Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/723 E. 2023/609 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/723 Esas
KARAR NO: 2023/609
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ: 22/11/2021
KARAR TARİHİ: 28/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/

DaAVACI VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİNDE;

Davacının, “varlık yönetim şirketi” olup; dava konusu alacağı, ——– şirketinden temlik aldığını, Davacının, borçlu “——— Şti” firmasından ve ortağı ——– ——— E. sayılı dosyası ile alacaklı olduğunu, borçlunun, ekonomik sıkıntılar yaşamaya ve icra takiplerine maruz kalmaya başlayınca, hemen borçlu şirketi atıl hale getirdiğini ve eşi ve kardeşi üzerinden yeni kurduğu davalı “——— Sigorta” şirketi üzerinden ticaretine ve sigorta faaliyetlerine devam ettiğini, borçlu ——— mernis adresi ile yeni kurulan “——– Sigorta” şirketinin merkez adresi aynı adres olduğunu zira, borçlu ———- adına haciz için, mernis adresine gelindiğinde, ——— Sigorta ile karşılaşıldığını, ancak evrak araştırma neticesinde, ——— ve borçlu ——— şirketine ait birçok evrak bulunduğunu, borçlu sigorta şirketi ile davalı “——– Sigorta” arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğunu, davalı ——— Sigorta Şirketi’nin TBK m.202 ve TTK m.146-151 hükümleri uyarınca dosya borcundan sorumlu olduğunu beyan ederek; davalı ile borçlular arasındaki organik bağ konusunda hiç bir tereddüde mahal bulunmadığını, bu sebeple, ——— Sigorta’ya ait menkul, gayrimenkul mal varlıkları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesine, davanın kabulüyle; ——– Esas dosyasındaki alacaklarla sınırlı olmak üzere şimdilik 100.000 TL’nin icra dosyasındaki faiz ve ferileriyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE;

Dava dışı ——— davalı şirketin ortağı olmayıp davalı şirketin çalışanı olduğunu, Her ne kadar davacı taraf dava dışı ——– davalı şirketin arka plandaki sahibi olduğunu iddia etsee de bu durum tamamen asılsız olduğunu, dava dışı ——— hiçbir zaman müvekkil şirketin tek başına sahibi veya ortağı olmadığını, şirketin ortaklarının ———- ve ——— olduğunu, bu durum ——– Ticaret Odası’ndan davalı şirkete ait sicil evrakları istenildiğinde anlaşılacağını, ———, bugün olmadığı gibi şirket kuruluşundan itibaren hiçbir zaman şirketin açık veya perde arkasındaki ortağı olmadığını, 01.10.2021 tarihinde davacı taraf dava dışı ——— ve ——— Sigorta’dan olan alacaklarını tahsil etmek amacıyla——— E. Sayılı dosya kapsamında taşınır haczi için şu an davalı şirketin mersis adresi olan ——— Mah. ——— Sok. No:——– Daire:——— ——– adresine icra dairesi vasıtasıyla gelindiğini, her ne kadar icra memuruna ve alacaklı vekiline haciz adresinin ve mahalde bulunan eşyaların davalı şirkete ait olduğu beyan edilmiş ise de alacaklı vekilinin talebi üzerine fiili hacze geçilmiş ve icra memurunca davalıya ait eşyaların haczedebildiğini, haciz tutanağına istihkak taleplerinin geçirildiğini ve yine yasal süresi içerisinde icra dosyasına istihkak taleplerinin olduğuna dair beyan sunulduğunu, buna ilişkin hukuki sürecin devam ettiğini, yine aynı haciz sırasında alacaklı vekilince haciz mahallinde dosya borçluları hakkında evrak araştırması yapıldığını, yapılan arama sonucunda ——— ait diploma, davalı şirketin çalışanı olması sebebiyle adına düzenlenen kartvizit, fatura vb evraklar tespit edildiğini, Haciz tutanağında da belirttiği üzere bulunan klasörler davalı şirket çalışanının şahsına ait olup borçlu ——– Sigorta’ya ait herhangi bir klasör bulunmadığını, davalı şirketin, davacı tarafın iddia ettiğinin aksine yeni kurulmuş, kuruluştan itibaren bağımsız dosya borçlusu olan veya başka hiçbir şirketle organik bağı olmayan, yine hiçbir şirketle birleşme veya devralma gibi bir ilişkisi olmayan bir şirket olduğunu, kendi kararları doğrultusunda farklı sigorta şirketleri ile acentelik sözleşmesi yaptığını, davalı şirketin mersis adresi hiçbir zaman dava dışı borçluların ticaret/memis adresi olmadığını, davalı şirketin sermayesi dava dışı borçlulardan bağımsız olarak şirket ortakları tarafından sağlandığını ve borçlu şirketten dolayı sermaye artımına gidilmediğini, İki şirketin çalışanları farklı olduğu, akrabalık bağı ve borçlunun davalı şirkette çalışması organik bağ olduğu ve tüzel kişi perdesi olduğunu tek başına ispatlayamamağını beyan ederek; haksız ve hukuka aykırı açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmil edilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER
:Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, ——– Esas sayılı dosyası , 01.10.2021 tarihli haciz tutanağı,——— Ticaret Odası Ticaret Sicil Kayıtları, ——–, Noter Pay Devir sözleşmeleri, Nüfus Kayıtları, Davalı Şirketin 2016-2021 yıllarına ait Vergi Kayıtları ve BA-BS Formları, Uzman Görüşü, Bilirkişi Raporu, İsticvap , dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLAR:

Dava, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması ilkesine dayalı (Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan) Alacak davasıdır.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi yollamasıyla 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak öncelikle zorunlu arabuluculuk dava şartı dahil HMK’nin 114.maddesinde düzenlenen dava şartları, hak düşürücü sürenin incelenmesi ve değerlendirilmesine müteakip ön inceleme duruşması icra edilmiş, dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığından bu kez sulh teşviki yapılmasına karşın duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin beyanlarına göre tarafların sulh yolunu tercih etmediklerinin anlaşılması üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri ve delillerin incelenmesi tamamlanarak tahkikat bitirilmiş ve karar duruşmasına katılan taraf vekillerinin son sözleri de dinlenip zapta yazılarak aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve sürecin anlaşmazlık ile sonuçlanması üzerine usulüne uygun bulunan son tutanağa göre işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Öncelikle davanın temelini oluşturan ——– Esas sayılı dosyası fiziki olarak getirtilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede alacaklısının —— şirketi Borçlularının , ——- ŞİRKETİ, ——–,——— VE ———ŞTİ. olduğu, 16/11/2017 vade 300,000 bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü takip yapıldığı ve takibin açık olduğu, takip be konu alacağın alacaklı ———- şirketi tarafından davacı şirkete 20/03/2019 tarihinde temlik edildiği ve temlik tarihinden itibaren icra işlemlerinin davacı şirket vekillerin tarafından sürdürüldüğü ve icra dosyası borçlusu ———-ŞTİ ile davalı ——— ŞİRKETİ arasında organik bağ bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması halinde iki şirketin de aynı olduğu ve davalı şirketin icra takibine konu borçtan sorumlu tutulması gerektiği iddiası ile işbu alacak davasının ikame edildiği anlaşılmıştır. Somut olaya geçmeden önce dava konusu olayın hukuki temeli ve uyuşmazlığın çözümüne etki edecek yasal düzenlemelere ve içtihatlara değinmekte yarar vardır.Kural olarak tüzel kişiler kendilerini oluşturan kişilerden bağımsız ayrı kişiler olup “sınırlı sorumluluk” ilkesi çerçevesinde hukuki işlemlerde taraf olurlar. Kimi zaman sözleşme ve kanundan doğan borç ve yükümlülüklerden kurtulabilmek için tüzel kişiliğin araç olarak kötüye kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bunun engellenebilmesi amacıyla doktrinde “perdenin aralanması “teorisi geliştirilmiş, zaman içerisinde Yargıtay uygulamalarında da bu teori benimsenmiştir Perdenin aralanması ile şirket kurucusu gerçek kişilerin sorumluluğuna gidilebildiği gibi, aynı şirketler içerisinde yer alan kardeş şirketler arasında da sorumluluğun gerçekleştiğinin kabulü sağlanabilir.———- sayılı ilâmında organik bağ kavramı ise şu şekilde açıklanmıştır:” Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır. Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Şirketler arasında ortakların akraba olması tek başına organik bağ veya tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir veya şirketlerin aynı faaliyeti yürütüyor olması organik bağ için yeterli değildir , ——– Sendikası, Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir….”Yapılan yargılama, toplanan deliller ve yukarıdaki açıklamalar ışığında eldeki uyuşmazlığa konu olayda; borçlu şirket ———Şti’nin 08/12/2009 tarihinde ——— tarafından ——– Mah. ——— Cad.———- Apt.No.——— ———- adresinde kurulduğu, şirketin ortaklık değişikliğine bağlı olarak ——— ve ———- hissedarlığına geçtiği ve şirketin ———- tarafından 23/03/2022 tarihine kadar münferiden temsil edileceği görülmüştür. Davalı şirketin ise 08/11/2016 tarihinde ———- Mah. ——– Sok.No:——–D——–adresinde sigortacılık meslek grubu -sigorta acentelerinin ve aracılık faaliyeti yapmak üzere ——– ve ———- tarafından kurulduğu, şirketin müdürler kurulu başkanı olarak ———- tarafından 08.11.2031 tarihine kadar temsil edileceği öngörülüş, ———– 18/07/2017 tarihinde ortaklık ve pay değişikliğine bağlı olarak ortaklıktan çıktığı ve yerine ———- paya karşılık ———- ile ———- paya karşılık ———– geldiği ve ———- müdürlüğüne son verilerek yerine ———-‘ atandığı ve 23/06/2027 tarihine kadar münferiden müdür yetkisi bulunduğu, daha sonra 23/06/2020 tarihinde bu kez ———– tüm payını yeniden ———- devrettiği ve ortaklık yapısının ve yönetimin yeniden değiştiği ve bu kez ——– ve ——— şirketi temsil yetkisi bulunduğu tespit edilmiştir. Mahkememizce bu ortaklık yapısı ve değişikliğinin aydınlatılması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla ——— isimli kişinin isticvap edilmesine karar verilmiş ve ilgili kişinin ——– ikamet ettiği anlaşılmakla ———- Asliye Hukuk Mahkemesinden isticvap için istinabe istenmiştir. ——— tarafından mahkeme huzurunda verilen 05.03.20223 tarihli beyanında ———- eşinin kardeşinin kocası olduğunu (bacanağı) kendisinin iflas ettiğini ve işe aldıklarını beyan etmiş, ancak olaylara ilişkin bir zaman aralığı hatırlamadığını, şirketin borçlardan sorumlu olmadığını beyan etmiştir. Ne var ki, olayımızda icra takibinde şahsen de borçlu olan ———- iflas ettiği ve borçlarını ödemeyecek durumu geldiği sadece isticvap beyanı değil, dosyaya yansıyan sair beyanlar, iddia ve savunma ve özellikle icra dosyası ile sabittir. Bu halde kim, kimdir hususunun da tespitinin yapılması gerekmiştir. Dosyadaki bilgi, belge, beyan ve özellikle nüfus kayıtlarına göre icra takibinde borçlu görünün kişi ve şirketlere bir bütün olarak bakıldığında şirketlerin aile şirketleri olduğu, borçlu ——— ile———- kardeş oldukları, davalı şirket kurucu ve ortağı görünen ——— da ———- kardeşi olduğu, ——— ise ——– eşi olduğu, ———- da ———- bacanağı olduğu açıktır. Buradan hareketle ailenin ———— nüfusuna kayıtlı olduğu, davalı şirketin ortağı görünen ———- da ———- nüfusuna kayıtlı ve ———- ilçesinde bulunduğu, davalı şirketin ise ———- faaliyet gösterdiği, kendisinin her ne kadar şirketi temsil yetkisi görünse de sembolik bir paya sahip olduğu anlaşılmakla işbu kişinin esasında davalı şirket ile ticaret sicil kayıtlarında görünenler dışında somut hiçbir ilgisinin ve yetkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir. Zira şirketin pay dağılımına yakından bakıldığında ———– sembolik bir payının bulunduğu (1.000.00 TL ) asıl hakim payın bir ara ———- eşi olan ———- ve daha sonra da kardeşi olan ——— ( 99.000,00 TL ) ait olduğu görülmüştür.