Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/93 E. 2022/903 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/93 Esas
KARAR NO: 2022/903
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/02/2021
KARAR TARİHİ: 29/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilinin——— uygulama geliştirici bir firma olmasının yanı sıra, aynı zamanda içerik, altyapı oluşturma alanlarında——seviyede faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, geniş faaliyet sahası, bir yandan alanında yetkin yazılım mühendisleriyle çalışmasını gerektirirken bir yandan da bünyesinde çalışan mühendislere kendini yetiştirme alanı sunduğunu, şirketin bu zamana dek geliştirdiği uygulamalar —— insana ulaştığını, şirketin uzun emekler sonucu geniş bir iş sahası elde ettiğini ve yaygın müşteri kitlesine hitap eden bir kuruluş haline geldiğini, davalı —– tarihinde aralarında belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanması suretiyle müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, müvekkili şirket ile davalı arasında proje bazlı fikri hakların korunması amacıyla iş sözleşmesi sona erdikten sonrada gizlilik ve rekabet yasağına ilişkin ayrıca sözleşme yapıldığını, davalının müvekkili şirkette 2 yılı aşkın süre çalıştıktan sonra, —- tarihinde iş akdi tüm alacakları ödenmek suretiyle sona erdiğini, davalı; işten ayrılmasından kısa süre sonra işveren müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren ve aynı il sınırları içerisinde başka şirkette —– olarak çalışmaya başladığını, davalının gizlilik ve rekabet yasağı taahhüdüne aykırı iş eylemleri sebebiyle huzurdaki işbu davanın açılma zarureti doğduğunu, davalı —–, müvekkili şirketin —— aralarında imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesi gereği ——- tarihinde müvekkili şirkette proje yöneticisi olarak çalışmaya başladığını, davalı, müvekkilinin şirkette çalıştığı süre boyunca üstlendiği görevler ve kendisine tanınan yetkiler itibariyle gizli bilgi niteliğinde olan şirketin iç işleyişi, politikaları ve ticari stratejilerine ilişkin bilgileri, kalifiye personellere ilişkin bilgileri ve müşteri bilgilerini öğrenme imkanı bulduğunu, davalının çalıştığı süre içinde öğrendiği bilgilerin herhangi bir yerde herhangi bir şekilde kullanılmasının müvekkili şirket açısından çok büyük ticari zarara yol açacağının aşikar olduğunu, müvekkili şirketin, çalışanların sahip olduğu proje bazlı fikri haklarını korumak amacıyla önemli pozisyondaki çalışanlarından iş sözleşmesi sona erdikten sonrada gizlilik ve rekabet yasağına ilişkin taahhüt aldığını, davalı —- ile de işe başlamadan önce —— yapıldığını, anılan sözleşme ile davalı çalışanın sözleşmede gizli olarak kabul edilen bilgileri her ne suretle öğrenmiş olursa olsun iş sözleşmesi sona erdikten sonra kendi yararına kullanamayacağı ve bu bilgileri başkaları ile paylaşamayacağı kabul edildiğini, davalının müvekkili şirkette çalıştığı sürede öğrendiği birçok bilgiyi şirketin aleyhine olacak şekilde rakip şirketle paylaştığını, davalının bununla da yetinmeyerek müvekkili şirkette çalışan nitelikli personellerin bilgilerini rakip şirketle paylaştığını, halihazırda çalıştığı ilgili şirket —- girişilen işçi ayartma faaliyetlerine yine müvekkili şirketin eski çalışanı olan dava dışı —- birlikte yardım ettiğini, dava dışı —- davalı —- müvekkili şirkette aynı dönemlerde çalıştığını, birçok projede birlikte iş yaptıklarını, ancak birkaç ay süre ile art arda müvekkili şirketten ayrılarak rakip şirkete geçtiğini, rakip şirkete sağladıkları bilgiler karşılığında davalı — sıfatıyla, dava dışı —–şirkette önemli pozisyonlara getirildiğini, gerekli incelemeler yapıldığında bahsi geçen kişilerin bazılarının ilgili şirketin bağlı olduğu —– bünyesindeki bir tekstil firmasında çalışan olarak gösterildiğinin ortaya çıkacağını, buradan da ilgili şirketin işçi ayartma hususunu gizlemek adına sergilediği kötü niyetli yaklaşımı anlaşılacağını, rakip şirkete sağladıkları bilgiler ve müvekkili şirkette elde edilen —-götürme karşılığında davalı — sıfatıyla, dava dışı —- sıfatıyla ve diğer dava dışı ——önemli pozisyonlara getirildiğini, önemli bir pozisyon için yeterli bilgi donanımı ve iş deneyimi olmadığı aşikar olan davalıya getirildiği pozisyon; müvekkili şirketten edindiği yapıma hazır proje planları, yapılmakta olan projeler ve yapılması planlanan fikirler karşılığı teklif edildiğini, henüz bir yıllık tecrübesi olan çalışma sistemi dahi oturmamış bir şirketin, müvekkili şirket gibi köklü ve başarılı bir şirketin çalışanlarının uzun süredir çalıştığı bir projenin birebir aynısını bu kadar kısa süre içerisinde çıkarması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu beyan etmiş, haklı davanın kabulüne, davalının hukuka aykırı eylemlerinin tespiti ve menine, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak şartıyla davalının son brüt maaşının — cezai şartın arabuluculuk bürosuna başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yazılım – uygulama alanında teknoloji geliştirme sektöründe çalışmaları olan bir —–olduğunu, kendisi —-mezun olduğunu, müvekkilinin, ayrıca —- programını da başarı ile tamamlamış; bu açıdan aktif çalışma hayatı ile eğitim hayatında başarılarını devam ettirdiğini, müvekkilinin profesyonel iş hayatında farklı poziyonlarda görev yaptığını ve gösterdiği başarılar ile kısa sürede sektörde adından söz ettirdiğini, davalı müvekkilin Davacı —— çalışma döneminde beklentisinde olduğu ücret ile kariyer hedeflerinin karşılanmaması nedeniyle iş sözleşmesini sona erdirme kararı almış ve durumu şirket yönetimi ile paylaştığını, —– resmen iş sözleşmesi sona eren davalı müvekkilinin, daha sonra dava dışı ——- pozisyonunda istihdam edildiğini, müvekkilinin gerek aldığı eğitim, gerek uzun yıllara dayanan sektör tecrübesi ile —-yeni yapılanma kapsamında gösterdiği çalışmaları nedeniyle —- unvanı ile kabul edilerek kariyerine devam ettiğini ve —–bu görevinden ayrıldığını, müvekkilin iş sözleşmesi öncelikle davacı teknasyon tarafından feshedildiğini, ancak davacı ile müvekkili davalının bu konuda görüşerek durumu yeniden değerlendirdiğini ve iş sözleşmesinin şirketçe feshedilerek değil karşılıklı anlaşma ile sona erdirilmesi konusunda uzlaştığını, müvekkilinin de bu teklifi kabul ettiğini ve davacı şirket ile anlaşarak ayrılma olarak sözleşmeyi imzaladığını, bilahare işçilik haklarını ——- da kendisine ödendiğini, sonraki süreçte ise davacı ——–yöneticisi tamamen kişisel hırslarından dolayı müvekkili ile yollarını ayırmak için karar aldığını ancak bu davranışından pişman olduğunu, müvekkili ile paylaşmış ve —— geri dönmem konusunda ısrarcı olduğunu, fakat durumun kişisel hırsların devreye girdiğini gören müvekkilinin bu teklifi kabul etmeyerek —– Şirketinden ayrıldığını, bu durum üzerine konuyu kişisel hale getiren davacı şirket yöneticisi müvekkilinin tehdit ettiğini ve hakaret teşkil eden sözlerle mesajlar gönderdiğini, müvekkili —– imzalatılan ve haksız rekabet hükmü içeren —–, davacı şirketçe hazırlanan matbu, üzerinde çalışanların hiç bir müzakerede bulunma olanağı olmayan, işe giriş işlemleri yapıldıktan sonra imzalatılan bir metin