şirketin müşterilerinin büyük bir kısmı da yine bizzat davalılar tarafından başkaca bir şirkete kaydırılarak müşteri kaybı yaşanması sebebiyle şirketin tasfiye sürecine girmesi zorunluluğu doğduğunu, bu sürecin müvekkilini oldukça yıprattığını, açıklanan ve mahkeme tarafından yapılacak olan yargılama safahatında ortaya çıkacak sebeplerle, davalıların ortak oldukları ——yaptıkları ve tüm iş ve işlemler sebebiyle müvekkilinin mahrum kaldığı her türlü kazanç kaybı, usulsüz borçlanma, fazla ödeme, akrabalara yapılan ödemeler vb. sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL kazanç kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müşterekn ve müteselsilen tahsiline, davalıların —— ayrıldıktan sonra yeni bir ticari faaliyet içerisinde bizzat bulunarak müvekkiline karşı yürütülen haksız rekabet sebebiyle müvekkilinin mahrum kaldığı her türlü kazanç kaybı için fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların ——- iken yaptıkları her türlü usulsüzlük ve şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra yürüttükleri faaliyetler sebebiyle müvekkilinin uğramış olduğu psikolojik yıkım sebebiyle 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, tüm yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin de davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle;Davacı … ve müvekkilleri … ve —-, dava dışı —– ortakları olduğunu, şirketin faaliyet alanı, restoran ve yiyecek içecek hizmetleri olduğunu, bu kapsamda, bireysel ve toplu halde yemek hizmeti verildiğini, hem şirketin olduğu yerde gelen müşterilere yemek verilmekte hem de toplu halde firmalara/şirketlere yemek dağıtımı yapıldığını, müvekkillerinin şirketten ayrılma tarihinde ortalama en az 1.300 kişilik yemek çıkarıldığını ve dağıtıldığını, davacı—–, 16.11.2017 tarihinde müvekkili .—– 5.600 paya ayrıldığını, 140.000-TL’lik hissenin 1.600 pay karşılığı 40.000-TL’lik kısmını devraldığını, davacı taraf, her kadar, şirketin sermayesi ile ilgili olarak ortaklık payına düşen sermaye miktarını nakden ödediğini beyan etmişse de, bu beyanının doğru olmadığını, ödemenin yapılmadığını, müvekkillerinden … ise 18.07.2019 tarihli genel kurulu kararı le 1200 adet paya karşılık 30.000-TL’lik kısmını devralarak ortak olduğunu, şirketin yetkili temsilcisi veya müdürü olmadığını, bu süre zarfında, davacı ve davalılar dışında, dava dışı —— adındaki kişiler de Şirkete belirli dönemlerde ortak olup ayrıldıklarını, müvekkillerinin 18.08.2021 tarihli ve 05.10.2021 tarihli genel kurullarda alınmış kararlarla, şirketteki paylarının tamamını dava dışı —– devrettiğini; böylece müvekkillerinin şirketle olan ortaklık ilişkisinin sona erdiğini, müvekkili —–, şirketin kuruluşunda şirketin tek müdürü olarak yetkilendirildiğini, müvekkili —– mesleğinin aşçılık olduğunu, uzun yıllardan beridir, mesleğini severek icra ettiğini, bu nedenle, ——- faaliyet alanı içerisinde, müvekkilinin şirketin yemeklerini, müşterilere yemek dağıtımını, şoförlüğünü ve benzeri bütün işlerini yaptığını, müvekkilinin, bu kapsamda gece gündüz demeden çalıştığını, müvekkilleri şirketten ayrıldıktan sonra, paylarını devrettikleri —–talebi üzerine, en az iki aydan fazla her iki müvekkilinin de şirkette herhangi bir karşılık beklemeden çalıştıklarını, bu süre zarfında, ortak olmamasına rağmen, —— olarak çalıştığını ve herhangi bir ödemede yapılmadığını, yine ayrılma ile beraber, ——talebi üzerine, şirketin çalışanı ve aşçı başı olan —– işten çıkışı yapıldığını, davacı … her ne kadar, resmi kayıtlarda, —– ortağı olarak gözüküyorsa da, şirketin gerçek ortağı—– eşi —– olduğunu, —– Vergi Dairesinde şef/memur olarak çalıştığını, ——, memur olarak çalıştığından ve şirket ortağı olarak gözükmesinin kendisi açısından bazı sorunlara sebebiyet vereceğini, bunun yerine eşini ortak yapmak istediğini bildirmesi üzerine, bu talebi kabul gördüğünü ve —– eşi —– ortak yapıldığını, davacı —- ev hanımı olup ticaretle uğraşmadığının bilindiğini, davacının eşi —— memur olması ve talebi üzerine, eşi .—— ortak olarak gösterildiğini, ortak olduktan sonra, ilk bir iki ay …, birkaç defa şirkete uğradığını, akabinde hiç uğramadığını, —– ailesi ve müvekkili .