Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/503 E. 2022/841 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/503 Esas
KARAR NO: 2022/841
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 19/08/2021
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —– sıralarında —- doğru ilerlemekte olan—— sevk ve idaresindeki —– plakalı aracın, belirtilen mevkiye geldiğinde sert virajlı yola hızlı olarak girmesi nedeniyle, aracın dirksiyon hakimiyetini kaybettiğini ve söz konusu tek taraflı trafik kazasının meydana gelmesine neden olduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından ——–yaptırılan—- plakalı aracın sebep olduğu kazada araç içerisinde yolcu konumunda bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, mezkur kazaya ilişkin olarak —– soruşturma nolu dosyada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, mezkur kaza ile ilgili olarak müvekkili adına —- tarihinde —-başvuru yapılmış olup,—– karar ile müvekkili adına bir miktar tazminata hükmettiğini, söz konusu karara karşı davalı sigorta şirketi tarafından —- itiraz edildiğini, —- karar ile meydana gelen kazanın trafik iş kazası olarak değerlendirilmesi gerektiğini, söz konusu kaza nedeniyle —- başvuru yapılıp yapılmadığını, ödemelerin — sorulmasına başvuru yapılmadıysa hak sahibinin gelir sağlanması için kuruma müracaatlarının sağlanması için süre verilmesi gerektiğini, ancak hakemlerin sadece kendilerine sunulan evrak üzerinden karar verme yetkileri olup, delil toplama ve delil celbetme yetkileri bulunmamasının, bu taleplerin mahkemede ileri sürülmesi gerektiğinden bahisle davadan el çekilmesine karar verdiğini, —–, talebinin dayanağı belgelerin mevcudu itibariyle yapılabilecek inceleme ve değerlendirmenin Sigortacılık Kanunu m.30/12 hükmü gereği hakemlerin sadece kendilerine sunulan evrak üzerinden karar verme yetkileri ve görevlerinin bulunması, delil toplama ve delil celbetme gibi yetkilerinin bulunmaması ve buna bağlı olarak da uyuşmazlık konusunun yetkili mahkemece halledilmesine bu nedenlerle — tarafından uyuşmazlığın karara bağlanmasının mümkün olmaması nedeniyle, —- karar kararı ile davadan el çeilmesine ve —-başvuru için yapılan giderlerin ve ayrıca tahkim yargılama giderlerinin davayı görecek mahkemece nazara alınmasına karar verildiğini, Sigortacılık Kanunu 30/15 maddesinde de belirtildiği üzere, ———önlerine gelen uyuşmazlıkları incelerken sadece kendilerine sunulmuş olan evraklar üzerinden inceleme yapabilmekte delil toplama ve delil celbetme gibi görev ve yetkileri bulunmadığını, bu kapsamda da mezkur dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sevk edildiğini, yargılamanın Mahkeme nezdinde devam etmesi gerektiğini, aksi kanaatte müvekkilinin —— nezdinde gerçekleştirmiş olduğu masrafların yanında kaybetmiş olduğu zamanın bir karşılığı olmayacak ve işbu durum müvekkilinin hak kaybına uğramasına yol açacağını, söz konusu dosyada hakemlerin yargılama sırasında sadece kendilerine sunulmuş olan evraklar üzerinden incelenme yapabilmesi kuralı gereğince sonlandırılamamış, tahkim yargılaması sonucunda çözüme kavuşturulamadığını, bu nedenlerle işbu dava dilekçesi ile sayın mahkeme nezdinde açılan dava, —– dosyanın devamı niteliğinde olduğunu, —tarihinde meydana gelen kazanın, — tarafından iş kazası olarak kabul edilmesi halinde ve buna göre maluliyet geliri bağlanması halinde yapılan ödemeler ile bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısımlarının —- sorulması ve gelen cevaba göre tazminat alacaklarının tespiti gerektiğini, bu anlamda Mahkeme nezdinde müvekkilin geçirmiş olduğu trafik iş kazası nedeniyle —– tarafından herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, iş kazası geliri bağlanıp bağlanmadığı, gelir bağlandıysa bu ödemelerin rücuya tabi peşin sermaye tutarının sorulması taleplerinin mevcut olduğunu, kazayla ilgili olarak —- tarihinde —– tarafından alınan raporda müvekkilinin maluliyet oranının —– olduğunu, geçici işgöremezlik süresinin 4 ay geçici bakıcı gereksinimi süresinin 1 ay olduğunun tespit edildiğini, ——–tarafından düzenlenen raporda Müvekkilin maluliyet oranının %12 olduğunu, tıbbi iyileşme süresinin 4 ay olduğunu, bakıcı ihtiyaç süresinin ise 1 ay olduğunun tespit edildiğini, müvekkilin geliri asgari ücretin üzerinde olup hesaplama zamanında müvekkilin maaş bordroları ve —- dosyaya sunulacağını, tahkim dosyasındaki raporda asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmış olup bu sebeple yeniden tazminat hesabı yapılması gerektiğini, kazaya sebep