Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/885 E. 2022/807 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/885 Esas
KARAR NO : 2022/807

DAVA : İtirazın İptali ( (Ticari Satıma Konu Ayıplı Maldan Kaynaklanan )
DAVA TARİHİ : 27/11/2020
KARAR TARİHİ : 01/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali ( (Ticari Satıma Konu Ayıplı Maldan Kaynaklanan ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında davalı şirketten satın alınan ——– ayıplı olması sonucu bu ürünlere ilişkin olarak iade fatura düzenlenmiş ve ayıp ihbarında bulunulmuş olmasına rağmen davalı firma tarafından ayıplı ürünler iade alınmadığını ve fatura bedeli de ödenmediğini, buna istinaden iade fatura alacağı için icra takibine geçildiğini, işbu takibe davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, davalı ——— ———–bedelinde ———–satın alındığını, davacı söz konusu ürünlerin satıldığı ———- ürünlerin ayıplı mal olduğu ve kendisinden beklenen özellikleri haiz olmadığı yönünde şikayetler geldiğini, ürünün iade edildiğini akabinde davacı şirket tarafından ayıplı ürünlere ilişkin ——–iade fatura düzenlendiğini işbu fatura bedelleri davacı şirkete ödenmediğini, ayıplı ürünler —— özelliği sahip ——-olarak davacıya satışının yapılmış olmasına rağmen üründen beklenen niteliklere haiz olmayıp satılan ürünler birbirinden farklı oranlarda ——– içerdiğini, ———- sağlamamakla birlikte ——neden olduğunu, davacının —- kurumuna başvurduğunu ancak uzlaşmaya varılmadığını, davalının iade fatura bedelini ödemekle sorumlu olduğunu, davalının icra takibine yapmış olduğu itiraz dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu, davalarının kabulünü, itirazın iptali ile takibin devamına davalının —– az olmamak üzere icra-inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketçe ayıplı ve ruhsatsız olduğu iddiasına konu ürünlerin gerek davacı şirkete gerekse diğer başkaca ——— Müvekkilce satışından —– firmalara——gönderilmiş olup ürünün içeriğine ilişkin —- ve oranları, fiziki hali, uygulama dozu, —————– geçerlilik süresi ve veriliş tarihi ve nedeni içeren bilgilerin mevcut olduğunu, ürünlerin ——- müvekkili şirketçe açılması da mümkün olmayıp şirket ————- ile davacı şirkete nakledildiğini, hal böyle iken taraflarından kaynaklı bir ayıbın olmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin söz konusu malların üreticisi değil satıcısı olduğunu, davacı şirketin bahse konu ürünleri gerek satın alımından önce gerekse alımından sonra müvekkilinin şirkete söz konusu———- olduğunu, ürünlerin kaliteli ve uygun fiyatlı olduğunu şirket yetkilisine iletildiğini, ürünlerin salgının yoğun ve ciddi bir tehdit içerdiği dönemde satışında bir zorluk çekmemiş ancak sonrasında piyasa koşullarından ürünleri satmakta zorluk çektiğini, ——– genelinde üretiminin artması ve rekabetinde etkisi ile fiyatların düşmesi nedeniyle ürünlerin elinde —- ürünlere hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde ayıplı mal ithamında bulunarak malları da iade etmek suretiyle muhtemel zararını giderme düşüncesinde olduğunu, bu hususun hakkaniyete, ticari değerlerle ve teamüllere aykırılık teşkil etmesi nedeniyle taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, kesilen iade faturasının Müvekkili şirketçe kabul edilmemiş olup, akabinde açılan icra takibine haklı olarak itiraz edildiğini, Borçlar Kanunu’nun kusur sorumluluğu hususunu düzenleyen ilgili maddeleri gereğince müvekkili keşidecinin bahse konu ayıptan sorumlu olabilmesi için davranış ile zarar arasında uygun illiyet bağının olması gerektiğini, müvekkili şirketin söz konusu malların üreticisi değil satıcısı olduğunu, Kaldı ki ortada hukuken kanıtlanmış bir ayıp dahi bulunmadığını, davacının söz konusu ürünlerin ayıplı olduğuna ilişkin her hangi bir tespit davası ilmaı yahut bağımısız bir kuruluştan rapor dahi almamış olup sadece belirli noktalardan almış olduğu olumsuz geri dönüşlerden bahisle ayıplı mal ithamında bulunduğunu beyan etmiş, haksız ve hukuka aykırı açılmış davanın esastan reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin de davacı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : —– sayılı dosyası ,Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı——— İhtarname, Bilirkişi Raporları, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, 6098 Sayılı TBK’nin 217-231 Maddelerinde Düzenlenen Ayıplı Mal Nedeniyle Düzenlenen İade Faturasına Dayalı Olarak Başlatılan İcra Takibine Yapılan İtirazın İptali, Takibin Devamı Ve Tazminat İstemine İlişkindir. (Ticari Satıma Konu Ayıplı Maldan Kaynaklanan )
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince davanın değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi hale gelen işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde daha önce dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığından bu sefer taraf vekilleri sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, tarafların sulh olmak istememeleri üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller toplanıp incelenmiş ve karar duruşmasında taraf vekillerinin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Öncelikle davaya esas———- sayılı dosyası fiziki olarak getirtilerek dosya arasına alınmış ve incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Ayrıca aşamalarda tarafların—- kayıtları çıkartılarak dosyaya konulmuş ve bağlı bulundukları ——— dairelerine ayrı ayrı müzekkereler yazılarak uyuşmazlığa ilişkin ——– celbedilmiştir. Dosyaya mübrez —-tutanağına göre de hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı—- sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; “(Değişik fıkra: 17/07/2003-4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra:17/07/2003-4949 S.K./103.md.)Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır.
Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında; ——–sayılı dosyasından davalı-borçlu hakkında ayıplı ürünlere ilişkin düzenlenen iade faturası bedelinin tahsili için genel haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı ,icra takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce açılan işbu dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş, taraf vekillerince gösteriler deliller ve davanın niteliği gereği resen toplanması gereken deliller toplanmış ve öncelikle 6102 Sayılı TTK’nin 83-85 maddeleri ve 6100 Sayılı HMK’nin 221.maddeleri kapsamında inceleme gün ve saati belirlenerek taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bu minvalde dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.———–tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda özetle mealen; davacı şirketin ———– ticari defterlerinin Ticaret Kanunu 64 ve VUK ilgili hükümleri gereğince usul ve yasaya uygun olarak tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinini süresinde yapıldığı, defterlerin TTK 85 ve HMK 222 maddeleri kapsamında delil niteliği olduğu, icra takibine konu faturanın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve kaydi olarak davalıdan —— alacaklı olduğu; davalı şirketin ise incelenen —— ait ticari defterlerinin Ticaret Kanunu 64 ve VUK ilgili hükümleri gereğince usul ve yasaya uygun olarak tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinini süresinde yapıldığı, defterlerin TTK 85 ve HMK 222 maddeleri kapsamında delil niteliği olduğu, icra takibinle konu faturanın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı , davacının icra takibine konu faturayı davalıya tebliğ edildiğini ispat etmesi halinde davalıdan —— alacaklı olduğu yönünde tespit, hesap ve görüş bildirilmiştir. Mahkememizce bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilerek beyan ve itirazlar değerlendirilmiştir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede öncelikle söz konusu iade faturasının e-arşiv portalından davalıya gönderildiği ve herhangi bir itiraz ve iadeye uğramadığı ,ayrıca davacı—- ——-numaralı ihtarname keşide edilerek ayıplı olduğu öne sürülen ürünlerin iade alınması ve iade ürün bedeli olarak düzenlenen iade faturasının bedelinin üç gün içinde ödenmesi istenmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının davalıdan satın aldığı ve —— olduğu iddiasına bağlı olduğu ve iade faturasının ayıplı mal nedeniyle düzenlendiği anlaşıldığından kuşkusuz malın ayıplı olup olmadığı hususunun da araştırılması gerekmiştir.
Bilindiği üzere 6098 sayılı TBK’nin 207. maddesinde; satıcının, satılan malı alıcının ödemek zorunda olduğu bedel karşılığında alıcıya zilyetlik ve mülkiyetini devretme borcunun bulunduğu belirtilmiş, bu asıl borç yanında satıcının satılan mal nedeniyle zapt ve ayıp nedeniyle de sorumlu olduğu devam eden maddelerde düzenlenmiştir. Ayıba karşı satıcı sorumluluğunu düzenleyen TBK’nin 219-223 maddelerinde ise, satıcının alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması nedeniyle sorumlu olacağı gibi nitelik ve niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olduğu, satıcının bu ayıplardan sorumlu tutulması için onları bilmesi gerekmediği, alıcının ayıbı öğrendiğinde satıcıya uygun bir süre içinde bildirimde bulunması gerektiği, uygun süre içinde bildirimde bulunmadığı takdirde satılanı ayıplı hali ile kabul etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Satıcı, satış sözleşmesine konu taşınır malın niteliği ve kullanım amacı bakımından malın değerini ve kullanım amacını azaltan veya ortadan kaldıran mülkiyet hakkının sonucu olan tasarrufi işlemler yapmasını engelleyen bir eksikliğin bulunmamasını sağlama borcu altında olup ayıba karşı sorumluluğu ise satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır.