——- ailesi birbirlerini 30 yıldan fazla bir zamandan beridir tanıdığını, bu iki ailenin dostluklarının yıllara dayandığını, davacının, işbu davayı açmış olmasının tek nedeninin, müvekkilinin davacı tarafa devrettiği paylarının bedelini ve alacağını talep ettiğini, davacı ——dolaylı zararın, şirket yerine kendisine ödenmesini talep ettiğinden, bu kapsamda dava şartı yokluğu nedeniyle, hukuki menfaati bulunmadığından, bu davanın reddi gerektiğini, ayrıca müdürlere karşı açılacak sorumluluk davalarında, ispat yükü davacı üzerinde olduğunu, davacı, iddia ettiği hususları ispat etmesi gerekirken, söz konusu iddialarını ispatlayabilecek tek bir delil dahi sunamadığını, haksız rekabet hükümlerinden dolayı ——– bir zarara uğraması nedeniyle, bu hakkın ileri sürülebilmesi yalnızca şirketin kendisine ait olduğunu, şirketin ortağı olan davacının şirket adına bu hususta bir hak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, bu yüzden, salt bu nedenle dava şartı yokluğunda davanın reddini talep ettiklerini, davacı taraf, 1.000,00 TL kazanç kaybı, haksız rekabet hükümlerinin ihlali sebebiyle 1.000,00 TL maddi tazminat ve 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmişse de, bu hususların ispatına ilişkin herhangi bir bilgi vermediği gibi tek bir delil dahi sunmadığını, davacı veya başka birinin yerine herhangi bir imza atılmadığını, eylem bir iftira niteliğinde olduğunu, şirketin faaliyet konusu yemek olduğundan ve devamlı olarak malzeme ihtiyacı olması karşısında, şirketin nakit parasının olmaması nedeniyle, müvekkili şirketin ihtiyaç duyduğu finansı kendi kredi kartından çekerek giderdiğini, devamında, kendi kredi kartından yaptığı ödemlerin karşılığının şirket tarafından kendisine ödendiğini, ancak hiçbir zaman, fazladan bir ödeme alınmadığını, bu hususun bütün ortaklar tarafından bilindiğini, hatta çoğu zaman davacı taraf, müvekkilinin bu fedakarlığını takdir ettiğini, ancak davacı taraf ortak olduğu ilk andan son ana kadar bunu bilmesine ve onaylamasına rağmen, müvekkilinin şirketten ayrıldıktan sonra, bu durumu kötü niyetli olarak kendisine karşı kullandığını, müvekkilinin Şirketi borçlandırması söz konusu olmadığını, verilen hizmet/ yemek karşılığında, ödemelerini çek ile yapan müşteriler bulunduğunu, çoğunlukla 5 veya 6 ay sonrasına veya daha uzun vadeli çekler verilebildiğini, ancak çeklerin vadelerin beklenmesinin şirketin zararına olacağını, şirketin devamlı surette, nakit paraya ihtiyacı olduğunu, şirketin işi yemek olduğundan, devamlı olarak malzeme alınması gerektiğini, şirketin nakit parası olmadığından, şirketin borçlanmaması amacıyla çeklerin bozdurulduğunu, ancak nakit ihtiyacının bu yolla karşılanmaması halinde, şirketin faaliyetleri duracak ve iş yapamaz hale gelebileceğini, şirketin devamlılığının sağlanmacı amacıyla en uygun çözüm olarak bu yol benimsendiğini, Covid-19 pandemi döneminde, müvekkili .—–, yoğun uğraşları ve görüşmeleri sonucunda, işyeri kirasının yarı yarıya ödendiği aylar olduğunu, Yine bu konu zaten müvekkili … tarafından, ortaklara bildirildiğini, müvekkili —– bu konuyu ortaklara bildirmemiş olsaydı, davacı tarafın bilgisinin olması mümkün olmadığını, ancak buna rağmen, kötü niyetli olarak, bu durumun müvekkilinin aleyhine karşı kullanıldığını, şirketin faaliyet alanı içerisinde müşterilerine yemek dağıtımı yapılması gerektiğini, bu işin bir araba olmaksızın yapılmasının mümkün olmadığını, şirketlerin masraflarının artmaması için, müvekkili .—— kendi aracını şirkete kiraladığını, aylık kirası makul bir bedelde tutulduğunu, müvekkilinin bundan herhangi bir kazancı olmadığını, sadece aracın masraflarını karşılayacak miktarda asgari bir ödeme kararlaştırıldığını, kar payının ödenebilmesi için, şirketin dağıtılabilir kâr payının olması gerektiğini, Covid-19 pandemisi nedeniyle, işlerin iyi gitmediğini, şirketin mevcut bütün kaynakları şirketin personel maaş ödemesi, personel ——primleri, temizlik, dağıtım giderleri, işyeri kirası ve benzeri bir sürü gideri için harcandığını, davacı tarafın zaten şirkete borçları bulunduğunu, dolayısıyla kâr almasının zaten mümkün