Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/246 Esas
KARAR NO: 2023/696
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVANIN İLK AÇILDIĞI TARİH:31/01/2020
KARAR TARİHİ:24/10/2023
Mahkememizden verilen ——– sayılı kararın ——— sayılı ilamı ile kaldırılarak mahkememizin iş bu esasına kaydedilmiş olup, tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile adresi ——— bulunan davalı şirket arasında 2010 yılından bu yana devam eden bir ticari ilişki mevcutt olduğunu, taraflar arasında 01/06/2013 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi akdedildiğini ve müvekkil Şirket ile davalı şirketin ———- bulunan fabrikasında endüstriyel tutkalların ——– ve üzerinde mutabık kalınan ülkelerde satışını yaptıklarını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin niteliğinin distribütörlük olduğunu, buna göre müvekkil şirketi ile davalı şirketin ——– tek satıcısı konumunda olduğunu, bunun gereği olarak da Müvekkil Şirketin uzun yıllara yayılan satış, pazarlama, fuarlara katılma, reklam, ihracat, ithalat ve bu işlemleri gerçekleştiren insan kaynağının temini ve eğitimi gibi pek çok konuda yatırımları olduğunu, taraflar arasındaki Münhasır Distribütörlük Sözleşmesi, Haziran 2020 tarihine kadar geçerli ve yürürlükte olmasına rağmen, davalı tarafın 13/06/2019 tarihinde henüz sözleşmenin sonlanmasına 1 yıl varken, elektronik posta yoluyla pazardaki değişiklikler, rakiplerin artması, satışların düşmesi vb. nedenlerle piyasaya artık kendilerinin de gireceklerini belirttiklerini, müvekkil şirket tarafından davalı şirkete gönderilen 25.06.2019 tarihli elektronik posta ile, davalı şirketin taraflar arasındaki anlaşmaya ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle tüm yasal hakların kullanılacağı, gümrükte bulunan eşyaların bloke edileceği, davalı şirketin ürünlerinin ayıplı olması nedeniyle ——— tutkal ile ilgili 25.000 Euro zarara, ———– bazlı ürünü ile ilgili ise 36 ton zarara uğranıldığı, bu zararların da davalı şirket tarafından karşılanması gerektiğini beyan ederek davalarının HMK 107. Maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesi nedeniyle, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla, ——– Sözleşmesinin davalı şirket tarafından haksız olarak sonlandırılması nedeniyle kâr kaybı olarak 5000 TL’nin, atıl kalan yatırımlar sebebiyle 5.000 TL nin, Portföy (denkleştirme) tazminatı olarak 5.000 TL’nin davalıdan tahsiline, davalı şirketin malvarlıkları üzerine ihtiyaten tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ——– ile Davacı … arasında 10.06.2013 tarihli “———-” başlıklı Münhasır Dağıtım Anlaşması imzalandığını, bu sözleşme “——–” başlıklı açık hüküm gereği 4 yıllık süreli olup yürürlükten kalkdığını, yürürlükten kalkmış bir sözleşmeye ve bu sözleşmenin tarafına karşı istemde bulunulması olanaksız ve kötüniyetli olduğunu, akabinde davacı şirket ile dava dışı ———- arasında 21.08.2015 tarihinde ayrı bir “———” başlıklı Münhasır Dağıtım Anlaşması imzalandığını, Bahsi geçen ——–, müvekkil şirketin dahil olduğu şirketler grubunda yer alsa dahi ayrı bir tüzel kişiliği olan bir şirket olduğunu ve süreç içinde daha sonra ———- adını aldığını, davacı ile olan ticari ilişki 2015 sonrasında işbu ikinci sözleşme üzerinden ve dava dışı şirket ile yürütüldüğünü, davacının arabuluculuk tutanağı ———– metin olup; şirketin bulunduğu ülke diline çevrilmemekle, satış müdürüne gönderilmesi bakımından dava şartının gerçekleşmediğini, ayrıca dayanılan sözleşme bakımından zamanaşımı definde bulunduklarını, iş bu davanın pasif taraf sıfatı eksikliği nedeniyle reddi gerektiğini, tahkim ilk itirazı (HMK m. 116/ı-b) nedeniyle reddi gerektiğini, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığını, davacı ile dava dışı ——– arasındaki ikinci sözleşme, ———- unvanını ———- olarak değiştirmesinin ardından, 15.07.2019 tarihinde feshedildiğini beyan ederek davanın öncelikle usulden (zamanaşımı, pasif husumet yokluğu, tahkim ilk itirazı), bu olmazsa haksız davanın herhalde esastan reddine, ihtiyati tedbir talebinin reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan ettiği görülmüştür.
