Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/211 E. 2023/680 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/211 Esas
KARAR NO: 2023/680
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 25/03/2022
KARAR TARİHİ: 19/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile müvekkili idare arasında Kamu İhale Kanunu’na tabi ihalelere istinaden yapılan sözleşmeler kapsamında davalı şirkette hizmet akdiyle bağlı olarak çalışan ve yine iş akdi son çalıştığı müteahhit şirket tarafından feshedilen dava dışı ——— tarafından, ödenmeyen bir kısım işçilik alacağının tahsiline karar verilmesi talebiyle,———Şti. ——- şirketi ve idareye karşı dava açıldığını, yapılan yargılama neticesinde——— sayılı ve 24/04/2019 tarihli kararı ile davanın kabulüne, ayrıca yargılama gideri ve dava vekalet ücretinin ödenmesine karar verdiğini, işbu karar ile dava dışı işçi——— tarafından, ——— Esas dosyası ile idare aleyhine ilamlı takibe başvurulduğunu, davacı müvekkili idare ile davalı arasında akdedilen ihale şartnameleri ve sözleşmelerinde yer alan hükümler ve ilgili Kanun hükümleri çerçevesinde taraflar arasındaki ikili ilişki gereği davaya konu bedelin sorumlusunun çalıştırdıkları süre bazında davalı şirket olduğunu, ihale sözleşmesi ve onun ayrılmaz parçası olan ihale belgelerine göre hizmet alımı kapsamında çalıştırılan işçiler idarenin değil yüklenicinin işçisi olduğunu, dolayısıyla iş akdi fesih olan işçilere ödenmesi gereken her türlü ödemeyi yüklenicinin karşılaması gerektiğini, yani işçi alacaklarına ilişkin borcun aslında yüklenicilere ait bir borç olup müvekkili idarenin söz konusu borçtan 4857 sayılı İş Kanununun 2. ve 3. maddeleri uyarınca müştereken ve müteselsilen asıl işveren sıfatıyla sorumlu tutulduğunu, idarenin sorumluluğunun kanundan kaynaklanan (dış kaynaklı) bir sorumluluk olduğunu, bu sorumluluğun da sadece işçiye karşı olduğunu, yüklenicilere karşı iç ilişkide böyle bir borç ödeme sorumluluğu bulunmadığını, müvekkili idare ile davalı yüklenici arasındaki iç ilişki ise karşılıklı akdedilen ihale sözleşmelerine dayandığını, davalı şirket ile müvekkili idare arasında akdedilen sözleşme gereği iş akdinin feshi halinde işçinin doğacak olan alacaklarından yüklenici davalı şirketin sorumlu olacağının açık olduğunu, bu hükümlere göre yüklenicinin çalıştıracağı işçilerin İş Kanunundan ve ilgili mevzuattan doğan tüm özlük haklarından yüklenicinin sorumlu olduğunun açık olduğunu, yine Kamu ihale mevzuatı hükümleri ile diğer yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; işçi çalıştırma ve işten çıkarma yetkisine sahip yüklenici firmaların, çalıştırdığı işçilerle yaptığı iş akdinden ve 4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklanan tüm yükümlülükleri de yerine getirmek zorunda olduğu aşikar olduğu, davalı şirket ile yapılan sözleşmelerde İhale şartnamesinde ve sözleşmesinde son derece açık olarak tüm işçilik borçlarından davalı müteahhit şirketlerin sorumlu olacağına ilişkin hükümler bulunduğunu, müvekkili idare ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşme hükümleri gereği yüklenicinin sözleşme konusu işte çalıştıracağı personellerle ilgili sorumlulukları ve buna ilişkin şartlar konusunda Yapım İşleri Genel Şartnamesi hükümleri uygulanacağını, sözleşmenin eki kabul edilen Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 35. Maddesi ile Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre de tüm işçilik borçlarından yüklenici firmaların sorumlu olacağının açıkça belirtildiğini, huzurdaki davada, müvekkili idarenin dava dışı işçiye mahkeme kararı gereği ödediği miktarın belirli olduğunu, ancak dava dışı işçinin bünyelerinde çalıştığı müteahhit şirketlerden her birinin ödenen bu miktarın ne kadarından sorumlu oldukları hususunun net ve belirli olmadığını, açıklanan sebeplerle, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; dava dışı işçinin müteahhit şirketlerde çalıştığı dönemler itibariyle davalı şirketin sorumluğu ancak yargılama sürecinde net olarak belirlenebileceğinden, davalı şirketin sorumluğu bakımından belirsiz alacak davasına dair hükümler uygulanmak suretiyle; ——— Esas sayılı dosyasına ödemiş oldukları 22.896,45-TL’nin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, Mahkeme masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın dayanağı, davacının ——— E. sayılı ilamlı icra takibi ve işçilik alacaklarına ilişkin bu dosyaya ödediği tutardan müvekkilinin de kısmen