Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/351 E. 2022/420 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/351 Esas
KARAR NO : 2022/420

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 11/06/2021
KARAR TARİHİ : 12/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket nezdinde—— tarihinde hırsızlık olayı neticesinde maddi zarar gerçekleştiği, müvekkili şirkete vaki hırsızlık ihbarına müteakip hazırlatılan —– istinaden, hırsızlık dolayısıyla meydana gelen zarar ——-olarak belirlendiği ve bu tazminat bedeli —— ——— ödendiği, yapılan ödeme ile ———— şirketinin, TTK m.1472 hükmü gereği sigortalının haklarına halef olduğu, hırsızlık olayı sonucu sigortalının mahalde meydana gelen zarardan ——– sağlayan davalı/borçlu—- anlaşılacağı üzere sorumlu olduğu, işbu ——bedelin ödeme tarihi olan 20.04.2020 tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili için davalı/borçlu aleyhine —Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalı/borçlunun yasal süresi içinde borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz ettiği, davalının/borçlunun itirazlarının haksız ve alacağı geciktirmeye yönelik olduğu, işbu itirazın iptali için dava sürecine geçilmek istendiği ancak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesinin “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce —– başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü gereğince— —–dosya numarası ile arabuluculuğa başvurulduğu, bu kapsamda 26.04.2021 tarihinde yapılan toplantıda anlaşılamadığı ve huzurdaki davayı açma zarureti hâsıl olduğu ileri sürülerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davalarının kabulü ile,— esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, — ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine davacı — sayılı icra dosyası ile takip talebi 63.140,19 TL tutarlı takip başlatıldığı, taraflarınca süresi içerisinde borca itiraz edildiği, müvekkili şirketin söz konusu davada taraf gösterilmiş ise de söz konusu davanın tarafı olmadığı, adı geçen—- müvekkili şirketin herhangi bir ticari ilişkisi ve bağlantısı bulunmadığı, mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın, esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerektiği, bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceği, dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilmesi gerektiği, müvekkili şirketin —- sözleşmesinden de görüleceği üzere—– hizmet sözleşmesini 24/01/2020 tarihinde imzaladığı, müvekkilinin işvereni —. Olduğu, davacı ——— poliçesi ile sigortalısı olan — kullanımında olan — adresinde bulunan mahalde — tarihinde gerçekleşen hırsızlık olayı neticesinde gerçekleşen maddi zararı müvekkili şirketten temin etmek istediği, söz konusu hırsızlık olayının —- gerçekleştiği, hırsızlığın gerçekleştiği tarihte söz konusu yerin güvenliğinin müvekkili şirkette olmadığı, ekte sunulan——–hizmet sözleşmesinde sözleşme tarihi ve müvekkilin söz konusu—– için——- temin etmesi gereken tarih açıkça yer aldığı, söz konusu sözleşme tarihleri sonradan düzenlenecek ya da değiştirilebilecek nitelikte de olmadığı, —— başlamadan önce— başvurarak, gerekli izinler alınarak gerçekleştirildiği, sözleşmelerin bir örneğinin — yer aldığı, gerekirse mahkemenizce de talep edilerek, müvekkili şirket sorumluluğunun başladığı tarih açıkça görülebileceği, davacı yanın alınan eksper raporunda ——sağlayan müvekkili şirkete rücu edilebileceği yazması sebebiyle davayı müvekkili şirkete yönlendirdiklerini beyan ettikleri, —tarafından düzenlenen raporun hukuki bir geçerliliği bulunmadığı, yeterli araştırma yapılmadan hazırlanan raporun müvekkili şirketi bağlamadığı, söz konusu rapor hazırlanırken müvekkili şirketin söz konusu —- —– müvekkili şirketin —– olarak hangi tarih itibariyle göreve başladığı araştırılmadığı, —-tarafından ekte sunulan söz konusu ——görsellerde yer alan — —-tarafından sağlanmaktadır— tarihine ait olduğunun açık olduğu, müvekkili şirketin o tarih itibariyle söz konusu —— için sözleşme imzalandığını kabul ettiği, söz konusu hırsızlık olayının 18/01/2020 tarihinde gerçekleştiği, gerek olay yeri inceleme tutanakları, gerek şikayetçi ifade tutanakları ve tanık beyanlarının hiç birinde de müvekkili şirketin adının geçmediği, söz konusu tarih itibariyle hiç bir sorumluluğu kabul etmemekle birlikte, davacı yan tarafından—-sözleşme sunulmuş olmakla söz konusu sözleşme de gerekli —tedbirlerini yüklenici——–tarafından sağlanacağı yer aldığı, söz konusu müvekkili şirketin taraf olmadığı,—– arasında imzalanan sözleşmenin 27. maddesi işyeri muhafazasını içermekte olduğu, işyerinin ve işyerinde bulunan her türlü malzeme ve levazım ile,——- ——yükleniciye ait dendiği, ——- kendi güvenliğini sağlamayı açıkça kabul ve taahhüt ettiği, davacı yana defalarca söz konusu müvekkili şirketin sözleşmesini — sorumluluğunun —, söz konusu hırsızlık olayı gerçekleştiği tarihte belirtilen alanda — işlerinin kendilerince yapılmadığı, —– itibariyle göreve başladıkları hem sözlü hem yazılı olarak beyan edilmişse de, davacı yanın hukuken hiç bir geçerliliği olmayan ekspertiz raporuna dayanarak kötü niyetli olarak sigortalılarına ödedikleri bedeli müvekkili şirketten tahsil etme yoluna gitmeye çalıştığı savunularak yukarıda izah edilen sebeplerle haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli olarak açılan davanın reddine karar verilmesi, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesi, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLER : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, — Esas Sayılı Dosyası——Poliçesi , Faturalar, Hasar Dosyası, Ekspertiz Raporu,Banka Dekontu, Fotoğraflar, —-Amirliği Cevabı, İfadeler/soruşturma Dosyası, Dosyadaki Diğer Bilgi Ve Belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava , 6102 sayılı TTK’nin 1472. maddesi uyarınca davacı sigorta şirketinin sigortalısının haklarına—— olması sebebiyle –kapsamında sigortalının iş yerinde meydana gelen hırsızlık nedeniyle sigortalısına ödediği tazminatın davalı —— rücuen tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek bir kısım tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, duruşmada taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçirilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Öncelikle davaya esas——– Esas sayılı dosyası getirtilerek, incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Dosyaya mübrez —-tutanağına göre de — dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı olan 2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; “(Değişik fıkra: 17/07/2003-4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra:17/07/2003-4949 S.K./103.md.)Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır.
