Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/821 E. 2022/860 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/821 Esas
KARAR NO: 2022/860
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03/11/2020
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili aleyhine —– dosyası ile faturaya dayalı olarak örnek 7 ilamsız takip başlattığını, ödeme emrinin müvekkilinin e-tebliğine —— tarihinde tesliğ edildiğini, müvekkilinin tebligat adresine teknik olarak bir dönemde bu tebligatın okundu olarak sayıldığını ve icranın başlatıldığını, müvekkili şirketin ikinci el ——alım satımında araçlara rapor hazırlayarak alıcı ve satıcı arasındaki ticaretin güvenli bir şekilde yapılmasına katkı sağladığını, —- verdiğini, diğer firmalara öncülük ettiğini, adavalı ile müvekkilin yapmış olduğu franchise sözleşmesi gereği müvekkil şirketin markası adı altında—– sahip iken sözleşmenin fes edildiğini, taraflarca akdedilen—–gereği davalı yan bazı yükümlülükler altına girmiş olmasına rağmen bu yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşmeye aykırı davranması sebepleriyle müvekkil şirketçe davalı yanla yapılan ——– müvekkilce haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili şirketin bayisi konumunda olan davalı yana, —–ekspertiz hizmeti vermiş olduğu araçlar için müvekkil şirketçe fatura kesildiğini—– müvekkil şirkete araç başı ödeme yapılması talep edildiğini ve davalı yanca da bu ödemeler faturalara itiraz edilmeksizin müvekkili şirkete yapıldığını, davalını takibe dayanak olarak gösterdiği tüm faturalar müvekkili şirketin davalıya kesmiş olduğu, üzerinde davalının faturayı kabul ettiğine dair kaşe ve imza bulunan, ayrıca davalı yan tarafından hiçbir itiraz edilmeksizin ödenen faturalar olduğunu, davalının 8 günlük itiraz süresinde faturalara herhangi bir itirazda bulunmadığını ve faturaları kabul etmek sureti ile müvekkil şirkete tüm ödemeleri gerçekleştirdiğini, ——–numaralı icra takibi ile müvekkili şirketin hiçbir sorumluluğu bulunmayan ve kendi kesmiş olduğu ve davalı yanca da itiraz edilmeyerek ödenen faturalar sebebiyle icra tehditi altında olduğunu, müvekkili banka hesapları ve tüm menkul-gayrimenkulleri üzerine haciz uygulandığını, müvekkili şirkete haksız bir takip gerçekleştirildiğini, e tebligatta yaşanan teknik aksaklık sebebi ile de bu takibin kesinleştiğini belirterek —- dosyasına ilişkin Müvekkil ——— telafisi imkansız zararlara maruz kalınmaması adına ihtiyati tedbir kararı alınmasına, müvekkili şirket aleyhine uygulunan bütün hacizlerin kaldırılmasına, müvekkili şirketin işbu takibe konu faturalarla ilgili borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini yargılama giderleriyle ücreti vekâletin borçluya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından yargılama sırasında yukarıdaki iddialar doğrultusunda davanın tamamen ıslahı kapsamında yeni bir dava dilekçesi verilmiş ve davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı ile davacı arasındaki ——-sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği iddiasını kabul etmediklerini, davacının muvafakati ile dava dışı 3. Şahısla ——- tarihinde devir sözleşmesi imzalandığını, davacı ile davacı arasındaki sözleşmenin de, devir protokolü akabinde devralan şahısla yeni sözleşme akdedilmesi için aynı gün taraflarca karşılıklı olarak feshedildiğini, Faturaların fesih tarihinden önce olduğu, faturalara ilişkin davalının herhangi bir ödeme yapmadığını, davacı tarafın, takibe konu faturaları
kendilerinin kestiklerini iddia ederek ödenen bedelin iadesinin talep edildiğini ifade etmiş ise de bu durum asılsız olduğunu, iddiaların aksine takibe konu faturaların davalı tarafından kesilmiş ve davacıya teslim edilmiş faturalar olduğunu, davalı ile davacı arasındaki anlaşmaya göre, davalıya gelen bireysel müşterilerde davalı aldığı hizmet bedellerinden sözleşme doğrultusunda kararlaştırılan oranda davacıya ödeme yaptığını, ancak davacı tarafın yollamış olduğu kurumsal müşterilere davalı tarafından verilen hizmetlerin bedelleri davacı tarafça tahsil edilmekte olduğunu, davalı tarafından davacı tarafa fatura kesilmekte ve işbu fatura bedellerinin davacı tarafça ödemesi yapıldığını, icra takibine konu faturalar da davacı tarafça gönderilen araçlara verilen hizmetlerden dolayı davalı tarafından davacıya kesilen faturalar olduğunu, davacı tarafça bedeller
ödenmediği için takibe konulduğunu, davalı tarafından, davacı tarafça ödenmeyen faturaların ödenmesi için —— yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderildiğini ve işbu ihtarname davacıya ——- tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davacı tarafça ihtarnameye ve faturalara itiraz edilmediğini savunarak davacının davasının
reddine, İİK 72. Maddesi gereği davalının uğradığı ve uğrayacağı zararların alacağın %
20’sinden az olmamak üzere öncelikle teminattan alınmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından tebliğ edilen ıslah dilekçesine karşı ikinci bir cevap dilekçesi verilmiş ve az yukarıdaki savunma tekrar edilmiştir.
