Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/747 E. 2023/766 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/747
KARAR NO : 2023/766

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ : 02/12/2021

KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Tarafları yukarıda belirtilen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:

GEREĞİ ÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından ibraz edilen 14/12/2021 tarihli dilekçe ile davayla ilgisi olmayan ifadeler yönünden maddi hataları düzeltilmiş olan ve gerekli-yeterli kısımları:
”…
KONUSU: Davalı/borçlunun —–.İcra Müdürlüğü’nün —– esas sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz tüm itirazlarının iptaline ve icra takibinin asıl alacak ve tüm feriler yönünden devamına, kötü niyetli davalı/borçlunun işbu asıl alacağın yüzde kırkı oranında icra inkâr tazminatı ödemesine karar verilmesi talebidir.

HARCA ESAS DAVA DEĞERİ: 1.524.037,25 TL

AÇIKLAMALAR :

1-Müvekkil şirket, takviye edici gıda üretim, satış ve pazarlaması işi ile uğraşan bir şirkettir
. Müvekkil şirketin bir kısım şirket çalışanları yönetim kurulu başkanına ulaştırılan bilgiler sonrasında, genel müdür, yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı sıfatlarına sahip olan —- ve birlikte hareket ettiği şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi —- tarafından bir süredir müvekkil şirket aleyhine ve fakat kendileri ve de bu işte birlikte hareket ettikleri diğer kişi ile şirketler lehine birtakım haksız ve hukuka aykırı işlemler yaptıkları öğrenilmiştir. Bunun üzerine kendisinin talimat ve talebi ile yeminli mali müşavir —– ve ekibi tarafından inceleme ve denetim amacıyla şirket merkezine gidilmiş, kendilerine sınırlı biçimde sunulan bilgi ve kayıtlar üzerinden kısmi incelemeler yapılmış, bu şekilde gerçekleşen sınırlı incelemeler neticesinde hazırlanan inceleme raporunda, şirkete ait bazı ürünlerin piyasa rayiç fiyatlarının çok altında rakamlarla ve büyük bir kısmının da—– yakın ilişki içinde bulundukları kişiler adına kurdurmuş bulundukları davalı şirkete, bir kısmının ise yakın akrabaları adına kurulan başka şirketlere satıldığı, davalı tarafından da bu ürünlerin yine aynı kişilerin yakın akrabası adına kurulu olan ve e-ticaret işi ile iştigal eden şirketlere aktarıldığı ve bu şirketlere ait internet siteleri üzerinden, müvekkil şirketin olağan satış rakamlarının daha altında fiyatlarla piyasaya satış yapılmasının sağlandığı, bu yolla müvekkil şirketin ciddi bir gelir kaybına dolayısıyla zarara uğramasına neden olunduğu, buna karşılık kendilerinin ve bu işte emir ve talimatları ile hareket eden kişi ve firmaların ciddi miktarlarda gelirler elde ettikleri tespit edilmiştir.
Öncelikle ifade etmek gerekirse, müvekkil şirketi ciddi biçimde zarara uğratan bu eylemlerin içinde bulunan tüm kişi ve şirketler için hukuki ve cezai olarak gerekli yasal yollara başvurulmuş olup, uğranılan zarara ve diğer kayıplara, davalı şirkete olması gereken fiyatlardan çok daha düşük fiyatlarla satış yapılması nedeniyle oluşan fark alacaklarımıza ilişkin tüm yasal haklarımız saklıdır.
2- Müvekkil ile davalı şirket arasında, şirketin eski yönetim kurulu üyelerince yukarıda izah edilen kapsamda gerçekleştirilmiş takviye edici gıda ürünleri alışverişi mevcuttur. Müvekkil şirket adına bu yöntemle davalıya muhtelif tarihlerde ürün satılmış, bu ürünler faturaları ile birlikte davalıya teslim edilmiştir. Bunun neticesinde müvekkilin kayıtlarda görünen ve fakat haksız satış işlemleri nedeniyle gerçek alacağı yansıtmayan cari hesap alacağı için tarafımızca davalıya —–.Noterliği’nin 21.09.2021 tarih ve —– yevmiye nolu ihtarnamesi gönderilmiş, bunun üzerine davalı tarafından 6.403.986,32 TL ödeme yapılmış, ancak 1.524.037,25 TL ise ödenmemiştir(Ek-1 İhtarname sureti). Bunun üzerine, tarafımızca davalı aleyhine ——. İcra Müdürlüğü’nün—— esas sayılı dosyası ile icra takibi yapılmıştır.
3- Davalı/borçlu şirket, icra dosyasına vekili vasıtasıyla sunduğu dilekçede, icra dairesinin yetkisine, takibe, takip konusu asıl alacak ve tüm ferilere dair itirazda bulunarak icra takibinin durmasına neden olmuştur. Davalı/borçlu tarafın yapmış olduğu tüm itirazlar haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olup, ödemeyi geciktirmeye yönelik olduğundan, tarafımızca öncelikle TTK.m.5/A hükmü uyarınca ticari arabuluculuk başvurusu yapılmış, ancak bu başvuru sonucu telekonferans ile gerçekleşen görüşmelerde uzlaşma sağlanamamış ve ekte sureti bulunan 01.12.2021 tarihli arabuluculuk son tutanağı elektronik imza yoluyla imzalanmıştır(Ek-2 Tutanağın e-imzalı sureti). Davalının tüm itirazları haksızdır.

A) Yetki İtirazı Bakımından;

1-Davalı vekilince icra dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde,
İcra İflas Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümleri gereğince icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığı belirtilmiş, ancak yetkili olduğu ileri sürülen icra dairesi belirtilmemiş ve dosyanın buraya gönderilmesi de talep olunmamıştır. Dolayısıyla davalı şirketin işbu yetki itirazı öncelikle bu açıdan usul ve yasaya aykırı, hukuken geçersiz bir itirazdır.
2- Sayın Mahkemece aksine kanaate varılması ve yetki itirazının usule uygun biçimde ortaya konulmuş olduğunun kabulü halinde ise, işbu itiraz esas bakımından da haksız ve mesnetsizdir.
TBK.89/1 gereğince para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenmesi gereklidir. Müvekkilin yerleşim yeri ise yukarıda belirttiğimiz —— adresidir. Taraflar arasında yetkiye dair bir sözleşme mevcut değildir.
3- Dolayısıyla davalı/borçlunun yetki itirazı haksız ve hukuki dayanaktan açıkça yoksundur. Tarafımızca yetkili icra dairesinde icra takibi yapılmıştır. Davalı/borçlu şirketin haksız yetki itirazı iptal edilmelidir.

B) Esasa İlişkin İtirazlar Bakımından;
1-Müvekkil şirket adına 29.06.2021 tarihinde davalıya muhtelif takviye edici gıdalar satılmış, bu ürünler ve faturaları davalıya teslim edilmiştir
(Ek-3 Cari hesap ekstresi, Ek-4 Fatura suretleri). Davalı şirket işbu faturalara konu ürünleri teslim almış, ancak takip tarihine kadar takibe konu borç bedeli için bir ödeme yapmamıştır.
Davalının … vergi numarası ile kayıtlı olduğu—— Vergi Dairesi’ne 2021 yılında sunmuş olduğu BA-BS formlarına ait kayıtlar celp olunduğunda da durum ortaya çıkacaktır.Borçlu tarafından ödeme yapıldığına ilişkin herhangi bir belge de dosyaya sunulmamıştır. Davalı/borçlu vekilinin borca itirazının yasal dayanağı tarafımızca anlaşılamamıştır.
2- Dava ve takip konusu faturaların içeriğinde yer alan ürünler davalıya fatura tarihlerinde teslim edilmiş, ancak davalı/borçlu tarafından yasal 8 günlük sürede herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi, işbu faturalar iade de edilmemiştir.
3- Yukarıda izah ettiğimiz usulsüz işlemlerin tespiti ve —– Cumhuriyet Başsavcılığı’nın —– soruşturma numaralı dosyasında davalı şirketin yetkilisi de dahil olmak üzere tüm ilgililer bakımından yasal sürece girilmesi sonrasında, davalı şirket tarafından aniden ve kötü niyetli olarak, bu faturalar için 16.09.2021 tarih ve—–nolu iade faturası tanzim edilerek müvekkile gönderilmiştir.
Müvekkil tarafından işbu iade faturası kabul edilmeyerek—-.Noterliği’nin 16.09.2021 tarih ve —-yevmiye numaralı ihtarnamesi ekinde davalıya iade edilmiştir(Ek-5 Davalının iade faturasının sureti, Ek-6 İhtarnamenin sureti).
4- Davalının ürünleri teslim almadıklarına ve böyle bir borçlarının olmadığına dair itirazları haksız ve mesnetsizdir. Zira yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre kendisine tebliğ olunan bir faturaya 8 günlük yasal sürede itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine borç olarak kaydetmiş bulunan tacir fatura içeriğini kabul etmiş ve bahse konu faturayı gönderen taraf ise alacağının varlığını ispatlamış olacak, sonradan tanzim edilen iade faturaları da hukuki durumu değiştirmeyecektir. Nitekim Yargıtay —-.Hukuk Dairesi’nin 02.03.2020 tarih ve —, Yargıtay —-.Hukuk Dairesi’nin 14.01.2020 tarih, —– ve 12.09.2017 tarih, —–, Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin 20.09.2018 tarih ve —-Yargıtay —-.Hukuk Dairesi’nin 11.01.2016 tarih ve —— sayılı kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2019 tarih,—– sayılı kararı bu yöndedir(Ek-7, 8 , 9, 10, 11, 12 Karar suretleri).
5- Dosyaya celp olunacak davalı şirkete ait ilgili vergi dairesi BA-BS form kayıtları ve davalının tanzim ettiği iade faturası ile müvekkil şirketin faturalarının davalı şirket ticari defterlerine kaydedilmiş olduğu sabittir. Davalı şirket işbu faturalara karşı yasal sürede hiçbir itiraz ileri sürmemiştir. Davalı defterleri üzerinde yapılacak bu inceleme ile Yargıtay ilamında bahsi geçen işbu ispatın sağlanması da söz konusu olacaktır.
6- Bu nedenlerle, davalı/borçlunun dava konusu asıl alacağa ilişkin itirazı haksız ve mesnetsizdir. Davalının işbu haksız itirazının iptaline ve davalı aleyhine takip konusu asıl alacağın yüzde kırkı oranında (Zira 02.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 Sayılı Kanunun 11.maddesi ile İİK.m.67’de yapılan değişiklik sonrasındaki madde metninde “%20’den aşağı olmamak üzere” şeklinde bir ifade mevcuttur) icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
7- Davalı borçlunun işleyecek faize yönelik itirazı da hukuki dayanaktan yoksundur. Zira takip tarihi itibariyle davalı temerrüde düşmüştür. Taraflar tacir olduklarından, tarafımızca talep edilen ticari avans faizinin ve faizin uygulandığı dönem itibariyle geçerli olan % 16,75 oranının da hukuka aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
…………
SONUÇ VE İSTEM : Anılan gerekçelerle ve fazlaya ilişkin hakkımız saklı kalmak kaydıyla;
1) Davalı/borçlunun—– İcra Müdürlüğü’nün—— esas sayılı dosyasına yapmış olduğu yetkiye, borca, faize ve diğer tüm ferilere yönelik haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazlarının iptal edilerek takibin asıl alacak ve tüm ferileri üzerinden devamına karar verilmesini,
2) Haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle davalı/borçlunun asıl alacağın %40’ı tutarında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini,
…”
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılan dava dilekçesi ile taraflar arasındaki ticari ilişki ve cari hesap ilişkisine bağlı olarak teslim edilen malların bedelinin ödenmemesi üzerine takibe geçildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, bunun üzerine arabulucuya başvurulduğu ancak anlaşma sağlanamadığı, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğu, yetki itirazının da usulüne uygun olmadığı ileri sürülerek —-. İcra Müdürlüğü’nün—– Esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibe itirazın iptaline, takibin devamına ve %40’dan aşağı olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davacı vekili duruşmada da dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı vekili tarafından ibraz edilen, duruşmada tekrar edilen ve gerekli-yeterli kısımları;
”…
AÇIKLAMALAR :
Davacı tarafça, ödenmeyen fatura bedeli ve cari hesap bakiyesi iddiasıyla —- İcra Dairesi—–. sayılı dosya ile müvekkil ateyhfne icra takibine girişilmiş, tarafımızca 12.10.2021 tarihinde itiraz edilmiş ve takip durdurulmuştur. Davda tarafından başvurulan arabuluculuk süredride taraflar arasında anlaşma sağlanamadığı İçin müvekkile karşı işbu İtirazın İptali davası yöneltilmiştir. Dava dilekçesi İncelendiğinde görüleceği üzere İşbu dava dilekçesi ve yöneltilen iddialar hukuki mesnetten uzak olup, soyut, İspatlanamaz savlara dayanmaktadır. Bu nedenle vaki davanın reddi gerekmektedir. Şöyle ki;

A- DAVANIN USULDEN REDDİNE DAİR CEVAPLARIMIZ

1-YETKİLİ MAHKEME YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ
Fatura alacaklarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. 6100 sayılı kanunun 6.maddesl eldeki somut olaya uygulandığında ve tarafımızca İcra takibine itiraz dilekçemizde yetkiye itiraz ettiğimizi açıkça belirttiğimizden dolayı, cari hesaba ve faturaya dayalı takibin borçlunun yerleşim yerindeki Jcra daireleri olan —– İcra Dairelerinde başlatılması gerekmektedir. Zira müvekkil borçlunun yerleşim yeri —– Dolayısıyla itirazın iptali davası da takibin yapıldığı yer Mahkemelerinde görüleceği için doğal olarak itirazın iptali davasının —–mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir.
………….
Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yaptldığr yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik İtirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (—– (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 27.11,2013 gün ve ——sayılı karan).
Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları llâmsız İcra takiplerinde kıyasen uygulanmaktadır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’ nın 6. maddesine göre llâmsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki İcra dairesi yetkili kılınmıştır. Müvekkil borçlunun yerleşim yerinin de—-olduğu gözetildiğinde işbu davada yetkili İcra dairesi/mahkeme her hal ve şartta —– Mahkemeleri/icra daireleridir. Dolayısıyla eldeki somut davada Mahkemece yetkisizlik karan verilip davanın —– Mahkemelerinde görülmesi gerektiği kanatindeyiz.
Davacı tarafça mezkur icra dosyasına sunduğumuz itiraz dilekçesinde yetkiye de itiraz ettiğimizi belirtmemize binaen dava dilekçesinde, yetkili fcra dairesi gösterilmediği için yetkiye itirazın hukuken geçersiz olduğunu belirtse de dayanağı ve nedeni belli olmayan bu iddianın kabulü tarafımızca mümkün değildir. Çünkü İcra takibinde yetkiye itirazı düzenleyen İİK. 50.maddesinde “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk üsufü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yoiu ife tatbik oiunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla biriikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur. îki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf ç/karsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25. maddesi hükmü tatbik olunur.” hükmü amirdir. Söz konusu kanun maddesinden de anlaşılacağa üzere yetkiye İtiraz edilirken hangi İcra dairesinin yetkili olduğunun belirtilmesi zorunluluğu bulunmadığı kanun metninden açıkça anlaşılmaktadır. Öncelikle sayın Mahkemenizce ilgili icra takibi yetki yönü ile incelendikten sonra yetkisizlik kararı verilmesi elzemdir.