SAFAHAT:Mahkememizin ——— sayılı kararı ile tahkim ilk itirazı nedeniyle davanın usulden reddine dair karar verilmiş olup——— sayılı ilamında:”Davacı dayanağı sözleşmede tahkim şartı bulunmamaktadır.Davalı taraf grup şirketlerden ———- ile yeni bir sözleşme imzalandığını ,ticari ilişkinin bu şirket ile devam ettiğini ileri sürmüş bu yolda hiç bir inceleme yapılmadan ,ikinci sözleşmede davanın yöneltildiği şirket de taraf olmadığı halde tahkim şartı mevcudiyetinden bahisle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin ilk sözleşmenin devam ettiği,davalı vekilinin de ikinci sözleşmenin imzası ile ilk sözleşmenin sona erdiği savunduğu anlaşılmakla distrübütörlük ilişkisinin hangi şirket ile devam ettiğinin belirlenmesi davanın çözümü bakımından gereklidir.Bir kısım Gümrük Beyannameleri getirtilmiş ise de ;bir sonuca varılamamaktadır.Gerektiğinde davacının ticari defter ve kayıtları da incelenerek ilk sözleşmenin sona erip ermediği ,ilişkinin dava dışı şirket ile devam edip etmediği davalıya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle ; davacı vekilinin istinaf nedeni yerinde görüldüğünden kararın kaldırılmasına davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.” şeklinde karar verilerek dosyanın Mahkememiz iş bu esasına kaydedildiği görülmüştür.
Deliler:Tarafların ticaret sicil kayıtları dosya arasına alınmıştır.Taraflar arasında akdedilen sözleşmeler dosyaya sunulmuştur.——— Esas sayılı dosyasının Uyap kayıtları dosya arasına alınmıştır.———– yazılan müzekkere cevapları dosya arasına alınmıştır.Distribütörlük sözleşmeleri alanında uzman sözleşme yorum ve denetim uzmanı, fikri sınai haklar alanında uzman sözleşme yorum ve denetim uzmanı ile bir mali müşavir bilirkişi heyeti kök ve ek raporları dosyaya sunulmuştur.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:Dava, distribütörlük sözleşmesine bağlı olarak distrübütörlük ilişkisinin hangi şirket ile devam ettiği, ilk sözleşmenin sona erip ermediği, ilişkinin dava dışı şirket ile devam edip etmediği davalıya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği, tüm bunların sonucuna bağlı olarak distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanan haksız fesih iddiası ile kar kaybı alacağı, portföy (denkleştirme) tazminatı alacağı, atıl kalan yatırım alacağına dair HMK 107 maddesi uyarınca açılmış belirsiz alacak davasıdır.Mahkememizce dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gelen müzekkere cevapları, BAM karraı ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilmiştir. Dosyada, davalı tarafın zaman aşımı ve tahkim itirazı ön inceleme duruşmasında değerlendirilmiş, davanın süresinde açıldığı ve BAM ilamı doğrultusunda tahkim şartlarının oluşmadığı kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.Dosya, distribütörlük sözleşmeleri alanında uzman sözleşme yorum ve denetim uzmanı, fikri sınai haklar alanında uzman sözleşme yorum ve denetim uzmanı ile bir mali müşavir bilirkişi heyetine tevdi edilmiş; 13.11.2022 tarihli rapora göre dosyadaki bilgi, belge, sözleşme ve ibraz edilen ticari defterler ışığında, davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve lehine delil teşkil ettiği, davacı şirket tarafından 30.11.2013 tarihinden itibaren davalı şirketten mal alışının olmadığı, bu tarihten sonra, davaya konu mallar için davalı şirkete ve dava dışı şirkete ödemeler yapıldığı ve davaya konu mal alışlarının dava dışı ——— ile ——— şirketlerinden gerçekleştirmiş olduğu, davacı şirket tarafından dava dışı şirketlerden 47.752.651,08 TL tutarında tutkal alımı gerçekleştirdiği, davacının ticari defterlerine göre son 5 yılda ortalama karlılığı bulunmadığından kar kaybı hesabı