Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/415 E. 2023/109 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/415 Esas
KARAR NO : 2023/109

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Vekâletsiz İş Görmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/07/2021
KARAR TARİHİ : 09/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Vekâletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … vekili —– sözleşme imzalanarak, müvekkili şirketin piyasaya olan muhtelif borçlarının ödenmesi için borçlusu —- —- adet senet teslim edildiğini, davalının, senet borçlusundan bedellerini de tahsil ettiğini, artık tahsil edilen para ile müvekkili şirketin piyasaya olan borçlarının ödenmesi gerekirken, davalıdan hiçbir dönüş olmadığını, davalının teslim aldığı senetler ile ilgili olarak ne işlem yaptığının, müvekkili şirketin borçlarının ödenip ödenmediği, ödendi ise —— ve ibranameleri, ödenmedi ise sebebi, detayı ve senetlerin ve/veya bedelinin müvekkili şirkete iadesi/ödenmesi gibi müvekkili şirket muhasebe kayıtlarını ve resmi işlemleri de ilgilendiren çok önemli bilgi ve belgelere ihtiyaç bulunduğunu, yapılan işlemlerin şirket kayıtlarına düzenli işlenmesi çok önemli olduğundan telefonlarla da ulaşılmaya çalışıldığını, ancak kendilerinden hiçbir şekilde bilgi alınamadığını, davalının bu işlemleri yerine getirmemesi sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği gibi, müvekkili şirketin —- çok ciddi zararlara da yol açtığını, bu sebeple davalıya—— ihtarnamesi keşide edilerek; sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi, teslim almış olduğu iki adet senet ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi vermelerini, sözleşmeden kaynaklanan ödemeleri yapmamış olmaları halinde teslim almış oldukları senetleri veya senetler paraya çevrilmiş ise bedellerini müvekkili şirkete —- hususunun ihtar edildiğini, davalının, —–cevabi ihtarnamesini keşide ederek; müvekkili adına yapmış olduğu bir kısım ödemeleri ve————— ihtarname ekinde müvekkiline gönderdiğini, hesap mutabakatı yapmak için 1 ay süre içerisinde şirkete gelinip mutabakat yapılacağını belirttiğini, davalının gönderdiği tahsilat makbuzlarının muhasebe kayıtlarına alındığını, halen hesabı verilmemiş —-eksik fark kaldığını, şirketin kayıtlarında açık olarak gözüken ve davalının uhdesinde bulunan —— dosyasından ilamsız icra takibi yapıldığını, davalı tarafın icra takibine borcu olmadığı yönünde itiraz ettiğini, alacağın tahsili için bilahare arabulucuya müracaat edildiğini, ancak anlaşmaya varılamadığını, davalının toplamda —-senet bedeli—- aldığını, ancak sadece—-kısmının hesap ve belgelerini verdiğini, bakiye —- uhdesinde olup, ne bakiye para ve ne de sarf edildiyse belgeleri verilmediğini, davalı aldığı paranın bir kısmını piyasa borçlarına aktardığını, ancak aktarmadığı ve üzerlerinde gözüken tutar ile ilgili hiçbir belge vermediğini, mutabakat yapacağını belirtmesine rağmen yapmadığını, uhdesinde gözüken 246.567,84 TL borçlu olmasına rağmen, yapılan icra takibine itirazının haksız olduğunu, fazlaya ilişkin her türlü talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine ne olduğu belirsiz bir evrak ile başlatılan icra takibi ve akabinde açılan işbu itirazın iptali davası mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının —- imzalatılmış olup ——-müvekkilinin kardeşi olduğunu ancak vekili olduğunu gösteren bir delil sunulmadığını, üçüncü şahsın imzaladığı bir evrakla borçlandırılarak icra takibi başlatılmasının akla ve mantığa aykırı olduğunu, icra takip dosyasında —- borçlu olarak gösterilmesi de başlı başına kötüniyet göstergesi olduğunu, bahsedilen senetlerin toplam değerinin —— olduğunu,—- evrakta —-olduğu görülmekte ve tutarsız olduğunu, —————– piyasaya olan borçları —– ———— şirket adına —– yürütmesi nedeniyle muhataplara karşı bizzat kendisinin sorumlu tutulduğunu ve şirketin 2019 yılında kapandığında müvekkilinin sürekli alacaklılar tarafından rahatsız edildiğini, önemle belirtmek gerekir ki müvekkilinin —– çıkışı verildiğini, davacı şirket———- altında —— aldığını ancak iş devam ederken şirketin battığı ifade ederek sorumluluğun müvekkiline yüklendiğini, alacaklıların müvekkili ..