Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/911 E. 2022/184 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/911 Esas
KARAR NO: 2022/184
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/12/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı—- iş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı hizmeti konusunda anlaşma :yapıldığını, yapılan anlaşma neticesinde müvekkil şirketin, davalı yana vermesi gereken hizmeti eksiksiz olarak verdiğini, taraflar arasında yapılar anlaşma gereği ödemelerin yapılması amacıyla faturaların düzenlendiğini, davalı tarafından bakiye borç ödenmeyince söz konusu alacak için icra takibine geçildiğini,— neticesinde gönderilen ödeme emrinin borçlu tarafından — tarihinde tebellüğ edildiğini, borçlunun haksız ve kötü nıyeth olarak— tarihinde itiraz ettiğini, müvekkil şirketin hizmet sektöründe, iş sağlığı ve güvenliği faaliyet alanında hizmet vermek amacıyla kurulan bir şirket olduğunu, bu kapsamda davalı şirkete hizmet verdiğini,, taraflar arasında— yapıldığını, bu sözleşme kapsamında—- çalışanların işyeri hekimi ve işgüvenliği uzmanı olarak tanımlandığını, —düzenlendiğini ve müvekkil açısından toplam —. Alacak doğduğunu, kesilen faturalara davalı tarafın yasal süre içerisinde herhangi bir itiraz sunmadığını, ancak davalı taraf icra takibine maruz kalacağını anlayınca kötü niyetli olarak müvekkil şirkete —-göndererek sözleşmeye dayanılan yükümlülüklerin müvekkil şirket tarafından yerine getirilmediği bu sebeple faturalara itiraz ettiğini, uyuşmazlığa ilişkin arabuluculuğa başvurulduğunu ancak anlaşmaya varılamadığını ileri sürerek davalının — dosya üzerinden haksız ve yersiz olarak yaptığı itirazın asıl alacak yönünden—-iptaline ve takibin devamına, davalının (borçlunun) %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin——- Kanun hükümleri uyarınca ilgili parselde bulunan riskli binanın yıkılarak arsa malikleri-arsa payı sahipleri ile müvekkil şirket arasında satın almayı vaad eden ve arsa payı karşılığı inşaat hakkı sözleşmesi yapan müvekkil yüklenici şirket arasında — imzalandığını, yıkımın gerçekleştiğini, akabinde yeniden inşa edilecek bina için çalışmalara başlandığını, taraflar arasında da——– imzalandığını, bu süreçte ekonomik kriz ve pandemi süreçleri yaşandığını, aynı zamanda ilgili parseldeki arsa maliklerinin bir kısmının müvekkil şirketin iş ve işlemleri yürütmesi adına verilen vekaletname ve muvafakatnameleri iptal ettirdiklerini, sürecin yavaşladığını, müvekkil şirketin pandemi döneminde—– başvurduğunu ancak sürecin ağırlaşması nedeniyle şirketin bir süre fiilen kapatıldığını, inşaata fiilen başlanamadığını, davacı yan tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğinden bahsetmiş ise de işbu hususlara ilişkin somut delil sunmadığını, ilgili kanunun maddelerinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, hatta her ay düzenli onaylanması gereken defterin dahi şirket merkezinde birkaç ayda bir toplu şekilde imzalandığını, davacı tarafın temerrüde düşmesi sonucunda borcun ifasının müvekkil açısından etkisiz, yararsız kaldığını, yanı sıra işbu sözleşmede karşılıklı edimler arasında açıkça orantısızlık bulunduğunu, faturaya itiraz edilmemiş olmasının faturanın kabulü anlamına gelmediğini, davacının yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasına rağmen haksız kazanç sağlamak adına gerçekleştirmediği işlemleri faturalandırdığını, bu sebeple müvekkilince ——– istinaden işbu taraflar arasındaki sözleşme tek taraflı olarak feshedildiğini, müvekkil şirkete haksız sebeple icra takibi başlatıldığından icra inkar tazminatı talebinin ve davanın reddine, davacının haksız yere icra takibine girişmesi sebebi ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yandan tahsiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER : —-, Faturalar, Bilirkişi Raporları, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 67.maddesi gereğince İtirazın İptali ve Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
Basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, son duruşmada taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçirilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Öncelikle davaya esas — Esas sayılı dosyası getirtilerek, incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Ayrıca tarafların bağlı bulunduğu vergi dairelerini müzekkere yazılarak uyuşmazlığı ilişkin —-formları celbedilmiştir. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK.’nın 67.maddesinde;— Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. —- Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın — yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. —Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. —- Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır.
Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında evvelin, —- dosyasından davalı-borçlu hakkında İş —-sözleşmesi kapsamında düzenlenen faturalara dayalı olarak icra takibi başlatıldığı ,icra takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce açılan dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş, taraf vekillerince gösteriler deliller ve davanın niteliği gereği resen toplanması gereken deliller deliller toplanmış ve inceleme gün ve saati belirlenerek taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bu minvalde dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.—– tarafından sadece davacı ticari defterleri üzerinde yapılan ilk inceleme sonucunda hazırlanan raporda özetle mealen; davacının incelenen ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun olarak yapılmış olduğu, davacının davalıya düzenlediği — adet fatura düzenlendiği, işbu faturaların itiraza uğramadığı ve iade edilmediği, davacının kayıtlarına göre davalıdan —- alacaklı olduğu yönünde tespit ve hesap içeren rapor verilmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve beyan ve itirazlar değerlendirilmiştir. Bu kapsamda özellikle davalı vekilinin ticari defter ve belgelerinin vergisel incelemede olması nedeniyle ibraz edilemediği, yerinde inceleme talebinin bilirkişi tarafından değerlendirmediği yönündeki itirazı haklı bulunarak aynı —– davalı defter ve belgeleri üzerinde de inceleme yapılarak rapor düzenlenmesi istenmiştir. Bilirkişi tarafından hazırlanan davalı defter ve belgelerinden neşet eden ek raporda ise özetle; davalının incelenen ticari defter ve belgelerinin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun olduğu, tarafların açılış ve kapanış rakamlarının birbirini teyit ettiği, davanın toplam — adet faturaya itiraz ve iade etmediği, devreden borcun ve faturaların aynen örtüştüğü, ve davacıya —- borcun sabit olduğu yönünde tespit, hesap ve görüş bildirilmiştir. Bilirkişi ek raporu da kuşkusuz taraf vekillerine tebliğ edilerek vaki itiraz ve beyanlarda hukuken değerlendirilmiştir. Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirmede davalı tarafın icra dosyasına genel ve soyut bir itirazda bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ve akdi ilişkinin sabit olduğu görülmüştür. Davalı vekilinin faturalara ve içeriğine yönelik savunması ile sözleşmenin ifasına ilişkin davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğine yönelik savunması faturanın hukuki niteliği ve faturalara itiraz edilmeyerek ticari defterlere kayıt edilmiş olması karşısında dinlenebilirliği bulunmamıştır. Öte yandan davalı vekilinin tanık dinletme talebi de davanın niteliği ve değerine göre yerinde bulunmamıştır. Dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında tarafların ticari defter ve kayıtlarının birbirleriyle aynen uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Filvaki davalının da takibe ve davaya konu faturaları ticari defterlerine işlediği anlaşıldığından, davalının artık faturalara konu mal veya hizmeti almadığını ya da bedeli ödediğini ispat etmesi gerekmektedir. Ancak bilinmelidir ki, ticari defterlere kaydedilmiş ve vergi dairesine bildirilmiş faturanın akdi ilişkinin varlığını da kanıtladığı kabul edilmektedir. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir. Davalı bu yönde bir savunma ve delil sunmadığı gibi ödemeye ilişkin bir beyan ve delil de ibraz etmemiştir. Dolayısıyla ticari defter ve belge içeriklerinin aynen doğru ve hukuken sabit kabul edilmesi gerekmiştir. Böylece davacının davasını TMK’nın 6. HMK’nın 190 ve 222/3 maddeleri nazarında usulüne uygun olarak tutulan her iki tarafın ticari defter ve kayıtları ile açıkça ispat ettiği anlaşılmıştır. Binaenaleyh, taleple bağlılık ilkesi, tarafların tacir sıfatına göre takip tarihi itibariyle faiz tür ve oranı ile temerrüt tarihi gibi hususlarda gözetilmiş ve dosyaya mübrez bilirkişi raporlarının da gerekçeli, denetime açık, hüküm kurmaya elverişli ve yerinde olduğu kabul ve takdir edilerek davacının davasının kabulü ile, davalı-borçlunun —- yapmış olduğu itirazın asıl alacak yönünden iptali ile icra takibinin asıl alacağa ——takip tarihinden itibaren yıllık %10,00 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına karar verilmiştir.
Davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise —- kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda alacağın gerçek miktarı belli olmasının yanında, davalı taraf da borcunun varlığı ve miktarını açık ve net olarak belirleyip tespit edebilir durumdadır. Bu nedenlerle davalının itirazının haksızlığına karar verildiğinden ve davalı-borçlu yönünden icra takip dosyası, faturalar, vergi dairesi kayıtları ve bilirkişi raporları itibariyle mevcut alacak/borç likit/muayyen olduğundan İcra İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi gereğince şartları oluşmakla asıl alacağın % 20’si olan—— icra inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1. Maddesi gereğince tamamen aleyhine hüküm verilen davalı taraf sorumlu tutulmuştur. Ayrıca Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi —-bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de yargılama gideri kapsamında davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nın 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KABULÜNE,
2-)2004 sayılı İİK’nın 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun —-takip dosyasına yapmış olduğu itirazın asıl alacak yönünden İPTALİ ile icra takibinin asıl alacağa —-takip tarihinden itibaren yıllık %10,00 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle DEVAMINA,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nın 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin kabulüyle, asıl alacağın —- %20’si olan 4.504,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.538,61 TL karar ve ilam harcının 260,07 TL peşin harç ile icra dosyasında alınan 124,58 TL harcın mahsubuyla bakiye 1.153,96 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı 260,07 TL peşin harç , 7,80 TL vekalet harcı, 52,50 TL posta masrafı ve 1.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.474,77 TL yargılama giderinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansın yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ;6100 sayılı HMK’nın 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; —- Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/02/2022