Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/136 E. 2022/858 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/136
KARAR NO : 2022/858

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/02/2022
KARAR TARİHİ : 14/12/2022

Tarafları yukarıda belirtilen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili tarafından ibraz edilen ve gerekli-yeterli kısımları:
KONUSU :Davacının —– sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, davalının takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR :1-DAVA KONUSU OLAY
Davalı alacaklı tarafından—- bedelli bonoya dayalı olarak —– —- mahsus haciz yoluyla—– davacı borçlu aleyhine icra takibi başlatılmıştır.
Davalı alacaklı .—- takip konusu bononun lehdarıdır.
2-TEMEL İLİŞKİDEKİ BORÇ İFA EDİLMEDİĞİNDEN TAKİP KONUSU BONO BEDELSİZDİR.
—- vermiş olduğu muhtelif kararlarında———- alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir borç ilişkisine, yani ———-bir ilişkiye dayanır.——– Hukuku, —Somut olayda davalı alacaklı ….——– ifadesinde “Ben … isimli şahıstan —- bedelli bonoyu … isimli şahsın —yapımına başlanan —- bulunan ——yapmak için aldım” beyanıyla takip konusu kambiyo senedinin temel ilişkisini belirtmiştir. (Ek-1:İfade tutanağı)
Davalı borçlu ifadesinde devamla “Ben yapacağımız bu ——– kurum görüşü, ———— için o tarihte yaklaşık 10.000.000,00 TL civarında para harcadım. Bununla ilgili tüm fatura, harçları ve belgeleri daha sonra savcılık Makamına sunacağım” demiştir.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde para borçlusunun borcunu ifa için kambiyo senedi düzenlemesi halinde, para borcunun alacaklısı (senet hamili) ifayı talep ettiği anda kendi borcunu (temel alacağın karşı edimini) ifa etmemiş ise, ödemezlik def’i ile karşılaşır. Bu durumda senet bedelsiz kalır.
Bu durumda davalının bonoların verilmesinin dayanağı olan davacının —————-yapılıp, takip dayanağı bono bedeline hak kazanıldığını yasal delillerle ispatlaması gerekir.
Nitekim somut olayda davalı alacaklı takibe konu bonoyu davacı borçlunun 2012 yılında yapımına başlanan ——- işlerini yapmak için aldığını beyan etmiş, ancak böyle bir inşaat bulunmamaktadır. Davacının maliki olduğu —– kayıtlı olan taşınmazın imar durumunun, —–inşaat ruhsatı bulunup bulunmadığı hususunda—- müzekkere yazılmasını halinde de bu durum anlaşılacaktır. Dolayısıyla takibe konu bono bedelsiz olup, menfi tespit isteminin kabulü gerekir.—–
3-Menfi tespit davası, dava dayanağı icra takip konusu borcun mevcut olmadığı tespit edilerek davacı lehine sonuçlanır ve İİK m.72/f.5 cüm.3deki şartlar gerçekleşirse; davalı alacaklı, mahkemece takip konusu alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilir.
Somut olayda bonoların— dosyasının dayanağı bono olduğundan ve itirazla takip durmadığından davacı, işbu menfi tespit davasını açmaya zorlanmıştır. Öte yandan yukarıda da değinildiği gibi davacının —-, davalı da————- yapmamış ve iddia ettiği gibi kendini cebinden o dönem ——- gibi bir para harcamamıştır. Bu nedenle davalı taraf icra takibinde haksız ve kötüniyetli olduğundan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep ediyoruz.