olduğunu, —– çalışanlarının işe girişlerinde anılan metin zorunlu şekilde imzalatıldığını, müvekkilinin de işe giriş kabulü aldıktan ve çalışmaya başladıktan sonra bu belgeyi imzalamak zorunda kaldığını, bu nedenle çalışan durumunda olan müvekkili açısından anılan metni müzakere edebilme olanağı fiilen bulunmamış ve baskı altında imzalamak zorunda kaldığını, müvekkilinin, davacı şirketten serbest iradesi ile ayrıldığını, davacı şirket’in eski personeli olan müvekkili——, kendi istek ve hür iradesi ile davacı —— iş sözleşmesini sona erdirerek ayrıldığını, bu süreçte, müvekkilin haksız rekabet teşkil edecek herhangi bir eylemi bulunmadığını, davacı tarafça bu yönde somut bir delil ibraz edilmediğini, davacı’nın personellerinin ayartıldığı iddiası gerçeği yansıtmadığını, davacı —–, müvekkilinin eski çalıştığı şirketteki çalışanları transfer etme şeklinde eylemlerde bulunduğu iddiası ile haksız rekabete neden olduğunu iddia ettiğini, müvekkilinin kesinlikle böyle bir eylemi bulunmadığını, bu konuda en ufak bir delil davacı tarafça sunulmadığını, davacı şirketin sahibi, müvekkili —— hakaret ettiğini ve ayrıca müvekkilini tehdit ettiğini, davacı şirketin sahibi——— tarafından yöneltilen açık tehdit ve hakaret suçları ile ilgili suç duyurusunda bulunulduğunu beyan etmiş, açıklanan nedenlerle, dava konusunu değiştirme-genişletme —-hakkı ile davaya cevap ve delil ileri sürme ve ilk itirazlarda bulunma hakları başta olmak üzere tüm savunma hakları saklı kalmak kaydı ile; davacı şirketin tüm taleplerinin ve davanın reddine karar verilmesini, huzurda görülen bu davaya ilişkin olarak tüm yargılama giderleri, harç, avans gideri, ücreti vekâlet ve sair her türlü masrafın tamamının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER : Dava Dilekçesi, Cevap Dilekçesi, Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı, —-Kayıtları,—- tarihli gizlilik, —- Sözleşmesi, —- Sözleşmeleri,—- Kayıtları, —- Beyanları, Davacı Şirket ve dava dışı Şirket —- Dosyaları, —- görüşmeleri, —- dosyası, —- içerikleri, — Bordrosu,——- Kayıtları, Dosyadaki Sair Tüm Bilgi Ve Belgeler.
TANIK (DAVACI tanığı) —-: ‘Ben —– ayından buyana ve halen davacı şirkette pazarlama direktörü olarak çalışırım. Davalı —– da davacı şirkette tahminime göre —-yılları arasında ürün yöneticisi olarak çalışıyordu. Bildiğim kadarıyla ——yılı yaz aylarında kendi isteği ile işten ayrıldı. Daha sonra davalının —– şirketle aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirkette genel müdür olarak işe başladığını duydum.—– takip ettiğim kadarıyla bu işten de ayrıldığını sanıyorum. Ben davacı şirkette pazarlama biriminde olduğum için davalı—— sürekli görüşüyordum. Kendisi ——- şirketin bütün pazarlama ve satış stratejilerine ve ürünlerine de hakimdi. Bu konuda kendisi ile ben de sürekli bilgi paylaşımında bulunuyordum. Çünkü şirketin işleyişi gereği herkes kendi işi ile ilgili paylaşım da bulunup işin düzene konulması ve satışların arttırılması konusunda çalışmalar yürütülüyordu. Bu nedenle davalı —— de bu işleyişin içinde olup, bütün stratejilere ve satış durumlarını iyi biliyordu. Benim bildiğim kadarıyla davalı daha sonra bu bilgi ve deneyimlerini dava dışı başka bir şirkette devam ettirdi. Davalının daha sonra işe girdiği şirket—–ilinde faaliyet göstermekte birlikte faaliyet alanına göre bütün dünyaya satış ve pazarlama yapabilecek durumdaydı. Benim davalının davacı şirket ile yapmış olduğu iş sözleşmesinin içeriğine ilişkin bir bilgim yoktur ancak şirkette işe başlayan herkes bir sözleşme imzalıyordu. Bu sözleşme imzalanırken de taraflara okuma olanağı veriliyordu.