D- DAVANIN ESASTAN REDDİNE DAİR CEVAPLARIMIZ
Müvekkil 2012 yılında —– firması olarak faaliyetine başlamış ve 2017 yılında sermaye şirketi haline gelerek —— olarak ticari faaliyetine devam etmiştir, 2018 yılında ise şirket tasfiye edilmiş ve—– kurulmuştur. Müvekkil, 300’den fazla üretici ve ithalatçı firmadan İlaç, gıda takviyesi, tıbbi malzeme, kişisel sağlık ve bakım ürünleri vs. ürünlerini satın alarak 3.000 den fazla eczaneye bu ürünlerin teminini sağlamakta, onlarca internet satıcısı firma ile ticaret yapmaktadır.

1- TARAFLARIN ÇALIŞMA SİSTEMİNE DAİR AÇIKLAMALARIMIZ
Davacı ilaç ve takviye gıda üreticisi konumunda, müvekkil ise ecza ve Itriyat deposu konumundadır Davacı, ürettiği ürünleri anlaştığı bir lojistik firmasının stoğunda bekletir, ihtiyaç vaki olduğunda lojistik firması müvekkile sevk eder, müvekkil de davaadan satın afdığı ürünleri perakende olarak eczane ve internet satıcılarına satmaktadır. Yani aslında müvekkil bir nevi üretici İle eczaneler ve internet satıcıları arasında depo faaliyeti yürüterek aracılık etmektedir.
İlaç ve gıda takviyesi gibi ürünler imal eden üretici firmaların bünyesindeki mümessiller, eczanelerden aldıkları siparişleri çalıştkları ecza depolarına bildirir, ecza depolan da sipariş edjlen ürünleri, talep eden eczaneye satmaktadır. Ekte sunduğumuz 12.07.2021 tarihli sipariş mailinden de anlaşılacağı üzere davacı şirketin istihdam ettiği mümessil—– isimli ürününden üç adet sipariş almış, mümessil hem davacı şirkete hem de müvekkile bu siparişi mail ile bildirmiş, müvekkilce eczaneye ilgili ürünlerin satışı gerçekleştirilmiştir (£k-l-a).
Yine başka bir üretici olan—–bünyesinde çatışan mümessil, —- talep ettiği —–170 adet siparişi müvekkil ecza deposuna mail yoluyla bildirmiş, müvekkilce eczaneye siparişin satışı gerçekleştirilm(¿ir (Ek-l-b). Yine —- (Ek-l-c), —(Ek-l-ç),— (Ek-l-d), —- (Ek-l-e), —– (Ek-1-f) gibi pek çok üretici firmadan müvekkile gönderiler sipariş mailleri görüntüleri ekte sunulmuştur.
Bu izahlardaki amacımız, bir ecza ve Itriyat deposunun kuruluş amacı ve üreticiler ile alıcılar (eczaneler, internet satıcıları) arasındaki köprÖ vazifesini detaylı bir biçimde izah etmektedir. Dilekçemizin ilerikl safhalarında izah edilecek cevaplarımız bu çalışma yönteminin anlatılması îte daha rahat anlaşılabilecektir.
2-ÜRETİCİLERİN DOĞRUDAN ALICILARA SATİŞ YAPMAK YERİNE MÜVEKKİL ÜZERİNDEN SATİŞ YAPIYOR OLMASINDAKİ AMAÇ

Yukarıda da açıkladığımız üzere davacı üretici konumunda olup yüz binlerce ürün İmal etmektedir,
Türkiye de bulunan yaklaşık 26.000 eczane ve 4.000 kadar Internet satıcısı olduğu düşünüldüğünde davacının hem ürünleri üretip hem de 30.000 farklı satıcıya ürünlerini ulaştırması ve tahsilatları İle nakliyesini takip etmesi, finansal yönden süreçleri yürütmesi, bu Pazar ağını oluşturması neredeyse imkânsızdır. Müvekkilin sağladığı depo hizmeti ile ulusal ve uluslararası çapta hizmet veren ve milyarlarca liralık sermayelere sahip biiyük çaplı ilaç ve sağlık desteği üreticileri, imal ettikleri ürünlerini yurt geneline kolayca ulaştırabilmektedirler.
Davacı üretici, yukarıda sayısını zikrettiğimiz eczane ve internet sabcısj île muhatap olmadan hızlı ve toptan bir şekilde ürürlerini satmaktadır. Hasıl olan bu ihtryaç ecza deposu sektörünü doğurmuş olup aksi düşünüldüğünde ülkemizde bulunan ecza depoculuğunun vardığından söz edilemezdi. Bu sebeple davacı mecburen müvekkil gibi farklı ecza desoían ile anlaşmakta, aynı şekilde müvekkil de davacı haricinde farklı üreticiler ile de çalışmaktadır. Ülke çapında, tüm ilaç üreticileri —-.) izah ettiğimiz sistemde farklı farklı ecza depolan ile (—–Kooperatifi vs.) çalışmaktadırlar.