………………………
TALEP SONUCU :Yukarıda açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin dava ve diğer talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla;
Davacının— sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine,
Davalının takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine,
Yargılama gilderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline,
Karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.—
…”şeklinde olup yukarıya aynen aktarılan dava dilekçesinde ileri sürülen sebeplere bağlı olarak söz konusu takibe dayanak yapılan bononun —– işleri için verildiği ve temel ilişkideki borcun ifa edilmemesi nedeni ile bedelsiz kaldığı, davacının davalıya borcunun olmadığı ileri sürülerek— icra dosyası üzerinden yapılan takibe dayanak olup, — bedelli, keşidecisi … (davacı) ve lehtarı … (davalı) olan bono nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davacı vekili tarafından tensiben alınan — ara karar doğrultusunda ibraz edilen—- davaya konu icra takibinde asıl alacak ve—-ile birlikte toplam—-alacak talebinde bulunulduğu için dayanak bono bedelinin— rağmen takip konusu miktar olan—üzerinden menfi tespit davası açılıp, buna göre harç yatırıldığı ve harç eksiğinin bulunmadığı belirtilerek dilekçede belirtilen içtihatlara dayanmıştır.
Davacı vekili duruşmada da dava dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
Davalı vekili tarafından süresinde verilen — dilekçe ile ek süre talep edilmiş olup, kabul edilen bu talebe bağlı olarak verilen ek süre içinde ibraz edilip duruşmada da tekrar edilen —tarihli ve gerekli-yeterli kısımları:
”…
AÇIKLAMALAR
1-) Müvekkilimiz ..–; dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebligatı 17.03.2022 tarihinde yapılmış, tarafımızca süre uzatım talep edilmiş ve Mahkemenizce cevap süresinin bitiminden itibaren bir ay uzatılmasına karar verilmiştir. Davaya karşı cevaplarımızı süresi içerisinde Sayın Mahkemenize sunuyoruz.
2-)DAVACI TARAFINDAN MAHKEMENİZE YÖNELTİLEN TALEP VE BU TALEBİN DAYANAĞI BELİRSİZ OLUP, ÇELİŞKİLİDİR. MENFİ TESPİT TALEBİNDE HANGİ HUKUKİ OLGUYA DAYANILDIĞININ DAVACI TARAFINDAN AÇIKLANILMASI GEREKMEKTEDİR.
………………………
Bu nedenle davacı tarafa süre verilerek; borçlu olmadıkları hususundaki iddialarını hangi hukuki olguya dayandırdıkları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194. Maddesi uyarınca belirlenmesi gerekmektedir.
SENEDİN RIZA DIŞI VERİLDİĞİ İDDİASINA DAYANILIYORSA; İLK İTİRAZ VE DEFİLERİMİZİ SUNMUŞ OLDUĞUMUZ —– DİLEKÇEMİZDE DE BELİRTTİĞİMİZ ÜZERE MENFİ TESPİT TALEPLİ DAVA ZAMANAŞIMINA UĞRAMIŞTIR VE HAKDÜŞÜRÜCÜ SÜRELER GEÇMİŞTİR. ÖNCELİKLE BU NEDENLERDEN DOLAYI DAVANIN USULDEN REDDİNE KARAR VERİLMESİ TALEP OLUNUR. Borçlar kanunu m.39 “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” hükmü gereği davacı tarafından açılan menfi tespit talepli davada zamanaşımı ve hakdüşürücü süreler geçmiştir. Yine aynı şekilde ” Yanılma, aldatma, korkutma, tehdit” olgusuna dayanılıyor ise; Müvekkilimiz hakkında bu suçlamalara ilişkin Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verilmiş olduğu göz önünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Davacı; Nitelikli dolandırıcılık, bedelsiz senedi kullanma, tehdit suçlamaları ile borçlu olmadığı iddiasıyla müvekkilimiz aleyhinde —-şikayette bulunmuş—- ise müvekkilimiz lehine “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararı verilmiştir. Savcılık makamı soyut iddiadan başka bir delil bulunmadığı için takipsizlik kararı vermiştir.
3-) İSPAT YÜKÜ DAVACI TARAFTADIR.
A-)Davacı taraf ispat yükünün alacaklı/ davalıda olduğunu iddia etmektedir.