yapılamadığı, taraflar arasındaki ihtilafın 01.06.2013 tarihli sözleşme ile kurulan distribütörlük ilişkisinin, 01.08.2015 tarihli dava dışı şirketle imzalanan sözleşmeden sonra da devam edip etmediği ile denkleştirme tazminatı, yatırım zararları ve yoksun kalınan kar noktalarında toplandığı, sözleşme ilişkisi bakımından, 01.06.2013 tarihli sözleşmede tedarikçi davalı iken, 01.08.2015 tarihli sözleşmede tedarikçinin dava dışı ve ——— Olduğu, 15.07.2019 tarihli fesih beyanının iletildiği mailde, sözleşme tarihine atıf yapılmamakla birlikte, fesih gerekçesi olarak bildirilen satış hacmi düşüklüğünde gerçek satışlarla karşılaştırması yapılan taahhütlerin, 01.08.2015 tarihli sözleşmedeki taahhütler olduğu, 01.08.2013 tarihli sözleşmenin tarafi olan davalı bakımından, davacının ticari defterindeki kayıtların 2014 yılı sonunda sona erdiği, bu tarihten sonra yapıştırıcıya ilişkin kayıtların, dava dışı firmalar altında takip edildiği, bu şekilde alt hesaplardaki takibin 01.08.2015 tarihli sözleşmenin 3.1. ve 8.1. maddelerine uygun olabileceği, denkleştirme talebi bakımından, 15.07.2019 tarihli 2018 ve 2019 yıllarının da dahil olduğu satış taahhütlerinin tutturulamamasıyla ilgili haklı sebeple fesih iradesinin, 01.06.2013 tarihli sözleşmede sözleşme süresine dahil olmayan 2018 ve 2019 yıllarını da içerdiği, 01.06.2013 tarihli sözleşmede bu yıllara ilişkin hedef konulmadığından, fesih iradesinin bu sözleme açısından haksız olup olmayacağının değerlendirilemediği, 01.06.2013 tarihli sözleşmede yer alan 2015, 2016 ve 2017 yılları satış hedefleri nazara alındığında, beklenen satışlar gerçekleşmediğinden, davalı tedarikçi tarafından sözleşmenin haklı sebeple fesh edilebileceği, tedarikçi tarafından haklı sebeple fesih durumunda, denkleştirme talebi şartları bakımından, sözleşmenin sağlayıcının haklı sebeple feshi haricindeki bir nedenle sona ermesi şartının gerçekleşmeyeceği, bütün denkleştirme talebi şartlarının yerine gelmesi ile denkleştirme tazminatına hak kazanılabileceğinden, sözleşmenin, sağlayıcının haklı sebeple feshi haricindeki bir nedenle sona ermesi şartı gerçekleşmediğinden, niza konusu olayda denkleştirme tazminatının talep edilemeyeceği, Mahkemenin aksi kanaatte olma ihtimaline binaen hesaplama yapılmak istense de, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre, son beş yılının iki yılında zarar etmesi sebebiyle, üst sınır ve ham karşılığın hesap edilemediği, yatırım zararları bakımından, 01.06.2013 tarihli sözleşmenin 15.07.2019 tarihli fesih beyanı ile sona erdirildiği kabul edilse dahi, 01.06.2013 tarihli sözleşmede taahhüt edilen hedeflerin gerçekleşmediği, bu bakımdan sözleşmenin tedarikçi tarafından haklı nedenle fesh edilebileceğinden yatırım zararlarının talep edilemeyeceği, Mahkemenin aksi kanaatte olması ihtimaline binaen yatırım zararları da hesaplama yapılmak istense de, dosya içerisinde davalı tedarikçinin, davacı dağıtıcından açıkça talep ettiği ya da uygun gördüğü yatırımlara ilişkin belge ve bilgilere rastlanılmadığından ilgili hususta bir değerlendirme yapılamadığı, yoksun kalınan kar bakımından, 01.06.2013 tarihli sözleşmenin 15.07.2019 tarihli fesih beyanı ile sona erdirildiği kabul edilse dahi, 01.06.2013 tarihli sözleşmede taahhüt edilen hedeflerin gerçekleşmediği, bu bakımdan sözleşmenin tedarikçi tarafından haklı nedenle fesh edilebileceğinden yoksun kalınan karın talep edilemeyeceği, Mahkemenin aksi kanaatte olması ihtimaline binaen yatırım zararları da hesaplanmak istense de, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre, son 5 yılının iki yılında zarar ettiği, ortalamada da brüt bir kar elde edilemediği anlaşıldığından yoksun kalınan