DELİLLER:
—- esas sayılı dosyası, —- Sözleşmeleri,— , —-, —, —, — Belgeler,—- Kayıtları,— —Kayıtları, —– Formları, Bilirkişi Kök ve Ek Raporları, Dosyadaki Diğer Bilgi Ve Belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, 2004 Sayılı İİK’nin 72/3 maddesi Gereğince Açılmış Menfi Tespit ( Ticari İlişkiden Kaynaklanan) İstemine İlişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi yollamasıyla dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerini beyan etmeleri üzerine üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilmiş, deliller toplanıp incelenmiş ve karar duruşmasına katılan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Mahkememizce davaya esas ——- sayılı dosyası fiziki olarak getirtilerek dosya arasına alınıp incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Öncelikle davanın hukuki niteliğine ilişkin bir kısım açıklamalar yapılması uyuşmazlığın niteliğine göre neticenin anlaşılması açısından yararlı olacaktır.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir ———–
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir ————-
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı TMK m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer ——- Diğer bir ifadeyle ispat yüküne ilişkin genel kural, menfi tespit davaları için de geçerli olup menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
——– sözleşmesi ise; bir ürün veya hizmetin imtiyaz hakkına sahip tarafın belirli bir süre şart ve sınırlamalar dâhilinde işin yönetim ve organizasyonuna ilişkin bilgi ve destek sağlamak suretiyle imtiyaz hakkına konu ticari işleri yürütmek üzere ikinci tarafa verdiği imtiyazdan doğan uzun dönemli ve sürekli bir iş ilişkileri bütününe dayanan, birbirinden bağımsız iki taraf arasında kurulan bir sözleşmedir.—- sisteminde, franchise verenin gayri maddi mallarının kullanımının —- alana bırakılması yer almaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmemiş olan ——— sözleşmesi, bir şey ya da hakka ilişkin kullanma, yararlanma hakkının devrini hedef tutar. —– sözleşmesi sona erdikten sonra, franchise alan, franchise verenin, kendisine sözleşme ile tanımış olduğu fikri ve sınaî unsurları kullanmaya son vermeli ve bunlara ilişkin markalar, tanıtıcı işaretler, sınaî resim ve modellerin, franchise verenin işletme adı ve işaretlerinin kullanımını bırakmalı, malzemeleri de iade etmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar, yapılan yargılama ve toplanan deliller ışığında somut olaya baktığımızda; taraflar arasında —- adresinde kurulu —-isimli iş yeri ve —- adresinde kurulu —- isimli iş yerleri için ——- sözleşmeleri yapıldığı, işbu sözleşmelerin — tarihinde düzenlenen fesihname başlıklı belge ile feshedildiği ve aynı gün üçlü devir protokolü ile her iki ——ekspertiz iş yerinin dava dışı——–devir edildiği dosyada mukim belgelerden ve tarafların bilgi ve kabullerinden anlaşılmış durumdadır. Davalının fesihname isimli —- tarihli belgenin — davacıyı gayrikabili rücu olarak ibrayı beyan ve taahhüt eder şeklindeki düzenlemeye rağmen —-yevmiye sayılı ihtarnamesi ile toplam —- adet fatura bedeli olarak —- paranın hesabına ödenmesini ihtar ve tebliğ ettirmiştir. Buna müteakip —- tarihinde davalı tarafından davacı aleyhinde ——- faturalara dayalı olarak icra takibi başlatıldığı ve bunun üzerine eldeki menfi tespit davasının açıldığı anlaşılmıştır. Yargılama sırasında davacı vekili tarafından davanın tamamen ıslahı talep edildiği beyan edildiğinden buna ilişkin yasal prosedür uygulanmış ancak ıslah dilekçesi ile dava dilekçesi arasında esaslı bir fark ve vakıa görülmemiş ve vaki ıslah talebi dikkate alınmadan dava ilk açılışı üzerinden sonuçlandırılmıştır. Mahkememizce taraf vekillerince gösterilen ve getirtilmesi gereken deliller celbedilmiş ve dosya tahkikat işlemi olarak alacağın varlığı ve miktarının tespiti için tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzim edilmesi için konusunda uzman bir bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişi —- tarafından hazırlanan —- tarihli rapora özetle; Tarafların Ticari Defterlerinin Usulüne Uygun Tutulup Tutulmadığı Yönünden: Davacı şirketin —- yıllarına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin T.T.K hükümlerine göre zamanında yapıldığı. ——- yılına ilişkin ticari defterlerin; T.T.K m.64,66, V.U.K. m.220-226’ ve ——- Sıra No’lu Elektronik Defter Genel Tebliğine göre açılış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı görülmüştür. Davalı —– yılına ilişkin işletme defteri, Yeni TTK’ya göre ticari defter sayılmadığından. HMK 222 gereği delil teşkil etmeyeceği, kabul edilmekle birlikte,
takdirin sayın mahkemeye ait olduğu.
2. Davacı ve Davalı Alacağı Yönünden;
Davacı şirketin defterlerinde, davalıdan, — tutarında mal ve hizmet satın aldığı, davalıya —- tutarlı satış yapıldığı, davalıdan farklı tarihlerde ——ödeme alındığı ve —-takip tarihi itibariyle davalı alacağının——- olduğu görülmüştür.
Davalının incelenen — yılı işletme defterinde, davacıdan ——— tutarlı mal ve hizmet satın aldığı, davacıya — tutarlı mal ve hizmet satış yaptığı görülmüştür. İşletme defteri tek yanlı kayıt usulüne göre gelir ve gider esasına göre tutulduğundan, davalı tarafın borç / alacak bakiyesi görülmektedir. Tarafların, ticari defterlerine göre karşılıklı olarak düzenlemiş olduğu faturaların birebir karşılaştırılmasında;
Davacı şirketin, ——–bedeli faturalarının, davalının işletme defterinde kayıt olmadığı, davalının —- tutarlı faturasının, davacı tarafça —– tarihinde mükerrer olarak kayıtlara alınmış olduğu tespit edilmiştir. Dosya kapsamında, davalı —- tarafından iş bu faturaları teslim almadığına ilişkin somut bulunmaktadır. İşbu faturaların davalı tarafa tebliğ edildiğinin ve bu faturalara süresi içerisinde davalı tarafından itiraz edilmemesi halinde, davalının, —- takip tarihi itibariyle —- no.lu dosyasında, davacıdan
alacağın olmadığı, İşbu faturaların davalı tarafa tebliğ edilmemesi halinde, davalının, —– takip tarihi itibariyle —– nolu dosyasında davacıdan alacağın —- fatura alacağı —-ihtarname masrafı olmak üzere toplam alacağının —– olduğu yönünde tespit, hesap ve görüş bildirilmiştir. Mahkememizce anılan bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilerek vaki beyan ve itirazları alınıp değerlendirilmiş ve bu kapsamda itirazların karşılanması için bilirkişiden ek rapor alınması gerekmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen —- tarihli ek raporda ise özetle; birince seçeneğe göre — tarafından —- tarihinde teslim edildiğinin kabulü halinde ; davalının faturadan dolayı alacağının — olduğu; anılan teslimini yapılmadığının kabulü halinde ise davalının alacağının —– olacağı yönünde rapor verilmiş olduğu görülmüştür. Mahkememizce anılan işbu raporda taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve beyan ve itirazlar değerlendirilmiştir. Bu kapsamda farklı bir bilirkişiden rapor alınmasının dosyaya bir katkı sağmayacağı anlaşılmakla; davacı şirket temsilcisinin ve davalı gerçek kişinin isticvabına karar verilmiş ve gerekli yasal prosedür işletilerek duruşmada beyanları alınmıştır. Mahkememizce davacı şirket temsilcisinin ve davalının genelde samimi bulunan beyanlarının olayların gerçekleşme biçimine ve akışına göre paralel olduğu, dosya kapsamıyla birlikte değerlendirildiğinde özünde birbirini doğruladığı tespit edilmiş ve özellikle davacı şirket temsilcisinin sonuç itibariyle davalıya —–, küsur kadar borçlarının olduğu ve henüz ödemediklerine yönelik beyanı ve davalının sözleşme ilişkisi çerçevesinde verdiğini ve ödediğini öne sürdüğü senetlere yönelik beyanlarını kısmen doğrulaması, işin niteliği ve tarafların sözleşmedeki konumları gereği asıl hesabın ve muhasebenin davacı tarafından tutulduğu, davacı şirketin davalıya göre daha kurumsal bir yapısının ve —- olduğu anlaşılmakla birlikte; esasen davacı şirket temsilcisi ile bilirkişi ek raporunun ilk seçeneğinde belirlenen —- miktarın uyumlu ve