Dava dilekçesinde; borçlu … aleyhinde başlatılan icra takibine konu senede ilişkin, temel ilişkideki borcun ifa edilmediğini ileri sürerek takip konusunun bedelsiz olduğunu, temel ilişkinin ispatının ise alacaklı/ davalıda olduğunu ileri sürmüştür. Davacı taraf bu iddiasını— dayandırmış ve bu karardan sadece bir kesit alarak dava dilekçesine eklemiştir.
B-)Davacı tarafın dilekçesinde belirtmiş olduğu —- tamamı incelendiğinde ise; işbu menfi tespit davasında ispat yükünün borçlu olmadığı iddiasında bulunan davacı taraf da olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
………………………
C-) İSPAT YÜKÜNÜN KİMDE OLDUĞUNUN BELİRLENMESİ AÇISINDAN HUKUK GENEL KURULU KARARINDA BELİRTİLEN “NAKDEN” “MALEN” KAYITLARININ İNCELENMESİ GEREKMEKTEDİR.
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili —-böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. —yükümlülüğü altına girer.——
Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası —— ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin —–denmektedir. Görüldüğü üzere; ——– senetlerine dayanan menfi tespit davalarında alacaklının ispat külfeti altına girmesi senedin talili durumunda mümkündür. Oysa ki müvekkilimizin alacaklı olduğu ve davaya konu Kambiyo Senedinde “—– olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt yoktur. Bu sebeplerle de senedin — söz konusu değildir. Senedin —- söz konusu olmadığı için iş bu davada borçlu/ davacı ispat külfeti altındadır. Davacının borçlu olmadığını ispat edememesi durumunda davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
D-)İCRA İFLAS KANUNUMUZA GÖRE DE İSPAT YÜKÜ DAVACI TARAFA AİTTİR.
………………………
E-)DAVACI TARAFIN YAZILI DELİL İLE BORÇLU OLMADIĞINI İSPAT ETMESİ ŞARTTIR.
Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, davacı taraf, borçlu olmadığını ancak yazılı delillerle ispat edebilir. Bu sebepledir ki davacı tarafın bu hususta tanık dinletme taleplerine muvafakatimiz yoktur. HMK 201. madde gereğince; senede bağlanmış her çeşit iddiaya karşı def’i, savunma olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikteki hukuki işlemlerin yasada öngörülen sınırın altındaki bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispatı mümkün olmayıp, sadece ve sadece “kesin delil” (senet), kesin hüküm ile ispatı gerekir.
4-) İSPAT YÜKÜ DAVACI TARAFA AİT OLMAKLA BİRLİKTE; BELİRTMEK İSTERİZ Kİ DAVACI İLE MÜVEKKİL ARASINDA BORÇ İLİŞKİSİ MEVCUTTUR.
Kambiyo senetlerinde ——– esastır. Bu —– —— senedinin “doğumuna neden olan olaydan veya hukuki temelden bağımsız olduğunu” ifade eder. Pek tabii bu ilke kambiyo senedinin düzenlenmesine neden olan ” temel ilişki” nin göz ardı edilmesi anlamına da gelmez. Kambiyo taahhüdünde bulunmak için taraflar arasında bir temel borç ilişkisi’nin bulunması normal ve mutattır, fakat şart da değildir.
Şart olmadığı gibi kambiyo senedi alacaklısının kambiyo senedinde yazan miktar kadar iş yaptığına yönelik ispat külfeti de bulunmamaktadır. Taraflar yapılan iş- işlemlerin üzerinde veya altında—– senedi düzenleyebilir. Taraflar arasında yapılan iş veya işlemlerin kambiyo senedi düzenleyene ne kadar katkı sağladığı veya aktifinde artış sağladığı kesin olarak belirlenemeyeceği gibi bu husus ekonomik koşullara göre de değişiklik gösterir. İş bu davada müvekkilimizin hiçbir şekilde ispat külfeti bulunmadığı gibi kambiyo senedindeki miktar kadar iş yaptığını da ispat etme yükümlülüğü yoktur.
