Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/451 E. 2023/86 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/451 Esas
KARAR NO : 2023/86
DAVA: Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/03/2021
KARAR TARİHİ: 02/02/2023

—— Karar sayılı dosyasıdan verilen görevsizlik kararı sonucu gönderilen dosya mahkememize tevzi edilmiş olmakla yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, ekte sunulan — tarihli adress.com.tr internet sitesinde davalının işletmiş olduğu —- devir ilanını gördüğünü, Ocak 2020 tarihinde işletme sahibi olan davalı borçluyu arayarak randevulaştığını ve huzurdaki davaya konu işletmenin devir detaylarını görüşmek üzere davalı borçlu ile buluştuğunu, müvekkilinin, davalı borçlu ile görüşmeye tanık olarak dinletecekleri —- isimli kişi ile beraber 2020 yılı Ocak ayı içinde gittiğini, görüşme ve devir detaylarının tamamının —– yanında görüşüldüğünü, müvekkilinin düşünüp değerlendireceğini söylediğini ve bir süre sonra Şubat sonunda yine —- beraberinde —— eşi ile birlikte davalı borçlu ile görüşmeye gittiğini ve devrin yapılması ve şartları konusunda sözlü olarak karşılıklı mutabık kaldıklarını, davalı borçlu işletmenin şahıs firması olduğunu, anlaşılan devir bedeli olan 400.000 TL’nin yarısının kendisine nakit ödenmesini, kalan kısmının ise aylık 10.000 TL şeklinde ödenmesi hususuyla beraber 200.000 TL’nin ödenmesinin hemen ardından şahıs firmasını şirkete çevirip müvekkile hisse devri yapacağını bildirdiğini, davalı borçlunun, müvekkilde samimi ve iyi niyetli intiba bırakarak güven oluşturduğunu, bu görüşme sonunda müvekkil tarafından hey restaurant devir ücreti açıklamasıyla 09.03.2020 tarihinde 50.000 TL, 12.03.2020 tarihinde 150.000 TL olmak üzere ilk başta anlaşılan bedelin yarısı olan 200.000 TL peşinen ödendiğini, bu ödemelerin dekontları incelendiğinde,—-devir ücreti yazdığını, davalı hakkında ——-sayılı icra takibinin başlatıldığını, bu takibe davalı tarafından itiraz edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, bu sebeple haksız itirazın iptali ile kötü niyetli olarak itiraz etmesi sebebi ile davalı borçlunun %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ettiklerini, davalının takibe itirazı haksız olduğunu, borçlunun yargılama sürecinde mal kaçırmasını engellemek için teminatsız şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesini, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibe konu asıl alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP:Davalı/vekili tarafından 6100 Sayılı HMK’nin 322/1 maddesi atfıyla aynı yasanın 126-131 maddeleri kapsamında süresi içinde cevap dilekçesi verilmemiştir.
Davalı vekili tarafından verilen 17/11/2021 tarihli beyan dilekçesinde özetle ; Müvekkilinin, sahibi olduğu restoranı davacı tarafa devretme gibi bir düşünceyle hiçbir zaman hareket etmediğini, davaya konu restoranı müvekkilinin 2019 yılında devir amacıyla ilana koyduğunu, fakat daha sonra belediyede yaptığı belirli araştırmalar sonucunda ruhsat iptali yahut devir işlemi yapmasının imkansız olduğunu öğrendiğini, davacı taraf kendisine devir için ulaştığında ise aralarında geçen görüşmelerde müvekkilinin devir işlemi yapamayacağını belirttiğini, tarafların devir işleminin gerçekleşmeyeceğini bilerek hareket ettiğini ve yapmış oldukları görüşmeler neticesinde yalnızca kar ortaklığı üzerine anlaşmaya vardığını, taraflar arasında yapılan görüşme sonunda karşı taraf müvekkiline katkı payı olarak 200.000 TL ödediğini ve işletme ortağı olduğunu, ödenen katkı payı, müvekkilinin işletmeyi karşı tarafa mesul müdür olarak bıraktığında alkollü ve alkolsüz içki, et, tavuk, meyve, çeşitli meze vs gibi gıda ürünlerinin tam stok olarak kendisine teslim edilmesine karşı alınmış olan ücretten ibaret olduğunu, müvekkilinin ve karşı taraf arasında yapılan anlaşma sonucunda davacı, iş yerinin işletmesini yapmakta ve her ayın sonunda müvekkiline banka yoluyla 10.000 TL kar payı gönderdiğini, aralarında kurulan ilişki ve müvekkilinin davacıya duyduğu güven sebebiyle müvekkilinin gönderilen kar paylarında banka dekontunun açıklama kısmına hiçbir zaman bakma gereği duymadığını, fakat davacıdan almış olduğu son ödemede dekontun açıklama kısmında “kira borcu” yazısını görünce parayı almadan iade ettiğini, çünkü taraflar arasında herhangi bir devir