Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/843 Esas
KARAR NO : 2022/889
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/11/2020
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili şirketin ——- kurulduğunu, —- katma değeri yüksek, ——- şirketi olduğunu, —- yılından itibaren kurdukları——————- özellikle ticari sır niteliğindeki yazılımlar/formüller ve———- üreten/yaratan müvekkili şirketin, ürünlerini müşterilerine gizli fiyat politikası ile çoğu zaman kapalı zarf ihale usulü ile sunmakta/pazarlamakta olduğunu, bu nedenle hem ürünlerinin özellikleri/formülleri hem de ürün bedellerine ilişkin fiyat belirleme biçiminin gizliliği ticari faaliyetinin gereği olduğunu, —– alanında çalışan personeller yanında satış temsilcileri de şirketlerin gizli ve rekabete zarar verecek sırlarına vakıf olarak çalışmakta olup, hatta şirketlerin müşterileri ile kurdukları fiyat politikalarını yöneten kişiler olarak büyük mali zarara ve müşteri kaybına yol açabilecek bir yetki ve bilgi sahibi olduğunu, bu nedenle bu alanda çalışanlar ile İşverenler arasında çalışmanın yürütülmesi, Rekabet Yasağı sözleşmesi akdedilmesi ve şirkete zarar verecek faaliyetlerde bulunulmayacağının taahhüdünün verilmesi sonrasında mümkün olabilmekte ve anılan bilgilerin bu çalışanlara teslimi rekabet etmemeyi taahhüt etmeleri ile söz konusu olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasında iki ayrı rekabet etmeme sözleşmesi imzalandığını, davalının — belirsiz süreli hizmet akdi ile müvekkili şirketteki görevine başladığını ve — tarihinde kendi isteğiyle iş sözleşmesini sona erdirene kadar — çalıştığını, davalının, müvekkili şirketin —- çalışmalarına, üretimi planlanan—- ürünlerin —- aşamalarına vakıf olmanın yanında, aynı zamanda şirketin satış politikalarına ve——- olması nedeniyle, rekabet etmeme ve gizlilik taahhüdünde bulunmuş ve hem işe başlangıç aşamasında hem de iş akdi sonlanma sürecinde iki ayrı “rekabet etmeme” sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında akdedilen Rekabet etmeme Sözleşmeleri, Yasanın aradığı sınırlar dahilinde akdedilmiş olup, müvekkili şirketin ticari faaliyetini koruma amacı ile akdedildiğinin açık olduğunu, davalının rekabet etmeme sözleşmesinde ilk sırada sayılan birinci rakip firmada çalışmaya başlayarak, rekabet etmeme yasağını ihlal ettiğini, davalının bu sözleşmeyi hür iradesi ile kabul ederek imzalamış ancak işten ayrılması akabinde Sözleşmede—- alanda ve görevde çalışmaya başlayarak rekabet etmeme yasağını ve taahhüdünü ihlal ettiğini beyan etmiş, davalı yanın müvekkili şirket ile arasındaki iş sözleşmesindeki rekabet yasağına aykırı hareket etmesi sebebiyle, sözleşme gereği ödemesi gereken cezai şartın şimdilik —-, davalının dava dışı —– başladığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davacı şirket bünyesinde —- olarak işe başladığını, iş akdi sona erene kadar çalışmasına devam ettiğini, müvekkilinin, davacı şirkete işe girerken kendisine ücret konusunda çeşitli vaatlerde bulunulduğunu, ilerleyen süreçte— yapılacağına ilişkin sözler verildiğini