Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/384 E. 2022/511 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/173 Esas
KARAR NO: 2022/483
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 21/01/2020
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki—- Sözleşmesi gereğince ticari ilişki bulunmakta olduğunu, sözleşmenin sonlanması üzerine sözleşmeden kaynaklı olarak taraflar arasında muhtelif ihtarnameler ve ihtarnamelere cevaplar keşide edildiğini, davalının sözleşmeye aykırı olan taleplerini reddettiklerini, müvekkil şirketin hiçbir cari, nakdi veya ayni borcu bulunmadığını, müvekkilinin eylem ve kararından karşı tarafın uğradığı bir zararın söz konusu olmadığını, davalı şirketin kendisine teminat olarak verilen mektubu, —- tarihinde hukuki ve fiili neden olmaksızın, bir fatura tanzimi ile kar mahrumiyet bedeli olarak kısmen, —–olarak tazmin yoluna gittiğini, bu hususun sözleşmeye ve taraflar arasındaki ticari ilişki ve gerçek duruma aykırı olduğunu, bu paranın iadesi talebi ile arabuluculuk yoluna gidildiğini ancak sonuç alınamadığını, kar mahrumiyetleri olmadığını, bu nedenle bu durumun tespiti ile paranın iadesini talep ettiklerini,—— mutabakatta miktar olarak ürün alım satım taahhüdü bulunmadığını, Bayilik sözleşmesi eki olan ve akaryakıt alım koşullarını belirleyen mutabakatlar birlikte değerlendirildiğinde maliyetine —— tedarik edildiğini, mutabakatın —— —- olarak belirlenmiş olan fiyatın —- terminali —-dağıtım şirketi satın alma fiyatı olduğunu, davalının kendilerine akaryakıt ürünlerini—- terminalinden tedarik ettiğini, bu husus nazara alındığında davalının maliyetine satış yaptığını, maliyetine satılan bir üründe herhangi bir kar mahrumiyetinin oluşmasının da mümkün olmadığını, ancak arabuluculuk müracaatından sonra kurumsal kimlik ve dönüşüm bedelinden kaynaklı —- karşılığı ödeme yapılması gereği ortaya çıktığını, bu bedeli kabul ettiklerini, mahsup/takas edildiğini, beyan ederek, sözleşmenin feshi nedeni ile davalı lehine kar mahrumiyeti oluşmadığının belirlenerek, — paranın tazmin tarihi olan —– tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile dava şirkete iadesine, karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Taraflar arasında, ——– tarihine kadar geçerli bayilik sözleşmeleri akdedildiğini, bayilik sözleşmelerinin akdedilmesi aşamasında; bayiye yapılacak nakit kredi/ karz ödünç para ödemesi, ariyet malzeme, iskonto ve benzeri yollarla sağlanacak menfaatleri ve bu menfaatlerin karşılığında yerine getirilecek [borçlann zamanında ödenmesi, ürün akaryakıt ve madeni yag gibi taahhütleri ile bu yükümlülüklere aykırı tutum ve davranışların sonuçlarını belirleyen taahhütnamenin bayi tarafından imzalandığını, bayilik sözleşmesinin kapsadığı akaryakıt istasyonunda beş yıl süre ile müvekkili —— bayiliğinin yapılacağının ve sözleşme ile taahhütnamelerden doğan sorumlulukların beş yıllık sözleşme süresi içerisinde eksiksiz ve zamanında yerine getirileceğini taahhüt etmesi nedeniyle davacı — faaliyetleri icin gerekli olan uzun vadeli nakit kredi (ödünç para) ödemesi yapıldığını, davacının, —– sayılı ihtarnamesi ile akaryakıt ve —– sözleşmelerini, —- yıllık sürelerin tamamlanmasından evvel feshettiğini, teminat mektubunun paraya çevrilmesi neticesinde tahsil edilen bedelin kalan sürenin sona ereceği tarihe kadar akaryakıt ve—- istasyonu olarak faaliyet gösteren işletmeden elde edeceği / mahrum kaldığı kar olduğunu, teminat mektubunun paraya çevrilmesi suretiyle tazmin edilmesinin hukuka uygun olduğunu, beyan ederek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir
DELİLLER: —— yevmiye numaralı fesih ihtarnamesi, Karşılıklı İhtarnameler, Davalı Şirketin Ticari defter ve belgeleri,—-Raporları, dosyadaki sair tüm bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, akaryakıt istasyonu bayilik sözleşmesi nedeniyle verilen ve sözleşmenin feshine bağlı olarak paraya çevrilen teminat mektubunun paraya çevrilen kısmının sebepsiz zenginleşme kapsamında iadesi istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında değişen yasal düzenlemeye bağlı olarak ön inceleme duruşmasından itibaren Basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler teatisi aşamaları tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete karşın taraf vekillerinin sulh yoluyla uyuşmazlığı çözmek istemedikleri beyanları üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri ve inclemeleri yerine getirilmiş, karar duruşmasına katılan taraf vekillerinin son sözleri de dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlığa geçmeden önce olayın esasının çözümüne doğrudan etki edecek ve olaya uygulanacak kanun hükümleri ve yargısal uygulama hakkında kısaca açıklamalar yapılması hükmün anlaşılması bakımından kuşkusuz yararlı olacaktır.
