Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/210 E. 2023/62 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/210 Esas
KARAR NO: 2023/62
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/04/2021
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından müvekkili aleyhine ——- Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, ——-çekin takibe konu edildiğini, borca konu edilen çekin üzerindeki imzanın müvekkili olan şirketin yetkilisine ait olmadığını, müvekkili olan şirketin yetkilisinin ——- olduğunu, müvekkilinin davalı alacaklıya takibe konu ettiği çek sebebiyle herhangi bir borcu olmadığını, müvekkilinin bu hususta ——- soruşturma no’lu dosyası ile çek üzerindeki imzanın kendisine ait olmaması nedeniyle çekleri bilgisi dışında dolduran kişi veya kişilerden şikayetçi olduğunu belirterek davalı alacaklının haksız ve kötü niyetli olduğundan alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, müvekkilinin davalı şirkete borcu bulunmadığının tespitine, vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin müvekkili şirket ile ticari ilişkisi bulunmadığını, davacı yan, müvekkili şirketten satın almış olduğu malların bir kısmına karşılık———- bedelli çeki keşide ederek müvekkili şirkete verdiğini, ancak ilgili çekin karşılıksız olması sebebiyle borç tahsil edilemediğini, bu nedenle takip başlatıldığını, ödeme emri borçlu/davacı tarafa usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ve takibin itiraz olmaksızın kesinleştiğini, belirtilen icra dosyasında davacının mal varlıklarına haciz talep edildiğini ve kaydına işlendiğini,——- dosyası ile başlatılan takip sonrasında davacı adına kayıtlı olan ——–müvekkili alacaklıdan mal kaçırılmak maksadıyla davalı şirket yetkilisinin baldızı olan—– devredildiğini, bu devir işlemine ilişkin tasarrufların iptali için —– dosyası ile dava açıldığını ve sonucunda ilgili dosyanın ——–Sayılı kararı ile tasarrufun iptaline karar verildiğini, söz konusu karar hem davacı hemde kısmı bir eksiklikten dolayı istinaf edildiğini, taleplerinin kabul edilmek sureti ile kesin karar verildiğini, davacı taraf, dava dilekçesinde icra takibine konu çek sebebiyle herhangi bir borcu bulunmadığını iddia ettiğini, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı haksız ve kötü niyetli olduğundan alacağın %20’inden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: ——— Esas sayılı dosyası, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, Taraf Şirketlerin ——- Kayıtları, Banka Kayıtları, İmza sirküleri, Fatura ve Sevk irsaliyeleri, davacı şirket temsilcisi—— ait ıslak imzalı yazı örnekleri, mahkeme kasasında Muhafaza Edilen Çek Aslı, ——–dosyası, ——- Raporu. Dosyadaki Sair Bilgi Ve Belgeler.
İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI:
Dava, 6100 Sayılı HMK’nin 106 ve 2004 Sayılı İİK’nin 72/1-3 maddeleri Gereğince Açılmış Menfi Tespit ( Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) İstemine İlişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerini beyan etmeleri üzerine üzerine tahkikata geçilerek deliller toplanıp incelenmiş, tahkikat işlemleri ve incelemeleri yerine getirilmiş ve karar duruşmasına katılan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de ihtiyari arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava; 2004 Sayılı İİK’nin 72. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; davacı- borçlunun ——- sayılı takip dosyasına konu kambiyo senedindeki keşideci şirket temsilcisine atfen bulunan imzanın temsilciye ait olmadığı dolayısıyla keşideci görünen şirketi bağlamayacağı iddiası ile davalıya borçlu olmadığının tespiti ve davalının haksız ve kötü niyetli takip tazminatından sorumlu tutulması istemine ilişkindir.
Senette borçlu olarak gözüken kimse, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itiraz yoluyla itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK’nin 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır ——-
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir sebeple son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer ——
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz konusuna değinmek gerekirse, bu husus 2004 sayılı İİK’nin 170. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak bu inceleme icra hukuk mahkemelerindeki yapılan incelemeye yönelik olup HMK atfı içerir.
Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgililerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin; kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Eldeki davada menfi tespit davası olmakla ve senetlerde keşideci sıfatı bulunan davacı- borçlu tarafından imza inkarında bulunulmakla benzer mahiyette değerlendirme ile 6100 sayılı HMK’nin 208, 211 ve 217. maddelerine göre imza incelemesi yapılması gerekmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun; “Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208. maddesi; “(1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. (2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır. (3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir. (4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir”; “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209. maddesi; ”(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir” “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir: a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir. b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir”. şeklinde düzenlemeler içermektedir. Buna göre, 6100 sayılı HMK’nın 211/a maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 sayılı HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanun’un 211/b maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, —– sayılı kararında da benimsenmiştir.