………………………
NETİCE-İ TALEP : Açıklanan ve resen nazara alınacak nedenlerle; haksız davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalı müvekkilime verilmesine,
…”şeklinde olup yukarıya aynen aktarılan cevap dilekçesinde ileri sürülen savunmalara bağlı olarak hak düşürücü süre itirazında da bulunularak ve ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu ileri sürülerek davanın reddine ve %20den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesi istenmiştir.
——- içeriği celp edilen —- sayılı dosyası üzerinden yapılan takibin dayanağının dava konusu bono olduğu, takip alacaklısının davalı …, takip borçlusunun ise davacı … olduğu, takip miktarının toplam — bonoda ‘—–” olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt olmadığı anlaşılmıştır.
—-karar sayılı kararla kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmış olup, taraf vekillerinin bu konuda 26/10/2022 tarihli duruşmadaki müşterek beyanlarında takipsizlik kararına karşı başvurulan itirazın reddedilmesi nedeni ile söz konusu kararın kesinleşmiş olduğu belirtilmiştir.
Davalının söz konusu soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla—–tarihinde verdiği ifadesi söz konusu kovuşturmaya yer olmadığı kararındaki anlatıma bağlı olarak:
”…
Şüpheli ….– savunmasında özetle;—-olduğunu, bu firma ile ——– itibaren faaliyette olduğunu, hakkında şikayette bulunan … ve —- isimli şahısları— ait olan fakat şahsın —- isimli şahsa satış vekaleti verdiği arsayı kat karşılığı verme konusunda teklifte bulunduklarını, bu teklifi — şahsın sahibi olduğu—yaptıklarını, bu şahısların arsalannın imarının bulunmadığını bu arsada kat karşılığı bina yapmak istediklerini bunu kendisinin yapıp yapmayacağını sorduklarında yapabileceğini söylediğini, bu şahısların iddia ettiği gibi— iletişimde olduğunu ve bu konuda belli bir bedel ödenmesi gerektiğini söylemediğini, bu şahısların —— yakınlığını kullanmak istediğini, ayrıca … isimli şahıstan— … isimli şahsın —– yapmak için aldığını, bu —– yapımındaki iş takiplerini ile ilgili ..—-kendisine vekalet verdiğini, —— isimli şahsa kendilerinden aldığı —tutarındaki bonoyu verdiği iddiasının doğru olmadığını,— aynı sitede oturduğu —-arkadaşı vasıtasıyla yaklaşık 1 yıl önce tanıdığını, — ile tanıştıktan sonra işlerinden dolayı paraya ihtiyacı olduğundan — isimli şahsın çevresinin geniş olduğunu —-söylediğinden bu konudan da bahsettiğini, ancak para ihtiyacını başka şekilde hallettiğinden—– bonoyu tahsil etmesi için vermediğini bonoyu —–ile ilgili harcamalarıyla ilgili ….—– şahısların kendisine olan ——- anlaşmalarındaki borçlarını öderlerse teslim edeceğini, başta anlaştıkları — tutardan az olmasının nedeninin … ve— isimli şahısların —- yükselmesini bahane ederek kendisini ikna ederek anlaştıklarını, anlaşmadan sonra bu tarihe kadar hiç ödeme yapmadıklarını, ödeme yapmadıklarından dolayı bu bonoyu —– icra takibine sokacakken arkadaşı—- şahsın … ve— isimli şahısları ———–olduklarından dolayı tanıştıklarından bu şahısların borcunu ödeyeceklerini icra başlatmaması yönünde rica ettiğini, bu teklifini kabul ettiğinden icra takibini başlatmadığını, iddia dildiği gibi — tehdit etmediğini, böyle bir şey olmuş olsaydı — icra takibi başlatmaması konusunda ricada bulunmayacağını, fakat dosyada bulunan konuşmaların içeriğini kendi menfaatlerine göre oluşturduklarını, bu konuda da ayrıca şikayette bulunacağını suçlamaları kabul etmediğini beyan ettiği,
…”
şeklinde olup söz konusu kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karardan yukarıya aynen aktarılmıştır.
