Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/193 E. 2022/773 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/193 Esas
KARAR NO : 2022/773

DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 21/03/2022
KARAR TARİHİ : 17/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dosyada mevcut, 89/2 Haciz İhbarnamesinin usulsüz olarak tebliğ edildiğini, 14 Aralık 2022 tarihi tebliğ tarihi olan Tebligat Mazbatasının tebligat zarfı üzerinde gönderinin ne olduğunun yazılmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte 89/1 Haciz ihbarnamesi olduğunu farz edersek bile tebligatın usulsüz olduğunu, Tebligat mazbatası üzerinde “T.K’unun 21/2 mad.gereğince tebliği rica olunur” ibaresi ile 21/2’ye göre tebliğ edileceği bildirilmişse de, doğrudan doğruya TK 21/2’ye göre tebligat yapılamayacağını, icra dairesinin doğrudan doğruya TK 21/2’ye göre tebligat çıkarttığını, davacı müvekkilinin, borçlu şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, şirketin —– adlı kişiye satılması ile yönetim kurulu üyeliği görevinden istifa ettiğini, borçlu ——davacı müvekkilinden hiçbir hak ve alacağı olmadığını, aksine davacı müvekkilinin borçlu şirketten alacağı olduğunu, zira şirketin satıldığını, ancak müvekkilinin —— satış dolayısı ile alacaklarını alamadığını, zira şirket hisselerini devir alan ——adlı kişi dolandırıcılığı meslek haline getirdiğini, etrafına güven vermek itibarlı, zengin biri olduğu izlenimi vermek için kiralık lüks araçlar ile dolaşan, etrafına bu kiralık lüks araçların kendisine ait olduğunu ileri süren bir şahıs olduğunu,—– Satış Temsilcisi olarak çalıştığı dönemde tanıdığını ardından, dolandırma faaliyetlerinde bulunmak için —– firmasını kurmuş bu sırada da şirketin büyük ortağı ——ile yakın ilişki kurduğunu, alışveriş yaptığını, güven vermek için mal aldığını, zamanında ödemelerini yaptığını, paravan olarak kurmuş olduğu —– Firmasının karşılığı olmayan çekleri ile Müşteki —— %50 hissesini aldığını, böylece Borçlu —— battığını, borçlu şirketin davacı müvekkilinden hiçbir hak ve alacağı olmadığı gibi müvekkilinin mağdur edildiğini, aksine borçlu şirketten alacağı bulunmadığını, şirketin %50 sine sahibi olan şüpheli —— asıl amaçları olan dolandırma planlarını devreye koyduğunu, şirkete kaynak sağlayacağını şirketi büyüteceğini ileri sürerek ve diğer ortakları buna inandırarak, dolandırarak—— toplam 1.500.000 TL kredi çektiğini, bunu şirket kasasına koymadığını, 2014 yılından beri tüm borçlarını zamanında ödeyen, karlı, cirosu ve bankalar önünde itibarı yüksek, 30-50 kişinin çalıştığı bir şirket, maalesef bir dolandırıcının eline düştüğünü, şirketin battığını beyan etmiş, müvekkili adına gönderilmiş bulunan davacı müvekkiline gönderilen 89/1-2-3 Haczin 3.Şahıslara tebliği (Birinci- İkinci- Üçüncü Haciz İhbarnamelerinin) usulsüz biçimde tebliğ edilmiş olduğuna, açıklanan nedenlerle, müvekkilinin dava dışı takip borçlusu ——- borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli icra takibi yapmış olması nedeni ile dava değerinin % 20 sinden aşağı olmamak üzere;  kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine,  yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:
Davalı ——vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının işbu davayı 89/3 ihbarnamesinde belirtilen 15 günlük sürede açmadığını, yasal süresi geçtikten sonra davacının işbu menfi tespit davasını açmasında herhangi bir hukuki yararı olmadığını, Menfi tespit davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davacının menfi tespit davasını görevsiz mahkemede açtığını, zira davacının menfi tespit isteminin temelinde takip dayanağının kambiyo senedi olmasına ilişkin bir husus bulunmayıp tüm iddiaları tebligatların usulsüzlüğü ve davacının borçlu şirket ile aralarında bir borç ilişkisi olmadığına yönelik olduğunu, açılan menfi tespit davasının takibin dayandığı esas ilişkiye dayanmadığını, üçüncü kişinin takip borçlusuna borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğunu, bu hususun da ticaret mahkemesi görev alanına girmediğini, menfi tespit davalarının doğum sebebi para alacağı olduğundan, bu durumda zorunlu arabuluculuk müessesesinin uygulanması gerektiğini, davacının arabuluculuk müessesine başvurmaksızın bu davayı açması dava şartı eksikliği sebebiyle usulden reddi gerektirdiğini, davacı kendisine tebliğ edilen 89/3 ihbarnamesinde belirtilen sürede menfi tespit davası açmadığını, işbu dava süre geçtikten ve icra dosyasına borçlu olarak eklendikten sonra açıldığı için takipten sonra açılan menfi tespit davasına ilişkin İİK-72 hükmüne göre menfi tespit davası takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılacağını, davalının birden fazla olduğu durumlarda HMK-7 uyarınca kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtildiği