Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/671 E. 2022/460 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/671 Esas
KARAR NO : 2022/460
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2021
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar aleyhine müvekkili şirketin ticari alacağının tahsili amacı ile —– sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalıların bu icra takibine karşı herhangi borcu olmadığından bahisle itiraz ettikleri, itiraz dilekçesi taraflarına tebliğ edilmediği, ——– dosya ile sözleşmenin feshi davası açıldığı, ilgili bu dosya da incelendiğinde görüleceği üzere, bu davalarındaki davalılar tarafından emlak komisyonculuğu işi yapıldığı, karşılığında ilgili ücretin davalılara ödendiği ancak işin imkansız ve yapılamaz olması nedeniyle ödenen ücretin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talep edildiği, sayın mahkemece yapılacak araştırma ve sunacakları deliller ve ticari kayıtlar üzerinde yapılacak inceleme ile davalının itirazında haksız olduğu ortaya çıkacağı, davalıların da müvekkili şirketin alacağı olduğunu ve bunun likit bulunduğunu bildikleri ancak, takibi ve alacağı sürünceme de bırakmak maksadı ile icra dosyasına itiraz ettikleri,—–sayılı dosyada alacak ve ferilerine itiraz sebebiyle itirazın iptali davası öncesi alacağın tahsili için dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulduğu ancak —- tarihli son tutanakla anlaşamamayla sona erdiği ileri sürülerek davalarının kabulü ile —–esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali, müvekkili lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi, mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı müvekkili şirket arasında —– tarihinde imzalanan ve huzurdaki davanın dayanağı olan—– başlıklı komisyon sözleşmesinin davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu olayların tamamı müvekkili şirket ile ilgili olduğu, diğer davalı müvekkili —– şirket adına imzalamış olduğu sözleşmeden kaynaklandığı, müvekkili —– şahsının sorumluluğunu doğuracak herhangi bir hukuki işlem mevcut olmadığı, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında gerçekleşen komisyonculuk işinden ve dosya kapsamına sunulan —-tarihli sözleşmeden kaynaklı talepler olduğu, müvekkili—– şahsi olarak herhangi bir ilgisinin dahi bulunmadığı, müvekkili şahıs olarak sözleşmenin tarafı olmadığı, bu minvalde müvekkili —– yönünden huzurda ki davanın husumetten reddini talep ettikleri, davacı yanın — sayılı dosyası ile müvekkiller aleyhine —- işlemiş yasal faiz olmak üzere toplam —-üzerinden icra takibi yaptığı, süresinde yapılan itirazlar sonucunda dosya durdurulduğu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında —— taşınmazlarla ilgili olarak kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapılması karşılığında —– bedelle komisyon sözleşmesi imzalandığı, müvekkili şirketin kanuna, içtihatlara ve uygulamalara göre, üzerine düşen edimleri eksiksiz yerine getirdiği, tarafları bir araya getirdiği ve arsa sahibinin vekili ile davacı şirket arasında —– yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği, işbu kat karşılığı inşaat sözleşmesinde taraflar arsanın mevcut durumunu bilerek sözleşmeyi düzenledikleri, sözleşmenin incelenmesinde görüleceği üzere —- öncelikle imar çıkartılmadığı takdirde cezai şart konulduğu, —–taraflar maddi ve manevi zararlarını karşılıklı olarak işin olmaması durumunda karşılanacağı, —- yüklenicinin sözleşmeye ilişkin ödediği bedelleri tapuya şerh edebileceğinin belirtildiği, sözleşmenin tarafları olan davacı şirketin, arsa sahibi ve vekili arasında karşılıklı olarak açılmış olan ve birleştirilen dava olan, —– sayılı dosyası ile taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin iptali, sözleşme nedeniyle tapu kayıtları üzerine konulan şerhlerin terkini, sözleşme uyarınca ödenen paraların iadesi ve yapılan giderler tahsili ile kaçırılan iş kaybının tazmini isteklerine ilişkin olarak talepte bulunulduğu, davacı şirketin —- sayılı dosyası ile taraflar arasında düzenlenen sözleşme nedeniyle —- kaybı zararları olduğu, ve taraflar arasındaki — davacı yüklenici tarafından davalı arsa sahibine nakit olarak —– paralarla