uygun olduğu ve buna göre yukarıda açıklanan ilkelere göre ispat yükü üzerinde olan davalı alacaklının sadece işbu miktar kadar alacağının varlığını ispat ettiği geri kalan miktarı ise ispat edemediği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Burada belirtilmesinde yarar vardır ki; davacı tarafından yukarıda bahsi geçen —- tarihli fesihname başlıklı sözleşmenin—–ibra ileri sürülmediğinden; davalı vekili tarafından da her iki cevap dilekçesinde de yemin deliline dayanılmadığından işbu hususlar değerlendirilememiş ve hatırlatılamamıştır. Binaenaleyh; davanın kısmen kabulü ile; 6100 Sayılı HMK’nin 106 ve 2004 Sayılı İİK’nin 72/1 maddeleri gereğince davacın şirketin; —–kısmından borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin ——- talebin/davanın ise reddine karar verilmiştir.
Davacının, 2004 sayılı İİK’nin 72/V maddesi gereğince tazminat talebi ise; davalının alacağın varlığı konusunda kısmen haklı çıkması karşısında icra takibin haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığına dair soyut beyan ve talep dışında delil bulunmaması nedeniyle karşılanmamıştır. Davalının, 2004 sayılı İİK’nin 72/IV maddesi gereğince alacağın tahsilinin gecikmesinden dolayı tazminat talebinin de; tedbir kararı uygulanmakla birlikte, dosya borcunun tamamının icra veznesine yatırılması, davacının icra takibine konu edildiği üzere borcununun bulunmadığına ilişkin ağırlıklı olarak haklı çıkması ve sonuca yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporlarına göre ulaşılmasına göre koşulları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluğa gelince ; ıslah sebebiyle ortaya çıkan bir yargılama gideri bulunmadığı, ıslahın kötü niyetli olmadığı ve vaki ıslah işlemi nedeniyle karşıt tarafın bir zararı da olmadığından ıslah dikkate alınmamış ve yargılama giderleri aynı yasanın 326/2 maddesi gereğince tarafların haklılık durumu esas alınarak kabul-ret oranlarına göre belirlenmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26 ve 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın kısmen KABULÜ ile; 6100 Sayılı HMK’nin 106 ve 2004 Sayılı İİK’nin 72/1 maddeleri gereğince davacın şirketin;—- esas sayılı dosyasından — kısmından BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, fazlaya ilişkin —— talebin/davanın Reddine,
2-)Davacının , 2004 sayılı İİK’nin 72/V maddesi gereğince haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle tazminat talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE ,
3-)Davalının, 2004 sayılı İİK’nin 72/IV maddesi gereğince alacağın tahsilinin gecikmesinden dolayı tazminat talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE ,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.449,15 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.037,22 TL harcın mahsubuyla bakiye 2.411,93 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-)Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı 1.037,22 TL peşin harç, 7,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 1.099,42 TL harçtan oluşan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)Davacı tarafından yapılan 148,00 TL posta ücreti ve 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 948,00 TL yargılama giderinden davanın kabul (%83) ve red (%17) oranına göre 786,84 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T 13/1 maddesi uyarınca kabul edilen (50.492,64TL) miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL nispi/ maktu vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davalı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T 13/1 uyarınca reddedilen kısım (10.243,13TL) üzerinden hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL nispi/ maktu vekalet ücretinın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-)Davalı tarafından vekille temsil dışında (HMK’nin 323/1/ğ) yapılmış başkaca bir yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle —— Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2022