3-TARAFLAR ARASINDAKİ “DOĞRUDAN SATIŞ, DOLAYLI FATURA” İLİŞKİSİNE DAİR AÇIKLAMALARIMIZ

Davacı kimi zaman eczane ve internet satıcısının toplu miktardaki siparişlerinde, sipariş edilen ürünleri müvekkile fatura etmiş ama ürünleri direkt olarak alıcıya (eczane ve internet satıcısı) göndermiş, kimi zaman da ürünler müvekkilin deposuna nakledilmiş, müteakiben müvekkilce akıya nakledilmiştir. Yani aslında bazen ürünler müvekkilin bünyesine girmeden alıcıya teslim edilmiş ama ilk olarak ürünler davacı müvekkile fatura edilmiş, ardından müvekkil de alıcıya fatura etmiştir.
………….
Davaa, müvekkile fatura düzenledikten sonra müvekkil de alıcılara fatura düzenlemiş, müvekkilin düzenlediği faturanın irsaliye numarası davacı şirket ile paylaşılrcuş, davacı da ürünleri, müvekkilden aldığı irsaliye numarası ile kargoya vermiştir. Yukarıdaki anlatımlarımızı destekler nitelikteki davacı şirketin yetkilisi—–) tarafından müvekkil şirketin yetkilisine (—–gönderilen mail görüntüleri ekte, mail metinleri aşağıdaki gibidir,
27.04.2021 tarihli mail görüntüsünde davacı şirket yetkilisi, müvekkil şirket yetkilisine hitaben “—–.., isimli üründen 2570 adet —– 176,00-TL’den fatura edip görüntüsünü paylaşırsan sevinirim. Senden gelecek fatura ile ürünleri —-sevk edeceğiz.” Şeklindeki ifade ettiği aslında yukarıda açıkladığımız çalışma sistemine ömek teşkil etmektedir. Bu yöntemde ürünler, müvekkil deposuna hiç girmemekte, üretici firma tarafından, nakliye masraflarından da kaçınmak amacıyla, doğrudan alıcıya irsaliye edilmektedir. Bu ilişkiye dair mail görüntüsü (Ek-2-a), davacı faturası (Ek-2-b), müvekkilce alıaya düzenlenen fatura (Ek-2-c) ekte sunulmuştur.
Ekte sunduğumuz 31.05.2021 tarihli başka bir mail görüntüsünde yine davacı şirket yetkilisi, müvekkil şirket yetkilisine hitaben “Bu ürünler telefonda bahsettiöim çibi bizim öeoommda duracak. —- eczanelerine haziran av/ sonuna doöru satttö/nda sana fatura kesmen idn haber edeceğiz.”Şeklindeki beyanı ile tarafların çalışma sistemine dair açklamalarımızı destekler niteliktedir. Bu mailin devamı olarak 28.06.2021 tarihli mail görüntüsünden de anlaşılacağa üzere; davaa şirket yetkilisi, müvekkil şirket yetkilisine “Birazdan sana 1000 adet … fatura edilecek. Sende geçen ay kestiğimiz faturadaki 3000 adet ve 1000 adeti 4000 adet olarak 190 TL’den—- keseceksin. Fatura oörüntüsünü gftnderirsen bizde ürünleri pazartesi günü serin faturanla —- –beyanı ile aslında yukarıda bahsettiğimiz çalışma düzenini özetlemektedir. Bu ilişkiye dair mail görüntüleri (Ek-3-a), davacı faturaları (Ek-3-b), müvekkilce alıcılara (—– düzenlenen fatura (Ek-3-c) de dilekçemiz ekinde sunulmuştur.
4-SOMUT UYUŞMAZLIĞIN OLAY ÖRGÜSÜNE DAİR AÇIKLAMALARIMIZ,
29.06.2021 tarihlî mailde davacının yetkilisi tarafından “ürünler bizim stokianmtzda, 30-45gün sonra sen—-întemet satıcısı) ve—– (eczane-intemet satıcısı) fatura ettiğinde biz ürünleri buradan göndereceğiz” seklinde bir mail gönderilmiştir. (Ek-4) Çünkü davacı yetkilisi açıkça ürünler bizim stoklarımızda, (müvekkil şirket yetkilisine hitaben) sen fatura ettiğinde biz sevk edeceğiz diyerek aslında ürünün müvekkile hiç gelmeden doğrudan alıcıya gideceğini belirtmiştir. Lakin süreç böyle yürümemiş, ürünler hiçbir şekilde alıcılara sevk edilmemiştir.
Davacı ile müvekkil şirket arasında ticari ilişki başlamadan evvel yapılan mutabakat sonucu taraflar ödemenin, fatura kesim tarihinden itibaren 150 gün içinde gerçekleşmesi hususunda anlaşmışlardır. 29.06.2021 tarihinde davacının elektronik ortamdan gönderdiği —– ve —- numaralı takip konusu faturalan (Ek-5) müvekkil yukandaki ilişkiler kapsamında sadece davaa ile üçüncü kişi alıcı arasında aracılık ettiği işlerden bir tanesi olduğunu düşündüğü ve taraflar arasında güven ilişkisi de tesis edildiği için doğal olarak itiraz etmemiş ve ticari defterlerine işlemiştir.
Tabiatıyla, ilgili fatura lan n bu çalışma sisteminde müvekkilin ticari defterlerine işlenmesi gayet tabiidir. Müvekkil, fatura gönderim tarihinin üzerinden 79 gün geçmesine rağmen halen ürünleri kendisine yahut müşterisine göndermeyen davaaya 16.09.2021 tarihinde İade faturası düzenleyip [(etmiştir (Ek-6).
Davacı taraf, müvekkilce düzenlenen iade faturayı kabul etmediğini, iade fatura düzenlenmesine rağmen ürünlerin teslim edilmediğini bildirir 16.09.2021 tarihli —. Noterliği—- yevmiye numaralı ihtarnameyi müvekkile keşide etmiştir.(Ek-7) Buna binaen müvekkil, davacf tarafından teslim edilmeyen malların iadesinin mümkün olmadığını bildirir 23.09.2021 tarihli —– Noterliği —–yevmiye numaralı ihtarnameyi davacrya hitaben keşide etmiştir.(Ek-8)
Müvekkil, teslim edilmeyen ürünlerin iadesini talep eden davacının neyi amaçladığını an temaya çalışırken 21.09.2021 tarihli —-. Noterliği —- yevmiye numaralı ihtarname tebliğ edilmiştir.(Ek-9) Davacı tarafından keşide edilen ihtarnamede müvekkilin 7.971.471,97-TL bakiye cari hesap borcu olduğundan bahsetmiştir. Müvekkil, tarafına keşide edilen ihtarnameyi tebliğ almasına müteakip, teslim aldtğı (yahut müşterisine teslim edilen) ürünlerin bedeli olan 6.403.986,32-Tİ borcunu 01.10.2021 tarihinde ödemiş, ancak davaya konu bedel olan 1.524.036,92-TL’yI ödememiştir, ödeme dekontu ektedir.(Ek-10) DAVAYA KONU FATURA BEDELLERİNİN ÖDENMEME SEBEBİ, İHTARNAME SÜRECİNDE DE BEYAN EDİLDİĞİ ÜZERE VAKİ FATURAYA KARŞILIK GELEN ÜRÜNLER HİÇBİR ŞEKİLDE MÜVEKKİLE TESLİM EDİLMEMESİDİR. Bu konu ile ilgili aynı tarihte (01.10.2021) tarafımızca —-Noterliği —– yevmiye numaralı İhtarname keşide edilmiş ve müvekkilin, teslim edilmeyen ürünlerin bedelinden sorumluluğunun bulunmadığı tekrar davaa tarafa bildirilmiştir.(Ek-11)
Müvekkilimiz davacı tarafın alacağından kaçmaıruş, kendisine tebliğ olan ihtarnameye müteakip verilen ödeme müddetinde, kendisine (yahut müşterisine) teslim edilmiş ürünlerin bedellerini derhal ödemiştir. Olağan ticari akış içerisindeki bu yüklü miktan bu kısa müdet içerisinde ödeyen müvekkilimiz, pekala, haksız bir biçimde talep edilen ve davaya konu olan haksız alacağı da ödeme kabiliyetine sahiptir Ancak izah etliğimiz üzere bu ürünler ne müvekkile ne de alıcıya hiçbir şekilde davaa-üretlci tarafından teslim edilmemiştir. Nitekim Ek-4’de sunulan mail kayıtlanndan da anlaşılacağı üzere, bu ürünler üretici stoklarından bekletilmiştir. Sonradan şevki sağlanacak dan ürünler teslime konu edilmemiştir. İzah edilen bu durum müvekkilin iylniyeti ve kurumsal / sıhhatli ticari akışını adeta ispatlar niteliktedir. Müvekkilimiz hukuk düzleminde hareket etmiş basiretli bir tüccar olup, davacının haksız iddiaları kabul edilebilir değildir.
Akabinde davacı taraf ödenmeyen haksız fatura bedeli ve cari hesap bakiyesinden alacağının bulunduğu iddiasıyla —- İcra Dairesi—– sayılı dosya ile müvekkil aleyhine Örnek 7 icra takibine girişmiştir. İlgili icra dosyasının ödeme emri 11.10.2021 tarihinde müvekkile tebliğ edilmiş ve yasal süresi içinde 12.10.2021 tarihinde ödeme emrine, yetkiye, borca itiraz etmemiz neticesinde 12.10.2021 tarihinde icra müdürlüğünce ilgili takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından arabuluculuğa başvurulmuş, taraflar arasındaki ilk görüşme 01.12.2021 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Sürecin sonunda taraflar anlaşamadığı için 01.12.2021 tarihinde arabuluculuk son tutanağı düzenlenmiş, 02.12.2021 tarihinde davacı tarafça Mahkemenizde İşbu dava müvekkil aleyhine ikame edilmiştir.
5-SOMUT UYUŞMAZLIĞA KONU FATURA HER NE KADAR DAVACI TARAFÇA MÜVEKKİL ADINA DÜZENLENMİŞ OLSA DA FATURADA BELİRTİLEN ÜRÜNLER MÜVEKKİLE TESLİM EDİLMEMİŞTİR.
