Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/30 E. 2022/51 K. 21.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/30 Esas
KARAR NO : 2022/51

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/01/2021
KARAR TARİHİ : 21/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasında dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinden özetle; “——dosyalarında uğranılan zararlara dair haklar saklı tutulmak ve sebepsiz zenginleşme miktarı bilirkişi raporu ile tesbit edildikten sonra dava değeri artırılmak ve harç ikmali yapılmak üzere belirsiz alacak davası şeklinde öne sürmekte olduğu, davalının elde ettiği sebepsiz zenginleşmenin Mahkemece tesbit edilerek , mal varlığımdan elde edilen zenginleşmenin geri verilmesine ve uğranılan zararların —–davalının ihtarname tarihi itibarı ile faturalar ve cari hesap sebebiyle ödeme yükümlülüğü altında bulunmasına rağmen icra dosyasına ödeme yapmadığı tesbit edilerek—– dosyasında uğranılan bütün zararın davalıdan tazminine, yüklenici şirketin iflasına sebep olunduğundan şirket değer kaybı zararı ve şirket sermaye kaybı zararına —– tahsil edilerek tarafıma ödenmesine, yüklenici şirketin —– sebep olunduğundan —- etmemiş olsa karar tarihine kadar hissedar olarak elde edilecek kar mahrumiyeti zararına karşılık şimdilik 1.000,00 TL. tazminatın tahsil edilerek tarafına ödenmesine, —- sebebiyle lehime hüküm verilecek tazminatlar için 19.11.2014 tarihinden itibaren en yüksek banka faizi oranında faiz işletilmesine, —- dosyasında uğranılan araç mahrumiyeti ve araç zararları için şimdilik 1.000 TL. tazminatın davalıdan tahsil edilerek tarafıma ödenmesine, —— dosyasında uğranılan taşınmaz ana para ve faiz kaybı zararı için şimdilik 1.000 TL. tazminatın davalıdan tahsil edilerek tarafıma ödenmesine, —– dosyasında uğranılan dosya kapak hesabı kadar borç zararına karşılık—– davalıdan tahsil edilerek tarafıma ödenmesine, İcra takip dosyası sebebiyle lehime hüküm verilecek tazminatlar için ihtarname tarihinden—– oranında faiz işletilmesine,—- karşılanamayan—– zarannın davalılardan tazminine, dava giderinin davalı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP/TALEP :
Davalı ——cevap dilekçesinde özetle; —— müvekkil şirket arasındaki sözleşmelerin 38. Maddeleri gereği yetkili mahkemenin ——— olarak gösterildiğini, davacı ile müvekkil şirketi arasında herhangi bir ticari ilişki veya hukuki ilişki bulunmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan ve taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, Müvekkil Şirket’in —— şahsı ile herhangi bir ticari ilişkisi, hukuki ilişkisi ya da borç/alacağı bulunmadığını, davacının, müflis——– hissedarı olduğunu iddia ettiğini, davanın şahıs olarak açılamayacağına ilişkin itirazları saklı kalmak kaydıyla, davacının yetkili olduğuna ilişkin herhangi bir belge sunamadığından davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davacının —- olduğuna ilişkin herhangi bir belge sunmadığını, dava dışı ——— şirket adına dava açma ehliyetinin yalnızca iflas idaresinde olduğunu, müvekkil şirket hakkında——- davasının kabulüne karar verildiğini, Müvekkil Şirketin mahkemece onaylanan ——– bulunduğu tüm gerçek ve tüzel kişilere gerekli ödemeleri yaptığını, müvekkil şirketin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığından, aksine müvekkil şirketin davalıdan alacaklı durumunda olduğundan davanın açılmasında hukuki yarar olmadığını, davacının senelerdir haksız kazanç sağlamak amacıyla müvekkil şirket aleyhinde çok sayıda dava ikame etmiş ise de, davaların tamamının reddedildiğini, tüm itirazları saklı kalmak kaydıyla derdestlik itirazlarının bulunduğunu, davacı—— müvekkil şirketten———- giriştiğini, işbu davaların reddedildiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürdüğü faturaların tek taraflı tanzim edilen ve her zaman düzenlenmesi mümkün belge olup huzurdaki davada müvekkil şirketin davacı yana borçlu olduğuna dair delil niteliği taşımadığını, Mahkemece aksi hususta karar verilmesi ihtimalinde mahsup ve takas taleplerinin bulunduğunu ileri sürerek davanın davacının aktif dava ehliyeti yokluğu, görevsizlik ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine,—— haksız kazanç sağlamaya yönelik olarak açılan davanın esastan reddine, davacının zaman aşımına uğrayan taleplerinin reddine, davacı tarafın HMK madde 329/2 kapsamında vekalet ücretinin ödenmesi ve disiplin para cezasına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir
DELİLLER : —– dosyası, —— beyanname örnekleri, —– esas sayılı dosyası, Dosya içindeki tüm bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava, Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) ilişkindir.
——- Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmiş ve karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığı için karar kesinleşmiş ve dosyanın talep üzerine mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde taraflara davetiye gönderilmeden ve duruşma açılmadan dosya üzerinden dava şartlarına yönelik yapılan ilk inceleme sonucunda aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda öncelikle dosyanın görev yönünden incelenmesi gerekmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin —– olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş —-uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki —- mektubu ve kredi emrini düzenleyen—, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan ——, saklama sözleşmelerini düzenleyen —- fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta;——- diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara,——-verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede — sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Örneğin,—- senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye hukuk mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz.
Yukarıda yazılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının ortağı olduğu şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında davalının dava dışı müflis şirkete borçlarını ödememesi nedeniyle davacının dolaylı olarak zarar gördüğü ve bu zararın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade edilmesi talebine ilişkin olduğu ve bu durumun borca kefalet niteliğinde olduğu, borcun kaynağının bonodan kaynaklandığı ve bu nedenle uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı gerek hukuki nitelendirme gerekse gerekçe itibariyle yerinde değildir. Zira dava dilekçesindeki anlatıma göre işbu davada müflis şirket çeklerine aval verilmesine ve düzenlenen faturaların ödenmemesine ilişkin bir uyuşmazlık yoktur. Buna göre uyuşmazlık her iki tarafın ticari işletmesin ilgilendiren hususlardan doğmamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere işbu dava mutlak ve ticari dava kapsamında kalmamaktadır. Dava dava dışı müflis şirket ortağının ,müflis şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalının dava dışı müflis şirkete olan borçlarını ödememesi iddiasına dayalı olarak davacının ortak sıfatıyla uğradığı zararın tazminine ilişkindir. Bir başka anlatımla olayda uyuşmazlık haksız fiil nedeniyle davacının ortağı olduğu müflis şirketin mal varlığındaki azalma nedeniyle davacının “—– zarar görüp görmediğine ve bu zarardan davalının sorumluluğuna ilişkin olup genel hükümlere göre uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Binaenaleyh davanın açıkça genel hükümlerden ( haksız fiil ) kaynaklandığı, şirketler hukukunu ve/veya ticaret mevzuatından kaynaklanmadığı anlaşıldığından işbu davada görevli mahkemenin 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Yukarıdan beri açıklanan hususlar muvacehesinde davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; mahkememizce de 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-)Davanın, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca ‘mahkememizin görevli olmaması nedeniyle’ 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 1,2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin ——– HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca önceki mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiğinden mahkememizce verilen görevsizlik kararının da kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde 6100 sayılı HMK’nın 21/1-c maddesi gereğince dosyanın görevli yargı yerinin belirlenmesi için ————gönderilmesine,
4-)6100 Sayılı HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 21/1-c maddesi gereğince belirlenecek görevli yargı yeri tarafından (Mahkemece) değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-) 6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, Bölge Adliye mahkemesi tarafından görevli yargı yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun belirlenmesi halinde işbu kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli—— —- gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nın 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, asli ve feri taraf ve asli ve feri taraf vekillerinin yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ; 6100 sayılı HMK’nın 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.