Celp edilen tapu kayıtlarına göre — dava dışı şirket adına kayıtlı oldukları ve arsa niteliğinde oldukları, eldeki davaya dayanak icra dosyası üzerinden ihtiyati haciz şerhi bulunduğu belirlenmiştir.
—- tarihli cevabi yazısında söz konusu—– — yönünden herhangi —- —– dosyasına ve ————- başvurusuna rastlanmadığı bildirilmiştir.
Hak düşürücü süre itirazı da reddedilerek tahkikata geçildiği —- tarihli ön inceleme duruşma tutanağının buraya aynen alınması uygun ve gerekli görülen kısımları:
”…
Davacı vekili beyanında: Önceki beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz. Sulh olma ve/veya arabuluculuğa gitme durumumuz ve isteğimiz yoktur dedi.
Davalı vekilleri müşterek beyanında: Önceki beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz. Sulh olma ve/veya arabuluculuğa gitme durumumuz ve isteğimiz yoktur dedi.
Beyanlara nazaran sulh ve arabuluculuğa teşvik imkanı olmadığı anlaşıldı.
Dosya incelendi. GGD:
Tarafların arasındaki uyuşmazlığın—-icra dosyası üzerinden yapılan takibe dayanak olup—– tanzim tarihli, —– bedelli, keşidecisi … (davacı) ve lehtarı … (davalı) olan bononun temel ilişkiye bağlı olarak düzenlenip düzenlenmediği, temel ilişkiye göre — edilip edilmediği ve buna bağlı olarak bononun karşılıksız kalıp kalmadığı; sonuçta bu hususlara bağlı olarak davacının davalıya söz konusu bono nedeniyle ve takip miktarı olarak 2.981.353,77 USD bedel yönünden borçlu olup olmadığı hususlarının aydınlatılmasına yönelik olduğuna, (HMK-140/3),
Oy birliği ile karar verildi. Tefhimle açık duruşmaya devam olundu.
Dosya kapsamına nazaran hak düşürücü süre itirazının karara bağlanması gerektiği anlaşılmakla bu yönden soruldu:
Davalı vekilleri: hak düşürücü süre itirazımızı tekrar ediyoruz dediler.
Davacı vekili: bedelsizliğe dayalı olarak dava açılmış olup herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir, hak düşürücü süre itirazının reddine karar verilmesini talep ediyoruz dedi.
Dosya incelendi. GGD.
Davanın niteliğine, zapta geçen ihtilaf noktalarına, dava sebebine, hak düşürücü süre itirazına dayanak yapılan TBK. Madde 39 düzenlenmesinin irade fesadına ilişkin olup eldeki dava sebebine böyle bir mahiyet içermemesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde hak düşürücü süre itirazının yerinde olmadığı sonucuna varıldığından hak düşürücü süre itirazının reddine,
oy birliği ile karar verildi. Tefhimle açık yargılamaya devam olundu.
Yukarıdaki karara da bağlı olarak sonuçta incelenmesi gereken başkaca bir herhangi bir hak düşürücü süre ve zaman aşımı itirazı olmadığı anlaşıldı.
Ön inceleme aşamasında yapılacak başka işlem kalmadığından tahkikat aşamasına geçilmesine ve tahkikatın bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülmesine,( HMK 140/3,143-293 )
Oy birliği ile karar verildi. Tefhimle açık duruşmaya devam olundu.
Davacı vekilinden soruldu: önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, tanık deliline usulen dayandık, bu konuda karar verilmesi ihtimalinde bildirebileceğimizi belirtmek istedik, dedi.
Davalı vekillerinden soruldu: önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, ayrıca belirtmek istiyoruz ki takipsizlik kararına karşı başvurulan itiraz reddedildi ve karar kesinleşti, tanık deliline usulen dayandık, bu konuda karar verilmesi ihtimalinde bildirebileceğimizi belirtmek istedik, dediler.
Davacı vekili söz aldı; davalı vekillerinin belirttiği gibi itiraz reddedildi ve takipsizlik kararı kesinleşti, bu yönden bir araştırma yapılmasına gerek yoktur, dedi.