Davacı tarafça dava dilekçesinde belirtildiği üzere icra takibine dayanak yapılan faturalardaki malların müvekkile teslim edildiği iddiası soyut bir İddiadan öteye gegnemektedir. Çünkü davaa faturada belirtilen mallan teslim etmemiştir« Hakeza tarafların bazen başvurduğu “doğrudan satış, dolaylı fatura” ilişkisinde ürünler direkt olarak eczane veya internet satıcısına da gönderilir iken, davaya konu vakıada böyle bir irsaliye yahut teslime de rastlanmamaktadır. Davacının İddia ettiği gibi mallar teslim edilmiş ise teslim tesellüm tutanağını, sevk irsaliyesi veya ürünlerin müvekkile teslim edildiğine dair yazılı bir belgeyi işbu dava dosyasına sunması gerekmektedir. Bu hususta davacının mahkemenize ibraz edebileceği herhangi bir teslim tesellüm tutanağı bulunmamaktadır. Ayrıca belirtmek gereldr ki fatura tek başına alacak hakkının ispatına yeterli değildir. Teslimin yazılı delille İspat edilebileceği, faturanın sadece davacı satıcının defterinde kayıtlı olması malın teslimine karine teşkil etmediği, dosya İçerisindeki faturalarda teslim alanın imzasının da bulunmadığı, ispat yükünün davacıda olduğu ve teslim hususunda delil bulunmadığı dikkate alındığında davacının “teslim” iddiası soyutluktan öteye geçememektedir. Nitekim bu husus Yargıtay tarafından da teslim iddiasının alacakI» tarafından kanıtlanması gerektiği görüşü benimsenmiş ve benzer uyuşmazlığın irdelendiği davalar hakkında verdiği kararlar emsal niteliğindedir.
………….
Önemle belirtmek gerekir ki ilgili faturalara itiraz edilmemi; olması o faturalardan dolayı taraflan borç altına sokmayacaktır. TTK. m. 21/2’de; “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu iceriöi kabul etm/s savılır.”hükmü yer almaktadır. Buradaki kabul edilmiş sayılan İçerik; satılan malın veya yapılan işin adedi, türü, tutar gibi faturaya yazılması olağan hususlardır. Yani, bu hükme göre de İtiraza uğramayan fatura; malın teslim edildiğini, işin görüldüğünü vs. borcun ifa edildiğini göstermez. Uyuşmazlık halinde, malın teslim edildiğini, işin yapıldığını vs. borcun ifa edildiğini faturayı düzenleyip gönderenin (satıcı, işi yapan…), usulüne uygun olarak ispat etmesi gerekmektedir.—- Yargıtay’ın yerleşik içtihadı da süresi İçinde itiraz edilmeyen faturanın, konusu olan malın teslim edilmiş, 15 veya hizmetin yapılmış olduğunun kabulü anlamına gelmeyeceği yönündedir.
………….
6-SOMUT UYUŞMAZLIKTAN ÖNCE MÜVEKKİLİN SATİN ALDIĞI DİĞER ÜRÜNLERİN TESLİM EDİLDİĞİNE DAİR AÇIKLAMALARIMIZ
Müvekkil, davacıdan bJrçok kez ürün satın almış, daha önceki alışverişlerde herhangi bir problem ile karşılaşmamıştır. Dava dilekçesinden anladığımız kadarıyla ekonomik olarak zor süreçten geçen davacı, tüm ticarf ve ahlaki temelleri, esnaflık etiğini bir kenara bırakmış, Ihüyacı olan parayı müvekkil üzerinden ve dahi ürünü teslim etmeden elde etmeye çalışmaktadır. Önceki süreçlerde davacıdan gelen ürünlerin teslimine dair belge İbraz edlleblllnmesi mümkün iken dava konusu faturalarda belirtilen ürünlerin teslimine dair neden belge bulunmuyor sorusunun cevabı oldukça manidardır. Çünkü ilgili mallar müvekkile teslim edilmemiştir.
Halbuki daha önceki tarihlerde kurulan ticari ilişki, alım satımlarda bu konu gayet net ve şüphe götürmez delillerle ortaya kona bilmektedir. Buna ilişkin davan tn aydın [atılması amaa ile aşağıdaki iki emsal nitelikte alım satıma dair izahian Sayın Başkan lığınıza sunmakta fayda görüyoruz.
Ekte sunduğumuz (Ek-14-a) 12.08.2021 tarihli mailde müvekkil davacı yetkilisine işbu davayla bağlantısı olmayan ürünlerin siparişini vermiş, aynı gün davacı ürünlere ait—— irsaliye numaralı faturayı düzenlemiş ve siparişe konu ürünler 13.08.2021 tarihinde müvekkile teslim edilmiştir. Müvekkilin vaki davaya hazırlık sürecinde ulaşabildiği ve davacının devamlı olarak çalıştığı—– firması vasıtası ile müvekkile testim edilen ve yukarıda numarası verilen faturaya konu ürünlerin teslimini gösterir kargo gönderi raporu ekte sunulmuştur. (Ek-14-b)
Benzer şekilde müvekkilce 07.06.2021 tarihli mailde (Ek-15-a) davalın yetkilisine sipariş listesi gönderilmiş, bu siparişe ilişkin davacı tarafça müvekkile 07.06.2021 tarihli —– numaralı fatura düzenlenmiş (Ek-15-b), aynı gün ürünler kargoya verilmiş ve kargo sonuç raporundan da anlaşılacağı üzere ürünler 08.06.2021 tarihinde müvekkile teslim edilmiştir. (Ek-15-c)
7-ÎCRA İNKAR VE KÖTÜ NİYET TAZMİNATLARINA İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ,
İcra İflas Kanunu’nun 66. Maddesinde düzenlenen İcra İnkar Tazminatı kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun takibe haksız olarak itiraz etmesi sonucunda borçlunun mahkum edileceği tazminat olarak ifade edilebilmektedir. İlgili kanun hükmüne göre, itirazın iptali davasında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin koşulları şu şekilde sayılabilir: Geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunması, borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş olması, süresi içerisinde itirazın iptali davası açılması, alacaklının icra inkar tazminatına ilişkin talebinin olması ve itirazın haksız olmasıdır. Somut olayda ise ilgili icra takibine yapıları itiraz haklı olup, davaa tarafından teslim edilmeyen ürünlerin bedelinin talep edildiği icra takibi haksızdır. Ayrıca müvekkil işbu itirazını kotüniyetii olarak alacağı sürüncemede bırakmak niyetiyle yapmamıştır. Aksi düşünülecek oba müvekkil, daha icra takibi başlamadan 6.403.986,32-TL olan borcunu ödemez, tüm meblağın sürüncemede kalmasını sağlardı. Müvekkilin icra takibimden önce kendisine yahut müşterisine teslim edilen ürünlere karşılık gelen 6.403.986,32-TL borcunu ödemesi dahi müvekkilin hamlığını ispata yeterlidir. Açıkladığımız sebeplerden dolayı müvekkil aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi talebi usul ve yasalara aykırı olup sayın Mahkemenizce işbu talebin reddi gerekmektedir.
Kötüniyet tazminatı, itirazın iptali davasına konu edilmiş bir alacağın mevcut olmadığının tespit edilmesi ve alacaklının da kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olmasının anlaşılması halinde borçlu lehine hükmedilebilecek bir tazminattır. Davacı alacaklı tarafça müvekkile gönderilen ihtarname de bakiye bedel bildirilmiş, bildirilen bakiyede teslim edilmeyen ürünlerin bedeli de talep edildiği için müvekkil sadece teslim edilen ürünlerin bedelini ödemiştir. Tüm bu açıklamalar karşı tarafa ihtarname yoluyla bildirilmiş olmasına rağmen davacı yine de kotüniyetii olarak teslim edilmeyen ürünlerin bedelini talep etmiştir. Kanaatimizce bu açıklamalar dahi alacaklının kotüniyetii olduğunun ispatıdır. Ayrıca alacaklının kotüniyetii olduğunun ispatı salt olarak borçluya yüklenmemiş, dosya içeriğinden anlaşıldığı takdirde de kötüniyet tazminatına hükmedilmektedir. Nitekim bu hususta Yargıtay —– Hukuk Dairesi —–. 26/06/2019 tarihli kararında “Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kotüniyetii bulunduğu borçtu tarafından açkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmakstzm dosya kapsamından açkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.” şeklindeki karan ile savunmalarımıza desteklemektedir. Malların teslim edilmemiş olduğu konusu defaatie davacıya bildirilmesine rağmen davaya konu İcra takibinin başlatılmış olması davacının apaçık kötüniyetinl İspatlar niteliktedir. Nitekim davaa tarafın hiçbir şekilde gündeminde olmamasına rağmen, ürünlerin teslim edilmediğine dair iade faturası müvekkilce düzenlenmiştir Dolayısıyla davacının alacağını talep etmek gibi bir gayesi dahi çok uzun bir dönem içerisinde bulunmamıştır. Bu halde davacının lylniyetli olduğunu düşünmek İmkansızdır.
8-GENEL İZAHAT