olan —- plakalı aracın kaza tarihindeki zorunlu trafik mali mesuliyet sigortası davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığından sigorta şirketinin, kaza nedeniyle meydana gelen zararlardan dolayı sorumluluğunun söz konusu olduğunu, davalı—- tarihinde başvuru yapılmış olup davalı sigorta şirketince yapılan başvuruya herhangi bir cevap verilmediğini, yine, arabuluculuk görüşmeleri yapılmış olup sigorta şirketi ile anlaşma sağlanamadığını beyan etmiş, davanın tahsile yönelik belirsiz alacak davası olarak kabul edilerek fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, müvekkili için şimdilik —– sürekli işgöremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinden sigorta poliçesi limiti dahilinde kalmak kaydıyla tahsiline, hesaplanacak tazminatın tamamına kazanın sigorta şirketine ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü sonra başlamak üzere ticari avans faizi işletilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde yasal faiz işletilmesine, —- kapsamında müvekkilin yapmış olduğu —–bilirkişi ücretinin yargılama gideri olarak değerlendirilip, dosya kapsamına dahil edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete başvuru yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, başvuru yapılmaması halinde davanın reddi gerektiğini, dava konusu dosya ile ilgili tazminatın varlığına, miktarına ve diğer unsurlara hükmedilebilmesi açısından olayın trafik kazası olup olmadığı, olayın oluş şekli, tarafların kusur oranları önem arz ettiğini, ancak şikayetin varlığı şikayete bağlı suçlarda olayın araştırılması açısından ön koşul olduğunu, müvekkili şirketin kaza tarihi itibariyle yalnızca sürekli iş göremezlik tazminatından sorumlu olduğunu, geçici iş göremezlik-bakıcı ve tedavi giderleri-yol masrafı sorumluluk kapsamında bulunmadığını, müvekkili şirketin —— poliçesi ile teminat verdiği hususların sürekli iş gücü kaybı ve bu bağlamdaki tazminat talepleri olup, “geçici” zararlar ve buna bağlı taleplerin teminat kapsamı dışında kaldığını, bu sebeple davacının geçici iş göremezlik, geçici bakıcı gideri, tedavi gideri zarar tazminatına ilişkin taleplerinin reddi gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı teminat kapsamı dışında olup, sgk sorumluluğunda olduğunu, bu nedenle müracaatçının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin işbu sorumluluk için üretmiş olduğu trafik sigortası priminden bir kısmını sorumlu olan —– devrettiğini, hal böyle olunca, ilgili taleplerin —– müvekkili kuruma yöneltilmesinin hukuka ve de hakkaniyete aykırı olduğunu, sigortacının sorumluluğu kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri ve genel şartlar’da belirtilmiş teminat türleriyle sınırlı olduğunu, —- yürürlük tarihli —– ile verilen teminatlar sayma sureti ile açıklandığını ve geçici iş göremezlik zararı teminatlardan çıkartılmış durumda olduğunu, dolayısıyla —– tarihinden sonra gerçekleşen somut olay itibariyle geçici iş göremezlik zararı tazminatı teminat dışında kalmakta, davalı sigorta şirketinin bu kalem tazminatlardan sorumluluğu bulunmadığını, davacının maluliyet ile ilgili tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle maluliyet oranını ve malül kaldığını tam teşekküllü hastane raporları ile kaza tarihi ile illiyetli olmak kaydı ile belgelendirmesi gerektiğini, tek taraflı olarak alınan raporun kabulünün mümkün olmadığını, Mahkeme tarafından maluliyete ilişkin bir rapor temini durumunda , davacının maluliyetine ilişkin tanzim edilecek raporunun; —— göre, trafik kazasından kaynaklı daimi maluliyet oranının tespiti adına 20.02.2019 tarih 30692 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve tanzim edileceği tarih itibariyle yürürlükte bulunan “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” esasları çerçevesinde resmi ve yetkili bir hastaneden alınması ve hükmün bu doğrultuda kurulması gerektiğini, maluliyet oranı bakımından müvekkilinin sorumluluğu söz konusu kaza ile illiyet bağı kurulabilen maluliyet oranı ile sınırlı olduğunu, davacının kaza öncesinde vücudunda bulunan rahatsızlıklar, doğuştan getirdiği genetik arazlar ya da geçirmiş olduğu diğer kazalar sonucunda oluşan arazlar nedeniyle müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilmesinin hukuken mümkün olmadığını, zarar görenin kazadan kaynaklı maluliyet oranının da yetkili kurumlarca tespiti gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun tespiti açısından öncelikle araçların kusur oranlarının bilirkişi tarafından tespit edilmesi gerektiğini, işbu