kar tespit edilemediği rapor edilmiş olup, rapora itirazların değerlendirilmesi amacıyla aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış, itirazlar irdelenerek sunulan ek rapora göre, bilirkişilerin kök rapordaki görüş ve kanaatleri ile ek rapordaki görüş ve kanaatlerinin aynı olduğu, davacı tarafından dosyaya sunulan 22.11.2018-11.06.2020 tarihleri arasında davalı tarafından gerçekleştirildiği listelenen satışlar, davalı tarafından yapılsa bile 11.06.2013 tarihli 4 yıl belirli süreli münhasırlık yetkisi veren sözleşme süresinin sonrasında gerçekleştiğinden, davalının rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı hareket etmemiş olacağı rapor edilmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi kök ve ek raporlarının bu yönleriyle hükme esas alınmaya uygun, gerekçeli ve denetlenebilir bulunması sebebiyle yeniden rapor/ek rapor alınması cihetine gidilmeyerek, mahkememizce de hükme esas alınan, denetime elverişli ve gerekçeli bilirkişi kök ve ek raporlarına görüşüne göre, her ne kadar davalı tarafından husumet itirazında bulunulmuş ise de, tüm dosya kapsamından, taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle davalıya husumet yöneltilebileceği kanaati mahkememizde hasıl olmuş olup, 01.08.2013 tarihli sözleşmenin tarafı olan davalı bakımından, davacının ticari defterlerindeki kayıtların 2014 yılı sonunda sona erdiği, bu tarihten sonra kayıtların dava dışı firmalar yönünden tutulduğu ve 01.08.2015 tarihli sözleşmenin uygulandığı, her iki sözleşmede de raporda tespit edilen yıllar bakımından satış hedeflerinin tutturulamadığı, fesih iradesinin her iki sözleşme açısından da haklı olacağı ve tazminat talep edilemeyeceğinin tespit edildiği, 2015 yılından sonra davalı adına kesilen bir fatura olmadığı ve ilişkinin fiili açıdan da taraflar arasında bulunmadığı, davalı ile davacı arasındaki ticaretin ikinci sözleşme öncesindeki 01.01.2013-15.12.2014 tarihler arasında olduğu, davalı yönünden rekabet etmeme yükümlülüğünün gerçekleşmediği, talep edilen alacağın miktarının ispat yükünün davacıda olduğu, TMK 6. maddesi hükmüne göre davacının ileri sürdüğü iddiaları ve alacağını ispat etmesi gerektiği, davacının, alacağın ispatına yönelik yeterli delilleri sunmadığı, belirtilen nedenlerle herhangi bir tazminat hesabı da yapılamadığı, bu hali ile davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Öte yandan her ne kadar dava reddedilmiş ve davalı taraf vekille temsil edilmiş ise de, dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak yapılan arabuluculuk görüşmelerine davalının katılmadığı, mazeret de göndermediği anlaşıldığından Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 25/9 ve 26/2. Maddeleri gözetilerek yargılama giderlerinden davalı taraf sorumlu tutulmuş, davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ve dava öncesi ——— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 256,17 TL harcın mahsubuyla bakiye 13,68 TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 25/9 ve 26/2. Maddeleri gereğince davacı tarafından yapılan 256,17 TL harç gideri, 4.500,00 TL bilirkişi ücreti, 202,20 TL posta masrafı ve 162,10 TL İstinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 5.120,47 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Her ne kadar davalı kendisini vekille temsil ettirmiş ise de, Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 25/9 ve 26/2. Maddeleri gereğince davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Karar kesinleştiğinde varsa bakiye gider avansının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ———- Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.E-duruşmaya son verildi. 24/10/2023