hallerde ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin kesin yetkili olacağını, yetkisizlik kararı verilerek davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, ispat yükünün davacının üzerinde olduğunu, davacı borçlu olmadığını ispatlayamadığını, davacı İİK-89 uyarınca kendisine tebliğ edilen 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamelerine yasal süreleri içerisinde hiçbir yanıt vermediğini, bu sebeple de borç zimmetinde sayıldığını, Kendisine 89/3 haciz ihbarnamesi tebliğ edildikten sonra 15 günlük yasal süresi içerisinde ödeme yapmadığını veya İİK-89 uyarınca menfi tespit davası açmadığını, bunun sonucu olarak da usule ve yasaya uygun bir şekilde borçlu olarak dosyaya eklendiğini, süre geçtikten sonra işbu davayı açsa da; menfi tespit davalarında ispat yükü davacı üzerinde olduğunu, davacı usulsüz tebligat iddialarına ilişkin halihazırda —– İcra Hukuk Mahkemesi——- Esas sayılı davayı açtığını, bu hususlarla ayrıca menfi tespit davası açmasında herhangi bir hukuki yararı olmadığını, davacının iddiasının aksine, bütün tebligat zarflarında içeriğinde ne ihtiva edildiğine ilişkin açıklama kişinin adres bilgisinin altında yer alan büyük kutucuk içerisine içeriğe uygun olarak 89/1, 89/2 veya 89/3 yazılmak suretiyle yapıldığını, dosya kapsamında sunulmuş olan kapalı tebligat ve tebliğ mazbatalarında bu hususun açıkça görünmediğini, tüm tebliğ mazbatalarında teslim, tebliğ ve iadeye ilişkin tarih bilgileri yer almakta olup, davacının iddialarının asılsız olduğunu beyan etmiş, davanın usulden reddine, sayın mahkeme aksi kanaatte ise haksız davanın esastan reddine, davacının icra dosyasındaki borç miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı ——-TK.35/4 maddesi gereğince dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmesine rağmen işbu şirket tarafından 6100 Sayılı HMK’nin 126-131 maddeleri kapsamında cevap dilekçesi verilmemiştir. Anılan davalı şirketin temsilcisi duruşmalara katılmamış; şirket kendisini vekille temsil de ettirmemiştir.
DELİLLER : —— Esas sayılı dosyası, Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı,——Ticaret Odası Ticaret Sicil Kayıtları, Nüfus Kayıtları, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava, 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit istemine ilişkindir.
Mahkememizce açılan işbu dava üzerine usulü işlemler yerine getirilerek duruşma açılmış, taraf teşkili sağlanmış ve ilkin Anayasa’nın 141/4 ve 6100 Sayılı HMK’nin 30.maddesi gereğince usul ekonomisi ilkesi gözetilerek 6100 sayılı HMK’nin 114 ve 115. maddelerinde bulunan düzenleme kapsamında dava şartlarına yönelik yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda aşağıdaki hüküm sonuca ulaşılmıştır.Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda dosyanın usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde öncelikle görev yönünden tensiben incelenmesi ve sonuçlandırılması gerekmiştir.6102 Sayılı TTK’nin 4.maddesine göre ; “Bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlığın konusu işin her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde özel bir düzenleme olmalıdır. Yine Türk Ticaret Kanunun 19/2.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari dava haline getirmemektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve anılan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya gelince; davanın tarafları arasındaki uyuşmazlığın dayanağı 2004 Sayılı İİK’nin 89/3 maddesinde düzenlenen menfi tespit davasıdır. Davacı gerçek kişi ile davalı tüzel kişi kanun gereği tacir sayılan şirketler arasında doğrudan bir ticari ilişki olmayıp konu tamamen takip hukuku çerçevesinde değerlendirilip çözülecektir. Dolayısıyla eldeki dava, TTK’nin 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz değildir. Somut uyuşmazlık açıkça icra takibi hukukundan kaynaklandığından işbu davada görevli mahkeme 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk mahkemesidir. Nitekim kapatılan ——- karar sayılı ilamları da İİK’nin 89.maddesindeki haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu yönündedir. Böylece işbu davada görevli mahkemenin 6100 sayılı HMK’nin 1 ve 2. maddeleri gereğince genel görevli olduğu düzenlenen Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Binaenaleyh, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; davanın, 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.——
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin—— ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ ——ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı —–vekilinin yüzlerine karşı, davalı ——temsilcisinin yokluğunda ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; —— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.