Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/849 E. 2021/291 K. 24.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/849 Esas
KARAR NO : 2021/291
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 14/11/2020
KARAR TARİHİ : 24/05/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA;
Davacı dava dilekçesinde özetle; —- iştigal ettiğini, davacı ——– emtianın nakliyesi esnasında maruz kalabileceği hasar , zarar ve ziyana karşı teminat altına alındığını, —bulunan— —— Tarafından —mukim bulunan— unvanlı dava dışı alıcı şirkete, —mal faturası ile brüt ağırlığı toplam——- satıldığını, satılan emtianın —- taşınması ——- tarafından üstenilmiş olup,— numaralı davalının yetkilendirmesi ile — numaralı davalı —- tarafından — nolu davalı — ruhsat sahibi olduğu —- gerçekleştirildiğini, hasara konu emtia, davalıların sorumluluğunda —- yüklenerek ——- taşındığını, taşıma akabinde yapılan kontrollerde taşınan emtiasının bozulma, çürüme, kokma ve küflenmeye bağlı olarak büyük ölçüde hasara uğradığı tespit edildiğini, ekspertiz incelemesi neticesinde hasar bedeli toplam —– olarak tespit edildiğini, —– tarihinde davacı tarafından —– hasara istinaden sigortalıya aynı tutarda ödeme yapıldığını, davacı böylelikle sigortalısının haklarına halef olduğunu,—–sıfatını kazandığını, taşıma süreci müddetince emtiayı korumak ve gözetmekle yükümlü olan davalı , bu özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ağır kusuru ile emtianın kaybına sebebiyet verdiğinden Karayolları Trafik Kanununun 85. Vd. Hükümleri gereği meydana gelen emtia hasarından aynı zamanda—– da sorumlu olduğunu, —– dosyası ile başlatılan icra takibine davalıların yapmış oldukları itiraz haksız ve mesnetsiz olup, tamamen kötü niyetli olarak alacağı sürüncemede bırakmak amacını taşıdığını, —– sayılı dosyasına davalılar borçlular tarafından yapılan haksız itirazın iptale ile takibin devamına , haksız itirazları ile takibin durmasına sebebiyet veren davalılar aleyhine % 20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı taraf mahkemenin iş bu davada yetkisiz olduğunu, davanın öncelikle yetki yönünden reddinin gerektiğini, işbu sebeple davanın usulden reddini talep ettiklerini, emtianın taşındığı aracın—- arasında olması gerekirken—- sebebiyle emtiada çürüme-bozulma meydana geldiği iddiaları hukuki dayanaktan yoksun olup gerçeği yansıtmadığını, davalının katılımı ve bilgisi olmaksızın tek taraflı düzenlenen ekspertiz raporunun delil değeri bulunmadığı gibi ürünlerin taşındığı ——taşıma süresince sıcaklık derecelerini gösterir raporlar aksi yöndeki davacı iddilarını açıkça çürütmekte olduğunu, halefiyet kuralları gereği, davacının davalıdan talepte bulunkası için sigortalısı firmanın davalıdan talepte bulunacağı bir hakkının olması gerektiğini, kara taşınmalarında TTK M.889 —–ile taşımalarında TTK M. 1185 ve yine CMR Konvansiyonu 30. Maddesi sigortalıya, taşıyana bildirim yapma yükümlülüğü yüklediğini, dava öncesinde davalıya davacı ve sigortalısı——tarafından TTK’nın aradığı usul ve sürede yapılmış bir bildirim bulunmadığını, yasal bildirim yükümlülüğüne uymayan ———- talep haklarını yitirdiğini, dolayısıyla davacı da halefiyet kuralları gereği talep haklarını kaybettiğini, davanın bu sebeple reddini talep ettiklerini, dava rücuen tazminat talebine ilişkin olup TTK M. 855 ve CMR madde 32 Gereği iş bu dava süresi içinde açılmadığını, davanın zamanaşımı nedeni ile de reddini talep ettiklerini, davacı yan tarafından sigortalıya yapılan ödeme lütuf ödemesi olup davalılardan talep edilemeyeceğini, davacının tüm haksız ve mesnetsiz taleplerinin reddini, takibin % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava ve cevap dilekçeleri,—– sayılı dosyası, Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taşınan emtianın zayi olması sebebiyle —– kapsamında dava dışı sigortalıya ödenen bedelin, akdi ve fiili taşıyıcılardan tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali davasıdır.
Mahkememizce davanın dayanağı—— Esas sayılı dosyası getirtilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede davaya esas teşkil ettiği ve davanın tarafları ve konusuyla uyumlu olduğu görülmüştür.
Mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak öncelikle icra takibindeki yetkiye ilişkin itiraz davalılar vekilinin cevap dilekçesindeki yetki itirazı incelenmiştir.
Davalılar vekili tarafından hem bahse konu icra takibinde icra dairesinin yetkisine hem de cevap dilekçesinde mahkememizin yetkisine itiraz edilmiştir.