anlaşması yapılmadığını, yalnızca işletme anlaşması yapıldığını ve karşı tarafın anlaşmayı kabul ettiğini, bu nedenle kendisine gönderilen kar payının kira bedeli olarak yazıldığını gören müvekkilinin parayı iade ettiğini, karşı taraf müvekkiline işletme anahtarını teslim edeceğini söylediği halde anahtarı teslim etmeden önce gece vakti kimseye haber vermeden ve gözükmemeye çalışarak işletmeye girdiğini ve işletmede bulunan bütün stokları yanında götürerek 80.000 TL lik bir zarara yol açtığını, yapılan anlaşmanın içeriği ve daha sonra restorana verilen zarar ve açıklanan sebepler nedeniyle müvekkilinin karşı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, ilişkisi sürecinde de müvekkili tarafından herhangi bir borç oluşmadığını, müvekkilinin karşı tarafa duyduğu güven sebebiyle güvenin kötü kullanılmasıyla oluşturulan zararın giderilmesine, müvekkilinin davacıya karşı herhangi bir borcunun olmadığının tespitine ve yargılama giderlerinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER : ——-Esas sayılı dosyası, Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı, — kayıtları,—–Esas sayılı dosyasının ——kayıtları, ——– Birliği,—– Müdürlüğü ve —— yazılan Müzekkere Cevapları,——– yevmiye numaralı işlemi, Tanık Beyanları, —-Dekontları, —— Kayıtları, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava , 2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesi uyarınca İtirazın İptali ve Tazminat (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322. maddeleri gereğince basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Davaya esas —— sayılı dosyası ——- üzerinden getirtilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; ——– Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. ——- Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın —– yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. —–Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. —— Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır. Bu kuraldan hareketle; takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
6102 Sayılı TTK’nin 11/3. maddesinde de “Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” düzenlenmesi mevcuttur. 6098 Sayılı TBK’ nin 202/1 maddesinde ise “Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için—— diğerleri için —– genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı mal varlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.” hükmü bulunmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme ise; haklı bir neden olmaksızın bir kimsenin malvarlığının başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalmasıdır. Sebepsiz zenginleşme davası, haksız olarak başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen kimsenin, bu zenginleşmeyi geri vermesi amacını taşır. Bu şekilde, hukuki değerler arasında bozulmuş olan denge yeniden tesis edilmiş olur. Sebepsiz zenginleşme 6098 sayılı TBK’nin 77-82. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TBK’nin 77/I maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olacağı” ifade edilmiştir. Zenginleşen kimsenin malvarlığının, herhangi bir mal edinmeden de artış göstermesi ve malvarlığının azalması gerekirken haklı bir sebebe dayanmadan azalmayıp mevcut durumunu muhafaza ettirmesi de madde hükmünde ifade edildiği üzere sebepsiz zenginleşme sayılmaktadır. Davanın sebebi sebepsiz zenginleşme olmakla kural olarak, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Temerrüt ya bir ihtar ile ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. ——— Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlememektedir. Sebepsiz zenginleşmede ise sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır.——
Yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılama ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasında davalının işletmecisi olduğu —– adresinde faaliyet gösteren —- isimli işyerinin/işletmenin devri konusunda anlaşıldığı, bu anlaşma gereğince hatta davacının —– yevmiye numaralı noterlik işlemiyle işletmeye mesul müdür olarak atandığı, bu işlemin işletmenin devrinden önce ve devir işlemleri sürecinin başlanıcı niteliğinde olduğu, davacının bu işlemden hemen dört gün önce 09.03.2020 tarihinde 50,000,00 TL ve bir gün önce 150.000,00 TL olmak üzere; dükkan devri için ödeme ve ——- devir ödemesi açıklamalarıyla banka kanalıyla davalıya göndermiştir. Yine aşamalarda ve değişik zamanlarda benzer şekilde dükkan devri, dükkan taksiti gibi açıklamalar yapılarak 80,000 TL gönderildiği ve toplamda davacı tarafından davalıya işletmenin devri amacıyla icra takibine konu edildiği üzere 280.000,00 TL ödeme yapıldığı sabittir. Zira davalı——— esas sayılı dosyasında yapmış olduğu savunmada da; işletmeyi devrettiğini ve davacının banka aracılığıyla bedeli gönderdiğini ikrar etmiştir. Mamafih, öncelikle taraflar arasında geçerli bir yazılı işletme devri sözleşmesi bulunmadığı, işletmenin içkili restaurant niteliği gereği devrinin hemen mümkün de olmadığı ve sözleşme ilişkisi ve sözleşmenin geçerliliği yönünden tartışılacak bir husus bulunmadığı, mevcut delillere göre hukuka uygun ve geçerli şekilde kurulmuş bir işletme devri sözleşmesinden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Davalı süresi içinde cevap dilekçesi vermediğinden iddianın inkar edildiği kabul edilmekle birlikte; beyan dilekçesinde yapılan 200,000,00 TL ilk ödemenin stokta bulunan ‘içki ve gıda ürünlerine ilişkin olduğu, diğer ödemelerin ise kar payı ödemeleri olduğuna ilişkin savunmasına; tanık beyanları, ceza mahkemesindeki mahkemei içi ikrar ve işin niteliği gereği itibar edilmemiştir. Zira bu durumda mesul müdürlük ve iş sözlemesi gereği sorumluluğun işveren sıfatıyla davalıda olması, hesapların kendisi tarafından tutulması, çalışanların maaş ödemelerini yapması veya kar payını dagıtması gereken kişinin işletme sahibi sıfatıyla davalı tarafın olması gerekmekte ve beklenmektedir. Filhakika, olayların gerçekleşme biçimine ve akışına göre taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin geçersiz olduğu ve tarafların aldığını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmesi gerektiği açıktır. Mahkememizce bu minvalde yapılan değerlendirmede davalının davacıya karşı haksız zenginleştiği ve aldığı parayı tamamen iade etmesi gerektiğinin sübut bulduğu anlaşılmakla ve davacının davasını TMK,6 ve HMK, 190 maddeleri gereğince ispat ettiği sonuç ve kanaati oluşmakla davanın kabulü ile , davalı-borçlunun ——– takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile icra takibinin asıl alacağa (280.000,00 TL) takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz uygulanmak suretiyle aynen devamına karar verilmiştir.
Davacının İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise; ——- kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nin 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda tazminatın, takip hukuku acısından amacı ışığında yapılan değerlendirmede; davalının itirazının haksızlığına karar verilmesi ve yapılan yargılamaya ve özellikle banka dekontlarına ve davalıca doğrulanan dava değerine göre davalının borcunun varlığı ve gerçek miktarını tahkik ve tespit edebilir durumda olduğunun tespiti nedeniyle dava konusu alacağın muayyen/likid olduğu anlaşılmakla İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi gereğince şartları oluştuğundan asıl alacağın %20’si olan 56.000,00 TL TL icra inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1. maddesi gereğince tamamen davalı sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi ——– bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KABULÜNE,
2-)2004 sayılı İİK’nin 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun ——- sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın İPTALİ ile icra takibinin asıl alacağa (280.000,00 TL) takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz uygulanmak suretiyle aynen DEVAMINA,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin kabulüyle, asıl alacağın (280.000,00TL) %20’i olan 56.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken nispi 19.126,80 TL karar ve ilam harcınden başlangıçta alınan 4.781,70 TL nispi peşin harcın mahsubu ile bakiye 14.345,10 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca——-bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-) Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı 4.781,70 TL peşin harç, 160,70 TL posta masrafı olmak üzere toplam 5.001,70 TL yargılama giderinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir edilen 42.200,00 TL nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle——— Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.