Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/165 Esas
KARAR NO: 2023/657
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 09/03/2022
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Borçlu hakkında——- esas numarası ile açmış oldukları dosyada borçlu tarafında itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, bahse konu dosyada yasal süreler içerisinde dava açma zorunluluğu hasıl olduğunu ve taraflarınca arabuluculuk yoluna başvuru şartı gerçekleştirilmiş olup arabuluculuk aşamasının anlaşamama ile kapandığını, bu sebeple işbu itirazın iptali davası açılması zorunluluğu doğduğunu, müvekkilinin inşaat işleri ile uğraşmakta ve bu işi uzun senelerdir gerçekleştirdiğini, borçlu … ile de defalarca ticari ilişki içerisinde olduğunu, ancak bahse konu 04.07.2018 düzenleme tarihli fatura alacağının ödenmediğini, karşı taraf ile bir sözleşme imzalandığını ancak karşı taraf bu sözleşmedeki edimlerini getirmediği için sözleşmenin geçersiz hale geldiğini, bu sebeple söz konusu inşaat için alınan malzemelerin, yapılan masraflar ve işçilik ücretleri faturalandırılarak karşı taraftan bu borcun ödenmesi istendiğini, müvekkilinin bahse konu borcun ödenmesi için fatura tarihlerinden de anlaşılacağı üzere aralarında daha önce de ticari işler yapıldığından sebeple iyi niyetli olarak uzun süre beklendiğini ancak karşı tarafça hiç bir ödeme niyeti gösterilmediğini, karşı tarafın bu kötü niyeti karşısında daha fazla beklemek istemeyen müvekkilinin ilgili icra dairesinde icra takibi başlattığını, karşı tarafın yine kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, arz ve izah olunan ve resen takdir edilecek sebeplerle; davalının yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile takibin devamına, borçlunun bu itiraz başvurusu bakımından kötü niyeti sabit olduğundan yasa gereği takip konusu alacağın %20’ sinden az olmamak üzere hakkında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, vekâlet ücreti ve sâir yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesi hususunda gereğinin yapılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Öncelikle işbu davanın süresinde açılmadığını, İİK 67 uyarınca itirazın iptali davasının, takibe itirazdan sonra 1 yıllık süre içinde açılması gerektiğini, icra dosyasına 04.01.2021 tarihinde itiraz edildiğini, davacı vekili tarafından 08.12.2021 tarihinde dosyaya yeni vekaletname sunulduğunu, hatta 13.12.2021 tarihinde icra dosyasından kapak hesabı alındığını, bu nedenle davacının itirazdan haberdar olup 1 yıllık süre geçtikten sonra işbu dava ikame edildiğini, bu nedenle öncelikle davanın hak düşürücü süre içinde açılmamış olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesine bahsi geçen 04.07.2018 tarihli faturaların toplamının ise 206.649,27 TL olduğunun açıkça ortada olduğunu, davacı tarafından 04.07.2018 tarihli faturalardan kaynaklı alacakları olduğu açık beyanına rağmen, davacının dosyaya muhtelif tarih ve miktarlarda düzenlenmiş başka faturaları da ekleyerek bu faturalarla birlikte toplam 374.020,47.-TL talep ettiğini, böylece alacağının 04.07.2018 tarihli faturalardan oluştuğu şeklindeki açık beyanını aşarak fazladan 167.371,20.-TL talep ettiğinin açıkça ortada olduğunu, davacının alacağını cari hesap ilişkisine dayandırmadığını, aksine açıkça 04.07.2018 tarihli faturaların ödenmediğini beyan ettiğinin sabit olduğunu, davacının, dava dilekçesindeki beyan ve talepleri ile bağlı olup, değiştiremeyeceğini, davacı, dava dilekçesinde açıkça müvekkili şirket ile defalarca ticari ilişki içerisinde olduğunu, ancak 04.07.2018 tarihli faturaların ödenmediğini iddia ettiği için, öncelikle davacının beyanı ile bağlı kalınarak davadaki alacak talebinin toplam 206.649,27 TL olduğunun ve ekte sunmuş olduğu muhtelif tarih ve tutarlı toplam 167.371,20 TL’lik alacağın reddi gerektiğini, taraflar arasında 18.11.2017 tarihinde müvekkili şirketin işveren, davacının ise Taşeron olarak imzaladığı ekte sözleşme akdedildiğini, davacı taraf, işbu sözleşmenin geçersiz hale geldiği iddiasında bulunmakta olsa da bu iddiasının da tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın hakediş bedelini, nasıl ve hangi şartları yerine getirmesi halinde tahsil edebileceği, sözleşmede açıkça hüküm altına alındığını, davacı taraf, sözleşmedeki edimlerini yerine getirmeyen taraf olduğundan ve bu bağlı olarak hakediş bedelini alamamasına bizzat kendisinin bu kusur, ihmal, hatta kasıtlı davranışları sebebiyet verdiğinden, haksız ve mesnetsiz şekilde sözleşmenin geçersiz hale