——- şirket tam olarak akıllı telefonlarla yüklenen bir kısım uygulamaları üreten ve satan bir firmadır. Davalı bu üretime ve satışa hakim bir kişidir. Kaldı ki —— şirketin ürettiği uygulamaların aynısını kopyalayarak dava dışı sonradan çalıştığı şirket adına da üretip pazarlayıp satmıştır. Ben bu durumu gerek işim gereği gerekse takip ettiğim için internet üzerinden kolayca erişip anlayabilmekteyim. Benim davalı—— ve şirketinin pazarlamış olduğu ürünleri ——– şirketin ürünleri ile birebir aynı veya çok çok benzer olmasının uygulamayı açtığımızda çok net bir şekilde görüyorduk. Bana göre ——– uygulamaları tamamen——-şirketteki bilgi ve deneyimleri ile üretip satıyordu. Genel olarak bu uygulama 3.kişiler tarafından yapılabilirse de birebir aynısının aynı akışda yapılması hiçbir zaman mümkün değildir. —– şirket tarafından üretilen ve akıllı telefonlara indirilen uygulamaların benzerleri başka firmalar tarafından da üretilmiştir. Ancak her firmada olduğu gibi ——- firmada kendine özgü akışı ile farklı bir ürün olarak üretmiş ve satmıştır. Daha doğrusu benzerlerinden açık bir şekilde ayırt edilebilir niteliktedir. Bu ürünleri biz davacı şirket adına satıyordu.—— yaptığımız iş tamamen bilgiye dayalı bir iş olduğundan somut olarak bilgisayardan herhangi bir şey kopyalamasına gerek yoktur. Önemli olan yaratılan ürününün tasarımı ve akışıdır. Bu tasarım ve akışa şirket içinde hakim olan herkes dışında da herkes yapabilir. ‘ şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (DAVACI tanığı) ——Ben yaklaşık 7 yıldan buyana davacı şirkette insan kaynakları biriminde çalışırım ve halen çalışmaya devam ediyorum. Davalı —– ayına kadar davacı şirkette proje yöneticisi olarak çalışmıştı. Taraflar karşılıklı anlaşarak ve tazminat da ödenmek suretiyle —– işten ayrılmıştı. Ancak kısa bir süre sonra davalı —- davacı şirketle aynı alanda faaliyet gösteren —– olarak çalışmaya başladı. Davacı şirket bir teknoloji şirketi olup, akıllı telefonlara indirilen bir kısım uygulamalar geliştirip satan bir firmadır. Davalı —– ürünlerin geliştirildiği ve üretildiği birimde çalıştığı için bütün üretim süreçlerine ve pazarlama stratejilerine de baştan sona hakim olan bir kişiydi. Davalı —— ayrıldıktan sonra başladığı yeni işinde de davacı şirkette edindiği bilgi ve deneyimle davacı şirketin ürettiği ürünlerin neredeyse birebir aynısını üreterek satışını yapmışlardır. Bu süreci biz——- birimi olarak yakından takip ediyorduk. Zira iki firma pazarda rakip firmalardır. Yaptığımız uygulamalar çeşitlilik gösteren uygulamalar olup, davalı —–bulunduğu firma da —— uygulamaların çok benzerlerini ve hatta özellikleri aynı olanları üretip satıyordu. Bu firma —— birlikte büyüyüp gelişmiştir. Firmanın daha önce iş hacmi ve faaliyetleri hakkında yeterli bir bilgim yoktur. Ancak—– firmaya geçtikten sonra ——– firmadan başka nitelikli arkadaşları o şirkete götürmüştü. Bu kişiler örneğin—– hatırladığım kişilerdir. Bunlar dışında başka kişiler de olup, yaklaşık 10 kişi gitmişti. Bu nedenle ——- firma bu nitelikli elemanların firma değiştirmesi nedeniyle faaliyetleri konusunda güçlüğe de düşmüştü. Bu kişiler dışında teklif edildiği halde gitmeyen arkadaşlarımız da bulunuyordu. Örneğin——— kişilerdendir. Davacı şirketin arkadaşına öner isimli uygulamadan işçi aldığı oluyordu. Ayrıca çalışanlarımız şirkete yeni eleman kazandırdığında kendilerine prim de ödeniyordu. Danışmanlık şirketlerinden işci arayıp şirkete bazen aldığımız oluyordu. ——- şirketin olduğu gibi diğer şirketler de teknoloji alanında faaliyet göstermekle birlikte birebir aynı işi yapmayan şirketler de bulunuyordu. Bu nedenle çeşitli teknoloji şirketlerinden işçi transferimiz olabiliyordu dedi.’ şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (DAVALI tanığı) —–: ‘Ben —– geliştirme direktörü olarak halen çalışıyorum, davalı —— bir dönem ——– şirkette çalıştığı için tanırım davacı şirketi ise aynı sektörde faaliyet gösteren bir şirket olarak bilirim, hatırlığım kadarıyla davalı —— ürün geliştirme yöneticisi olarak işe başladı ve yaklaşık 1 sene sonra işten ayrıldı, davacı şirket ile ——— şirket aynı sektörde faaliyet göstermekle birlikte davacı şirket mobil uygulama —– şirket ise genellikle—— üzerinde faaliyet göstermektedir, bu şekilde bir farklılık mevcuttur, davalı sektörde deneyimli birisi olmakla birlikte davacı şirketten herhangi bir bilgi ve belge getirip ——— şirkette çalıştığı dönemde kullanmamıştır, o süreçte davalının önceden tanıştığı bazı arkadaşları da —— şirkette çalışmaya başlamışlardı, Davacı şirket tarafından geliştirildiği söylenilen uygulamaların muadilleri aynı sektörde daha önceden olan ürünlerdir, bu ürünlerin davacı tarafından geliştirildiği ve davalı tarafından da —— şirkette kullanıldığını sanmıyorum, görmedim, Ben davalının tanıştığı ve arkadaşı olduğu en az iki kişinin —— şirkette çalıştıklarını biliyorum ancak ne zaman ve nasıl geldiklerini hatırlamıyorum, ancak bu arkadaşların yazılım geliştirme ve tasarım konusunda çalıştıklarını biliyorum, ——- şirket ——– ayında kurulmuş olup 3 yıl içerisinde oyun ve 15 civarında da uygulama geliştirmiştir, Davalı —– şirkette işçi alınması konusunda yetkisi sınırlıydı zira kendisinin üzerinde insan kaynakları departmanı ve üst yönetici bulunuyordu, bu kişilerin bilgi ve onayıyla işçi alınıyordu, davalının önerdiği kişilerde bu yöntemle alınmıştır ‘şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (DAVALI tanığı) —–; ‘Ben —- ayından beri—— iş geliştirme direktörü olarak halen çalışıyorum, davalı —– bir dönem——- şirkette çalıştığı için tanırım davacı şirketi ise aynı sektörde faaliyet gösteren bir şirket olarak bilirim, hatırlığım kadarıyla davalı ——— ayında ürün geliştirme yöneticisi olarak işe başladı ve yaklaşık 1 sene sonra işten ayrıldı, davacı şirket ile —– şirket aynı sektörde faaliyet göstermekle birlikte davacı —– ——- şirket ise genellikle mobil oyun üzerinde faaliyet göstermektedir, bu şekilde bir farklılık mevcuttur, davalı sektörde deneyimli birisi olmakla birlikte davacı şirketten herhangi bir bilgi ve belge getirip —— şirkette çalıştığı dönemde kullanmamıştır, o süreçte davalının önceden tanıştığı bazı arkadaşları da ——- şirkette çalışmaya başlamışlardı, Davalı vekili tarafından soruldu: Davacı şirket tarafından geliştirildiği söylenilen uygulamaların muadilleri aynı sektörde daha önceden olan ürünlerdir, bu ürünlerin davacı tarafından geliştirildiği ve davalı tarafından da ——— şirkette kullanıldığını sanmıyorum, görmedim, Ben davalının tanıştığı ve arkadaşı olduğu en az iki kişinin ———- şirkette çalıştıklarını biliyorum ancak ne zaman ve nasıl geldiklerini hatırlamıyorum, ancak bu arkadaşların yazılım geliştirme ve tasarım konusunda çalıştıklarını biliyorum, ———- şirket—— ayında kurulmuş olup 3 yıl içerisinde oyun ve 15 civarında da uygulama geliştirmiştir, Davalı ——— şirkette işçi alınması konusunda yetkisi sınırlıydı zira kendisinin üzerinde insan kaynakları departmanı ve üst yönetici bulunuyordu, bu kişilerin bilgi ve onayıyla işçi alınıyordu, davalının önerdiği kişilerde bu yöntemle alınmıştır, ‘ şeklinde beyanda bulunmuştur.
İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLAR :
Dava , Rekabet Yasağı Sözleşmesi Nedeniyle Haksız Rekabetin Tespiti, Meni ve Cezai Şart Tazminatı (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu ilkelerden hareketle öncelikle;——– sayılı uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin ilamıyla “TBK’nin 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nin 4/1–c maddesi gereğince aynı kanunun 5. maddesi uyarınca asliye ticaret mahkemelerine ait olduğu yönünde karara bağlandığından somut olayda mahkememizin görevli olduğu kaydedilmelidir. Öte yandan dosyaya mübrez Arabuluculuk son tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi yollamasıyla dava değerine 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde daha önce arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığından taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmaya katılan davacı vekilinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanı üzerine üzerine tahkikata geçilerek gerekli işlemler ve araştırmalar tamamlanmış ve duruşmaya katılan her iki taraf vekilinin son sözleri alınıp zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Eldeki davada taraflar arasında düzenlenen——– tarihli GİZLİLİK, REKABET YASAĞI VE FİKRİ HAKLARIN DEVRİ SÖZLEŞMESİ başlıklı sözleşmenin 5.maddesinde rekabet yasağı ve sonuçlarının düzenlenmiş olması nedeniyle, somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’nin rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 vd. maddelerinin uygulanması gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nin 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır.————-
6098 sayılı TBK’nin 445/1 maddesinde; rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği, süresinin özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı düzenlenmiş olup aynı maddenin ikinci fıkrasında da hakime, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilme yetkisi tanınmıştır. Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur ——–
Cezai şartı düzenleyen TBK’nin 179/1 maddesi ise; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 182/1. maddesinde; “Taraflar, cezanın mikarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında yer alan; “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re’sen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir. Bir davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, sözleşmenin süresi, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul (adil) ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı esas alınarak belirlenmelidir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, denetime elverişli esaslara dayanması da zorunludur. Cezai şartın indirilmesini gerektiren hallerde, hakim her şeyden önce alacaklının menfaatini gözönünde tutmalı, menfaatlerin ne dereceye kadar ihlal edildiğini araştırmalı, davalının kusurunun ağırlığını ve tarafların içinde bulunduğu durum gözönünde tutmalıdır. Ceza, alacaklının uğradığı zarar ile ihlal edilen menfaatlerle makul bir surette mütenasip olmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılama ışığında somut olaya baktığımızda ; davacı şirket ile davalı arasında —– tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalandığı ve davacılının davacı şirkette satış sorumlusu olarak çalışmaya başladığı , yine taraflar arasında —– tarihinde gizlilik, rekabet yasağı ve fikri hakların devri sözleşmesi akdedildiği görülmüştür. Davalının iş akdinin kendi isteği ile işçilik hakları da ödenmek suretiyle ——tarihinde sona erdiği tarafların kabulündedir.
Bu ortak açıklamalar ışığında öncelikle cezai şart talebi değerlendirilecek daha sonra ayrı bir paragrafta ise Haksız Rekabetin Tespiti, Menine yönelik talep ele alınacaktır. Dava konusu uyuşmazlık hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ve tecrübe ile çözülmesi gerektiğinden talebe rağmen bilirkişiye başvurulmadığı da yeri gelmişken ifade edilmelidir.