ancak davacı şirketin ortağı ve yöneticisi —- defalarca konuşmak istemesine rağmen işbu talepleri her defasında ötelendiğini, son olarak, müvekkiline ücret artışı yapılmayacağını, bu şartlar altında çalışmaya devam etmek isterse çalışabileceği herhangi bir memnuniyetsizliği var ise işten ayrılabileceği beyan edildiğini, müvekkilinin kıdem tazminatı ve ödenmeyen/ birikmiş prim alacakları talebine ilişkin olarak da davacı tarafından ancak dava konusu —– sözleşmesi imzalaması şartıyla (ihbar tazminatı ödenmeden) birikmiş prim alacakları ile kıdem tazminatının ödenebileceği beyan edilmiş,—– ve yine aynı gün yani —— tarihinde rekabet etmemem sözleşmesi imzalamak durumunda kaldığını, müvekkilinin, iş akdinin sonlandırıldığı aynı gün davacının baskı ve dayatmaları ile sırf hak etmiş olduğu prim alacakları ve tazminatını alabilmek amacıyla iş bu sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, müvekkilinin bu dönemde aynı sektörde çalışmaktan imtina ettiğini talepte bulunan ilgili şahsa da ilettiğini, davacının, rekabet etmeme sözleşmesinde öngörülen 6 aylık süre zarfında, farklı sektörlerde sayısız iş başvurularında bulunmuş ancak iş başvuruları reddedildiğini, davacı şirketten farklı sektörlere yaptığı iş başvurularının reddi neticesinde artık dayanacak gücü kalmayan müvekkilinin, dava dışı —— gelen teklifi değerlendirme noktasına gelmek zorunda kaldığını ancak yine iyiniyetli olarak— tarihinde davacı şirket yetkilisi/ ortağı —-vaki durumu iletmek istediğini, — zamandır işsiz olduğunu, ———— başvurularının reddi neticesinde ekonomik olarak çok zor durumda kaldığını bu nedenle gelen teklifi değerlendirmek durumunda kalacağını belirtmiş ve bir nevi eski işvereninden izin istediğini, işbu görüşme neticesinde davacı şirket yetkilisi —, müvekkiline —– teklifinde bulunduğunu, 4 aydır işsiz olan müvekkilinin gelen teklif üzerine çok mutlu olduğunu ve—- kabul ettiğini, davacı şirket yetkilisi konuyu bir kez daha değerlendireceğini, —– müvekkiline net olarak dönüş yapacağını belirttiğini, müvekkilinin ise, davacı şirket yetkilisinden olumsuz dönüş yapılması halinde dava dışı—- işe başlamak zorunda olduğunu, maddi anlamda tükenme noktasına geldiğini davacı işveren yetkilisine bildirdiğini, ——– arayarak müvekkilinin işe alamacayacağını beyan ettiğini, ——– ve maddi anlamda bitme noktasına gelen müvekkilinin ise dava dışı ———- işsiz geçen zamandan sonra —– başlamak zorunda kaldığını, asgari ücretin biraz üzerinde maaş ile geçinmeye çalışan bir işçinin 6 ay süre ile maaş almadan geçinmeye çalışmasını beklemek, ancak 4 ay dayanabilen ve 4. ayın sonunda dayanacak gücü kalmayan çalışana karşı 2 ay daha işsiz kalacaksın demenin açıkça hakkaniyete ve hatta vicdana aykırılık teşkil ettiğini beyan etmiş, yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle ve fazlaya ilişkin her türlü hakkımız saklı kalmak kaydıyla; haksız ve dayanaksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, ———– İş Sözleşmesi, Rekabet Etmeme Sözleşmesi, Davalıya ait İş Yeri Dosyaları,——– dosyadaki sair bilgi ve belgeler.
İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLAR:
Dava , Rekabet Yasağı Sözleşmesi Nedeniyle Cezai Şart Tazminatı (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu ilkelerden hareketle öncelikle; —- sayılı uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin ilamıyla “TBK’nin 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nin 4/1–c maddesi gereğince aynı kanunun 5. maddesi uyarınca asliye ticaret mahkemelerine ait olduğu yönünde karara bağlandığından somut olayda mahkememizin görevli olduğu kaydedilmelidir. Öte yandan dosyaya mübrez Arabuluculuk son tutanağına göre de —- dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi yollamasıyla dava değerine 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde daha önce arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığından taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerini beyan etmeleri üzerine üzerine tahkikata geçilerek gerekli işlemler ve araştırmalar tamamlanmış ve duruşmaya katılan taraf vekillerinin son sözleri alınıp zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Eldeki davada taraflar arasında düzenlenen —– tarihli REKABET ETMEME SÖZLEŞMESİNİN 2.maddesi ile rekabet yasağının ve sonuçlarının düzenlenmiş olması nedeniyle, somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’nin rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 vd. maddelerinin uygulanması gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nin 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır.——-
6098 sayılı TBK’nin 445/1 maddesinde; rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği, süresinin özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı düzenlenmiş olup aynı maddenin ikinci fıkrasında da hakime, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilme yetkisi tanınmıştır. Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur—-
Cezai şartı düzenleyen TBK’nin 179/1 maddesi ise; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 182/1. maddesinde; “Taraflar, cezanın mikarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında yer alan; “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re’sen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir. Bir davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, sözleşmenin süresi, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul (adil) ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı esas alınarak belirlenmelidir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, denetime elverişli esaslara dayanması da zorunludur. Cezai şartın indirilmesini gerektiren hallerde, hakim her şeyden önce alacaklının menfaatini gözönünde tutmalı, menfaatlerin ne dereceye kadar ihlal edildiğini araştırmalı, davalının kusurunun ağırlığını ve tarafların içinde bulunduğu durum gözönünde tutmalıdır. Ceza, alacaklının uğradığı zarar ile ihlal edilen menfaatlerle makul bir surette mütenasip olmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılama ışığında somut olaya baktığımızda ; davacı şirket ile davalı işçisi arasında 18/12/2017 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi yapıldığı ve davalının davacı şirkette —— tarihine kadar —– sorumlusu olarak çalıştığı ,davalının işbu tarihte verdiği dilekçeye 06.09.2019 tarihi itibariyle kendi isteği ile işten ayrıldığı ve işçilik tazminatı ve haklarının ödendiği anlaşılmıştır. Yine davacı şirket ile davalı işçi arasında düzenlen 06.09.2019 tarihli rekabet etmeme sözleşmesinin 2.maddesi ile;’ personelin iş akdinin herhangi bir nedenle sona ermesinden itibaren altı ay süreyle kendi adına iş yapmamayı veya özellikle——gösteren firmalar dahil olmak üzere ve———- olmak üzere birebir rakip bir müessesede ortak sıfatıyla veya bir başka sıfatla görev almamayı edindiği bilgi ve belgeleri firmanın zararına kullanmamayı kabul ve taahhüt eder. Personelin işverenin faaliyet konusuna giren işlerde rekabet etmeme borcu iş akdinin herhangi bir nedenle sona ermesinden itibaren altı aydır.—–bilgileri açıklamama yükümlülüğü süresizdir. Personelin rekabet etmeme yükümlüğü —— ait ve iş yerinde edinmiş olduğu gizli bilgileri tüm dünyada açıklamamayı kabul ve taahhüt etmiştir. Personel rekabet etmeme yükümlüğünü ihlal ettiği takdirde işverene —-cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Eğer rekabet yasağının ihlalinden işveren yukarıda kararlaştırılan cezai şartlar daha fazla zarar görürse çalışan bu fazla zararı da tazmin etmeyi kabul ve taahhüt eder’ düzenlemesi bulunmaktadır. Görüldüğü üzere metin oldukça geniş ve açıklayıcı olup, sözleşme serbestiyesi ilkesi kapsamında geçerlidir. Bu sözleşmeye rağmen davalının sözleşmede açıkça ismi yazılı şirketlerin başında gelen dava dışı—- süreli iş sözleşmesi ile ——- tarihinde çalışmaya başladığı bizzat ilgil şirket tarafından gönderilen kayıtlar ve —- kayıtları ile sabittir. Kaldı ki işbu durumn uyuşmazlık konusu olmadığı davalı tarafın savunmalının özünün günün ve kişinin ekonomik koşullarına