sorumlu olduğunu iddia ettiğini, huzurdaki davanın davacısı olan kurum tarafından, BAM kararı doğrultusunda sorumlu olduğu belirlenen diğer şirketlere rücu edilebilecekken salt müvekkiline karşı dava ikame edilmiş olması hatalı olup huzurdaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca icra dosyasına yapıldığı belirtilen ödeme için, icra takibi başlatılmadan çok önce işçiye ödeme yapmış olan müvekkilinin, icra takibinin açılmasından doğan borçlardan sorumlu tutulmasının da mümkün olmadığını, müvekkilden alacağını tahsil etmiş olduğu halde, davacı kurumdan da icra takibi yoluyla tahsilat yapan işçiye husumet yöneltilmesi gerekmekte olup müvekkilden icra takibinden doğan borçların rücuen tazmininin talep edilemeyeceğini, dava dışı 3.kişi olan işçi ——— tarafından açılan ilk derece Mahkemesi olan ———İş Mahkemesinde görülen dava sırasında davacı, müvekkili şirket bünyesinde çalıştığı döneme ilişkin hiçbir alacağı kalmadığından müvekkili şirket yönünden davasından vazgeçmiş ve taraflarınca da vazgeçme beyanı kabul edildiğini, bu hususa rağmen ilk derece Mahkemesi tarafından hatalı bir karar verilerek işçinin alacaklarının bir kısmı için müvekkili şirket de diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulduğunu, müvekkilde çalışılan döneme ilişkin bir talep olmadığı göz önüne alındığında ve daha sonra da müvekkiline karşı bir dava ikame edilmediği dikkate alındığında, davacı kurumun işçinin müvekkili bünyesindeki çalışmasına ilişkin herhangi bir karar olmaksızın ödeme yaptığının iddia etmesinin kabul edilemeyeceğini, huzurdaki davanın davacısı kurum tarafından işçilerin alacakları için icra dosyalarına yapılan ödemelerden icra dosyalarında da taraf olmadığından müvekkilinin haberi olmadığını, çok daha sonra davacı kurumun müvekkilden talepte bulunması üzerine durum öğrenildiğini, davacı kurumun icra dosyalarına yaptığı ödemenin tarihi de taraflarınca bilinmediğini, bu sırada müvekkili tarafından toplu olarak yapılmış olan ödeme nedeniyle işçiler vekili ile görüşülmüş ve kurumun tarafımızdan talepte bulunduğu bildirilmesi üzerine işçiler vekili tarafından müvekkiline 06.07.2020 tarihinde ödenmiş olan 400.000 TL müvekkilin hesabına iade edildiğini, davacı kurumun dava dışı işçilerin alacakları için oluşturulan icra takip dosyası dolayısıyla yaptığı ödemelerden müvekkilinin haberi olması beklenemeyeceği gibi, icra dosyası üzerinden davacı kurumdan tekrar tahsilat yapan tarafın da işçiler olduğunu, dolayısıyla, huzurdaki dava ile müvekkilden talep edilen ödemenin kabul anlamına gelmemek kaydıyla şayet işçinin müvekkili şirkette çalışmasına yönelik alacağa ilişkin olsa bile, müvekkilinin yaptığı ödemenin tarihi ve huzurdaki dosyanın davacısı kurum tarafından icra dosyasına yapılan ödemenin tarihi karşılaştırıldığında, müvekkilinin davacı kurum icra dosyasında ödeme yapmadan çok önce ödeme yaptığı açıkça anlaşılacak olup müvekkilinin icra dosyası nedeniyle sorumlu tutulmaması, diğer bir deyişle, alacağın icra takibi yoluyla davacı kurumdan mükerrer tahsil edilmiş olması nedeniyle oluşan icra masraf ve vekalet ücretleri ile ferilerinden sorunlu tutulmaması gerektiğini, müvekkilinin, davacı kurumun icra dosyalarına ödeme yaptıktan çok sonra durumdan haberdar olduğundan, müvekkilinin icra takibi dolayısıyla meydana gelen icra takip masraf ve giderlerinden, müvekkilinin ödeme yaptığı tarihten sonra işletilmiş olan faizden ve icra vekalet ücretlerinden de sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacı taraf her ne kadar, müvekkili ile arasında akdedilen ihale sözleşmesinden bahisle, işçilerin ücretlerine ilişkin sorumlulukların müvekkiline ait olduğunu belirtmişse de, evvelce işçi tarafından açılmış olan işçilik alacaklarına ilişkin dava dosyasına sunmuş olduğu belge ve bilgiler ile ve neticesinde işçinin davasından müvekkili yönünden vazgeçmesi birlikte ele alındığında, müvekkilin ihale ile üstlenmiş olduğu sorumluluğu tamamen yerine getirdiği işçinin müvekkilden hiçbir alacağı kalmadığının açık olduğunu, dava dışı işçinin ikame ettiği işçilik alacakları dosyasında, müvekkili yönünden davadan vazgeçilmesinden sonra taraflarınca herhangi bir tebligat gönderilmesi mümkün olmadığından anılan dosyadaki gelişmelerin bilgi dışında sürdüğünü, ancak, dosyaya taraflarınca sunulmuş olan belgelerde, işçinin çalıştığı döneme ilişkin imzalı bordrolar ve yapılan ödemeleri de gösteren yazılı delillerle birlikte, hali hazırda