Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/925
KARAR NO : 2022/359
DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 31/12/2019
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
Mahkememize ——-Sayılı yetkisizlik kararı sonucunda gelen ve Mahkememizde görülüp sonuçlandırılan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
G. G. D. /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili —Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde özetle; 13/09/2019 tarihinde davalı sigorta şirketince — aracın —- sevk ve idaresindeki aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucunda —- çocuğunun, diğer müvekkilleri—- vefat ettiklerini belirterek — numaralı — poliçe numaralı ihtiyari mali sorumluluk katılım sigorta poliçesi ile aracın kaza tarihi itibari ile davalı sigorta şirketine sigortalı olduğunu, sigortaya başvuru yapmalarına rağmen zararlarının ödenmediğini, arabuluculuk sürecinin yerine getirildiğini ve anlaşma sağlanamadığını, bu nedenle HMK’nin 107. Maddesi gereğince şimdilik toplam— destekten yoksun kalma tazminatın ve — poliçe numaralı—— destekten yoksun kalma tazminatının ve toplam 600,00 TL’de destekten yoksun kalma tazminatının da —– poliçe numaralı ihtiyari mali sorumluluk poliçesi kapsamında kaza tarihi olan 23/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacılara verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı yana tahminine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar tarafından — Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın davalı şirketin yargı çevresinden dolayı yetkili olmadığını, yetkili ve görevli mahkemenin— Mahkemeleri’nin olduğunu belirterek yetki itirazında bulunduğu ve ayrıca davacılardan —-sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu iş görememezlik tazminatı talep ettiği dosya ile birleştirilmesini talep edilerek müvekkil şirketin 360.000 TL’ye kadar teminat miktarından sorumlu olduğunu, söz konusu kazada müteveffa — aracın maliki ve işleteni olduğu için vefatından —-Genel Şartları uyarınca teminat harici olduğunu, davacılardan sadece —çocukları bakımından destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkının bulunduğunu, diğer davacılar—- destekten yoksun kalma tazminatını talep etme haklarının bulunmadığını, –şirket tarafından sigortalı olduğunu, sigortalılarının— kapsamında davalı şirketten tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, müteveffa — istiap haddi aşılmış şekilde yolculuk yaparak müterafik kusuru ile zarara uğradığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, Trafik Kazası Tespit Tutanağı, Polis Tutanakları, Otopsi ve Keşif Tutanağı, Nüfus Kayıt Örnekleri, — Araştırmaları, Trafik Tescil Kayıtları, —- sayılı dosyası, dosyadaki diğer tüm bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, Trafik kazası nedeniyle 6098 Sayılı TBK’nın 53/3 maddesi gereğince aaçılmış destekten yoksun kalma tazminatı (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) istemine ilişkindir.
Dosya, başlıkta da açıklandığı üzere —- Sayılı yetkisizlik kararı sonucunda gelmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 316 ilâ 322 maddeleri gereğince başlangıçta Basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce yetkisizlik kararı veren —tarafından ön inceleme duruşması icra edilmediğinden usulüne uygun yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, vaki davete ve teşvike rağmen davacılar vekilinin sulh yoluna gitmek istemedikleri beyanı üzerine uyuşmazlık belirlenmiş ve tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş ve davacı vekilinin talep arttırım dilekçesi üzerine dosya 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkileri hakkında kanunun 5/3 maddesi gereğince mahkememiz heyetine tevdi edilerek yargılamaya davanın değerine göre yazılı yargılama usulüne göre devam edilerek tahkikat tamamlanmış ve sözlü yargılama aşamasına geçilerek karar duruşmasına katılan davacılar vekilinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilmek suretiyle aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son tutanağına göre de taraf vekillerinin katılımıyla zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin ve sürecinin sonucunda vaki anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davanın niteliği ve tarafların iddia ve savunmalarına göre olaya ilişkin kısaca hukuki açıklama yapılması ve daha sonra yargılama aşama ve işlemleri ile delillerin tartışılmasına geçilmesi dosyanın geçirdiği yargılama süreci de gözetildiğinde meselinin aydınlatılması ve anlaşılması için yerinde ve yararlı olacaktır.
Bilindiği üzere Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmaktadır. Haksız fiilin unsurları ise eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak gösterilmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğmalı, zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ile zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir. Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6 ve 6100 Sayılı HMK’nın 190. maddelerinie göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı, haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.6098 Sayılı TBK’nın 50.maddesine göre de zarar gören ,zararını ve zarar verenini kusurunu ispat yükü altındadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir.
— Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, —- temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası teminat limitinin aşılması durumunda ise ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesine başvurulabilir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, –motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (—–
TBK’nın 53. maddesi (818 sayılı BK 45. maddesi) gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Bu yasal düzenleme doğrultusunda hükmedilmesi gereken maddi tazminat, davacıların daha önce aldıkları ancak murisin ölümü sonucu artık alamayacakları destek miktarıdır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması, olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın sağlığında elde ettiği net gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir—.
Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin veya sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin veya sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin veya sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalan üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçının salt bu sıfatla devraldığı murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsaydı doğrudan işleten veya sürücü üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacının zararı, desteğin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendisi üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten veya sürücü olan murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalan üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacının hakkına, desteğin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan ve sigortası yoksa —hesabından talep edilmesi olanaklıdır.
Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. — kararları ile kabul edildiği üzere; davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve kaza tarihi olan 28/02/2013 tarihi itibari ile uygulanması gereken— Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarına göre, davalının kaza tarihinde geçerli olan trafik sigortası teminat limiti dahilinde sorumlu olacağından, davacıların davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri sabittir. —- esas, —karar sayılı kararları)
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yapılan yargılama ve toplanan deliller ışığında somut olaya bakıldığında ; 23/09/2019 tarihinde—–Plakalı aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucunda araçta yolcu olarak bulunan davacı —- –vefat etmiştir. Dolayısıyla davacı — eşi ve çocukları yönünden ayrı ayrı destekten yoksun kalma tazminatı talep etmektedir. Diğer davacılar — anne ve babası olup, oğullarının ölümü nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı istemektedir. Kazanın meydana geldiği 23/09/2019 tarihi itibariyle — plakalı araç dosyaya mübrez —- 12/02/2019 başlanğıç —-olarak kaza tarihi olan 23/09/2019 tarihine kapsar şekilde davalı şirket tarafından ayrı ayrı sigortalanmış durumda olduğu anlaşılmıştır. Yine dosya kapsamında bulunan ——- tarafından gönderilen müzekkere cevabına göre de kazaya karışan — plakalı aracın kaza tarihi itibari ile müteveffa —- adına kayıtlı olduğu görülmüştür. Öncelikle olayda kaza tek taraflı olduğundan ve kazada sürücü — % -100 oranında kusurlu bulunduğundan kusur durum ve oranına ilişkin bir tartışmaya ve araştırmaya girilmemiştir. Mahkememizce belirlenen uyuşmazlık çercevesinde taraf vekillerince gösterilen tüm deliller toplanmış ve getirtilmesi gereken bilgi ve belgeler ilgili kurumlardan celbedilmiş ve dosya davacıların davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı alacaklarının hesaplanması için aktüerya konusunda nitelikli hesaplamalar uzmanı bir bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişi — tarafından düzenlenen raporda Yargıtay uygulaması gereğince bakiye yaşam sürelerinin tespitinde — kullanılarak — her yıl için %10 arttırılıp %10 indirilmesi, tartışılan yetiştirme giderleri, evlenme, akit ve pasif dönem, zorunlu ve ihtiyari sigorta kapsamı ve garame hesabı gibi olaya etki eden nesnel tüm hususlara değinmek suretiyle asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamalar sonucunda her bir davacının her bir ölüm nedeniyle uğradıkları destek zararı hesaplanmak suretiyle rapor verildiği görülmüştür. Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve vaki beyan ve itirazlar da değerlendirilmiştir. Bu sırada davacı vekili tarafından davanın HMK’nın 107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açılması nedeniyle verilen talep arttırım dilekçesi ve harcın tamamlanmasına bağlı olarak miktar yönünden dosya yasa gereği mahkememiz heyetine tevdi edilmiş ve yargılamaya heyet olarak devam edilmiştir. Mahkememiz heyeti tarafından özellikle davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı yapılan vaki beyan ve itirazlar gözetilerek bilirkişiden ek rapor düzenlemesi istenmiştir. Bilirkişi tarafından bu doğrultuda ek rapor düzenlenerek mahkememize verilmiş ve rapor taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Bilirkişi ek raporu üzerine ise davacı vekili tarafından dava, değere ilişkin olarak kısmen ıslah edilmiş ve işbu dilekçe bilgi amaçlı davalı vekiline tebliğ edilmiştir. Kuşkusuz, davacı vekili tarafından öncesinde davada talep attırım işlemi yapılmış olsa da davada bir kez ıslah işlemi de yapılabileceği kabul edilerek öne sürülen yekdiğer beyan ve itirazlar ile raporun takdirine ve tashihe ilişkin tüm hususlarda mahkememizce değerlendirilip gözetilmiştir. Burada yeri gelmişken yukarıda da açıklandığı üzere davacıların talep ettiği destekten yoksunluk tazminatı miras hakkına dayanmayıp desteğin kaybından kaynaklandığından mirastan bağımsız bir hak olması hasebiyle davalı vekilinin TBK’nın 135.maddesi anlamında olayda alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiği yönündeki savunmasına itibar edilmediği hemen ifade edilmelidir. Filhakika, olayda davacıların meydana gelen hazin bir trafik kazası sonucunda destekleri olan eş, çocuk ve oğullarını kaybettikleri gerçeğinden hareketle TBK’nın 