—– içeriğinde de işaret edildiği üzere; Hukukumuzda borçtan kurtulma davası (İİK. m. 69/II, ) menfi tespit ve istirdat davaları (İİK. m. 72/VIII ve İİK. m. 89/III) için özel yetki hükümleri kabul edilmiş, bu davaların icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği düzenlenmiş olmasına karşın, itirazın iptali davası için özel bir yetki kuralı düzenlenmemiştir. Bu nedenle itirazın iptali davalarında HMK’nın yetkiye ilişkin düzenlemelerinin uygulanması gerekmektedir. Usul yasasında da bu davalar bakımından kesin bir yetki kuralı düzenlenmemiştir.
İİK’nın 50. maddesi uyarınca, icra dairesinin yetkisi konusunda HMK’nın, mahkemelerin yetkisine ilişkin hükümleri uygulanır. İİK’nın 50. Maddesine göre;
“Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.
Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur. İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25’inci maddesi hükmü tatbik olunur” düzenlemesini içermektedir.
HMK’nın 6, 7. Maddelerinde yer alan düzenlemeler uyarınca; davalı birden fazla ise, dava bunlardan birisinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Şu kadar ki kanunda dava sebebine göre, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme kabul edilmiş ise, davaya o mahkemede bakılır. Ancak davanın sırf davalılardan birini kendi mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı belirtiler veya başka delillerle anlaşılırsa mahkeme onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.
İtirazın iptali davasının görülebilmesi için geçerli bir icra takibinin yapılmış olması dava şartları arasındadır. Geçerli icra takibinin ise borçlunun yetkiye itirazı halinde yetkili icra dairesinde yapılması gerekir. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece açıklanan şekilde geçerli bir takibin bulunmayacağı ortadadır.——–
——— kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin —- yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır —- kararlarında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.—— Bilindiği üzere Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Sigorta şirketi sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve bu sebeple sigortalı mal sahibinin hak ve yetkilerine sahip olur. Bu halefiyet ilkesi gereğince, sigortalının zarar sorumlusuna karşı tazminat davasını hangi yer mahkemesinde açması gerekiyor ise, sigorta şirketinin de rücu davasını aynı yer mahkemesinde açması gerekir. ——-
TTK nun 1472-(1)maddesi; “Sigortacının, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlululara karşı dava hakkı var ise bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmış ise, sigortacı mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek ,dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” şeklindedir. Halef olma—- kişinin hukuken diğerinin yerine geçmesi anlamına gelir.
——-sayılı kararında bu husus —- sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
—- içtihadında da —– hükmü gereğince kasko sigortacısı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve bu sebeple sigortalı mal sahibinin hak ve yetkilerine sahip olur. Bu halefiyet ilkesi gereğince, sigortalı zarar sorumlusuna karşı tazminat davasını hangi yer mahkemesinde açması gerekiyor ise, —– da rücu davasını aynı yer mahkemesinde açması gerekir.” şeklinde vurgulamıştır.
Yine, sigortalı ile hasara neden olanlar arasında yetki sözleşmesi bulunması halinde bu yetki sözleşmesinin, halefiyete dayalı olarak açılacak rücu davalarında sigorta şirketini bağlayacağı yönünde ————- kararında da aynı husus vurgulanmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında olayın meydana geldiği yerin ve dava dışı sigortalı —- ikametgah adresinin — olduğu, davalılardan —- adresinin — davalılardan—-adresinin ———- olduğu, davalıların süresi içinde icra dairesinin yetkisine ve takibe itiraz ettikleri ve ——- icra müdürlüğünün yetkili olduğunu belirttikleri, HMK m.6 uyarınca, icra takibinin ——-icra dairesinde yapılması gerekteği, icra takibinin yetkisiz icra dairesinde yapıldığı anlaşılmakla davanın özel dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir. Böylece icra takibinin yukarıda açıklanan yetkili yer icra dairesine yapılmayarak itirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmasına dair dava şartının yerine getirilmemiş olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Binaenaleyh davanın, 2004 sayılı İİK’nın 50 ve 58 vd maddeleri gereğince ‘yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadığından’; HMK’nın 114/2 ve 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 2004 sayılı İİK’nın 50, ve 58 vd maddeleri gereğince ‘yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadığından’; 6100 sayılı HMK’nın 114/2 ve 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-) Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcına, peşin alınan 594,25 TL harçtan mahsubu ile bakiye 534,95 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-) Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——–bütçesinden ödenen 1.320 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-) Davalı ——- kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 7/2 maddesi uyarınca 4.080 TL nispi/maktu vekalet ücretinın davacıdan alınarak davalı ——- verilmesine,
6-) Davalı ———– kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 7/2 maddesi uyarınca 4.080 TL nispi/maktu vekalet ücretinın davacıdan alınarak davalı ———verilmesine,
7-) HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider/delil avansının yatırana iadesine ve bu konuda—– Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından resen işlem yapılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile ——— Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/05/2021