geldiği iddiasında bulunduğunu, sözleşmenin feshi, 29. Maddede düzenlenmekte olup tarafların sözleşmeyi feshettiklerine dair karşılıklı bir ihtarı olmadığı gibi, sözleşme maddeleri içerisinde edimlerin yerine getirilmemesi halinde sözleşmenin kendiliğinden fesholacağına dair hüküm de bulunmadığını, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğu iddiasının gerçek dışı olduğu gibi, tarafları bağlamadığını, davacı taraf, müvekkili şirketin taşeronu olduğundan ve yasal mevzuat gereği davacının ——— borcundan müvekkili şirketin, müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davacıya gerek bu yasal mevzuat, gerekse taraflar arasındaki sözleşmenin 22.2 maddesi gereği yazılı belgeler ve temiz kağıdını getirmesi halinde ödeme yapılacağı bildirilmiş olmasına karşın, davacı taraf aralarındaki sözleşmeye aykırı davranarak edimini yerine getirmediğini ve temiz kağıdını teslim etmediğini, davacının müvekkili şirketten hakediş bedelini alma şartları sözleşmede açıkça hüküm altına alındığını, davacı taraf, sözleşmede yazılı şartları yerine getirmediği için, alacak hakkı doğmadığını, bu nedenle, hakediş bedelinin, sözleşme gereği davacıya ödenmediğini, bu nedenle, davacının ödemesini almadığını iddia ederek işbu davayı açmasının haksız ve mesnet olup taraflar arasındaki sözleşmeye ve yasaya da aykırı olduğunu, arz ve izah edilen nedenlerle; davacının sözleşme şartlarına uymaması nedeniyle alacak hakkı doğmadığından, haksız ve mesnetsiz davasının tamamen reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davacının davasının 04.07.2018 tarihli faturadan kaynaklı alacağı olduğu açık beyanı ile bağlı kalınarak, alacağın varlığını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davanın toplam 206.649,27.-TL üzerinden görülmesine, bakiye 167.371,20 TL talebinin işbu davada görülemeyeceğinden reddine, davacının ——– borcunun bir kısmı müvekkili şirketçe ödendiğinden 59.858,77 TL’nin mahsubuna, davacının asgari %20 kötüniyet tazminatına ödemeye mahkûm edilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekâletin davacıya tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER:Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Dava Şartı Son Tutanağı, ——- Esas sayılı dosyası UYAP içeriği , Ticaret Sicil Kayıtları, Tarafların Vergi Dairesi Kayıtları ve BA-BS Formları, İnce Yapı İşleri Sözleşmesi, ——- Dekontları, Ticari Defter ve Belgeler, Faturalar, Bilirkişi Raporu, dosyadaki diğer tüm bilgi ve belgeler.
İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ VE VAKIALARA GÖRE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI :Dava, 2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesi gereğince açılmış İtirazın İptali, takibin devamı ve tazminat istemine ilişkindir.6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak öncelikle arabuluculuk başta olmak üzere HMK’nin 114.maddesinde sayılan genel dava şartları, hak düşürücü süre incelenmek suretiyle ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde daha önce arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığı anlaşılmakla bu kez, esasları, süreci ve hukuki sonuçları açıklanarak taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin sulh yoluna gitmek istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek deliller toplanıp incelenmiş, değerlendirilmiş, tahkikat işlemleri yerine getirilip bitirilmiş ve son celse duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinden tahkikata ve esasa ilişkin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Öncelikle davaya esas ———– Esas sayılı dosyası fiziki olarak getirtilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Ayrıca tarafların ticaret sicil kayıtları dosyaya kazandırılmış ve bağlı bulundukları vergi dairelerine ayrı ayrı müzekkereler yazılarak tarafların vergi kayıtları ve uyuşmazlığa ait olduğu 2018 yılına ilişkin BA-BS formları celbedilmiştir. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. 