53/3 maddesi gereğince vukubulan ölümler nedeniyle bir miktar tazminata hak kazanacakları tartışmasızdır. Tabidir ki bu tazminat, gerçek zararı karşılamaya yeter ve yasal sınırlar içinde olacaktır. Bu sınırlamalardan olmak üzere zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması hâlinde söz konusu olan müterafik kusur husus 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde düzenlenmiş olup, mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılması da gerekebilir. Bu açıdan kazaya karışan aracın tescil kayıtları, marka ve modeline göre beş kişi kapasitesi bulunmasına rağmen araçta altı yetişkin üç çocuk olmak üzere toplam dokuz kişi olarak seyahat edilmesi, anılan sayıda kişinin bulunduğu bir aracın seyir ve trafik güvenliğinin yeterince sağlanamayacağı, donanım gereği araçta mevcut kişi sayısına yetecek kadar emniyet kemeri bulunmayacağı ve böylece aracın istiap haddinin aşıldığı belirgin olup istenmeyen neticenin ve zararın meydana gelmesinde özellikle kaza tarihinde araç maliki ve aile başkanı olduğu anlaşılan müteveffa — müterafik kusurunun bulunduğu tespit ve tayin edilerek takdiren Yargıtay uygulaması da gözetilerek tazminatlardan % 20 oranında hakkaniyet indirim yapılması uygun görülmüştür. Binaenaleyh, dosyaya sunulan bilirkişi kök ve ek raporunun genel olarak gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu takdir ve kanaatiyle matematiksel hesaplamalara ilişkin bir kısım hususlar mahkememizce düzeltilmek suretiyle 4721 sayılı TMK’nın 6 ve 6100 Sayılı HMK’nın 190. maddeleri gereğince ispatlanan davacıların davanın, taleple bağlılık ilkesi, talep arttırım işlemi, ıslah talebi, takdiri indirim hususu ve özellikle KTK’nın 99.maddesi gereğince yapılan başvuruya göre sekiz iş günü sonrasına tekabül eden temerrüt tarihi ve kazaya karışan aracın hususi niteliğine göre yasal faiz uygulanması gerekleri ve sonuçları gözetilmek suretiyle kısmen kabulü ile davacı—yönünden: a-1) — vefatından dolayı 237.712,90 TL’nin 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine, a-2) — vefatından dolayı— 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,a3) –vefatından dolayı— — 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,a-4) —vefatından dolayı 240.836,96 TL’nin 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine, b)Davacı –yönünden: — vefatından dolayı 91.529,70 TL’nin 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine, c)Davacı –yönünden:— vefatından dolayı 22.285,40 TL’nin temerrüt tarihi olan 14/11/2019 gününden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine dair ayrı ayrı kararlar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden ise, 326/1. maddesi gereğince talebin/davanın dinlenmeyen kısmı takdiri indirime matuf olduğundan tamamen davalı şirket sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi –bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nın 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Talebi arttırılan ve ıslah edilen davanın kısmen kabulüne ve %20 takdiri indirime bağlı olarak sonuçta:
a)Davacı — yönünden:
a-1) — vefatından dolayı 237.712,90 TL’nin — temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,
a-2) —— vefatından dolayı 312.471,19 TL’nin — temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,
a-3) ——vefatından dolayı 284.459,73 TL’nin 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,
a-4) ——- vefatından dolayı 240.836,96 TL’nin 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,
b)Davacı– yönünden:— vefatından dolayı 91.529,70 TL’nin 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,
c)Davacı — yönünden: — vefatından dolayı 22.285,40 TL’nin 14/11/2019 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,
2-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 81.240,80 TL karar ve ilam harcının 44,40 TL peşin harç, 3.831,00 TL tamamlama harcı ve 1.263,00 TL ıslah harcının mahsubuyla bakiye 76.102,40 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile —bütçesinden ödenen 1.320 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-)Davacılar tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 44,40 TL peşin harç, 6,40 TL vekalet harcı, 3.831,00 TL tamamlama harcı, 1.263,00 TL ıslah harcı, 120,50 TL posta masrafı ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.309,70 TL yargılama giderinın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-)Davacı–kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan — 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 70.441,83 TL nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak işbu davacıya verilmesine,
6-)Davacı — kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan –. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 12.645,32 TL nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak işbu davacıya verilmesine,
7-)Davacı — kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan –. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 5.100 TL nispi/maktu vekalet ücretinın davalıdan alınarak işbu davacıya verilmesine,
8-)6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
İlişkin olmak üzere davacılar vekilinin yüzlerine karşı aleni olarak yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.