Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/209 E. 2023/808 K. 20.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/209
KARAR NO : 2023/808

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 25/03/2022
KARAR TARİHİ : 20/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkil idare ile davalı şirket arasında Kamu İhale Kanununa tabi ihalelere istinaden yapılan sözleşmeler kapsamında davalı şirkette hizmet akdiyle bağlı olarak çalışan ve iş akdi son çalıştığı müteahhit şirket tarafından feshedilen dava dışı —–tarafından, davacı idare ve —— karşı alacak davası açtığını,—– Bölge Adliye Mahkemesi —–Hukuk Dairesi —–sayılı 16.05.2019 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verildiğini, dava dışı işçi —-tarafından —- İcra Müdürlüğünün —— sayılı dosya ile davacı idare aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra dosyasına toplam 48.330,86 TL ödeme yapıldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, dava dışı işçinin davalı şirkette çalıştığı dönem bakımından davalının sorumlu olduğu 24.472,39 TL davalı şirketten talep ettiğini, aynı ilamda yazılı müvekkili idare alacağı mahsup edilerek yapılan ödemelerde, icra dosyasına yapılan ödeme miktarına mahsup yapılan idare alacağı da eklenerek dava miktarı belirlendiğini, Hem Borçlar Kanununa göre hem de müvekkili İdare davalı şirket (yüklenici firma) arasında yapılan sözleşme hükümleri gereğince, işçilik alacaklarının nihai ve asli borçlusu ve sorumlusu davalı şirket olduğundan, icra dosyasına mahsuplar dahil ödemiş olduğu toplam bedelin, ödeme tarihinden itibaren, dava dışı işçinin yüklenici şirketlerde çalışma dönemleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle yargılama sırasında tespit edilecek sorumluluk miktarları esas alınarak davalı şirketten ticari avans faiziyle birlikte rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Huzurdaki davanın dayanağı, davacının—–.İcra Müdürlüğü’nün —— sayılı ilamlı icra takibi ve işçilik alacaklarına ilişkin BAM dosyası olduğunu, davacı, bu dosyaya ödediği tutardan müvekkilin de kısmen sorumlu olduğunu iddia ettiğini, lâkin, icra dosyasının da dayanağını oluşturan mahkeme kararının istinaf/ incelemesi sonucu olan Bölge Adliye Mahkemesinin kesin kararı incelendiğinde görüleceği üzere, müvekkili dava dışı 3.kişi olan —- işçilik alacaklarından sorumlu tutulmadığını müvekkili dosyanın borçlusu olmadığını ve müvekkilden de herhangi bir alacak talebinde bulunulmadığını, huzurdaki davanın davacısı olan kurum tarafından, BAM kararı doğrultusunda sorumlu olduğu belirlenen diğer şirketlere rücu edilebilecekken salt müvekkile karşı dava ikame edilmiş olması hatalı olup huzurdaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini, dava dışı 3.kişi olan işçi tarafından açılan İlk derece mahkemesi ola—–İş Mahkemesinde görülen dava sırasında davacı, müvekkilİ şirket bünyesinde çalıştığı döneme ilişkin hiçbir alacağı kalmadığından müvekkili şirket yönünden davasından vazgeçmiş ve taraflarınca da vazgeçme beyanı kabul edildiğini, bu hususa rağmen İlk derece Mahkemesi tarafından hatalı bir karar verilerek işçinin alacaklarının bir kısmı için müvekkili şirket de diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulduğunu, tarafların ve tarafımızın istinaf başvurusu üzerine yapılan istinaf incelemesi neticesinde de—- BAM —– Hukuk Dairesi’nin —– Sayılı ilamının Hüküm kısmı 4. maddesi ile aynen; “Davalı —– Yönelik Davanın Esası Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına” kesin olarak karar verildiğini, bu nedenlerle; fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla davacının davasının usulden reddine, davacının davasının esastan reddine, yargılama giderleri ile ücret-i vekâletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER:
—-İcra Müdürlüğünün —- Esas sayılı dosyası,—–.İş Mahkemesinin —– esas sayılı dosyası, bilirkişi raporu.
—- İş Mahkemesinin—- esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı—–aleyhine işçilik alacaklarının tahsili talepli dava açıldığı, yapılan yargılamanın sonucunda davalı —-bakımından davanın reddine, davalı—- Genel Müdürlüğü,—–bakımından davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği, verilen kararın istinaf edildiği, istinaf incelemesi sonucunda mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı ——bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı —– bakımından davanın reddine, diğer davalılar bakımından davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği görülmüştür.
—– İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; takip alacaklısı—– tarafından takip borçlusu —–aleyhine 38.966,14 TL alacak yönünden 31.08.2018 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı olarak —–. İş Mahkemesi’nin —– esas sayılı, —– karar sayılı 24/04/2018 karar tarihli kararı” açıklamasının gösterildiği görülmüştür.
Nitelikli hesap uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 17.04.2023 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacı/asıl işveren tarafından, dava dışı işçinin 01.01.2012-31.08.2015 tarihleri arasında, davacı/asıl işverene ait yerinde ihale ile işi üstlenen firmalarda sigortalı olarak çalıştığı dönem olmakla davacı/asıl işveren ile üstlenen firmalar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesinde ki ilgili maddeler ve Yargıtayın yerleşik kararları doğrultusunda işi üstlenen firmalara işçinin çalıştığı dönem için davacı tarafından yapılan ödemeden sorumlu oldukları, huzurda ki davalı—- davacı/asıl işveren tarafından; 25.10.2019 tarihinde yapılan 48.330,86TL ödemenin fazla mesai yönünden 12.750,87TL’sından, —-alacağı yönünden 654,83TL’sından, AGİ alacağı yönünden 564,55 TL sinden, faiz-masraf ve feriler yönünden 11.822,98TL’sından toplamda 25.793.23 TL’den sorumlu olduğu tespit edilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, asıl işverence dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının taraflarca imzalanan sözleşme hükümleri gereğince alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
—-BAM —– HD nin—–Karar sayılı ilamında; “…Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş, yüklenicinin işçisi tarafından yerine getirilmektedir. İş akdinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde asıl işverenin, alt işveren yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Asıl işveren ile alt işverenin (yüklenicinin), İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmalarına rağmen, rücu ilişkisinde, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği, sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları asıl işveren tarafından ödenen işçinin, alt işverenin (yüklenicinin) işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması nedeniyle, asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmede, “asıl işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına” dair bir hüküm bulunmaması durumunda, asıl işverenin bu sıfatla işçiye ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının ve ferilerinin tamamını, işçiyi çalıştıran alt işverenlerden (yüklenicilerden) rücuen talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gereklidir. Gerçekten de TBK’nın 167. (mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen “…veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça” şeklindeki ifadeden de açıkça anlaşılacağı üzere, (müteselsil borçlular) asıl ve alt işverenler arasındaki hukuki ilişkinin niteliği de bu sonucu gerektirir.” (aynı yönde Yargıtay (Kapatılan)—– Hukuk Dairesinin 16.01.2020 tarihli ve —- Esas, —- Karar sayılı kararı)
—-BAM —- HD nin —– Karar sayılı ilamında; “…dava konusu hizmet alım sözleşmesinde asıl işverenin, alt işveren (yüklenici) tarafından çalıştırılan işçinin ücretini ödemesi ve sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında, işçiye karşı bir sorumluluğunun bulunmaması, asıl ve alt işverenlerin, İş Kanunu’na göre işçilik alacakları yönünden işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmalarına rağmen, rücu ilişkisinde sözleşme hükümlerinin uygulanmasının sözleşme hukukunun temel ilkelerinden olması, işçilik alacakları asıl işverence ödenen işçinin, alt işveren yüklenicinin işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmede, “asıl işverenin, işçilik alacaklarından sorumlu olacağına” dair bir hüküm bulunduğunun iddia ve ispat edilememesi, davacı asıl işverenin, ödediği işçilik alacakları ve ferilerinin tamamını, işçiyi çalıştıran alt işveren yükleniciden (dönemi ile sınırlı olmak üzere) talep etme hakkının bulunması (Bkz. aynı yönde Yargıtay —– Hukuk Dairesi’nin 21/12/2021 tarih ve—–Esas, —– Karar ile 06/12/2021 tarih ve —– Karar sayılı emsal kararları), 6552 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesine eklenen hükümle işçinin kıdem tazminatını dava açmadan kolaylıkla alabilmesi, olası takip ve davalar nedeniyle zorluk ve mağduriyet yaşamamasının amaçlanması, sözü edilen yasal düzenlemenin asıl ve alt işverenler yönünden dış ilişki itibariyle işçiye karşı geçerli olması, asıl ve alt işverenler arasındaki iç ilişkide sorumluluğu ortadan kaldıran bir düzenlemenin olmaması, davacı üst işverenin işçinin tüm kıdem tazminatını ve fazla çalışma ücretini ödemesine rağmen mahkemece, davalının işçiyi çalıştırması nedeni ile, davalının işçiyi çalıştırdığı dönem ile sınırlı olmak üzere kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücretinin tam kabulüne karar verilmesi ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından,..”
