Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/250 E. 2022/522 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/250 Esas
KARAR NO: 2022/522
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/04/2021
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilinin, davalılar ile araç alımı için — tarihli sözleşmeyi akdettiği ve aynı tarihte— eft ile bütün ücretin ödendiği, — tarihli sözleşme uyarınca davalıların aracı — tarihinde teslim etmeyi taahhüt ettiği, sözleşme bedeli — tarihinde ödendiği halde araç taahhüt edilen tarihte teslim edilmediği, davalıların müvekkilini oyaladığı, müvekkili şirketin araç alımı konusunda — yev numarası ve ——numarası ile çalışanlarına vekaletname vererek—- bulunan aracı teslim almak için çalışanlarını gönderdiğinin açık olduğu, bu nedenle davalılara —- tarihli ihtarnamesi keşide edildiği, bu ihtarname ile davalılar ile —–bedel karşılığında anlaşıldığı, ödemenin eksiksiz yapıldığı ve ihtarnamenin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde aracı teslim etmeleri istendiği, aksi takdirde, başkaca ihtara gerek kalmaksızın sözleşmeden dönülüleceği ve ödedikleri bedelin iade edilmediği halde yasal yollara başvuracakları konusunda ihtarda bulunulduğu, davalı —– ihtarnamelerine cevap olarak — tarihli ihtarnamesini keşide ettiği, bu ihtarnamede —- seri numaralı —maddesi gereğince—- süresi olduğunu ileri sürüldüğü, halbuki tarafların bu sözleşmelerden sonra ve bu sözleşmelerdeki süre taahhüdünü değiştirerek en son yapılan sözleşmede vade açıkça —- olarak belirtildiği, sözleşmede —–tarihinde— seri nolu ——– seri nolu — sözleşmeleri uyarınca — için anlaşıldığı, alacının sipariş etmiş olduğu —motor nolu — anlaşıldığı, araç —- tarihinde teslim edileceği, alıcı —- ödeme yapmıştır yazdığı, sözleşmenin metninden açıkça anlaşılacağı üzere bu son sözleşme diğer sözleşmeleri kapsayacak şekilde ve diğerlerinden sonra yapıldığı, bu sözleşme ile vade açıkça—- olarak kararlaştırıldığı, davalıların —— tarihinde temerrüde düştüğü, TBK m.212 uyarınca zilyetliğin devri için belirli bir süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının, devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini istediği kabul edeceği, bu düzenleme gereğince karine olarak müvekkilinin aynen ifayı değil, zararını istediği kabul edildiği, taraflarınca karşı—— tarihli ihtarnamesi de gönderilerek borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren ——- gün içinde yerine getirilmemesi halinde aynen ifayı değil, zararın isteneceği açıkça belirtildiği, bu nedenle davalıların en azından ödenen — yargılama gideri kapsamında ihtarname masrafı olan — sorumlu tutulması gerekeceği, yukarıda açıklanan nedenlerle borçlulara karşı —– esas sayılı icra takibi başlatıldığı, davalılar tarafından yapılan itiraz takibin durduğu ileri sürülerek davalı borçluların haksız itirazlarının iptali ile takibin devamı, haksız olarak takibe itiraz etmeleri sebebiyle takip çıkışı üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi, Yargılama gideri ile vekalet ücretinin (ilam ve arabuluculuk vekalet ücreti) davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP /TALEP : 6100 Sayılı HMK’nin 126-131 maddeleri kapsamında cevap dilekçesi verilmemiştir.
Davalılar vekili —-tarihli beyan dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında davanın her iki davalı yönünden esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: —- Sayılı Dosyası ,arabuluculuk Tutanağı— Tarihli Alım-satım Ve Araç Sipariş Sözleşmesi, Teslim Ve Ödeme Sözlşemesi —Kayıtları, Nüfus Kayıtları, — Kayıtları, Banka Dekont ve Kayıtları, İhtarnameler, Dosyadaki Diğer Bilgi Ve Belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava , 2004 sayılı İİK’nin 67.maddesi gereğince açılmış İtirazın İptali, takibin devamı ve tazminat (Ticari Satından Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde esasları, süreci ve hukuki sonuçları açıklanarak taraf vekillerinin sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, tarafların sulh olmak istememeleri üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller toplanıp incelenmiş ve karar duruşmasında taraf vekillerinin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Öncelikle davaya esas ——- sistemi üzerinden getirtilerek, incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; —–Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.—–Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın —- yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. —-Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.—— Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır.
Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında öncelikle, — sayılı dosyasından davalı-borçlular hakkında ——- teslimatı belge gereğince gönderilen paranın iadesi için icra takibi başlatıldığı ,icra takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce açılan dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş, davacı davaya cevap vermediğinden davacı tarafça gösteriler deliller ve davanın niteliği gereği resen toplanması gereken deliller toplanmıştır. Öncelikle her iki davalı aleyhine icra takibine girişlimiş ve her iki davalı aleyhinde itirazın iptali ve takibin devamı istense de takibin dayanağı olan—– tarihli sözleşmenin tarafının sadece taraf şirketler olduğu , davalı gerçek kişinin şirket ile bir ilgisinin bulunmadığı, davalı gerçek kişinin şirketin tescil kayıtlarına göre şirketle ortaklık ilişkisinin de bulunmadığı, olayda tüzel kişiliğin perdesinin aralanması hususunda uygulama imkanı olmadığı anlaşılmakla buradan itibaren yapılacak açıklamalar sadece davalı şirket yönünden olacaktır. Davalı gerçek kişi yönünden ayrı bir paragraf açılarak hukuki değerlendirme yapılacaktır.
Öncelikle konunun hukuki niteliği ve yasal düzenlemeler üzerinde durulması gerekmektedir.
Tarafların tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK) ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK m. 207 vd) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir.
Satım sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 207. maddesinde “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Satım sözleşmesi synallagmatik, başka deyişle tam iki tarafa karşılıklı borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Tam iki yanlı sözleşmelerde, her iki yan birbirine karşı birer asli edim ile çeşitli yan ve tali edimler yüklenirler. Eş deyişle bu sözleşmeler nitelikleri gereği yanlardan her birini zorunlu olarak alacaklı ve borçlu kılar. Yanlardan her biri karşı edimi elde etmek için borç altına girer. Satıcının malın teslimi ve mülkiyetinin alıcıya geçirilmesi yükümlülüğü yanında satılanın ayıplardan ari olmasını sağlama yükümlülüğü de bulunmaktadır.
2918 sayılı Yasa’nın 20/2-d maddesi uyarınca; trafik sicilinde kayıtlı bulunan araçların devir ve satışına yönelik sözleşmelerin resmi şekilde yapılması zorunludur. Resmi şekilde yapılmayan satış sözleşmeleri geçersizdir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 TBK’nun 29/II. maddesine göre; iki tarafın menfaati için bir sözleşmenin geçerli olması şekil şartına bağlanmışsa bu şekil şartı önakde (sözleşme yapma vaadine) de uygulanır. Kanunen öngörülen şekil şartına aykırılığın yaptırımı TBK’nun 12. maddesinin gereği mutlak butlandır.(kesin hükümsüzlüktür.) Mutlak butlan halinde yapılan hukuki işlem/sözleşme başlangıçtan itibaren geçersiz işlem olup, zaman içerisinde geçerlilik kazanamayacağı gibi hukuki sonuç da doğurmayacaktır. Mutlak butlan(kesin hükümsüzlük) taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen nazara alınır.——-Bu şekil şartının geçerlilik şartı olup, bu şekle uygun yapılmayan sözleşmeler baştan itibaren geçersiz olduğu —– yerleşmiş içtihatları arasındadır. Geçersiz sözleşmeler taraflar için hak ve borç doğurmazlar. Taraflar sadece ve ancak birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı olarak geri isteyebilirler————
Görüldüğü üzere araç satış işleminin geçerli olabilmesi için ise 2918 sayılı KTK’nin 20/2.d maddesi gereğince noter satışı ile aracın devrinin davacıya verilmesi gerekmektedir. Geçersiz sözleşme nedeniyle TBK’nin 77-82.(BK’nun 61-66.) maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında tekrar somut olaya dönersek taraf şirketler arasında —— numaralı araç satışı konusunda anlaşma sağlanmış ve bu kapsamda davacı şirket tarafından—– davalı şirketin — hesabına sözleşme tarihi olan— tarihinde —- havale gönderilmiştir. Dosya kapsamından taraflar arasındaki sözleşme ve para konusunda esasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Zira —- tarihli sözleşmede aracın— tarihinde teslim edileceği ve —- ödeme yapıldığı açıkça yazılıdır. Mahkememizce —- yazılan müzekkereye göre söz konusu aracın tesciline yapılamadığı da anlaşılmış durumdadır. Kaldı ki aracın teslim ve tescil konusunu ispat yükü davalı da olup davalılar vekil tarafından aracın teslim ve tesciline ilişkin bir beyanda bulunulmamış davacının sözleşmeden caydığı öne sürülmüştür. Görüldüğü üzere taraflar arasında düzenlenen araç satış sözleşmesi esasen mutlak butlanla geçersiz olup taraflar aldığını iade etmekle yükümlüdür. Böylece davacının davalı şirket yönünden asıl alacağa ilişkin davasını TBK’nin 12/2, 27/1, 29/2, 207, 77 vd . KTK’nin 20/2-d maddelerine göre TMK’nin 6. HMK’nin 190 maddeleri gereğince açıkça ispat ettiği anlaşılmıştır. Binaenaleyh, taleple bağlılık ilkesi, takip tarihi itibariyle faiz tür ve oranı ile temerrüt tarihi gibi hususlarda gözetilmiş davalı-borçlu şirketin —— takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile icra takibinin asıl alacağa —– takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz uygulanmak suretiyle aynen devamına, karar verilmiştir.
Davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise ——- kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nin 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda alacağın gerçek miktarının sözleşme, havale makbuzu ve icra takip dosyasına göre davalı şirket borcun varlığı ve miktarını açık ve net olarak belirleyip tespit edebilir durumdadır. Bu nedenlerle davalı şirketin itirazının haksızlığına karar verildiğinden ve işbu davalı-borçlu yönünden icra takip dosyasına konu mevcut alacak/borç asıl alacak yönünden likit/muayyen olduğundan İcra İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi gereğince şartları oluşmakla asıl alacağın % 20’si olan —–icra inkar tazminatının da davalı şirketten alınarak davacı şirkete verilmesine hükmedilmiştir.
Davalılar vekili davalı gerçek kişi ——– yokluğundan reddine karar verilmesini savunmuştur. Kaldı ki konu hukuken itiraz niteliğinde olup resen gözetilmesi gereken hususlardandır. Bu kapsamda taraf ehliyeti ve sıfat (husumet) kavramaları üzerinde bir kısım hukuki açıklamalar yapılarak somut olay yönünden tartışılması ve durumun işbu uyuşmazlığa uyarlanması uygun olacaktır.
Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukukî ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m. 50].
Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
Dava ehliyeti; HMK’nin 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nin 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
6100 Sayılı HMK’nin 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Yargısal uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartların işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur —-. Açıklanan işbu ilke ve hususlar ——BİR ÇOK KARARINDA DA YER BULMUŞTUR. Yukarıdan beri yapılan açıklamalar ışığında somut olayda takibin ve davanın dayanağı ——-olduğu ve sözleşme gereğince para alış verişinin de taraf şirketler arasında gerçekleştiği, davalı gerçek kişinin sözleşme ve para transferiyle bir ilgisi bulunmadığından işbu davalıya husumet yöneltilmesi mümkün görülmemiş ve davanın kendisi yönünden resen de gözetileceği üzere pasif husumet ehliyeti yokluğundan esastan reddine karar verilmiştir. Ancak 6100 Sayılı HMK’nin 26/1 maddesine aykırı olarak sehven davalı vekilinin talebi olmamasına rağmen kötü niyet tazminatının reddine de karar verilmiş olmasına rağmen kararla birlikte dosyadan el çekildiğinden işbu fıkra hükümde aynen korunmuştur.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk, taraf şirketler yönünden aynı yasanın 326/1 maddesi gereğince belirlenmiştir. Yapılan yargılama giderleri ortak olduğundan pasif husumet nedeniyle gerçek kişi yönünden dava reddedildiğinden işbu davalı yönünden yalnızca vekalet ücreti hesap ve takdir edilmiştir. Öte yandan yargılama gideri kapsamında Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —- bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalı şirketten alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-1-Davalı —–davada taraf sıfatı (Pasif Husumet Ehliyeti) bulunmadığından; DAVANIN — YÖNÜNDEN REDDİNE,
2-Davalı —– vekilinin 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince haksız takip nedeniyle kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
B-DAVALI —— YÖNÜNDEN;
1-)Davanın KABULÜNE,
2-)2004 sayılı İİK’nin 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun — Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının İPTALİ ile icra takibinin asıl alacağa ——- itibaren yıllık %9 yasal faiz uygulanmak suretiyle aynen DEVAMINA,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin kabulüyle, asıl alacağın %20’si olan 44.115,36 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.067,60 TL karar ve ilam harcının, başlangıçta peşin olarak alınan 2.664,03 TL harcın ve icra dosyasına yatırılan 1.170,68 TL harcın mahsubuyla bakiye 11.232,89 TL harcın davalı şirketten alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca—— bütçesinden ödenen 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davalı şirketten alınarak hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 2.664,03 TL peşin harç, 8,50 TL vekalet harcı, 75,70 TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.807,53 TL yargılama giderinın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 23.890,00 TL nispi vekalet ücretinın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davalı —- yönünden davanın taraf sıfatı (Pasif Husumet Ehliyeti) bulunmadığından reddine karar verildiğinden ve kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 7/2 maddesi uyarınca 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinın davacıdan alınarak davalı —– verilmesine,
9-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından resen işlem yapılmasına,)
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——- Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
23/06/2022