birlikte yapılan giderlerin tahsili ve uğranılan zararın da tazminini talep edildiği, talep edilen —- davanın açıldığı tarihteki efektif satış kuru —- davalı arsa sahibinden tahsiline yönelik talep yerinde görüldüğü, toplam —- ilgili davanın kabulüne karar verildiği, davacı şirketin huzurda ki davanın konusu olan —– komisyon ücretini arsa sahibi ve vekilinden yukarıda dosya bilgileri verilen dosyada da talep ettiği ancak mahkemece davacı yüklenicinin basiretli bir tacir olması ve sözleşme konusu inşaatın sözleşmenin yapıldığı tarihte imar mevzuatı yönünden imkansız olduğunu bilerek sözleşmeyi akdettiği, bu sebeple ifa imkansızlığı nedeni ile geçersiz olan sözleşme nedeni ile karşı tarafa verdiklerinden başka bir menfi ya da müspet zarar talep etmesi mümkün olmadığı gerekçesiyle bu kaleme ilişkin talepleri ret edildiği, her ne kadar arsa sahibi ile yüklenici arasında ki kat karşılığı inşaat sözleşmesi geçersiz olsa da, işbu durumun müvekkili şirket yönünden talep edilebilir bir durum söz konusu olmadığı, müvekkili şirket üzerine düşen edimleri eksiksiz yerine getirerek tarafları bir araya getirdiği ve sözleşmenin imzalanmasını sağladığı, yazılı olarak komisyon sözleşmesini yaptığı, faturasını düzenlediği ve ödemelerini aldığı, davacı vekili tarafından müvekkilinin yeminli ifadesi dosyaya sunulduğu, kesinleşen mahkeme ilamında da belirtildiği üzere arsa sahibi, vekili ve yüklenici sözleşmenin başından itibaren taşınmazın mevcut durumundan haberdar olduğu, bilerek ve isteyerek sözleşme imzalandığı, komisyon sözleşmesinde kat karşılığı sözleşmesinin yapılmadığı takdirde komisyon sözleşmesinin geçerli olmadığı belirtildiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kurulduğu ve müvekkili şirket ücrete hak kazandığı, zamanaşımı itirazlarının olduğu savunularak müvekkillerinden —— yönünden davanın husumetten reddi, her iki müvekkili yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle davanın reddi, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddi, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi beyan ve talep edilmiştir.
DELİLLER : Dava Dilekçesi, Cevap Dilekçesi, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Tutanağı, —-, Nüfus Kayıtları, Dosyadaki Diğer Bilgi Ve Belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, Simsarlık Sözleşmesine Dayalı Olarak Açılan İcra Takibine İtiraz Üzerine; 2004 Sayılı İik’nin 67.maddesi Gereğince Açılmış İtirazın İptali, Takibin Devamı Ve Tazminat İstemine İlişkindir.
6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde esasları, süreci ve hukuki sonuçları açıklanarak taraf vekillerinin sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, tarafların sulh olmak istememeleri üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller toplanıp incelenmiş ve karar duruşmasında taraf vekillerinin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Öncelikle davaya esas —— sayılı dosyası fiziken getirtilerek, incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; —— Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.—- Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın —- yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. —-Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.——-Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır.
Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında öncelikle, —–dosyasından davalı-borçlular hakkında —- tarihli komisyon sözleşmesi başlıklı —— bedelli belgeye dayalı olarak icra takibi başlatıldığı ,icra takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce açılan dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş, taraf vekillerince gösteriler deliller ve davanın niteliği gereği resen toplanması gereken deliller toplanmıştır. Öncelikle her iki davalı aleyhine dava takip ve dava bulunsa da takibin dayanağı sözleşmenin tarafının sadece ticari şirket olduğu , davalı gerçek kişinin şirketi temsilen sözleşmeyi imzaladığı, davalı gerçek kişinin şahsını doğrudan doğruya bağlamadığı anlaşılmakla buradan itibaren yapılacak açıklamalar davalı şirket yönünden olacaktır. Davalı gerçek kişi yönünden ayrı bir paragraf açılarak değerlendirme yapılacaktır.