Taraflar arasında düzenlenen——- tarihli rekabet sözleşmesinin 5/1.maddesine göre ‘İşçi işten ayrıldıktan sonra en az bir yıl geçmeden——- sınırları içerisinde aynı sektörde faaliyet gösteren bir firmada herhangi bir ad ve unvan altında çalışamaz, ortak ,danışman, personel, yönetici olamaz. 5/2 maddesinde ise ; ‘işçi yine aynı süre içerisinde ve aynı kapsamda aynı sektörde şahıs firması veya ticari şirket kuramaz, ortağı olamaz. Aksi halde son aldığı brüt maaşın 20 katı kadar cezai şart ödemek zorundadır. İşverenin ayrıca bir zararı olduğu takdirde (ceza şart miktarını aşıyor olsa bile) ayrıca tazmin ettirilir. ‘düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere madde metni birbirine bağlı ve tamamlayıcı ifadeler içerdiğinden sözleşmenin, TBK’nin 26 ve 182/1 maddesi gereğince sözleşme özgürlüğü kapsamında geçerli olduğu ve cezai şartı da içerdiğine kuşku yoktur. Bu tespit ve kabulden sonra olaya devam edersek ; davalının davacı şirketten ayrıldığı tarih olan —– tarihinden sonra resmi kayıtlar ve dosya kapsamına göre bir yıllık süre dolmadan yaklaşık bir ay sonra—– tarihinde düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesi ile —— davacı şirket ile aynı sektör ve alanda faaliyet gösteren ——isimli şirkette çalışmaya başladığı ve böylece sözleşmenin ihlal edildiği kabul edilmiştir. ——- Davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde davalının eğitimi ve parlak iş geçmişi ve tecrübesine yönelik açıklamalar başlı başına eldeki uyuşmazlığın aydınlanmasına katkı sağlayan bilgiler olup; mahkememiz açısından davacı şirketin sahibinin hakaret ve tehdit içerdiği öne sürülen mesajları da sözleşmenin ihlaline delalet etmekle birlikte; eylemin suç teşkil edip etmediği, ceza soruşturması veya kovuşturması gerekip gerekmediğine yönelik kısmının işbu uyuşmazlığı ilgilendiren bir yönü görülmemiştir. Daha açık ifadeyle eldeki uyuşmazlığın konusu sözleşme ve sözleşmenin ihlal edilip edilmediği ve sonuçlarıdır. O halde, davalı yukarıda açıklanan ve geçerli olduğu kabul edilen sözleşme ile rekabet yasağı ve cezai şart taahhütü altına girdiğinden ve bir yıllık süre dolmadan aynı iş kolunda ve sahasında rakip bir şirket için çalışmaya başladığından diğer şartların da varlığı halinde cezai şarttan sorumlu tutulması kaçınılmazdır. Zira somut olayda imzası ve içeriği doğrulanan iş ve rekabet sözleşmelerine göre rekabet etmeme ve gizlilik düzenlemeleri ile işbu sözleşmede yer alan cezai şart içeriği yukarıda açıklandığı üzere hukuken geçerlidir. Bu tespitten hareketle somut olayda, söz konusu şirketlerin faaliyet konuları, faaliyet alanları ve işin niteliği ile davalının dosyaya yansıyan iş yeri dosyası içeriği, mesleği, nüfus kayıtları, yazışma içerikleri, dava dışı şirketin cevabı ve davacının şirketlerdeki pozisyonuna göre davalının önceki iş ve sonraki işteki konumları ve amaçları birlikte değerlendirildiğinde; davalının davacının ticari sırlarına , operasyonel ilişki ve tekniklerine ve müşteri çevresine açıkça ——– olduğu, davacı şirkette edindiği bu bilgileri sonraki işinde ve iş yerlerinde davacı aleyhinde kullanmasının hayatın olağan akışına göre kaçınılmaz olduğu, şirketlerin serbest piyasa ekonomisi içinde sözleşme ve ekleri, ticaret sicil kayıtları ve tanık beyanlarına göre aynı alanda faaliyet göstermeleri nedeniyle açıkça ve tereddütsüz rakip olduklarının anlaşıldığı, sözleşmenin amacı ve çerçevesine göre iş sözleşmenin feshine müteakip sözleşmede belirlenen bir yıllık süre dolmadan rakip bir firmada vaki genel müdür seviyesinde eylemli işe girmenin davacı şirkete önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu değerlendirilmiştir. Mamafih, yukarıda açıklandığı üzere yasal düzenlemenin amacına göre işvreninin somut zararı aranmadığından burada buna ilişkin bir tespite mahal yoktur. Filhakika, sözleşmenin ihlal edildiği ve ihlalin davacıya zarar verme ihtimalinin varlığı tespit edildiğine göre sözleşme gereğince davalı aleyhinde cezai şart tazminatına hükmedilecektir. Öyleyse burada şimdi tartışılması gereken mesele; 6098 sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereği cezai şartın fahiş olup olmadığı ve tazminattan indirim yapılıp yapılmayacağı ve miktarıdır. Mahkememizce somut olayda dosyaya yansıyan tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere; günün