Sebepsiz zenginleşme, haklı bir neden olmaksızın bir kimsenin malvarlığının başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalmasıdır. Sebepsiz zenginleşme davası, haksız olarak başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen kimsenin, bu zenginleşmeyi geri vermesi amacını taşır. Bu şekilde, hukuki değerler arasında bozulmuş olan denge yeniden tesis edilmiş olur. Sebepsiz zenginleşme 6098 sayılı TBK 77-82. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TBK’nin 77/I maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olacağı” ifade edilmiştir. Zenginleşen kimsenin malvarlığının, herhangi bir mal edinmeden de artış göstermesi ve malvarlığının azalması gerekirken haklı bir sebebe dayanmadan azalmayıp mevcut durumunu muhafaza ettirmesi de madde hükmünde ifade edildiği üzere sebepsiz zenginleşme sayılmaktadır. Davanın sebebi sebepsiz zenginleşme olmakla kural olarak, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Temerrüt ya bir ihtar ile ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. ——Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlememektedir. Sebepsiz zenginleşmede ise sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır.—–
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 112. maddesine göre, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir.
Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar: Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur —— Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir.——-
Yukarıda yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılama ışığında somut olaya bakıldığında ;
Taraf şirketler arasında —- tarihinde beş yıl süreli bayilik sözleşmesi yapılmış ve davacı şirket —– işbu sözleşmeyi —- numaralı ihtarnamesi ile tek taraflı olarak feshetmiştir. Görüldüğü üzere sözleşme, süresi dolmadan davacı şirket tarafından tek taraflı olarak sonlandırılmıştır. Bunun üzerine davalı şirket —–bayilik sözleşmesi gereğince kendisine verilen—– bedelli teminat mektubunu , —- tarihinde düzenlediği erken fesih kar mahrumiyeti açıklaması ile düzenlediği—– kısmını paraya çevirdiği sabittir. Bu tespitlerden hareketle bayilik sözleşmenin davacı ——- tarafından tek taraflı olarak feshedilmesinin haklı olduğunu gösteren somut ve inandırıcı deliller bulunmadığından feshin haksiz olduğu ve varsa davalının erken fesih nedeniyle zararının belirlenerek fazla kısmın iade edilip edilmeyeceği belirlenmelidir. Bu kapsamda taraflarca gösteriler tüm deliller ve uyuşmazlığa tesir eden resen getirtilmesi gereken tüm deliller toplamış ve dosya üç kişiden oluşan bir bilirkişi heyetine verilerek rapor düzenlenmesi istermiştir. Bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan —- tarihli kök raporda özetle ; sözleşmenin davacı tarafından süresinden önce haksız olarak feshedildiğinin düşünüldüğü , davalının yoksun kaldığı kar bakımından dosyada veri olmadığından bir hesaplama yapılamadığı yönünde tespit ve değerlendirmeye yer verilmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilerek vaki beyan ve itirazları da değerlendirilmiştir. Buna göre mahkememizce özellikle zarar ve miktarı konusunda ek rapor düzenlenmesi istenmiştir. Aynı bilirkişi heyetince düzenlenen —– tarihli ek raporda ise süreç özetlenmiş ve kök rapordaki tespitler tekrar edilerek davacının ermek fesih nedeniyle davalının kar mahrumiyetinin — aylık süre için — aylık süre için —- olduğu ancak sektörde bu sürenin — ay olarak uygulanması gerektiği , —kurumsal kimlik ve dönüşüm bedeli ile birlikte zararın —– tarihi itibariyle iadesinin uygun olacağı yönünde tespit, hesap ve değerlendirme yapılmıştır. Yasal düzenlemeler gereği işbu ek rapor da taraf vekillerine tebliğ edilerek itirazları gözetilmiştir. Mahkememizce bilirkişi raporu tatmin edici ve hüküm kurmaya yeterli görülmediğinden bilirkişi heyetinde bulunan——-bilirkişiden davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme de yapılmak suretiyle davalının zararının varlığı ve miktarı yönünden rapor istenmiştir. Bu kere hazırlanan tek kişilik raporda ise özetle ; önceki heyet raporlarındaki işin esasına ve safahata ilişkin tespitler tekrar edilerek erken fesih kar mahrumiyet bedelinin —- dahil —- olmak üzere toplam —olduğu ve bunun teminat mektubu ile tahsil edilen — düşüldüğünde —- paranın —– tarihinden itibarın ticari faiziyle birlikte iade edilmesi gerektiği yönünde hesap ve değerlendirmeleri içeren rapor verilmiştir. İşbu bilirkişi raporu da taraf vekillerine tebliğ edilerek vaki beyan ve itirazları da yeniden değerlendirilmiş ve dosya kapsamıyla bilikte hukuki süzgeçten geçirilmiştir. Bilirkişi raporlarının takdiri delil olması ve taraf vekillerinin en azından birinin her rapora öyle veya böyle itiraz edecekleri işin niteliğinden olduğundan ilanihaye bilirkişi raporu alınması talepleri kesilerek uyuşmazlığın çözümü ve sonuçlandırılması gerekmiştir. Filhakika somut olayda davalının sözleşmenin süresinden önce haksız olarak feshedilmesi nedeniyle ve bu durumun mahkememizin kabulünde olması gözetildiğinde davalının müspet zarar olan kâr kaybı ve malvarlığındaki gerçek eksilmenin tespit edilerek ödenmesi esastır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporları ışığında davalının ticari defterleri, finansal tabloları, düzenlenen faturalar, pazarlama giderleri ve sözleşmeye göre kalan süredeki satış kârı gibi objektif kriterler ve özellikle davalı şirketin — uygulaması gereği—- ay içinde yeni bir bayilik sözleşmesi yapabileceği ihtimaline göre işbu süre esas alınmak suretiyle zararının — aylık süre için — olduğu, yine davalının —- kurumsal kimlik ve bedelinden kaynaklanan zararının sabit bulunduğu ve böylece toplam zararının — olduğu, —- bedelli teminat mektubunun paraya çevrilen —-paranın düşülmesiyle bulunan—– miktarın sebepsiz zenginleşme oluşturacağı ve iade edilmesi gerektiği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Binaenaleyh; davacı şirketin davasını TMK’nin 6, HMK’nin 190 maddeleri nazarında kısmen ispat ettiği anlaşılmakla özellikle bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen —— tarihli ek raporun gerekçeli, denetime açık, hüküm kurmaya elverişli ve yerinde olduğu kabul ve takdir edilmesi bir yana 6098 sayılı TBK’nin 117/1-2 maddesi gereğince davalının kabul edilen haksız zenginleşmesinin kötü niyetli olduğu söylenemeyeceğinden temerrütün dava tarihinde oluşması, tarafların ticaret şirketi olamasına göre avans oranında faiz uygulanması hususları da gözetilmek suretiyle davacının davasının kısmen kabulüyle —– dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin —– davanın / talebin ise reddine karar verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. Maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk, aynı yasanın 326/2 Maddesi gereğince tarafların haklılık durumu esas alınarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de kabul ve ret oranına göre karşılıklı olarak taraflardan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nın 26 ve 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın kısmen KABULÜ ile, —–dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin —— davanın / talebin Reddine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 18.521,97 TL karar ve ilam harcından, başlanğıçta alınan 5.857,59 TL peşin harcın mahsubuyla bakiye 12.664,38 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 5.857,59 TL peşin harç, 7,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 5.919,79 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan 110,40 TL posta masrafı ve 3.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.910,40 TL masraftan oluşan yargılama giderinden davanın kabul (%79) ve ret (%21) oranına göre 3.091,22 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına, davalı tarafından vekille temsil dışında yapılan yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —— bütçesinden ödenen kabul edilen miktar (%79) üzerinden hesaplanan 1.043,48 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——- bütçesinden ödenen ret edilen miktar (%21) üzerinden hesaplanan 276,52 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca 27.430,20 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddeleri uyarınca 10.141,05 TL nispi vekalet ücretinin ve 7,80 TL vekalet harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; ——–Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2022