başvuru nedeniyle kusur oranının yeniden tespit edilecek olması tarafların kusur oran ve aidiyetleri bakımından çelişkili kararların verilmesi olasılığının ortadan kaldıracağını, hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması yönü gözetileceğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu beyan etmiş, usule yönelik itirazlarının karara bağlanmasına, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama gideri ve ücreti vekâletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı, — Kayıtları, Davacıya ——-Tutanağı, Nüfus Kaydı, Poliçe Ve Hasar Dosyası, Kaza Tespit Tutanağı, —- Sayılı Dosyasının —— Sureti, — —-Kayıtları,——- Kayıtları, Bilirkişi Raporları, —– Dosyası, Dosyadaki Sair Bilgi Ve Belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, Trafik Kazası nedeniyle 6098 Sayılı TBK’nin 54. maddesi gereğince açılan Maddi Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesindeki yollamasıyla dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde esasları, süreci ve hukuki sonuçları açıklanarak taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın duruşmaya katılan davacı vekilinin beyanına göre tarafların sulh yoluna gitmek istemediklerinin anlaşılması üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller incelenmiş ve karar duruşmasına katılan davacı vekilinin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Somut olaya geçmeden önce dava konusu olayın hukuki temeli ve uyuşmazlığın çözümüne etki eden yasal düzenlemelere kısaca değinmekte yarar vardır.
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir. Bilindiği üzere Haksız fiil ise öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmaktadır. Haksız fiilin unsurları ise eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak gösterilmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğmalı, zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ile zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir. Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6 ve 6100 Sayılı HMK’nin 190. maddelerinie göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı, haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır. 6098 Sayılı TBK’nin 50.maddesine göre de zarar gören , zararını ve zarar verenini kusurunu ispat yükü altındadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur” aynı Yasa’nın 85/1. Maddesinde“bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir. 86/1. Maddesi “işletenin, mücbir sebepten veya zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurundan, zararlı sonucun ileri geldiğini ispat etmesi şartıyla sorumluluktan kurtulacağı” hükümlerini içerdiği, aynı yasanın 88. maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi ile motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, ayrıca birden fazla kişinin zararı tazminat ile yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir. Yine TBK’nin 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” demekle birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Buna göre, araç işletenin sorumluluğunun dayanağı 2918 sayılı KTK’nin 85. maddesi ve sürücünün sorumluluğu ise TBK’nin 49. maddesidir ve aralarındaki ilişki, aynı zarardan çeşitli nedenlerden dolayı sorumlu olma halidir. Zarar gören, zarar miktarının tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların tamamından, dilerse yalnız birinden isteyebilecektir.
——– ise, motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunması halinde sözkonusu olup poliçe limitiyle sınırlıdır. Zira, kanunun emredici hükmü gereği yaptırılan zorunlu trafik sigortalarında sigortacı, işletene düşen hukuki sorumluluğu teminat altına aldığına göre, ancak işletenin sorumlu olduğu oranda zarardan sorumlu olacaktır. İşletene hukuken yükletilemeyen zarardan, onun sorumluluğunu teminat altına alan sigortacının sorumlu tutulması da mümkün değildir. Zira sigorta şirketinin sorumluluğu 2918 Sayılı KTK’nin 86/1 maddesi gereğince işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru oranında poliçe limitiyle sınırlıdır.Yine aynı yasanın 88/1 maddesi gereği de bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.
Kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden,——– Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında,bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve ———kabul edilmektedir —— 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi,kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim,durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır.