işçinin müvekkilden herhangi bir alacağı kalmamış olduğunun da açık olduğunu, davacı, idarenin sorumluluğunun dış kaynaklı olduğunu, iç ilişkide ise herhangi bir borç ödeme sorumluluğunun bulunmadığını, taraflar arasındaki ikili ilişki gereği davaya konu bedelin sorumlusunun işçinin çalıştırıldığı süre bazında müvekkili şirket olduğunu iddia ettiğini, arz ve izah ettiğimiz nedenlerle ve fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, davacının davasının usulden reddine, davacının davasının esastan reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER: Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Tutanağı, ———- Esas sayılı dosyası, ——– sayılı kararı, ———- Esas Sayılı Dosyası, Ticaret Sicil Kaydı,28/09/2011 tarihli Yapım İşlerine Ait Tip Sözleşme, Bilirkişi Kök ve Ek Raporları, Dosyadaki Diğer Bilgi ve Belgeler.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI: Dava, Hizmet Sözleşmesi Kapsamında Dava Dışı İşçiye Ödenen İşçi Alacaklarının Alt İşveren Konumundaki Davalıdan Yapım İşleri Sözleşmsi kapsamında Rücuen Tahsili İstemine İlişkindir.6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak öncelikle resen incelemeye tabi arabuluculuk başta olmak üzere HMK’nin 114.maddesinde sayılan genel dava şartları, harç, taraf sıfatı, hak düşürücü süre gibi hususlar incelenmek suretiyle ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde daha önce arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığı anlaşılmakla bu kez; esasları, süreci ve hukuki sonuçları açıklanarak taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin çözüme sulh yoluyla gitmek istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek deliller toplanıp incelenmiş, değerlendirilmiş, tahkikat işlemleri yerine getirilip bitirilmiş ve son duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinden tahkikata ve esasa ilişkin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.4857 Sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerin sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. ” düzenlemesi bulunmaktadır. 6098 Sayılı TBK’nin 61. maddesinde ise “Dış ilişkide, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. madde de ise “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” düzenlemesi ile birden çok kişinin aynı zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Türk Borçlar kanununun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163. maddesinde “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek, zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin hepsinden talep edebileceği gibi bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki; müteselsil borçlular arasında aksi yönde bir kararlaştırmanın bulunmaması halinde, kural olarak borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu iseler de, bu kuralın istisnalarının da bulunduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesinde düzenlenen “…veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça” şeklindeki ifadeden açıkça anlaşılmaktadır. Gerçekten de, müteselsil borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, aksine bir anlaşma olmasa dahi müteselsil borçluların, alacaklıya yapılan ifadan eşit oranda sorumlu olmamalarını, tam aksine müteselsil borçlulardan birinin borcun tamamından sorumlu olmasını gerektirebilir. Taraflar arasında 28/09/2011 tarihli Yapım İşlerine Ait Tip Sözleşme bulunduğu ve işbu sözleşmenin hizmet alım sözleşmesi niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. ——— kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında; dava dışı işçi———tarafından işbu davanın tarafları başkaca şirkteler aleyhinde ——— Esas sayılı dosyası üzerinden açılan bir kısım işçi alacaklarına ilişkin dava sonucunda verilen kararın istinaf edilmesin üzerine ——— sayılı ilamıyla davalı şirket yönünden dava geri alındığından ve davalı buna muvafakat verdiğinden işbu davanın davalısı dışındaki davalılar yönünden fazla mesai, ugbt, asgari geçim indirimi ve ücret alacağına hükmedilmiştir.