ekonomik ve sosyal faaliyet ve koşulları, çalışma hürriyeti, davalının davacı şirketteki yaklaşık iki yılık çalışma süresi, davalının rakip firmada işe başlamasının davacının müşteri çevresi ile muhasebesine etkisi ve miktarı, somut olayın ve tarafların ticari ve kişisel özellikleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, sözleşmenin ihlalinden dolayı tarafların yarar ve zarar dengesi, davalının sözleşmenin ihlalindeki niyet, amaç ve kusur derecesi ile özellikle hak ve nesafet kuralları gözetildiğinde; taraflar arasındaki sözleşmede en son aldığı aylık brüt ücretin yirmi katı cezai şart düzenlemesi bulunduğu halde davacı şirketin davasını üç brüt ücret üzerinden ikame ettiği anlaşılmış ve işbu miktarın 6098 Sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince yapılan denetiminde işin niteliğine ve hakkaniyete uygun olacağı anlaşılmış ve ayrıca bir indirime gerek görülmeden aynen benimsenmiştir. Binaenaleyh, işbu düşünceler ve inançla davacının işin esasında haklı olduğu ve davasını TMK’nin 6 ve HMK’nin 190 maddeleri gereğince ispatlandığı sonuç ve kanaatiyle; taleple bağlılık ilkesi ve arabuluculuk son tutanağı tarihine göre faiz talebi de yerinde görülerek davacının, cezai şart alacağına ilişkin davasının kabulü ile; takdiren ——-tazminatın arabuluculuk son tutanak tarihi olan —– gününden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Öte yandan TTK’nin amaç ve ilke başlıklı 54. maddesinde ” Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” denilmiştir. Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ilgili ticari uygulamalar başlıklı TTK’nin 55/1 maddesi “aşağıda sayılan haller haksız rekabet hallerinin başlıcalarıdır: 1- e “…iş şartlarına uymamak, özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.” TTK’nin 56 /1 “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a-Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b-Haksız rekabetin men’ini ., d-kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini isteyebileceği düzenlenmiştir. Bu davalardan haksız rekabetin tespiti, men’i ,ref’i davaları bakımından, zarar tehlikesinin varlığının davacı tarafça ispatı yeterli görülmüş, ancak maddi ve manevi tazminat davaları bakımından davacının zararı ve miktarını TBK’nin 50 maddesi gereği ispatı gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir. Bu açıklamalar ışığında yukarıdan beri açıklanan hususlar ve dosya kapsamı muvehecesinde; davalı çalışanın cezai şarta matuf sözleşmeyi ihlal ettiği sabit görülmekle birlikte; tarafların sıfatları ve konumları da gözetildiğinde davacı tarafından, davalının, ayrıca ve açıkça doğrudan doğruya haksız rekabet eylemleri içinde olduğu ve bu fiillerin haksız rekat teşkil edip etmediği somut olarak ispat edilemediğinden haksız rekabetin tespiti ve menine yönelik talebi ise reddedilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden ise; haksız rekabetin tespiti ve meni talebin esasında cezai şart talebinin içinde bulunduğundan ve bu talep için ayrı ve özel bir gider yapılmadığı düşüncesiyle davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiği anlaşılmakla HMK’nin 326/1. maddesi gereğince tamamen aleyhine hüküm verilen davalı sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KISMEN KABUL; KISMEN REDDİNE,
a-Davacının, Haksız Rekabetin Tespiti ve Men’i talebinin Reddine,
b-Davacının, cezai şart alacağına ilişkin talebinin kabulü ile; takdiren 64.929,00 TL tazminatın arabuluculuk son tutanak tarihi olan 04.08.2020 gününden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan alınarak, davacıya verilmesine; 6098 Sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince indirim yapılmasına yer olmadığına,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.435,30 TL karar ve ilam harcından, başlangıçta alınan 1.108,83 TL peşin harçtan mahsubuyla bakiye 3.326,47 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 1.108,83 TL peşin harç, 8,50 TL vekalet harcı ve 153,10 TL posta masrafı olmak üzere 2.497,86-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —-bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir olunan 10.388,64 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; ———Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/12/2022