Neticeten tüm anlatomlarımızı özetleyecek olursak davacı İlaç, gıda takviye gibi ürünler imal etmekte, müvekkil ise ecza deposu olarak hizmet vermektedir. Davacı ürettiği ürünleri—– unvanlı dava dışı şirket aracılığıyla müşterilerine ulaştırmaktadır. Davaa gerektiğinde ecza depolarına dava d eşi şirkette bulunan ürünlerini sevk etmektedir. Davacı taraf, ürünlerini perakende olarak satan eczane ve Internet satıası vb. yerlere müvekkil şirket gibi ecza depolan vasıtasıyla iletmektedir. Çünkü davacı hem imalat hem satış, tahsilat kontrolü, tedarik zinciri gibi hususlan tek başına idare etmesi oldukça zordur. Müvekkil ve davaa ticari faaliyet öncesinde fatura düzenleme tarihinden sonraki dönemlerde gerçekleştirilmesi hususunda mutabıklardır. Taraflar arasında defaatie yapılan alışverişte hiçbir sorun yaşanmamıştır. Davaa tarafından müvekkil adına düzenlenen faturadaki ürünlerin müvekkile teslim edilmemesi üzerine, müvekkil 16.09.2021 tarihinde iade fatura düzenlemiştir. Buna müteakip aynı gün davacı, davalı müvekkile iade faturayı kabul etmediğini, iade faturada belirtilen ürünlerin iade edilmediğini bildirir ihtarname keşide etmiştir. Müvekkil de 23.09.2021 tarihinde keşide ettiği ihtarnamede “ürünler teslim edilmediği için iadesinin de mümkün olmadığını, fatura bedellerine dair sorumluluğunun bulunmadığını” ifade etmiştir. 21.09.2021 tarihinde davacı taraf kendisinin düzenlediği cari hesap ekstresinde görünen borcu ödemesi için müvekkile İhtarname keşide etmiştir. İlgili ihtarname müvekkile 01.10.2021 tarihinde tebliğ edilir edilmez müvekkil teslim edilen ürünlere ilişkin miktan davaaya ödemiş ve aynı gün keşide ettiği ihtarnamede kalan kısım için mesuliyetinin olmadığını belirtmiştir. Akabinde davaa taraf müvekkil aleyhine icra takibine girişmiş, tarafımızca takibe İtiraz edilmiş ve takip durdurulmuştur. Taraflar arasında yürütülen arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamamış ve işbu dava ikame edilmiştir. Somut uyuşmazlığın en kritik noktası kanaatimizce davacının ürünleri teslim etmemesidir. Çünkü davaa bu hususa ilişkin ne belge sunmuş ne de kanıtlayabilmiş değildir. Keza müvekkil de zaten iade faturasını ürünler teslim edilmediği için düzenlemiştir. Tüm bu açıklamalarımız ışığında işbu itirazın iptali davasının sayın Mahkemenizden reddini talep etme zarureti hasıl olmuştur.
………….
NETİCE-1 TALEP i Yukanda izah edilen ve mahkemenizin resen nazara alacağı tüm hususlar doğrultusunda, fazlaya ilişkin haklarımız, karşt dava ve sair tüm haklarımız saklı kalmak kaydı ile;
– Davacı yanın davasının YETKİ itirazlarımız gereğince USULDEN REDDİNE,
– Mahkemeniz aksi kanaatte olması halinde müvekkile yöneltilen İşbu haksız davanın ESASTAN REDDİNE,
– Alacak miktannın %20’sinden az olmamak kaydıyla davaa aleyhine Kötüniyet Tazminatına HÜKME DİLMESİNE,
…”
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmış olan cevap dilekçesinde belirtilen şekilde yetki itirazında da bulunularak davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesi istenmiştir.
İbraz edilen Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağına göre—– Arabuluculuk Bürosu, Büro dosya numarası —- ve arabuluculuk numarası —-numaralı, 17/11/2021 tarihinde yapılan başvurunun taraflarla ilgili olduğu, tarafların davete uydukları ancak anlaşma sağlanamadığına dair 01/12/2021 tarihli son tutanak düzenlendiği belirlenmiştir.
UYAP içeriği celp edilip incelenen söz konusu —–. İcra Müdürlüğü’nün —-Esas sayılı icra dosyasına göre taraflarla ilgili olduğu, 1.524.037,25 TL asıl alacak üzerinden 07/10/2021 tarihinde takip başlatıldığı, süresinde yapılan itirazla takibin durduğu, itiraz dilekçesi içeriğinde yetkiye de itiraz edildiğine ilişkin ifadeye yer verildiği ancak yetki itirazına açıklık getirilmediği ve yetkili icra dairesinin bildirilmediği anlaşılmıştır.
Ön inceleme duruşmasında icra dairesinin yetkisine itiraz yönünden yapılan irdelemede; itiraz dilekçesinde yetkili icra dairesi bildirilmemiş olduğundan usulüne uygun olmayan ve ihtimale göre de TBK Madde 89 düzenlemesi ile davanın niteliği ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde icra dairesinin yetkisine itiraz yerinde görülmediğinden yetki itirazının kaldırılmasına ve borca itirazın esası yönünden ön inceleme duruşmasına devam edilmesine karar verilmek suretiyle borca itirazın esası yönünden ön incelemeye devamla TBK Madde 89 düzenlemesi, davanın niteliği ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde Mahkememizin yetkisine itiraz da yerinde görülmediğinden yetki itirazının reddine karar verildikten sonra ihtilaf noktaları belirlenerek ön inceleme duruşması tamamlanarak tahkikat aşamasına geçilmiş olup, deliller toplandıktan sonra öncelikle davalı defterlerinin bulunduğu yer mahkemesi aracılığıyla talimatla bilirkişi incelemesi yaptırılıp, rapor temin edilmiş olup, bu rapora karşı taraf vekillerinin yazılı beyanlarını sunmalarından sonra bu kez davacı defterleri yönünden inceleme yapılarak nihai raporun düzenlenmesi için bilirkişi incelemesi yoluna gidilerek nihai rapor temin edilmiş olup, temin edilen söz konusu 24/05/2023 tarihli nihai raporda talimatla alınan rapor da gözetilip değerlendirilerek takibe ve davaya konu —-ve —–numaralı E-irsaliyelere alıcı-davalı tarafından sistem üzerinden onay verildiği, irsaleyelerin içeriğinin kabul edilmiş olduğu ve davacı tarafın takip tarihi itibari ile davalıdan 1.524.037,86 TL alacaklı olduğu açıklanmıştır.
Söz konusu nihai rapora karşı davacı vekili tarafından herhangi bir yazılı beyanda bulunulmamış olup, duruşmada önceki beyanlar tekrar edilmiştir.Davalı vekili ise duruşmada da tekrar ettiği dilekçe ile rapora itiraz etmiştir.
İtirazların mahiyeti gözetilerek ek rapor temini yoluna gidilmiş olup, 24/05/2023 tarihli nihai raporu düzenleyen bilirkişiden alınan 02/10/2023 tarihli ek raporun buraya aynen alınması uygun ve yeterli görülen kısımları:
”…
3. İNCELEME, DEĞERLENDİRME VE TESPİTLER
Davalının itiraz dilekçesi ve ekleri incelenmiş olup, değerlendirme ek raporun sonuç kısmında yer almaktadır.
4. SONUÇ
Kök raporun sonuç kısmında;
Davacı firma—– ticari defter kayıtlarına göre, 07.10.2021 takip tarihi itibariyle davalı firma —— 1.524.037,86 TL alacaklı olduğu,
Talimata istinaden düzenlenen Bilirkişi raporunda; davalı firma—–07.10.2021 takip tarihi itibariyle davacı firma——- 2.670.501,91 TL borçlu olduğu, takip tarihinden sonra 2.670.501,91 TL’ nin ödendiği ve 23.11.2021 tarihi itibariyle davalı şirketin —— borcunun olmadığı,
Davacı firmanın—-ticari defter kayıtlarında davalı firmadan (—- 1.524.037,86 TL alacaklı olduğu, davalı firmanın (—–ticari defter kayıtlarında ise davacı firmaya (— borcunun olmadığı, davacı ile ve davalı firma arasında ki farkın büyük kısmının (1.524.036,92 TL) detayı 4.5. maddede gösterilen 2 adet faturadan kaynaklandığı, söz konusu faturaların davacı ve davalının kayıtlarında yer aldığı, davalı firma tarafından söz konusu faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği,
Davacı firma —- ait 2021 yılı BA (mal veya hizmet alımı) ve BS (mal veya hizmet satımı) bildirim formlarının incelenmesinde, davacı firmanın davalı firmadan 5 adet belge karşılığında KDV hariç toplam 1.423.117,00 TL’ lik mal veya hizmet alımının (BA) olduğu, buna karşılık davalı firmaya 65 adet belge karşılığında KDV hariç toplam 13.912.648,00 TL’ lik mal veya hizmet satım (BS) bildiriminde bulunulduğu, davalı firma —— ait 2021 yılı BA (mal veya hizmet alımı) ve BS (mal veya hizmet satımı) bildirim formlarının incelenmesinde, davalı firmanın davacı firmadan 65 adet belge karşılığında KDV hariç toplam 13.912.648,00 TL’ lik mal veya hizmet alımının (BA) olduğu, buna karşılık davacı firmaya 5 adet belge karşılığında KDV hariç toplam 1.423.117,00 TL’ lik mal veya hizmet satım (BS) bildiriminde bulunulduğu, sonuç olarak; davacı ve davalı firmanın BA/BS bildirimlerinin birbiriyle uyumlu olduğu,