Dosya incelendi. GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
………………………
4-Davalının isticvap edilmesi gerektiğine,
5-Davalı adına bu tutanak örneği eklenerek duruşma günü ve saati tebliğ edilmek suretiyle dava konusu bono, temel ilişki ve karakoldaki ifadesi yönünden duruşmaya gelip beyanda bulunması gerektiğinin aksi halde bononun dava dilekçesinde belirtilen otel inşaatı nedeniyle verildiğinin ve inşaatın yapılmadığının kabul edileceğinin ihtarına,
6-İsticvaba ilişkin ara karar ve davalının gelecek duruşmada hazır olmasının sağlanması yönünden davalı vekillerine de süre verilmesine, yukarıdaki karar sonuçlarının davalı vekillerine de huzuren ihtar edilmiş olduğuna, ”şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
İsticvabın yapıldığı müteakip duruşma olan —- tarihli duruşma tutanağının içeriği:Belirli gün ve saatte celse açıldı. Davac—–… , Davalı … ile Vekilleri ———- duruşmaya katıldı. Belli yerde açık duruşmaya başlandı.
Ara kararına göre davalı asıla tebligat yapılmış olduğu anlaşıldı.
Davalı huzura alındı. Soruldu:
Davalı … beyanında: Şimdi huzurunuzda bana gösterip inceleme imkanı verdiğiniz ve —-sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibe dayanak olup 14/02/2016 tanzim tarihli, 14/02/2020 vade tarihli ve —- — bedelli, keşidecisi … (davacı) ve lehtarı … (davalı) olan bonoyu ve karakolda alınan — tarihli ifademi okuyup inceledim, bu ifadem doğrudur ve bu ifademde belirtilen bono şimdi incelediğim bu davaya konu söz konusu — bedelli bonodur, yalnız —- söz konusu ifademde bir eksiklik kalmıştır, o da şudur; ifademde geçen — bulunan — ibaresinden kastım aslında söz konusu yerle ilgili arsanın birinci dereceden —- alanına dönüştürülecek şekilde —değişikliği ile — yapılabilecek hale getirilme işleridir, aslında ifade alınırken bu şekilde anlatmıştım, ancak tutanağa ifadem bu şekilde geçirilmemiş, bana yaptığınız uyarı gibi aslında ifademe uygun tutanağa geçirme işlemi olmadığında tutanağı imzalamamam gerekirdi, ancak imzalamış oldum, şimdi ifademde belirttiğim şekilde otel inşaatının yapılacağı—- niteliğinde olup bu parsellerin tapu kayıtlarında birinci dereceden—- olduklarına ilişkin şerh vardı,— çakılamaz haldeydi, bu işlemlerle ilgili—- birlikte yürütülmekte ve süreç buna göre tamamlanmaktadır, bizim işlettiğimiz bu prosedür sonunda tapulardaki birinci dereceden sit alanı kaydı kaldırılarak ikinci dereceden — alanı şerhi kondu, şuanda —- yapılabilecek hale geldi, ancak— yapım işini biz üstlenmedik, aramızda bu konuda bazı konuşmalar oldu ancak—- işini biz üstlenmedik, biz sadece söz konusu cins değişikliğini üstlendik ——- yapılabilecek konuma getirdik, bono bedeli ifade ettiğim bu işlerin karşılığıdır, ancak takibe koyarken imkanım müsait olmadığı için tamamını takibe koyamadım ve bana sorduğunuz şekilde —- takip miktarı üzerinden takibe geçildi, bu parseller halen boş arsa konumundadır, herhangi bir inşaat başlatılmamıştır, inşaatın başlatılmamış olması davacı tarafın kendi tasarrufudur, alacağımın ödenmesini istiyorum dedi.
Davacı vekilinin isteği üzerine soruldu: ay ve gününü hatırlayamıyorum ancak davacı … bu konuda bana 2012 yılında vekalet vermişti ve bu vekalete dayalı olarak söz konusu cins dönüştürme işlemlerini başlattım ve süreç 2015 yılının sonuna doğru tamamlandı dedi.