2918 Sayılı KTK’nin 90. maddesinin yaptığı atıf gereğince uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. Maddesinde ise “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. ” Buna göre bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir. Bunlar ——- uygulamaları ile geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik, kalıcı sakatlık ya da maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; —– günü sabah —- sularında dava dışı—- sevk ve idaresindeki —- plaka sayılı araç sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucunda tek taraflı trafik kazası meydana gelmiştir. Trafik kazası sonucunda araçta yolcu olarak bulunan davacı yaralanmıştır. Trafik kazasına karışan araç dosyada bulunan tescil kayıtlarına göre kaza tarihinde dava dışı —- adına kayıtlı olduğu ve —– başlangıç ve bitiş tarihli —– poliçesi ile davalı sigorta şirketine sigortalı olduğu ve kişi başına sakatlanma ve ölüm halinde —– teminat verildiği tespit edilmiştir. Mahkememizce dava konusu talebin sonuçlandırılması için esaslı üç unsur üzerinde durulmuştur. Bunlar——- diye tabir ettiğimiz kusur, hasar ve hesap üçlüsüdür. Somut olayda kazanın tek taraflı trafik kazası olması ve araçta yolcu olarak bulunan davacıya özelikle kaza tespit tutanağı ve ifadelerinde bulunduğu soruşturma dosyası içeriğinden atfı kabil müterafik kusur tespit edilemediğinden araç sürücüsünün tam ve asli kusurlu olduğu ve dolayısıyla bu kusur durum ve oranı esas alınarak davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenebileceği değerlendirilmiştir. Ayrıca her ne kadar davalı vekili tarafından hatır taşıması savunmasında de bulunulmuş ise de olayda aracın servis aracı olduğu kazanın iş yerine giderken gerçekleştiği çok net olduğundan tazminattan indirim hususu değerlendirilememiştir. Davacıda oluşan hasar yani maluliyete gelince ; davaya konu olayın daha öce sigorta tahkim komisyonu önüne geldiği ve komisyon tarafından davadan el çekilmesine karar verildiği ilgili dosya aslından anlaşılmıştır. Ne var ki bu süreçte davacının maluliyetinin tespiti için işlemler yapılmış ve raporlar alınmıştır. Bu raporlardan zaman olarak daha sonra alınan—-tarihli —- tarafından düzenlenen raporda; Erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik ve ekindeki cetvellere göre davacının sürekli engellilik oranının % 12 olduğu, iyileşme süresinin——– aya kadar uzayabileceği mütalaa edilmiştir. Mahkememizce söz konusu raporun öncelikle ——– uygulaması gereğince kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik esas alınarak hazırlanması ve yaralanmanın niteliğine göre —– Tarafından hazırlanan —— tarihli rapordan dana sonraya ait olması nedeniyle hükme esas alınması gerektiği düşünülmüştür. Mahkememizce işbu tespit ve kabule göre davacının tazminat alacağının varlığı ve mikatarının tespiti aşamısına geçilmiş ve dosya —— resen seçilen nitelikli hesaplamalar uzmanı bir bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişi —–tarafından hazırlanan —– tarihli raporda davacnın sürekli iş göremezlik alacağının —-olduğu ve dava tarihinden itibaren yasal faiz uygumanabileceği yönünde tespit,hesap ve görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporunun taraf vekillerine tebliğine müteakip öne sürülen itirazlar da gözetierek ek rapor düzenlenmesi için dosya bilrkişiye yeniden tevdi edilmiştir. Bunun üzerine hazırlanan ve dosyaya sunulan —- tarihili ek raporda davacının sürekli iş göremezlik alacağının —– olarak hesaplandığı, alacağa araç kaydına göre aracın hususi olması nedeniyle dava tarihinde itibaren yasal faiz uygulanması gerektiği yönünde rapor verilmiştir. Anılan raporda taraf vekillerine tebliğ edilmiştir. Bunun üzerine davacı vekili tarafından rapordaki aleyhe hususlara itiraz edilmekle birlikte ; belrisiz alacak davası niteliğindeki davada talep arttırım dilekçesi verilmiş ve talep toplam —- olarak belinlenmiştir. Davalı vekilinin kazanın iş kazası olmasına ve buna göre —— tarafından ödeme yapılıp yapılmadığına ve sair yönlere ilişkin itirazları ve davacı vekilinin davacının maaşına yönelik itirazlarını araştırılması gerekmiştir. Bu kapsamda——– müzekkere yazılmış ve iş kazası kolundan rücuya tabi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, aylık gelir bağlanıp bağlanmadığı hususları sorulmuştur. Kurum tarafından davacıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanmadığı bildirilmiştir. Bu işleme bağlı olarak dosya tekrar aynı bilirkişiye verilimiş ve ikinci ek rapor