—-tanıdıklarından sürekli alacaklarını tahsil etmek için müvekkiline başvurduğunu, müvekkili———- için———tanıkların mevcut olduğunu, davacı tarafından gönderilen —– ——- cevap verildiğini, icra takibi sözleşmeden kaynaklı bir para borcu ise ve sözleşmede aksine bir madde yok ise para borcu alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğini, bu durumlarda icra takibinin başlatılacağı yetkili icra dairesi alacaklının yerleşim yeri olacağı aşikar olduğunu, ancak ortada bir sözleşme olmadığından işbu icra takibinde ——-Daireleri yetkili olup, davanın görülmesi gereken yerin de —- olduğunu, sözde sözleşme diye tabir edilen —– tek taraflı irade beyanından ibaret olduğunu, açıklanan nedenlerle;haksız ve mesnetsiz davanın reddine, karşı tarafın kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekillik ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER : —- Esas sayılı dosyası —– —-ihtarname şerhli fotokopisi, Vekalet sözleşmesi, ——- araştırması, Tanık, Bilirkişi Raporu, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Vekâletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) davasıdır.
Mahkememize tevzi edilen ve yukarıdaki esasa kaydı yapılan basit yargılama usulüne tabi işbu dava üzerine mahkememizce henüz tamamlanmayan tahkikat aşamasında Anayasa’nın 141/4 ve 6100 Sayılı HMK’nin 30.maddesi gereğince usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek 6100 sayılı HMK’nin 114 ve 115. maddelerinde bulunan düzenleme kapsamında dava şartlarına yönelik yapılan son inceleme ve değerlendirme sonucunda aşağıdaki hüküm sonuca ulaşılmıştır.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin — sözleşmesine dair —– mektubu ve kredi emrini düzenleyen — komisyon sözleşmesine ilişkin —- ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan —-, ——– düzenleyen—- maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; ——- hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, — ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Örneğin, Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
—— ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye hukuk mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz..
6098 Sayılı TBK’nin 502. maddesinde ” Vekalet sözleşmesi, vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekalete ilişkin hükümler, niteliğine uygun düştükleri ölçüde ,bu kanunda düzenlenmemiş olan iş görme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.’ düzenlemesi bulunmaktadır.
Yukarıda anılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı ve ve dolayısıyla olaya TBK’nin 502.maddesinde düzenlenen vekalet sözleşmesinin uygulanması gerektiği, davacının TTK’nin 16/1 maddesi gereğince tüzel kişi tacir sıfatı taşıdığı fakat davalı gerçek kişinin tacir olduğuna dair dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi bu yönde bir iddia ve savunma da ileri sürülmediği, böylece davanın her iki tarafın ticari işletmesinden doğan bir husus bulunmadığı, 6102 sayılı TTK’nin 4. maddesinde vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davalar mutlak ticari davalar arasında da sayılmadığı gibi davalının ticari temsilci veya ticari vekil sıfatının da bulunmadığı ve böylece davanın mutlak ,nispi ticari davalar ile ticari dava kabul edilen davalar kapsamında kalmadığı anlaşılmakla işbu uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Binaenaleyh; davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin ——–HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ ———–ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.