Davalı vekillerinin isteği üzerine soruldu: benim inşaat üzerine şahıs firmam var, ————— yapabilmekteyiz, bu nedenle bilebilecek durumdayım, —— —— şeklinde olup çok büyük —- gerektirmektedir, iki parsel toplamı 80.000 m² olup görünen ve görünmeyen inşaat diye ifade ettiğimiz 120.000 ila 150.000 m² inşaat alanı çıkar, çok lüks olmamak şartı ile ortalama bir otelin buradaki maliyeti —–civarındadır, dava konusu bono bedeli ile böyle bir —— dahi yapılamaz dedi. Beyanı okundu imzası alındı.
DAVALI …
Dosya incelendi. GGD: 1-Davanın niteliğine, zapta geçen beyanlara, verilere ve dosya kapsamına nazaran hukuki yarar görülmediğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına yer olmadığına,
2-Davanın niteliğine, yukarıdaki ara karara, dosya kapsamına ve davacı tarafın dayandığı delillere nazaran ispat külfetinin aidiyetine bağlı olarak yemin delilinin davacı tarafa hatırlatılması gerektiğine ve huzuren hatırlatılmış olduğuna, oy birlği ile karar verildi. Tefhimle açık yargılamaya devam olundu.
Davacı vekili beyanında: karşı tarafa yemin teklif etmiyoruz dedi beyanı okundu imzası alındı.
DAVACI VEKİLİ
Vekaletnamede davacı vekilinin, yemin teklif etme yönünden özel yetkisinin bulunduğu anlaşıldı.
Davacı vekilinin zapta geçen imzalı beyanına göre hazır olanlardan tahkikatın tümü hakkında soruldu:
Davacı vekili: önceki beyanlarımızı tekrar ederiz, davalı burayı müvekkilden — aldığı vekalete istinaden— yılında tamamlanan süreçle ——– dönüştürdüğünü savunmuş ise de, söz konusu —— —- —-kararına göre taşınmazlar zaten ikinci derece —-alanı olarak tescil edilmiştir, davalı delilleri arasında da yer alan bu 2804 sayılı kararla ilgili —- yazı örneğini ibraz ediyorum, ayrıca davalının savcılık ifadesinde —— dava konusu bononun verildiğini ifade etmiştir, şimdiki ifadesi çelişkilidir, Mahkemenizce celp edilen —–yazı ekinde sunulan — bu alanlara —- yapılamayacağı, yine—— planlarında —– uygulama yapılamayacağı belirtilmiştir, dolayısıyla davalı her ne kadar bu parselleri — yapılabilir hale getirdiğini iddia etmiş ise de, fiili durum böyle değildir, bu nedenle davamızın kabulüne karar verilmesini istiyoruz dedi.
İfadede ibraz edildiği belirtilen —-yazısının örneği dosyaya konuldu.
Davalı asıldan soruldu: ——– davacı vekilinin bahsettiği söz konusu imar planlarını iptal etti, iptal edilen yazıda ise 2003 yılındaki durumdan bahsedilmektedir, bu yazıda bahsedilen ikinci derece —- kararı—- yıllarında iptal etmişti, zapta geçen ve bana gösterdiğiniz söz konusu — sayılı kararın yer aldığı —- biriminin yazısına göre söz konusu cevap davacı vekili olarak bana 2013 tarihli dilekçeme karşılık verilmiş ise de, bu yazının uygulamaya yansıması için bakanlığın ayrıca olur vermesi gerekmiştir dedi.
Davalı vekilleri müşterek beyanlarında:— karar iptal edilip tekrar birinci derece sit alanı olduğu ve herhangi bir inşaat yapılamayacağı — bulunduğu için müvekkilimiz gerekli işlemleri yaparak ilgili yere ikinci derece sit alanı ve inşaat yapılabilecek alan haline getirmiştir, ayrıca senet müvekkilimize işlemler yapılıp bittikten sonra 2016 yılında verilmiştir, hayatın doğal akışı nedeniyle üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemiş olsaydı borçlu tarafından senet verilmezdi, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz dediler.