olmadığını, pandemi etkilerinin azalması ile beraber, şirketin pandemiden dolayı biriken borçları ödenmeye başlandığını, müvekillerinin şirketten ayrıldıklarında, ortalama 1.300 kişilik yemek çıkarılabildiğini, ancak müvekkillerinin paylarını devralarak şirketin ortağı ve yetkili temsilcisi olan —— bu işi beceremediği düşünüldüğünü, şirketin işleri devir yapıldığında gayet iyi olduğunu, davacı taraf soyut iddiaların dayanağı olarak, müvekkillerinin paylarını devrettiği—— imzasını taşıyan aslı astarı olmayan, kim tarafından imzalandığı belli olmayan bir kaç belge ile neyin hesap tablosu olduğu bilinmeyen ve açıklama içermeyen bir tabloyu gösterdiğini, hatta aralarında imzasız belgeler dahi bulunduğunu, ——- imzasını taşıyan belgelerin, bu kişi tarafından doldurulup doldurulmadığı veya kim tarafından doldurulduğunun tespitinin mümkün olmadığını, davacı—–şahsına veya aile üyelerinden birine karşı tek bir haksızlık dahi yapılmadığını, tam aksine müvekkili —— alacaklarını talep ettiğinden işbu dava ile karşı karşıya kalındığını, manevi tazminat ödenmesi gerektirecek herhangi bir husus bulunmadığını, açıklanan ve re’sen nazara alınacak nedenlerle, fazlaya ilişkin her türlü yasal hakları saklı kalmak kaydıyla, davacının, ortağı olduğu şirket adına, kazanç payı ve haksız rekabetten kaynaklı olarak işbu davayı açamayacağından, bu taleplerin ancak ve ancak dava dışı —— tarafından ileri sürülebileceğinden, davacının hukuki menfaati bulunmadığından, işbu davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddine, bu talepleri kabul görmemesi halinde davanın esastan reddine, davacının bütün taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi beyan ve talep edilmiştir.

DELİLLER: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, —– Noterliği’ne Ait 14/12/2021 tarihli, —— yevmiye numaralı ihtarnamesi ve tebliğ şerhli örneği ile —– Noterliği’ne ait ——yevmiye numaralı 10/01/2022 tarihli ihtarnamesi ve tebliğ şerhli örneği, Taraflara ait nüfus aile kayıt tablosu,—–Ticaret Sicil Müdürlüğü Kayıtları,—— Kayıtları, Banka Kayıtları, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.
İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİNE GÖRE, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI:
Dava, 6102 sayılı TTK’nin 553/1,555/1 maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322. maddeleri gereğince basit yargılama usulüne tabi işbu davada dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda basit yargılama usulüne göre duruşma açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmek suretiyle ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan davacı vekilinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanı üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlem ve incelemelerine geçilmiş, tahkikat tamamlanmadan davanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken taraf sıfatına yönelik itiraz resen değerlendirilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Burada Dosyaya mübrez Hukuk Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağına göre zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı da hemen ifade edilmelidir.
Burada öncelikle ve özellikle taraf ve dava ehliyeti ile sıfat kavramları üzerinde bir kısım hukuki açıklamalar yapılarak somut olaya uyarlanması uygun olacaktır.
Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukukî ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m. 50].
Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.

Dava ehliyeti; 6100 Sayılı HMK’nin 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nin 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
6100 Sayılı HMK’nin 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülebilen nitelikte olmasıdır.Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Yargısal uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartların işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur—-Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.I.,—– 2001, s. 1157 vd.). Açıklanan işbu ilke ve hususlar YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN BİR ÇOK KARARINDA DA YER BULMUŞTUR.