Davalı —– tarafından davacı——dava konusu faturalara istinaden KDV dahil toplam 1.524.036,92 TL’ lik iade faturası düzenlenmiş olduğu, söz konusu iade faturasına davacı firma tarafından itiraz edilmiş olduğu, iade faturasının davalı ve davacı firmanın kayıtlarında ve BA-BS bildirimlerinde yer almadığı, dolayısıyla iade faturasının kayıtlara alınmaması ile ilgili tarafların birbiriyle uyumlu hareket ettiği, bu nedenle hükmü kalmayan iade faturasının kapsam dışı bırakıldığı,
Detayı 4.10 maddede görüleceği üzere, davalı firma —–vekili tarafından yapılan beyan ve itirazda özetle; “Daha önce de belirttiğimiz üzere ticari defterlere göre müvekkilin 1.524,036,92-TL borçlu görünmesine herhangi bir itirazımızın bulunmadığını beyan ile davacı tarafından bedele konu ürünler teslim edilmediği için mezkür tutarın ödenmediğini tekrar beyan etmekte fayda görüyoruz… Ticari defterlerdeki bakiyenin müvekkil muhasebe birimi tarafından kapatılması bakiye borcunu 0,00-TL göstermektedir. Halbuki görünmesi -ancak ödenmemesi- gereken bakiye miktarı 1.524.036,92-TL’dir. Müvekkil şirketin muhasebe birimi iade faturasının tanziminden sonra bakiyeyi sıfırlamış olması sebebiyle davalı müvekkilin ticari defterlerinde bakiye borç sıfır olarak gözükmektedir. Kaldı ki müvekkilin (teslim edilmeyen ürünlerin bedeli olan 1.524.036,92-TL hariç olmak üzere) davacıya hiçbir borcu gözükmemektedir” şeklinde ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, davalı firmanın söz konusu borçtan haberdar olduğu fakat ürünleri teslim almadığı için söz konusu borçtan sorumlu olmadığını belirttiği,
Detayı 4.5. maddede görüleceği üzere, dava konusu 29.06.2021 tarihli —– ve —- numaralı E-faturalarda yer alan irsaliye numaralarının, davacı tarafından tarafıma iletilen E-İrsaliye numaralarıyla birebir örtüştüğü, —- firmasının sisteminden görüldüğü üzere de e-irsaliyelerin davalı firmaya iletildiği,
Dava konusu satış faturalarının 29.06.2021 tarihinde “Ticari” olarak düzenlendiği, ticari olarak düzenlenen E-faturalara, alıcının sistemine düştüğü anda sistem üzerinden alıcı tarafından red verilebildiği fakat dava konusu olayda alıcının (davalı) red vermediği, 07.10.2021 tarihinde davacı tarafından alacağını tahsil etmek üzere icra dairesine başvurulduğu, bunun üzerine davalı tarafından söz konusu ödeme emrine 12.10.2021 tarihinde itiraz edildiği, davalının söz konusu faturalara karşılık ilk aksiyonu 16.09.2021 tarihinde iade faturası düzenleyerek yapmış olduğu, fakat iade faturasının da kayıtlarında yer almadığı, özetle davalının söz konusu faturalara red verme yetkisi varken faturaları kabul ettiği, ürünleri almadığına dair itirazını faturaların düzenlendiği tarihten itibaren 79 gün gibi uzun bir süre sonra iade faturası düzenleyerek yapmaya çalıştığı, T.T.K.’ nun 21/2 maddesinde açıkça “Bir _ fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, _ faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” hükmünden de anlaşılacağı üzere, davalının söz konusu itirazlarını yasal süre içerisinde yapmamış olduğu,
Detayı 4.11. maddede E-irsaliye Yasal Süreci ve Değerlendirmeler başlığı altında ayrıntılarıyla açıklaması yapılan, dava konusu iki faturaya dayanak olarak davacı tarafından düzenlenen —– numaralı E-irsaliyelere, alıcı (davalı) tarafından sistem üzerinden onay verildiği, dolayısıyla irsaliyelerin içeriğini kabul etmiş olduğu,
Dava dosyasının yukarıda belirtmiş olduğum hususların bir bütün halinde incelenip değerlendirilmesiyle, davacı firma —– 07.10.2021 takip tarihi itibariyle davalı firma—- 1.524.037,86 TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varılmış olduğu,
Hususları yer almaktadır.
Davalı tarafından yapılan itirazda;
Davalı ve davacı arasındaki satış yöntemlerinden, davacı ile ticaretin karşılıklı güven ilişkisine dayalı yapılmasından, e-irsaliyenin ticari hayatta hiçbir önemi olmadığından bahsedilmiştir.
Sonuç olarak;
Her firmanın veya sektörün farklı satış yöntemlerinin olabileceği, güven ilişkisine dayalı ticaretten ziyade resmi defterlerde yer alan kayıtların ticarete konu olabileceği, irsaliyenin ise ticari hayatın ayrılmaz bir parçası olduğu,Kök raporun sonuç kısmında açıkça belirtildiği üzere;
• Söz konusu faturaların davacı ve davalının kayıtlarında yer aldığı, davalı firma tarafından söz konusu faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği,
• Davacı ve davalı firmanın BA/BS bildirimlerinin birbiriyle uyumlu olduğu,
• Davalı firmanın vekili tarafından; “Ticari defterlerdeki bakiyenin müvekkil muhasebe birimi tarafından kapatılması bakiye borcunu 0,00-TL göstermektedir. Halbuki görünmesi -ancak ödenmemesi- gereken bakiye miktarı 1.524.036,92-TL’dir” ifadesinin yer aldığı,
• Dava konusu satış faturalarının 29.06.2021 tarihinde “Ticari” olarak düzenlendiği, ticari olarak düzenlenen E-faturalara, alıcının sistemine düştüğü anda sistem üzerinden alıcı tarafından red verilebildiği fakat dava konusu olayda alıcının (davalı) red vermediği,
• Davacı tarafından düzenlenen —-ve —– numaralı E-irsaliyelere, alıcı (davalı) tarafından sistem üzerinden onay verildiği, dolayısıyla irsaliyelerin içeriğini kabul etmiş olduğu,Hususlarının yer aldığı,
Dolayısıyla yapılan itirazın değerlendirilmesi neticesinde, kök raporda ki sonucu etkileyecek herhangi bir somut bilginin olmadığı,
Dava dosyasının yukarıda belirtmiş olduğum hususların bir bütün halinde incelenip değerlendirilmesiyle, davacı firma —- 07.10.2021 takip tarihi itibariyle davalı firma —– 1.524.037,86 TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varılmış olduğu,
…”
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.Temin edilen söz konusu ek rapor itirazları karşılayıp aydınlatarak kök raporu teyit etmiştir.Söz konusu ek rapora karşı davacı vekili tarafından yazılı beyanda bulunulmamış olup, duruşmadaki beyanında önceki beyanlar tekrar edilerek karar verilmesi istenmiştir.
Davalı vekili tarafından ibraz edilen ve duruşmada tekrar edilen dilekçede aynı itirazlar ek rapora karşı da tekrarlanarak ecza sektörüne hakim bir bilirkişiden rapor alınması talep edilmiştir.Davanın niteliği, ek raporda sistemle ilgili olarak yapılan tatminkar açıklamalar, ihtilafın mahiyeti, itirazların esasen teslim ve sisteme yönelik olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek ek rapora karşı itirazlar yönünden yapılması gereken bir tahkikat işlemi olmadığı, talep edilen şekilde bilirkişi incelemesine gerek bulunmadığı sonucuna varılarak tahkikat duruşma tutanaklarına yansıyan şekilde tamamlanmıştır.
İlgili yasal düzenlemeler:
”6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu:
…TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI
Madde 222 – (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi*1* yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. (Ek cümle: 22.07.2020 – 7251 S.K./23. md) Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu:
A İTİRAZIN İPTALİ :
Madde 67 – (Değişik madde: 18/02/1965 – 538/37 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./103. md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
(Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun madde 18/A düzenlemesinde yargılama gideri yönünden yer alan ilgili fıkralar:
Dava şartı olarak arabuluculuk
Madde 18/A- (Ek:6/12/2018-7155/23 md.)
(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.