6102 sayılı TTK’nin 23/c maddesinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü  maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. ” hükmü ve bu madde yollaması ile Türk Borçlar Kanunu 223/2 maddesinin “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”
6098 sayılı TBK’nın 223. maddesinde ayıp ihbarı için herhangi bir şekil şartı ise getirilmemiştir. Ancak 6102 sayılı TTK’nın 18-(3) maddesi uyarınca, taraflar tacir ise ihbarın noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, —- imza kullanılarak —————— sistemiyle yapılması gerekmektedir.
6098 Sayılı TBK’ nin 227.maddesinde ise “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme;
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme,-
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Mahkememizce az yukarıda ayıplı mala ilişkin yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında ayıplı mal iddiası nedenile işin niteliğine uygun uzman bir bilirkişiden ,söz konusu ayıplı ürünler üzerinde inceleme yapılmak suretiyle rapor düzenlenmesi istenmiştir. Kimya Mühendisi bilirkişi ——- tarihli raporda özetle ; ayıplı olduğu öne sürülen ürünlerin yasal mevzuata uygun olarak üretilmediği ve gerekli standartları sağlamadığı çok açık bir şekilde tespit edilmiş ve ürünler incelenip fotoğraflanmıştır. Anlan bilirkişi raporu da taraf vekillerine tebliğ edilerek beyan ve itirazlar gözetilmiştir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede; ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve ayıplı ürünler üzerinde yapılan incelemeye göre düzenlenen raporların birbirlerini doğruladığı, davacının davalıdan satın aldığı malların bir kısmının ayıplı olduğununu açıkça tespit edildiği ,ayıplı ürünlerin öncesinde zaten davalıdan satın alındığından ve toplam bedeli fatura ile belli olduğundan iade faturası olarak düzenlenen miktarın ve sayının de bedelle uyumlu olduğu, ürünlerin gizli ayıplı olduğu açık ve net olduğu ve süresi içinde usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunulduğu sabit görülmüştür. Böylece davacının davasını TMK’nin 6. HMK’nin 190, HMK, 222/3 , TTK, 18/3,23/c, TBK , 207, 219/227 maddeleri nazarında usulüne uygun olarak tutulan ticari defter ve kayıtlar ile ayıplı ürünler üzerinde yapılan incelemeler sonucu düzenlenip dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporlarına göre açıkça ispat ettiği anlaşılmıştır. Binaenaleyh, taleple bağlılık ilkesi, tarafların tacir sıfatına göre takip tarihi itibariyle faiz tür ve oranı ile temerrüt tarihi gibi hususlar da gözetilmiş ve dosyaya mübrez bilirkişi raporlarının da gerekçeli, denetime açık, yerinde, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu kabul ve takdir edilerek davacının davasının kabulü ile, davalı-borçlunun——- takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile icra takibinin asıl alacağa—— itibaren yıllık %13,75 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle aynen devamına karar verilmiştir.
Davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmeye gelince; Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda davalının itirazının haksızlığına karar verilmekle birlikte; dava konusu iade faturasının ayıplı ürünler dolayısıyla düzenlenmiş olması, malların ayıplı olup olmadığı ve ayıplı —— yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporlarına göre tespit ve tayin edilmesi, davalının ürünleri bilerek ve isteyerek ayıplı üretip sattığına ilişkin bir iddia ve ispat bulunmaması, dolayısıyla, alacağın varlığı ve miktarının yapılan yargılamaya göre belirlenerek hüküm kurulması karşısında alacağın davalı açısından muayyen kabul edilmeyeceği anlaşılmakla somut olayın objektif özellikleri de gözetilerek koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden aynı yasanın 326/1 maddesi gereğince aleyhinde hüküm verilen davalı şirket sorumlu tutulmuştur. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —- arabuluculuk ücretinin de davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26 ve 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın KABULÜNE,
2-) 2004 sayılı İİK’nin 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun —— sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının İPTALİ ile icra takibinin asıl alacağa —-takip tarihinden itibaren yıllık %13,75 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle aynen DEVAMINA,
3-)Davacının,2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.060,58 TL karar ve ilam harcının 1.425,15 TL peşin harcın ve icra dosyasından alınan 590,00 TL harcın mahsubuyla bakiye 6.045,43 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile—— arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 1.425,15 TL peşin harç, 7,80 TL vekalet harcı, 48,50 TL posta masrafı, 1.550,00 TL Bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.085,85 TL yargılama giderinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan —- 13/1, 13/2 maddeleri uyarınca hesap ve takdir olunan 18.700,00 TL nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.