—-BAM —-HD. —– Karar sayılı ilamında; “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Somut olayda davacı tarafından davalı —–yönünden dava tarihinden önce temerrüte düşürüldüğüne dair herhangi bir delilin dosyada bulunmadığı, bu nedenle davalıların dava konusu olayda davacının, davalıyı dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğü ispat edilemediğine göre hükmedilen alacak miktarına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekmesine rağmen (Bkz. Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin 21/10/2020 tarihli ve—- sayılı kararı ile Yargıtay —–Hukuk Dairesinin 21/10/2021 tarihli ve —-. sayılı kararı) Mahkemece ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalı ise de, istinaf edenin sıfatı gözetilerek bu husus kaldırma sebebi yapılmamış, ilk derece hükmünde olduğu gibi bırakılmıştır.”Taraflar arasında akedilen Sözleşmenin eki kabul edilen Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 35. maddesine göre;
“Yüklenici, yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine uygun olarak, işe aldığı her işçiye, personele ve teknik elemana, bunların adını ve soyadını, işe giriş tarihini, ücretini ve ücretin ödeneceği tarihi gösteren, kendisi veya vekili tarafından imzalanmış usulüne uygun bir karne vermek zorundadır.
Yüklenicinin iş verdiği alt yüklenicilerin gündelikçi, haftalıkçı veya aylıkçı olarak işyerinde çalıştırdığı işçi, personel ve teknik elemanların tamamı da yüklenicinin elemanları hükmünde olup bunların ücretlerinin ödenmesinden de doğrudan doğruya yüklenici sorumludur. Yüklenici, bunların ücretleri hakkında da aynen kendi elemanları gibi ve yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapmak zorundadır.”
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı/asıl işveren tarafından, dava dışı işçinin 01.01.2012-31.08.2015 tarihleri arasında, davacı/asıl işverene ait işyerinde ihale ile işi üstlenen firmalarda sigortalı olarak çalıştığı, davacı/asıl işveren ile işi üstlenen firmalar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesinde ki ilgili maddeler ve Yargıtayın yerleşik kararları doğrultusunda işi üstlenen firmalara işçinin çalıştığı dönem için davacı tarafından yapılan ödemeden sorumlu oldukları, huzurdaki davada bilirkişi raporu ile davalı —– davacı/asıl işveren tarafından 25.10.2019 tarihinde yapılan 48.330,86 TL ödemenin fazla mesai yönünden 12.750,87TL’ sından,—-alacağı yönünden 654,83TL’sından, AGİ alacağı yönünden 564,55 TL’sından, faiz-masraf ve feriler yönünden 11.822,98 TL’sından toplamda 25.793.23 TL’dan sorumlu olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Her ne kadar davalı tarafça davacı tarafın alacağına dayanak icra takibinden evvel 31.08.2018 tarihinde, işçiler vekiline ödeme yapıldığı bu nedenle icra takip tarihi itibariyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı yönünde itiraz sunulmuş ise de, davalı taraf yapılan bu ödemeye ilişkin dava dışı işçiye karşı müteselsil sorumlu olduğu davacı kuruma herhangi bir bildirimde bulunmadığı, işçiler vekili tarafından 25.10.2019 tarihinde icra dosyasına yapılan ödemenin tahsil edildiği, akabinde 06.07.2020 tarihinde davalı tarafça yapılan ödemenin işçiler vekili tarafından davalı tarafa iade edildiği, davalı tarafın davacı kurumdan evvel dava dışı işçilere ödeme yapmış olmasının onun davacı kurum ile olan iç ilişkisindeki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, davalı tarafın dava konusu mükerrer ödemeyle ilgili oluştuğunu iddia ettiği zarar taleplerini ancak dava dışı işçiye karşı ileri sürebileceği anlaşılmakla bilirkişi raporu ile belirlenen bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile
25.793,23 TL’nin 25.10.2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.761,93 TL karar ve ilam harcından baştan alınan 417,93 TL peşin harç ve 22,56 TL ıslah harcının mahsubuyla bakiye 1.321,44‬ TL karar ve ilam harcının davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 417,93 TL peşin harç ve 22,56 TL ıslah harcı ile yargılama gideri olarak yapılan 1.427,25‬ TL’nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL nispi vekalet ücretinın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,)
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; —– Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.