2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; ” Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hükümden haretketle; takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir…İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında; ——— Esas sayılı dosyasından davalı-borçlu hakkında satış ve hizmet sözleşmesi kapsamında düzenlenen faturalara dayalı olarak icra takibi başlatıldığı ,icra takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Zira 2004 sayılı İİK’nin 67/1. maddesine göre alacaklı, itirazın iptali davasını itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde açabilir. Hükümde öngörülen bir yıllık süre, hak düşürücü süre niteliğinde olup, hükmün açık lafzı gereği itirazın alacaklıya tebliğ edilmesi ile başlar. Diğer bir ifade ile, itiraz alacaklıya Tebligat Kanunu hükümlerine göre usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş ise bir yıllık süre başlamaz. Alacaklının itirazı bir şekilde öğrenmiş olması ve dahi (icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasının talep edilmesi dışında) bir takım icra işlemleri yapmış olması da bir yıllık süreyi başlatmaz . Bu nedenlere göre davalının davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığına yönelik itirazı icra takip dosyasına yapılan itiraz dilekçesi davacıya tebliğ edilmediğinden yerinde görülmemiştir. Mahkememizce açılan işbu dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş, taraf vekillerince gösterilen deliller toplanmış, tarafların bağlı bulunduğu vergi dairelerinden uyuşmazlığın tabi olduğu 2018 yılına ait BA-BS formları getirtilmiştir. Taraflar arasında ticari satım-hizmet ilişkisi bulunduğu ve bu kapsamda faturalar düzenlendiği ,takibin temelinin de fatura alacağından kaynaklandığı anlaşılmakla, 6102 Sayılı TTK’nin 83-85 ve 6100 Sayılı HMK’nin 222. maddeleri kapsamında inceleme gün ve saati belirlenerek taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmasına karar verilmiş ve bu minvalde dosya ———- Bilirkişilik Bölge Kurulu Listesinden resen seçilen alanında yetkin bir bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi SMMM ——— tarafından tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 01.06.2023 tarihli raporda özetle; Tacir olan taraflardan davacının (kapanış tasdiklerinin yapılmamış olduğu), davalının defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutulduğu, takip konusu faturaların kayıtlarında yer aldığı, davalının borcunun olmadığı yönünde, usulüne uygun ihtarat yapıldığı ve defter belge ibrazında bulunduğu hususları topluca değerlendirildiğinde, huzurdaki itirazın iptali davasında, davacının 31.12.2020 takip tarihi itibariyle Davacı ——–Şti.’nin ticari defterleri incelendiğinde; 31.12.2021 tarihi itibariyle cari hesap bakiyesinin ve ticari defter kayıtlarının kapanış fişinde görüldüğü üzere 748.808,71 TL Davalının Davacı firmaya Borcunun olduğu, Ancak ; Davalı ——– Şti.’ne ait ticari defterleri incelendiğinde; 31.12.2021 tarihi itibariyle cari hesap bakiyesinin ve ticari defter kayıtlarının kapanış fişinde görüldüğü üzere 398.376,36 TL Davalı firmanın Davacı firmaya borcunun olduğu, Davacı ile Davalı arasındaki uyuşmazlık tutarlarının, davalı cari hesap ekstresinde yer alan bazı ödemelerin davacı hesaplarında olmamasından, davacıya ait olan yazılan çeklerine karşılık 50.480,00 TL 26.03.2019 tarihinde kısmi ödemesine istinaden, ——– Kurumuna olan borcu karşılığında 31.03.2021 tarihinde 55.621,89 TL ve 23.03.2021 tarihinde 4.236,88 TL olmak üzere Toplam 59.858,77 TL ——– yapılandırma ile ilgili kuruma yapıldığı açıklama kısmındaki ödemelere ait belgeleri Davalı firmanın tarihsiz olarak mahkemenize “davaya itiraz ve cevap dilekçesinde sunmuş olduğu” dilekçe ekinde ibraz etmiş olduğu görüldüğü, buna göre itirazın davacının dava konusu olan faturalardan kaynaklı davalıdan 398.376,36 TL, asıl alacağının olduğunun tespit edildiği yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkememizce işbu rapor taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı iki haftalık yasal süre içinde herhangi bir beyan ve itiraz sunulmamıştır. Buna göre öncelikle somut olayda dosyada yer alan her iki tarafın BA-BS formlarına göre taraflar karşılıklı olarak uyuşmazlığa konu döneme ait faturuları Vergi dairelerine beyan etmiş durumdadır. Böylece taraflar arasındaki akdi ilişki sabit olup alacak ve borcun miktarının tespiti gerekmektedir. Davacı tarafın ticari defterlerinin kapanış onayları yapılmadığından delil niteliği taşımadıkları ancak usulüne uygun olarak tutulduğu anlaşılan davalı ticari defterlerine göre davalının 398.376,77 TL borcunun bulunduğu sabittir. Davacı taraf icra takibinde ve davadaki talebi ise 374.020,47 TL olduğu açıktır. Davalı taraf usulüne uygun olarak takas definde bulunmuş olup takasa konu alacağın sözleşme ilişkisi nedeniyle davacı adına ——- ödenen toplam 59.858,36 TL olduğu ve banka dekontları ile belgelendiği tespit edilmiştir. Her ne kadar dosyada olduğu gibi uygulamada ‘takas mahsup’ talebi olarak birlikte kullanılsa da, takas ve mahsup iki farklı hukuki kavram olup somut olayda davalının davacıdan ——- ödenen miktar