Öncelikle konunun hukuki niteliği ve yasal düzenlemeler üzerinde durulması gerekmektedir. Bilindiği üzere ———– maddeleri arasında düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520/1. maddesinde simsarlık sözleşmesinin tanımı “…simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır. Simsarlık sözleşmesinin unsurları şu şekildedir: a) Simsarlık ilişkisinin tarafları simsar ile iş sahibidir ve simsar, iş sahibi için, konusu özel olarak belirlenmiş bir vekalet edimi üstlenmiştir. O (simsar), iş sahibi için yerine getireceği faaliyetin karşılığında ücret alacaktır. b) Simsarlık faaliyetinin konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin kurulması hususunda aracılık etmektir. Bu aracılık faaliyeti, bir sözleşme kurma fırsatı vermek şeklinde olabileceği gibi bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek şeklinde de olabilir. Simsarın kural olarak iş sahibini temsil yetkisi yoktur; fakat sözleşme ile kendisine bu yetki verilebilir. c) Simsarlık ilişkisi, simsar ile iş sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur. Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki —– taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.——-
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında tekrar somut olaya dönersek taraflar arasında —- tarihli komisyon sözleşmesi başlıklı belgeye göre—-ilgili olarak kat karşılığı inşaat sözleşmesi kurulmasına aracılık edilmesi karşılığında —- bedelle anlaşma yapılmıştır. Ayrıca sözleşmede kat karşılığı inşaat yapılamadığı takdirde sözleşmenin geçersiz olduğu düzenlenmiştir. Sözleşme gereğince bedelin ödendiği sabit olup işbu husus uyuşmazlık konusu değildir. Anılan sözleşme gereğince düzenlendiği anlaşılan ——– yevmiye sayılı —- inşaat sözleşmesinin—– Karar sayılı dosyası ile geçersizliğine karar verilmiştir. Söz konusu karar —- tarihinde kesinleşmiştir. Dava konusu icra takibi ise işbu kesinleşmeye müteakip —- tarihinde yapılmıştır. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşme gereğince kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış olsa da kesinleşen mahkeme kararında yer verildiği üzere sözleşmenin konusu imkansız olduğundan ,bir başka anlatımla sözleşmeye konu taşınmazlar üzerine inşaat yapılması hukuken mümkün olmadığından işbu sözleşme için yapılan aracılık sözleşmesinin de geçeriz olacağı açık olup kat karşılığı inşaak sözleşmesinin kurulduğu ve davalının ücrete hak kazandığına yönelik savunma dinlenmemiştir. Zira, borç ilişkisinden kaynaklanan bütün borçlar ifa edilince o borç ilişkisi sona erer. İfa, bu hali ile borçlanılan edimin yerine getirilmesidir. İfanın konusu, borçlanılan edimdir. Sözleşmedeki edim yerine getirilmemişse borçlu alacaklının uğradığı zararları gidermekle yükümlüdür. Fakat bazen sözleşmedeki edimin yerine getirilmesi; edimin yok olması gibi maddi, sözleşme konusunu yapılamaz kılan hukuki bir nedenle ya da ekonomik, sosyal vs. bir olay niteliğindeki fiili bir nedenle mümkün olmayabilir. Bu durumda ifa imkansızlığı gündeme gelir. İfa imkansızlığı; edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin imkansız hale gelmesi olarak açıklanabilir. Eğer ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkansızlık, yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan doğmuşsa buna da subjektif imkansızlık denir. İfa imkansızlığı sözleşme yapılmadan önce var ve bu olgu herkes bakımından aynı sonucu meydana getirmekte ise sözleşme geçersizdir. Sözleşmenin hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırılığının yaptırımı BK’nın 27. maddesinde belirtildiği üzere batıl, geçersiz oluşudur. Kesin hükümsüz, yani batıl bir sözleşme, başlangıçtan itibaren geçersiz bir hukuki işlem olup hiçbir zaman geçerlilik kazanamayacağı gibi, hiçbir hukuki sonuç da doğuramaz. Bu nedenle butlan, zamanla ortadan kalkmaz, sözleşme taraflarca onansa veya teyit ya da edimler ifa edilse bile, sağlık kazanmaz. Butlan sebebi ilerde ortadan kalksa dahi sonuç değişmez—–Kanun, butlan yaptırımını ilke olarak kamu yararı gerekçesiyle düzenlemiştir. Bu itibarla hâkim butlanı, bunu öğrenir öğrenmez resen nazara almak zorundadır. Keza butlan, sadece taraflar arasında değil, bunda menfaati olan herkes tarafından, herkese karşı ileri sürülebilir. Butlan herkese karşı ileri sürüldüğünden, buna, “mutlak butlan” da denilmektedir. Gerçekten batıl bir sözleşme, başlangıçtan itibaren hiçbir hukuki sonuç doğurmaz —– Görüldüğü üzere somut olayda aracılık edilen sözleşmenin ifasında objektif hukuki imkansızlık bulunduğundan onun için yapılan simsarlık sözleşmesi de mutlak butlan ile batıl olup davalı şirket aldığını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmekle yükümlüdür. Ancak somut olayda 6098 Sayılı TBK’nin 117/1 maddesi gereğince temerrütün icra takibiyle oluştuğu anlaşılmakla işlemiş faize yönelik talep ise dinlenmemiştir. Böylece davacının davalı şirket yönünden asıl alacağa ilişkin davasını TBK’nin 27, 77 vd . 520 vd, maddelerine göre TMK’nin 6. HMK’nin 190 maddeleri gereğince açıkça ispat ettiği anlaşılmıştır. Binaenaleyh, taleple bağlılık ilkesi, takip tarihi itibariyle faiz tür ve oranı ile temerrüt tarihi gibi hususlarda gözetilmiş davalı-borçlu şirketin ——asıl alacak yönünden yapmış olduğu itirazının iptali ile, icra takibinin işbu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık— yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin —-talebin/davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise —– kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nin 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda alacağın gerçek miktarının icra takip dosyası, sözleşme, kesinleşen mahkeme kararı nezdinde belli olmasının yanında, davalı şirket de asıl borcun varlığı ve miktarını anılan bilgi ve belgelere göre açık ve net olarak belirleyip tespit edebilir durumdadır. Bu nedenlerle davalı şirketin asıl alacak yönünden itirazının haksızlığına karar verildiğinden ve işbu davalı-borçlu yönünden icra takip dosyasına konu mevcut alacak/borç asıl alacak yönünden likit/muayyen olduğundan İcra İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi gereğince şartları oluşmakla asıl alacağın % 20’si olan —– icra inkar tazminatının da davalı şirketten alınarak davacı şirkete verilmesine hükmedilmiştir.