Dosya incelendi. GGD: 1-Tahkikatın tamamlanmış olduğuna,
2-Sözlü yargılamaya geçilmesine, oy birliği ile karar verildi. Tefhimle açık yargılamaya devam olundu.
Sözlü yargılama hüküm duruşması yönünden soruldu:
Davacı vekili: sözlü yargılamanın şimdi yapılmasını istiyoruz, süre talebimiz yoktur dedi.
Davalı vekillerinden soruldu: sözlü yargılamanın şimdi yapılmasını istiyoruz, süre talebimiz yoktur dediler.
Zapta geçen taraf vekillerinin beyanları da gözetilerek sözlü yargılama hüküm duruşmasına geçildi.
Davacı vekilinin sözlü açıklamaları dinlendi.
Davacı vekili: talebimiz gibi karar verilsin dedi.
Davalı vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendi.
Davalı vekilleri: davanın reddine karar verilsin dediler.
Dosya incelendi. Yargılamanın bittiği bildirildi.
…”şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
Sonuç olarak davanın menfi tespite ilişkin niteliği, davaya konu takip dayanağının kambiyo senedi olması, takibe dayanak söz konusu bonoda ‘——— olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaması, davaya dayanak yapılan —-olarak davalıya atfedilen soruşturma kapsamındaki ifadelerin bononun mutlak anlamda — verildiğini açıkça ortaya koymaktan uzak ve — karşısında davalının başvurulan isticvabında söz konusu ifadede kastının yerle ilgili — değişikliği ile —– inşaatı yapılabilecek hale getirilme işleri olduğuna yönelik duruşmada gözlenen samimi beyanları; bononun —- verildiğine yönelik davacı iddiasının bonoya karşı yazılı delille ispatlanması gerektiği halde bu konuda herhangi bir yazılı delil ibraz edilmediği gibi davalıya atfedilen beyan yönünden de davalının samimi isticvabı ve atfedilen ifadenin yukarıda belirtilen işlere vurgu yapan mahiyeti karşısında iddianın soyut kalması ve buraya kadar açıklanan bütün bu verilere ve delil durumuna bağlı olarak ispat külfetinin davacı üzerinde olmasına rağmen davacı tarafın dava dilekçesinde dayandığı ve hatırlatılan yemine başvurulmaması, davacı vekilinin bu konuda özel yetkiyi içerir vekaletnameye de bağlı olarak duruşmadaki imzalı beyanında karşı tarafa yemin teklif etmediklerini ifade etmiş olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davanın sübuta ermediği kanaatine varıldığından davanın reddine ilişkin olmak üzere aşağıdaki hüküm kurulmuş olup, herhangi bir tedbir talebi ve tedbir kararı söz konusu olmadığı için şartlar gerçekleşmediğinden davacı aleyhine icra tazminatına hükmolunmamıştır.
Son olarak belirtmek gerekir ki harç yönünden dava tarihine göre değerlendirme yapılması gerektiğinden takibe konup olup davaya konu edilen toplam —dava tarihi itibari ile efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı olan —- —üzerinden işlem yapılmış ve avukatlık ücreti hesabı yönünden de harca esas alınan bu bedel gözetilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Tedbire ilişkin bir talep ve karar olmadığı ve şartları gerçekleşmediği için davacı aleyhine icra tazminatına karar verilmesine yer olmadığına,
3-Maktu karar harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 715.261 TL harcın kararın kesinleşmesine bağlı olarak ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan harç ve yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılmış bir gider olmadığından bu konuda başkaca bir karar oluşturulmasına yer olmadığına,
6-Gerekçede açıklanan matrah üzerinden davalı vekili için tarife gereğince hesap ve takdir edilen 657.951 TL nispi—- davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İlişkin olmak üzere davacı vekilinin, davalının ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.