——— Esas sayılı dosyasından ilam icra ve infaz edilmiştir, Davacı idare tarafından anılan icra dosyasına yaptığı 31/10/2019 tarihli ödemeden davalının sorumlu olduğunu düşündüğü miktar yönünden hizmet alım sözleşmesi kapsamında rücuen tahsilini istemektedir. Öyleyse yapılması gereken rücu şartlarının varlığının, davalının sorumluluğunun ve miktarının araştırılmasından ve açıkça tespitinden ibarettir. Mahkememizce taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve resen getirtilmesi gereken bilgi, belge ve dosyalar dava dosyasına kazandırılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü teknik bilgiyi ve ayrıntılı hesabı gerektirdiğinden dosya HMK’nin 266 vd maddeleri gereğince rücuen tazminat alacağının varlığı ve miktarlarına ilişkin rapor tanzim edilmesi için ——— Bölge Adliye Mahkemesi Bilirkişilik Bölge Kurulu listesinden resen seçilen konusunda uzman bir bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişi Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı ——— tarafından hazırlanan 22.08.2022 tarihli raporda özetle; davacının rücu hakkı bulunduğu, yapılan hesaba göre davacının 22.461,54 TL parayı 25.10.2019 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan isteyebileceği yönünde görüş ve hesap bildirilmiştir. Mahkememizce bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliği edilmiş ve yapılan itirazlar üzerine bilirkişiden ek rapor istenmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen 03.05.2023 tarihli raporda kök raporda sebat edilmiştir. Mahkememizce bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlarda gözetilerek yapılan değerlendirmede ; dava dışı işçinin ödemeye esas davasını davalı yönünden geri almasının ve davalının dava dışı işçiye basiretli tacir kavramına da aykırı olarak ödeme yapmasının davalının davacıya karşı sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı , davacının iç ve dış ilişki kavram ve hukuki sebeplerine bağlı olarak üçüncü kişi işçiye yaptığı ödemeyi davalının işçiyi çalıştırdığı dönemle sınırlı olarak sorumlu olduğu miktar yönünden imzası ve içeriği inkar edilmeyen sözleşme ve sözleşme maddelerine göre rücu edebileceği anlaşılmıştır. Binaenaleyh, davacı kurumun davasını TMK’nin 6 ile HMK’nin 190. maddeleri gereğince esasa ilişkin hizmet alım sözleşmesi ve ekleri, dava ve icra dosyaları, işçiye ait ——– hizmet cetveli ile mevcut bilirkişi kök ve ek raporu ve anılan diğer durum ve deliller karşısında davacı tarafından dava açılışında yapıldığı anlaşılan kısmi hesap hatası dışında açıkça ispatladığı, tarafların ticaret kanununa göre tacir kabul edilmesine göre üçüncü kişiye yapılan ödeme tarihinden itibaren avans faizi talep edilebileceği sonuç ve kanaatiyle; dosyaya mübrez sözü geçen bilirkişi kök raporunun da, esasa ve hasaba ilişkin genel olarak gerekçeli, dosya kapsamıyla uyumlu, denetime açık, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu kabul ve takdir edilmek suretiyle; davanın kısmen kabulü ile, 22.461,54 TL’nin 25.10.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin (434,91 TL) talebin/davanın reddine, karar verilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk ise aynı yasanın 326/2 maddesi gereğince tarafların haklılık durumu ve oranı (kabul-ret) esas alınarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi ——– bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de kabul ve ret oranına göre karşılıklı olarak taraflardan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın kısmen kabulü ile, 22.461,54 TL’nin 25.10.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin (434,91 TL) talebin/davanın reddine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.534,35 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 391,02 TL harcın mahsubuyla bakiye 1.143,33 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——— bütçesinden ödenen kabul edilen miktar (%0,98) üzerinden hesaplanan 1.530,37 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ———- bütçesinden ödenen ret edilen miktar (%0,02) üzerinden hesaplanan 1.530,37 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 391,02 TL peşin harç olmak üzere toplam 471,72 TL harçtan oluşan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)Davacı tarafından yapılan 203,00 TL posta ücreti ve 1.500,00 TL Bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.703,00 TL yargılama giderinden davanın kabul (%0,98) ve ret (%0,02) oranına göre 1.670,65 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 17.900,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davalı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1, 13/2 maddeleri uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 434,91 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-)Davalı tarafından vekille temsil dışında (HMK.323/1/ğ) yapılmış başkaca yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2023