Davacının aktif dava ehliyeti yönünden ise 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesinde ” (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, —– uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) — birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” hükmü bulunmaktadır.
Davalı taraf evvela dava konusu hırsızlık olayının meydana geldiği tarih olan 18.01.2020 tarihinde hırsızlık olayının meydana geldiği iş yeri ve şirketin güvenlik hizmetinin kendilerinde olmadığını başka bir şirketin sorumluluğunda olduğunu dolayısıyla zarardan sorumlu tutulamayacaklarını ve davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmesini savunmuştur.
Bu kapsamda taraf ehliyeti ve sıfat kavramaları üzerinde bir kısım hukuki açıklamalar yapılarak somut olay yönünden tartışılması ve uyuşmazlığın giderilmesi uygun olacaktır.
Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukukî ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m. 50].
Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. —– ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
Dava ehliyeti; HMK’nin 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nin 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
6100 Sayılı HMK’nin 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu —- tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. —- davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde — hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartların işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur—- ve hususla—–BİR ÇOK KARARINDA DA YER BULMUŞTUR.
Yukarıda açıklanan hususlar ve yargılama çerçevesinde yeniden somut olaya bakacak olursak; davacı —– ile dava dışı sigortalısı —- arasından ——olduğu, dava dışı şirketin———ifade tutanaklarına ve ekspertiz raporuna da yansıdığı üzere 18/01/2020 tarihinde hırsızlık olayı meydana geldiği ve hırsızlık nedeniyle dava dışı sigortalıya 63.140,19 TL ödendiği sabittir. Dosyaya sunulan —– sözleşmesine göre hırsızlık olayının meydana geldiği —- bir yıl süreli olarak — tarihleri arasında davalı şirket tarafından yerine getirildiği görülmüştür. Bu sözleşmeye göre davalı şirketin —-gün sonra başladığı açıktır. Mahkememizce— verilen cevapta da haksız fiilin ve zararın meydana geldiği 18/01/2020 tarihinde iş yerinin güvenlik hizmetinin —. unvanlı şirket tarafından yerine getirildiği bildirilmiştir. Görüldüğü üzere davalı şirketin davanın dayanağı haksız fiile konu zararla hukuken bir ilgisinin ve sorumluluğunun/yükümlülüğünün bulunmadığı ve bu nedenle kendisine dava yöneltilemeyeceği her türlü izahtan varestedir. Velhasıl, usul hukuk açısından bu durumun resen de gözetilmesi gerektiğinden yapılan tespit ve hukuki değerlendirmeler ışığında davanın, davalı şirketin taraf sıfatı bulunmadığından (pasif husumet) usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2004 sayılı İİK’nin 67/2 maddesi gereğince kötüniyet tazminatına yönelik talebi de; davacının davalıya ——-sorumluluğuna dayalı olarak açılması , davanın sıfat yokluğundan ret edilmesi yanında davacının davalıya ızrar kastıyla ve kötü niyetle takip yaptığına yönelik soyut beyan ve talep dışında hukuki bir tespit ve beyyine de bulunmadığından dinlenmemiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden davacı taraf sorumlu tutulmuştur. Ayrıca Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi —gideri kapsamında davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-)Davalının davada taraf sıfatı (Pasif Husumet Ehliyeti) bulunmadığından; DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-)Davalının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle tazminat talebinin REDDİNE,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının, başlangıçta alınan 1.107,40 TL. peşin harcından mahsubu ile bakiye 1.026,70 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-) Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan— maktu vekalet ücretinin ve 8.50 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-)Davalı tarafından vekille temsil dışında yapılmış yargılama gideri bulunmadığından işbu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile —- —arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
😎 6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansın yatırana iadesine, (Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince — tarafından resen işlem yapılmasına)
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ; 6100 sayılı HMK’nın 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.