Yukarıda açıklanan hususlar ve yapılan yargılama çerçevesinde yeniden somut olaya bakıldığında ; dava ve taraf ehliyetine sahip olan gerçek kişi davacının dava dışı ——1.600,00 sermaye adeti ile ortağı olduğu, davalı gerçek kişi … şirketin 3.600,00 sermaye davalı .—–2.800,00 sermaye adedi ile şirket ortağı oldukları, davalıların 18.08.2021 ve 05.10.2021 tarihli genel kurullarda alınan kararlara göre şirketteki paylarını dava dışı —— isimli kişiye devrettikleri ve böylece şirket ile hukuken bir bağlantılanın kalmadığı anlaşılmıştır. İşbu dava ise 19.05.2022 tarihinde açılmış olup, davalılardan —— yetkili müdür olarak diğer davalı ——- ise şirket ortağı sıfatıyla şirketin ticari faaliyetlerine katıldıkları öne sürülerek bu sıfatla yaptıkları usulsüz işlemlerle şirketi maddi zararlara uğrattıkları iddiasına dayanılmıştır. Bu durum, davalıların şirketin içini boşaltarak şirketi borca batık bir şekilde davacıya ve hisse devri sonrası yeni ortak konumu kazanan dava dışı ——- bırakıldığı şeklinde özetlenmiş ve bu eylemlere bağlı olarak bizatihi davacı için maddi ve manevi tazminat talep edilmiştir. Burada basiretli tacir kavramı esasında; şirketin genel kurulları ve hisse devri sırasında şirketin bilançosu, kâr zarar durumu, mevcut hak ve borçları , mal varlığı gibi mali durumunun ve yapısının araştırılması, denetlenmesi ve ona göre hareket edilmesinin gerektiği anlaşılmakla birlikte işbu durumun karar sonucuna doğrudan bir etkisi bulunmadığından ayrıntılı olarak değerlendirilmesine gerek görülmemiş, sadece değinilmekle yetinildiği ifade edilmelidir. Zira olayda 6102 sayılı TTK’nin 644/1.a maddesi yollamasıyla şirket yöneticilerinin sorumluluğu hakkında anonim şirketlerin bu konudaki hükümleri uygulanacaktır. Yukarıda açıklandığı üzere davacı 6102 Sayılı TTK’nin 553/1 maddesi gereğince davalıların birlikte hareket ederek şirketi zarara uğrattıkları ve bu zarardan sorumlu olduklarını öne sürmüş ve kendi kişisel zararının tazmin edilmesini istemiştir. Oysa 6102 Sayılı TTK’nin 555/1 maddesinde aynen ”şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilir’ hükmü düzenlenmiştir. Mahkememizce 6100 sayılı HMK’nin 31. maddesine göre davayı aydınlatma ödevi kapsamında sorulduğu halde, davacı vekili tarafından talebin doğrudan davacı adına olduğu imzalı beyanıyla bir kez daha teyit edilmiştir. Filhakika, davacının dava dilekçesi içeriğinde öne sürdüğü maddi ve manevi zararlarının dolaylı zarar niteliğinde olduğu , hükmedilecek tazminatın ancak doğrudan şirkete ödenmesini talep edebileceği tespit ve tayin edilmekle; HMK’nin 26/1 maddesinde yer bulan taleple bağlılık ilkesi nazarında işbu davada davacının, aktif husumet ehliyetinin (davacı sıfatının) olmadığı sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Binaenaleyh; davacının davada, davacı ‘taraf sıfatı’ (aktif husumet ehliyeti) bulunmadığından; davanın esastan reddine karar verilmiştir. (Yargıtay——.HD. 11.10.2022 T.——-6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden aynı yasanın 326/1 maddesi gereğince davacı sorumlu tutulmuş ve davadaki vaki maddi ve manevi tazminat taleplerine göre ayı ayrı yürürlükte bulunan AAÜT dikkate alınarak davalılar lehine ret sebebi ortak olduğu da gözetilerke vekalet ücretleri hesap ve takdir edilmiştir. Ayrıca Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi —–bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de yargılama gideri kapsamında davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacının davada, davacı ‘taraf sıfatı’ (Aktif Husumet Ehliyeti) bulunmadığından; DAVANIN ESASTAN REDDİNE,
2-)Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 375,71 TL harçtan mahsubuyla bakiye 195,81 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.600,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-)Davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davalılar vekili için, maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 7/2, 13/1,13/2, 3/2 maddeleri uyarınca hesap ve takdir edilen 2.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara müştereken verilmesine,
6-)Davalılar kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davalılar vekili için, manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 7/2, 3/2, 10/3-4 maddeleri uyarınca hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara müştereken verilmesine,
7-)Davalılar tarafından vekille temsil dışında (HMK.323/1/ğ) yapılmış başkaca yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, ) Dair, tüm taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle —— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.