(11) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(12) Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin İkinci Kısmına göre aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Bu durumda ücret, Tarifenin Birinci Kısmında belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamaz.
(13) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.
(14) Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.
…”
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
Sonuç olarak yukarıya aynen aktarılan yasal düzenlemeler, icra dosyası, takibin dayanağı faturalar, ticaret sicil kayıtları, tebliğ edilmiş olan ihtarname, temin edilen raporlar, dosya kapsamına uygun ve davanın aydınlatılması yönünden mahkememizce de yeterli kabul edilen nihai rapor ve bunu teyit eden ek rapor, isabetli görülerek iştirak edilen bilirkişi kanaati, tarafların birbiriyle uyumlu BA/BS bildirimleri, E-irsaliyeler, E-irsaliyelere ilişkin sistem yönünden ek rapordaki tatminkar açıklamalar, davalı tarafça sistem üzerinden onay verilmiş olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde savunmaların yerinde olmadığı ve davanın sübuta erdiği sonuç ve kanaatine varıldığından davanın kabulüne ilişkin olmak üzere aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Davacı tarafın icra inkar tazminatı adı altında talep ettiği icra tazminatı yönünden yukarıya aynen alınan İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmü, bu konuda yerleşen yargısal uygulama, davanın niteliği, davalının takibe itirazının haksız çıkması, kabule konu asıl alacak yönünden alacağın davalı tarafça hesaplanabilir-bilinebilir olması nedeni ile likit ve belirli olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı aleyhine icra tazminat şartlarının somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından kabule konu asıl alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra tazminatına da karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış olup, söz konusu asıl alacak miktarının %20 oranına tekabül eden 304.807,45 TL icra tazminatına da hükmolunmuştur.
Harç yönünden kabule konu toplam dava değeri 1.524.037,25 TL matrah üzerinden işlem yapılmış ve avukatlık ücreti hesabı yönünden de harca esas alınan bu bedel gözetilmiş olup; davanın niteliğine karşılık gelen 492 Sayılı Harçlar Kanununun;
”…
İLAMSIZ TAKİPLERDE PEŞİN HARÇ:
Madde 29 – İlama dayanmıyan takip isteklerinden alacak miktarının binde beşi peşin alınır.
Peşin harçlar takip sonunda alınacak asıl harca mahsup olunur.
İlama dayanmıyan takiplerde alacaklı mahkemeye müracaata mecbur kalırsa, peşin alınan harç kendisine iade olunur. Veya alacaklının isteği üzerine mahkeme harçlarına mahsup edilir.
…”
şeklindeki ilgili maddesinde yer alan söz konusu düzenleme, icra veznesine yatan peşin harç miktarı ve icra dosyası kapsamına göre davacı tarafın takibi başlatırken 7.620,19 TL peşin harç yatırmış olması, eldeki davanın söz konusu peşin harcın sistem üzerinden otomatik mahsubuna bağlı olarak açılmış olması ve davacı vekilinin 14/12/2021 tarihli düzeltme beyanını içerir dilekçesinin içeriği karşısında söz konusu takip için yatırılan peşin harç miktarı da işleme tabi tutulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-DAVANIN KABULU İLE
—-. İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibe itirazın iptaline ve takibin devamına,
2-%20 icra inkar tazminatı 304.807,45 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Gerekçede açıklanan matrah üzerinden hesaplanan 104.106,98 TL nispi karar harcından, Mahkeme veznesine yatan 18.406,56 TL peşin harç ile İcra veznesine yatan söz konusu 7.620,19 TL’nin toplamını oluşturan 26.026,75 TL’nin mahsubu ile EKSİK 78.080,23 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun madde 18/A-(13) ve (14) düzenlemelerine ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine bağlı olarak Arabulucuk Bürosu tarafından yapılan ve Adalet Bakanlığı Bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL zaruri giderin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından İcra veznesine yatırılan söz konusu peşin harç ve Mahkeme veznesine yatırılan harçlar da dahil olmak üzere davacı tarafça yapılan toplam 28.108 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılmış olan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Kabule konu değer üzerinden davacı vekili yararına tarife gereğince hesap ve takdir edilen 193.923 TL nispi avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Artan avansın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,İlişkin olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı aleni olarak yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde —-Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.