Davalılar vekili davalı gerçek kişi ——- yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini savunmuştur.
Bu kapsamda taraf ehliyeti ve sıfat (husumet) kavramaları üzerinde bir kısım hukuki açıklamalar yapılarak somut olay yönünden tartışılması ve durumun uyuşmazlığa uyarlanması uygun olacaktır.
Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukukî ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir ——-
Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
Dava ehliyeti; HMK’nin 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nin 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
6100 Sayılı HMK’nin 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Yargısal uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartların işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur ——-Açıklanan işbu ilke ve hususlar —– KURULUNUN BİR ÇOK KARARINDA DA YER BULMUŞTUR. Yukarıdan beri yapılan açıklamalar ışığında somut olayda takibin ve davanın dayanağı—– tarihli komisyon sözleşmesi başlıklı hukuken simsarlık sözleşmesinin taraflarının şirketler olduğu ve dolayısıylı şirketlerin tüzel kişiliğini bağlayacağı, davalı gerçek kişinin şirketi temsilen attığı imzanın şahsını bağlamayacağı açık olduğundan işbu davalıya husumet yöneltilmesi mümkün görülmemiş ve davanın kendisi yönünden resen de gözetileceği üzere pasif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk, taraf şirketler yönünden aynı yasanın 326/2 maddesi gereğince tarafların haklılık durumu ve oranı (kabul-ret) esas alınarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de kabul ve ret oranına göre karşılıklı olarak taraflardan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26 ve 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davalı —- davada taraf sıfatı (Pasif Husumet Ehliyeti) bulunmadığından; DAVANIN —–YÖNÜNDEN USULDEN REDDİNE,
B-DAVALI —– YÖNÜNDEN;
1-)Davanın KISMEN KABUL;KISMEN REDDİNE,
2-)2004 sayılı İİK’nin 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun, —— asıl alacak yönünden yapmış olduğu itirazının İPTALİ ile, icra takibinin işbu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz uygulanmak suretiyle DEVAMINA, fazlaya ilişkin (—– işlemiş faiz ) davanın/ talebin REDDİNE,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin kabulüyle, asıl alacağın %20’si olan —– icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.098,60 TL karar ve ilam harcının, başlangıçta peşin olarak alınan 484,24 TL harç, 821,12 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.305,36 TL haçtan mahsubuyla bakiye 2.793,24 TL Karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——– bütçesinden ödenen kabul edilen miktar (%55,5) üzerinden hesaplanan 754,80 TL arabuluculuk ücretinin davalı şirketten alınarak Hazineye gelir kaydına,
7-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —- bütçesinden ödenen ret edilen miktar (%44,5) üzerinden hesaplanan 605,20 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
8-)Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı 484,24 TL peşin harç, 821,12 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.364,66 TL harcın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
9-)Davacı tarafından yapılan 74,60 TL yargılama giderinden davanın kabul (%55,5) ve ret (%44,5) oranına göre 41,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-)Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1, maddesi uyarınca 8.600,00 TL nispi vekalet ücretinın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
11-)Davalı şirket kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 7.050,66 TL nispi vekalet ücretinın davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine,
12-)Davalı —– kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 7/2 maddesi uyarınca 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinın davacıdan alınarak davalı —– verilmesine,
13-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine ve bu konuda Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından resen işlem yapılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ———-Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/06/2022