kadar para alacağı bulunduğundan durumun ve talebin takas kurumuna uygun olduğu değerlendirilmiştir. Mahkememizce takas definin yerinde olduğu kabul ve takdir edilerek taleple bağlılık ilkesi ve dosya kapsamından hareketle 374.020,47 TL alacaktan işbu takasa konu 59.858,36 TL düşüldüğünde bulunan 341.161,70 TL alacağın bulunduğu ve hüküm altına alınması gerektiği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Binaenaleyh; davacı şirketin davada gösterilen asıl alacağa ilişkin davasını; TMK’nin 6 ile HMK’nin 190 ve 222/3 maddeleri nazarında davalı tarafın ticari defterlerindeki kayıtlar, mevcut bilirkişi raporu ve dosyaya mübrez tüm deliller de gözetildiğinde kısmen ispatladığı sonuç ve kanaatiyle; dosyaya sunulan sözü geçen bilirkişi raporunun da gerekçeli, denetime açık, hüküm kurmaya elverişli, yeterli ve yerinde olduğu kabul ve takdir edilerek davacının davasının kısmen kabulü ile, icra takip dosyası ve taleple bağlılık ilkesi, TBK’nin 117/1 maddesi gereğince temerrütün icra takibiyle oluşması ve TTK’nin 16/1 maddesine göre tarafların tacir sıfatı taşımalarına karşın takipte yasal faiz talep edilmesi karşısında alacağa yasal faiz uygulanması gerektiği de denetlenip gözetilerek davalı-borçlunun, ——– Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının 314.161,70 TL asıl alacak kısmı yönünden İPTALİ ile icra takibinin işbu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına davalı tarafın yerinde görülen takas def’i nedeniyle fazlaya ilişkin ( 59.858,77 TL asıl alacak kısmı yönünden ) davanın/talebin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise; Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nin 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda tespit edilen asıl alacağın varlığı ve miktarının tartışmalı olması, yapılan ödemeler ve icra takip miktarı ile, dava edilen miktar arasındaki farklılıklar, davacının kısmen haklılığına toplanan deliller ve yargılama sonucunda hukuki yorumla belirlenmesi , davalının savunması ve ödemeye bağlı olarak bir miktar alacak yönünden istemin reddedilmesi karşısında davalı-borçlu yönünden icra takip dosyasına konu mevcut asıl alacak/borç likit/muayyen olmadığından İcra İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi gereğince koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk, aynı yasanın 326/2 maddesi gereğince tarafların haklılık durumu esas alınarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi ——– bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de kabul ve ret oranına göre karşılıklı olarak taraflardan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KISMEN KABUL;KISMEN REDDİNE,
2-)2004 sayılı İİK’nin 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun ——- Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının 314.161,70 TL asıl alacak kısmı yönünden İPTALİ ile icra takibinin işbu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz uygulanmak suretiyle DEVAMINA, davalı tarafın yyerinde görülen takas def’i nedeniyle fazlaya ilişkin ( 59.858,77 TL asıl alacak kısmı yönünden ) davanın/talebin REDDİNE,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 21.460,39 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 7.525,61 TL harcın mahsubuyla bakiye 13.934,78 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——- bütçesinden ödenen kabul edilen miktar (%0,84) üzerinden hesaplanan 1.108,75 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——– bütçesinden ödenen ret edilen miktar (%0,16) üzerinden hesaplanan 211,25 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
7-)Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 7.525,61 TL peşin harç olmak üzere toplam 7.606,31 TL harçtan oluşan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davacı tarafından yapılan 170,00 TL posta ücreti ve 1.200,00 TL Bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.370,00 TL yargılama giderinden davanın kabul (%0,84) ve ret (%0,16) oranına göre 1.150,74 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına,
9-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 49.124,26 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davalı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1, 13/2 maddeleri uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 17.900,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-)Davalı tarafından vekille temsil dışında (HMK.323/1/ğ) yapılmış başkaca yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
12-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/10/2023