———– Ticaret Sicil Kayıtları bu şekilde olmasına karşın , davaya esas icra takip işlemlerine -özellikle 01.10.2021 tarihli haciz tutanağı- ve bilirkişi raporuna yansıdığı üzere davalı şirketin fiilen bütün yetki ve sorumluluğunun ———- tarafından yürütüldüğü, gerek gerçek kişilere gerekse borçlu kişilere bakıldığında tüm şirketlerin aile şirketleri olduğu ve davalı şirketin borçlu şirket yerine aynı iş alanında aynı kişi tarafından 1.ve 2. dereceden kan ve kayın hısımları üzerine kurulduğu, şirketlerin bizzat kendisi tarafından organize ve idare edildiği ve böylece perdenin aralanması ilkesinden hareketle şirketler arasındaki ortaklık yapısı, sermaye ve pay dağılımları, iş kolları, müşteri çevresi, adresleri, bilgisayar, oda, isimlik, diploma, vergi levhası, e/mail adresi, yerleşim yeri ile şirket adresinin aynı olması yanında tüm iş ve işlemlerinin ———- tarafından yürütüldüğü, somut delillere bakıldığında borçlu şirket ile davalı şirketin organik bağının aşikar olduğu ve hatta davalı şirketin borçlu şirketin sadece başka bir unvan altında devamı niteliğinde olduğunun anlaşıldığı , yapılan işbu işlemlerin ve şirket hareketlerinin tamamen muvazaalı şekilde alacaklıların zararına olarak icra takibine konu borç ve yükümlülüklerden kurtulmaya yönelik olduğundan TMK’nin 2.maddesi nazarında hukuken korunmasının mümkün olmadığı sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Burada yeri gelmişken; davalı vekili tarafından HMK’nin 293.maddesi kapsamında dosyaya sunulan uzman raporunun tamamen hukuki yorum ve değerlendirmeye bağlı olduğu, yapılan hukuki değerlendirmeden yararlanılmakla birlikte; somut olay özelinde uzman tarafından olaydan çıkarılan hukuki sonucun mahkememizce paylaşılmadığı, çünkü somut olayın tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesi ve organik bağ teorisinin Doktrin ve Yargıtay uygulamasına göre tipik bir örneğini teşkil ettiği ifade edilmelidir. Öte yandan Mahkememizce verilen görev çerçevesinde hazırlanan 26.10.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da tüzel kişilik perdesinin aralanması koşulunun gerçekleştiğine yönelik yapılan tespit yerinde görüldüğünden gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu için benimsenen rapor, davacı vekilinin ıslah talebi ve bağlı işlemleri ile icra dosyası hesap özeti denetlenip gözetilerek, davacı tarafından TMK’nin 2, 6 ve HMK’nin 190.maddeleri kapsamında ispatlanan davanın kabulü ile; faiz türünün ıslahla dahi değiştirilmesinin mümkün olmaması bilgisi karşısında kısa kararda ıslah edilen kısma ilişkin sehven yazılan ‘avans faizi ‘ ifadesi gerekçeli kararda ‘yasal faiz’ olarak tashih edilmek suretiyle; 100.000,00 TL alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz; 399.933,26 TL alacağa ise ıslah ve harcın tamamlanma tarihi olan 16/11/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte toplam 499.933,26 TL alacağın davalı ——– Şirketinden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1 maddesi gereğince davalı şirket sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi ——— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-)Davanın KABULU ile, 100.000,00 TL alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz; 399.933,26 TL alacağa ise ıslah ve harcın tamamlanma tarihi olan 16/11/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte toplam 499.933,26 TL alacağın davalı ——— Şirketinden alınarak davacıya verilmesine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.150,44 TL karar ve ilam harcına 8.538,00 TL peşin harcın mahsubuyla bakiye 25.612,44 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ———- bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-)Davacı tarafından yapılan 59,30 TL ve 80,70 TL başvurma harcı 8.538,00 TL peşin harç ve 8,50 TL vekalet harcı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 65,50 TL talimat ücreti, 661,20 TL İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcı ve 588,85 TL posta masrafı olmak üzere toplam 11.740,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir edilen 75.990,66 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına)
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ———- Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/09/2023