alınmıştır. Bilirkişi tarafından düzenlenen —— tarihli ikinci ek raporda bu kez davacının % 12 kalıcı çalışma gücü kaybından mütevvelit maluliyeti ve asgari ücret esas alınarak yapılan hesaplamaya göre davacının —– tazminat alacağının bulunduğu, temerrüt tarihinin—- tarihi olduğu, alacağa yasal faiz uygulanabileceği, sigorta limiti kapsamında davalının sorumluluğunun —-olduğu bildirilmiştir. Bu ek raporda taraf vekillerine tebliğ edilmiştir. Bu kere davacı vekili tarafından davanın kısmi ıslahı yoluna gidilerek daha önce talep arttırım sonucunda belirlenen miktar üzerinden —— olarak ıslah edilmiş ve ıslah talebi davalıya bildirilmiştir. Öte yandan davacı vekili tarafından kamu düzeninden sayıldığından yasa gereği resen gözetilen harçların yatırıldığı tespit edilmiştir. Davalı vekili tarafından da bilirkişi raporlarına karşı öne sürülen ve daha çok genel esasa yönelen itirazlar yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin davacının tazminat alacağı hesabının asgari ücret esas alınarak yapılması nedeniyle aylık gelire ve sunulan bordrolara göre yapılmasına ilişkin beyan ve itirazları da; asgari ücrete göre yapılan tazminat hesabının sigorta limitini aşması , davada ——- göre bir kez talep arttırım, bir kez de ıslah yapılabilmesi ilkesinden hareketle; bu usulü hakların kullanılarak işlemlerinin tamamlanmış olması karşısında uyuşmazlığın çözümüne ve sonuca bir etki görülmediğinden gözetilmemiş ve usul ekonomisi ilkesi ve yargıda hedef süre uygulaması da değerlendirilerek davanın sonuçlandırılması gerekmiştir. Bu çabadan mülhem burada yeri gelmişken, adalet hizmetinin yerine getirilmesi ve hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması için mahkememiz kadar; taraf vekillerinin ve yargılamada görev alan Avukat, Bilirkişi, Tanık, Uzman ile delillerin celbedildiği ilişkili tüm kurum ve kuruluşların da sorumluluğunun bulunduğu ifade edilmelidir. ———-Hülasa; yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler kapsamında haksız fiil niteliğindeki trafik kazası ile malüliyet arasında illiyet bağı bulunduğu, ortaya çıkan maluliyet nedeniyle hesap ve talep olunan tazminat alacağından da davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulabileceği sarihtir. Binaenaleyh; mahkememizce taleple bağlılık ilkesi, talep arttırım ve ıslah dilekçesi, sigorta poliçesinin türü, tarih ve kapsamı ile limiti, davalı yönünden KTK’nin 97.maddesine göre yapılan başvuruya bağlı olarak hesaplanan sekiz iş günü sonrasına tekabül eden temerrüt tarihi, sigortalı aracın niteliğinin hususi olmasına rağmen ticari şirket adına kayıtlı olması ve ticari iş amacıyla kullanılması ve kazanın bu sırada meydana gelmesi nedeniyle avans faizi uygulanması gereği, özellikle kusur, hasar (maluliyet) ve hesaba (tazminat) ilişkin genel olarak denetimi yapılan ve yeterli görüldüğü için benimsenen —– Aktüerya bilirkişi tarafından düzenlenip ibraz edilen kök ve ek raporları da gözetildiğinde; davacının davasının TMK’nin 6, HMK’nin 190 maddeleri gereğince usulüne uygun olarak ispat edildiği sonuç ve kanaatiyle davanın kabulü ile; toplam —– sürekli iş göremezlik tazminatının; —- kısmına temerrüt tarihi olan —– kısmına ise ıslah tarihi olan — tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalı sigorta şirketinden ——- alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden aynı yasanın 326/1 maddesi gereğince tamamen davalı şirket sorumlu tutulmuştur. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi ——- bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KABULÜ ile, toplam —— kalıcı iş göremezlik tazminatının; — kısmına temerrüt tarihi olan —- tarihinden itibaren, —- kısmına ise ıslah tarihi olan —- tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalı sigorta şirketinden —– alınarak davacıya verilmesine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 24.591,60 TL karar ve ilam harcından; başlangıçta alınan 59,30 TL peşin harç, 1.066,00 TL tamamlama harcı ve 147,00 TL ıslah harcının mahsubuyla bakiye 23.319,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-) Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı 59,30 TL peşin harç, 1.066,00 TL tamamlama harcı, 147,00 TL ıslah harcı, 106,00 TL posta masrafı, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.637,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir olunun 53.400,00 TL nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ————-Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/12/2022