6100 sayılı HMK’nin 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur ——-
Diğer taraftan adli bilimler disiplininin bir dalı olan kriminalistiğin özel bir sahası olan adli grafoloji ve belge sahteciliği dalı, el yazısı ve imzaların grafolojik açıdan kişinin samimi yazı ve imzalarının karakteristik yazım özelliklerinin tespitini ve belirlenen karakteristiklerin, araştırılan (incelemeye konu olan) yazı ve imzalarda da var olup olmadığının incelenmesini içerir. Bilirkişi inceleme sonucunda senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına ilişkin bir kanaate ulaşır. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir.
Yukarıda açıklanan hususlar ve yapılan yargılamaya göre somut olaya geldiğimizde; davacı şirket —– dosyasına dayanak yapılan ——- bedelli çek üzerindeki imzanın sahte olduğunu öne sürmüştür. Mahkememizce taraf vekillerince gösterilen deliller toplanmış ve işin esasının aydınlatılması için gerekli tahkikat yapılmıştır. Evvel emirde davacı şirketin ticaret sicil kayıtları dosyaya kazandırılmış ve çekin keşide tarihi olan 20/09/2017 tarihi itibariyle davacı şirketin yetkili temsilcisinin münferiden dava dışı ——-olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine ilgili gerçek şahıs duruşmada hazır bulunduğu için yeteri kadar imza örnekleri alınmış ve ilgilinin çekin keşide tarihinden önce veya en yakın tarihlerde resmi kurum ve kuruluşlarda bulunan ıslah imzalı belgeler de getirtilerek dosya çek üzerindeki imzanın işbu kişiye aidiyetine ilişkin rapor düzenlenmesi için ——- gönderilmiştir. Daire tarafından düzenlenen —- tarihli raporda ; dava konusu çekteki keşideci imzası ile şirket temsilcisi —- mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği yönünde görüş bildirilmiştir.—— raporu taraf vekillerine tebliğ edilerek yasal süresi içinde sunulan beyan ve itirazlar da değerlendirilmiştir. Bu kapsamda özellikle davalı vekilinin itirazları bakımından ifade edilmelidir ki; 2004 Sayılı İİK’nin 72/1 maddesinde menfi tespit davası açılması için herhangi bir süre öngörülmediği için menfi tespit her zaman başvurulabilecek bir dava yolu olduğu gibi Anayasa’nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiş olup kişilerin borçlu olmadığı bir miktarı sırf takip hukuku yönünden belli bir sürenin geçirilmesi sonucu kesinleşmesi nedeniyle ödemek zorunda bırakılması Anayasa’nın belirtilen hükmüne aykırılık teşkil edeceğinden yerinde görülmemiştir. Binaenaleyh ; davacı şirketin lehtar sıfatıyla çek üzerindeki imzanın sıhhatinden sorumlu tutulmasının gerekmesi , çek üzerindeki imzanın, gerekçeli ,denetime açık ve yeterli olduğu için benimsenin —— raporuna göre, davacı şirketin keşide tarihinde münferiden yetkilisinin eli ürünü olmadığının belirlenmesi ve bu belirlemeye göre kambiyo niteliğindeki çekin zorunlu şekil şartlarını içermediği ve işbu çekten dolayı davacının maddi hukuk bakımından sorumlu tutulamayacağı yönünde oluşan hukuki sonuç ve vicdani kanaatle; davacı tarafından TMK’nin 6 ve HMK’nin 190. maddeleri kapsamında ispatlanan davanın kabulü ile; 6100 Sayılı HMK’nin 106 ve 2004 Sayılı İİK’nin 72/1 maddeleri gereğince; davacın şirketin davalı şirkete ——-dosyasından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı şirketin 2004 sayılı İİK’nin 72/V maddesi gereğince tazminat talebinin ise; davalı-alacaklı şirket tarafından icra takibin haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığına dair davacının soyut beyan ve talebi dışında somut ve yeterli delillerle işbu husus ispat edilemediğinden reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden ise 326/1. maddesi gereğince tamamen davalı şirket sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda ihtiyari olarak gidildiği anlaşılan arabuluculuk süreci nedeniyle Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi ——– bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek sueritiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın Kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nin 106 ve 2004 Sayılı İİK’nin 72/1 maddeleri gereğince; davacın şirketin davalı şirkete ——-sayılı dosyasından BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-)Davacının , 2004 sayılı İİK’nin 72/V maddesi gereğince haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle tazminat talebinin, REDDİNE ,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.280,69 TL karar ve ilam harcından 1.320,18 TL peşin harcın mahsubuyla bakiye 3.960,51 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı 1.320,18 TL peşin harç 8,50 TL vekalet harcı, 97,70 TL Tedbir harcı, 2.210,00 TL ATK gideri, 481,70 TL posta masrafı olmak üzere toplam 4.177,38 TL yargılama giderinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir edilen 12.368,77 TL nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle —– Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/01/2023