yönelik olduğu görülmektedir. Ancak davalı işbu sözleşme ile rekabet yasağı ve cezai şart taahhütü altına girdiğinden ve altı aylık süre dolmadan sözleşmede bizzat yazan rakip şirkette çalışmaya başladığından diğer şartların da varlığı halinde cezai şarttan sorumlu tutulması kaçınılmazdır. Zira somut olayda imzası ve içeriği doğrulanan iş sözleşmeleri ve rekabet etmeme sözleşmesi ile işbu sözleşmede yer alan cezai şart içeriği yukarıda açıklandığı üzere hukuken geçerlidir. Bu tespitten hareketle somut olayda, söz konusu şirketlerin faaliyet konuları, faaliyet alanları ve işin niteliği ile davalının dosyaya yansıyan mesleği, şirketlerin —– davalının önceki iş ve sonraki işteki konumları birlikte değerlendirildiğinde davalının davacının ticari sırlarına ve müşteri çevresine vakıf olduğu, bu bilgileri kullanmasının kaçınılmaz olduğu, şirketlerin serbest piyasa ekonomisi gereği aynı alanda ve — faaliyet göstermeleri nedeniyle rakip oldukları, sözleşmenin amacı ve çerçevesine göre iş sözleşmenin feshine müteakip sözleşmede belirlenen altı aylık süre dolmadan rakip firmada vaki işe girmenin davacı şirkete önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu ve dosya kapsamıyla sabit kılındığı aşikardır. Az yukarıda açıklandığı üzere yasal düzenlemenin amacına göre işvreninin somut zararı aranmadığından buna ilişkin bir tespite yer yoktur. Dolayısıyla zarar verme ihtimalinin varlığı halinde davalı aleyhinde tazminata hükmedilmesi kaçınılmazdır. Öyleyse burada asıl tartışılması gereken TBK’nin 182/3 maddesi gereği cezai şartın fahiş olup olmadığı, indirim yapılıp yapılmayacağı ve miktarıdır. Mahkememizce somut olayda dosyaya yansıyan tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere; davaya konu sürecin tüm dünyayı etkisi altına alan koranavirüs pandemisinde yaşanması ve pandemi nedeniyle tüm dünyada ve ülkemizde temelden sarsılan ekonomik ve sosyal faaliyet ve koşullar , davalının anılan süreç nedeniyle ortaya çıkan iş ve geçim kaygısı, çalışma hürriyeti, davalının davacı şirketteki çalışma süresi, her iki şirketin ———— faaliyet göstermeleri nedeniyle davalının rakip firmada işe başlamasının davacının müşteri çevresine etkisi, somut olayın ve tarafların ticari ve kişisel özellikleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, sözleşmenin ihlalinden dolayı tarafların yarar zarar dengesi, yukarıda anılan günün sosyal ve ekonomik koşulları ve bu koşullara göre davalının sözleşmenin ihlalindeki amacı ve kusur derecesi ile özellikle hak ve nesafet kuralları gözetilerek; 6098 Sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince mahhekemizce aşırı bulunan sözleşmedeki cezai şart miktarının önemli ölçüde ——– edilmesinin işin niteliğine ve hakkaniyete uygun olacağı değerlendirilmiştir. Binaenaleyh; bu düşünceler ve inançla davacının davasının esasında haklı olduğu ve davanın TMK’nin 6 ve HMK’nin 190 maddeleri gereğince davasını ispatlandığı sonuç ve kanaatiyle; taleple bağlılık ilkesi ışığında davacının ıslah talebi ve usul işlemi de değerlendirilerek davalının son brüt maaşı ( 6.000,00 TL * 10 katı cezai şart = 60.000,00 TL) üzerinden talep edilen toplam 60.000,00 TL üzerinden % 60 oranında tenzil edilmek suretiyle davanın kısmen kabulü ile, 10.000.00 TL kısmına dava tarihi olan —tarihinde itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte takdiren toplam 24.000,00 TL cezai şart tazminatının, davalıdan alınarak davacıya verilmesine; TBK’nin 182/3 maddesi gereğince fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden ise , 6098 Sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince belirlenen cezai şart tazminatından hakimin takdir yetkisi kapsamında indirim yapıldığından davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiği anlaşılmakla HMK’nin 326/1. maddesi gereğince tamamen aleyhine hüküm verilen davalı sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi—— ödenen ——- davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın kısmen KABULÜ ile, —- kısmına dava tarihi olan——- kısmına ise ıslah tarihi olan——–tarihinde itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte takdiren toplam 24.000,00 TL cezai şart tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine; TBK’nin 182/3 maddesi gereğince fazlaya ilişkin talebin Reddine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.639,44 TL karar ve ilam harcından; peşin alınan 170,78 TL ve ıslah harcı olarak alınan 855,00 TL toplamının mahsubu ile bakiye 613,66 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile —- arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-)Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı 170,78 TL peşin harç 8,50 TL vekalet harcı , 855,00 TL ıslah harcı ve 160.00 TL Posta ücreti olmak üzere toplam 1.248,68 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan—- 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir olunan —– nispi/maktu vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.