Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/703 E. 2022/757 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/703 Esas
KARAR NO : 2022/757

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 17/09/2020
KARAR TARİHİ : 10/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28/8/2018 tarihinde ——- ait kendisinin sevk ve idaresindeki —— plakalı araç ile müvekkil sigorta şirketi —— ait ve kendisinin sevk ve idaresindeki ——yabancı plakalı araca çarpması neticesinde zincirlemeli maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, 4.424,67 EURO tazminatın fiili tahsil tarihinde aynen EURO olarak ve müvekkili şirketin ödeme tarihi olan 10/01/2019 tarihinde itibaren —— bir yıl vadeli döviz mevduat hesabına fiilen uygulanacağı bildirilen en yüksek faizi ile birlikte davalı —— şirketinin sorumluluğu poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, aynen tahsili mümkün olmadığı takdirde fiili tahsil tarihindeki——alış kuru üzerinden —— Lirasına çevrilerek ve müvekkil şirketin ödeme tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren——- bir yıl vadeli döviz mevduat hesabına fiilen uygulanacağı bildirilen en yüksek faizi ile birlikte davalı ——şirketinin sorumluluğu poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, öncelikle yargılama sonunda hükmolunacak alacağın temini açısından davalının —— plakalı aracın trafik kayıt ve temini halinde ruhsatı üzerine ihtiyati haciz şerhi konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilemesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:
Davalı——-vekili cevap dilekçesinde özetle;Başvuru konusu kaza nedeniyle, müvekkili sigorta şirketi tarafından davacının arabuluculuk başvurusu üzerine tespit edilen 24.512,00 TL hasar bedelinin 11.09.2020 tarihinde başvuran vekiline ödendiğini, başvuran tarafın sunduğu belgelerden araçtaki hasarla ilgili harcama yaptığına dair herhangi bir fatura tespit edilemediğini, araçtaki hasar da giderilmiş olduğundan başvurucu tarafın müvekkili şirketten talep edebileceği herhangi bir husus kalmadığını, bu sebepten ötürü haksız başvurunun reddini talep ettiklerini, davacı tarafından gerçek zarar miktarı muteber delillerle ortaya konulamadığı gibi zararın miktarının da denetimine engel olunduğunu, görüleceği üzere rizikonun gerçekleşmesi halinde söz konusu durumun ne şekilde cereyan ettiğini, sebeplerinin ve sonuçlarının neler olduğunu, boyutlarının ne derece olduğu hususlarını, belirlenecek ve ödenecek sigorta tazminatı konusunda oldukça önem arz etmektedir. Nitekim yasal düzenlemelerle de bu durumun altı çizildiğini, somut olayda muhatabı; kanun, genel şart ve poliçe özel şartları düzenlemeleri gereği riziko ve hasarı ihbar edip gerekli bilgi ve belgeleri sigorta şirketine iletmesi ve zorunlu haller dışında, rizikonun gerçekleştiği yer veya şeylerde bir değişiklik yapmaması gerekirken, tam aksi yönde davranması yükümlülüklerin kasten ihlali niteliğinde olduğunu, başvuran meydana geldiğini ileri sürdüğü hasarı taraflarına ihbarda bulunmadan bir ——hesaplatmış ve onarımı gerçekleştirdiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin gerçek zararı tespit edebilme imkanının ortadan kaldırıldığını, işbu nedenlerle; araç üzerinde taraflarınca —— incelemesi yapılmadan zararın tespitinin ve denetiminin mümkün olmayacağını, başvuran tarafından denetim imkanının kötüniyetli bir şekilde kasten ortadan kaldırıldığını, dolayısıyla itiraz yöneltme ve savunma haklarının kasten önüne geçildiğini beyan etmiş, müvekkili sigorta şirketi tarafından, davacıya, dava konusu kaza nedeniyle uğradığı zararlara yönelik tazminat ödemesi yapıldığından huzurdaki davanın reddine, ihbar yükümlülüğünün kasten yerine getirmeyerek riziko ve hasarın denetimi ortadan kaldıran davacının haksız ve hukuka aykırı taleplerinin reddine, dosyanın konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile yukarıdaki ilkeler ışığında——piyasa koşulları dikkate alınarak gerçek zararın tespit ettirilmesine, yapılacak yargılamada, sınırlı sorumluluk ilkesi, gerçek zararın giderilmesi ilkesi, zenginleşme yasağı ilkesi, kusur oranında sorumluluk ilkesinin her durumda gözetilmesini, meydana gelen kazadaki kusur oranlarının tespiti için dosyanın alanında uzman kusur bilirkişisine tevdi edilmesini, müvekkili şirketin vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasını, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP /TALEP :Davalı—— tarafından 6100 Sayılı HMK’nin 126-131 maddeleri kapsamında usule uygun şekilde cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağı, Poliçe ve Hasar Dosyası, Banka Dekotları, —— Raporu, Fotoğraflar, Trafik Tescil Kayıtları, Bilirkişi Raporu,——Raporu, Dosyadaki Diğer Bilgi Ve Belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava , 6102 sayılı TTK’nin 1472. maddesi uyarınca yabancı menşeli davacı —— şirketinin dava dışı sigortalısının haklarına halef olması sebebiyle, sigortalısına ödediği hasar onarım tazminatının; davalılardan müteselsil olarak rücuen tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak dava şartları resen incelenmiş, ön inceleme duruşması icra edilerek uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan davacı vekilinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanı üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, duruşmaya katılan davacı vekilinin ve davalı gerçek kişinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçirilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.Davacının aktif dava ehliyeti yönünden 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesinde ” (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” hükmü bulunmaktadır. Somut olayda trafik kazasına karışan araçlardan biri yabancı plakalı olup —– ülkesi menşeli davacı——şirketi tarafından sigortalandığı ve araca ilişkin hasar onarım bedelinin ödendiği anlaşılmakla davacının aktif dava ehliyeti bulunduğu tespit edilmiştir.Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir. Bilindiği üzere Haksız fiil ise öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmaktadır. Haksız fiilin unsurları ise eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak gösterilmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğmalı, zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ile zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir. Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere —– yaptırmaları zorunludur” aynı Yasa’nın 85/1. Maddesinde“bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir. 86/1. Maddesi “işletenin, mücbir sebepten veya zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurundan, zararlı sonucun ileri geldiğini ispat etmesi şartıyla sorumluluktan kurtulacağı” hükümlerini içerdiği, aynı yasanın 88. Maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi ile motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, ayrıca birden fazla kişinin zararı tazminat ile yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir. Yine TBK’nin 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” demekle birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Buna göre, araç işletenin sorumluluğunun dayanağı 2918 sayılı KTK’nin 85. maddesi ve sürücünün sorumluluğu ise TBK.nın 49. maddesidir ve aralarındaki ilişki, aynı zarardan çeşitli nedenlerden dolayı sorumlu olma halidir. Zarar gören, zarar miktarının tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların tamamından, dilerse yalnız birinden isteyebilecektir.——Sigortası ise, motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunması halinde sözkonusu olup poliçe limitiyle sınırlıdır. Zira, kanunun emredici hükmü gereği yaptırılan zorunlu trafik sigortalarında sigortacı, işletene düşen hukuki sorumluluğu teminat altına aldığına göre, ancak işletenin sorumlu olduğu oranda zarardan sorumlu olacaktır. İşletene hukuken yükletilemeyen zarardan, onun sorumluluğunu teminat altına alan sigortacının sorumlu tutulması da mümkün değildir. Zira sigorta şirketinin sorumluluğu 2918 Sayılı KTK’nin 86/1 maddesi gereğince işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru oranında poliçe limitiyle sınırlıdır. Kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları—— Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, —— motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında,bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (——- 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi,kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim,durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nin 91.maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası——- yaptırma zorunluluğunu getirmiştir. Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre somut olaya bakıldığında; davacı şirketin sigortalı —— maliki ve sürücüsü olduğu——-plakalı araç ile davalılardan —— maliki ve sürücüsü olduğu diğer davalı ——-şirketine 18/10/2017-18/102018 tarihlerini kapsar şekilde——- sigortalı——- plakalı araçlar 20.08.2018 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karışmışlardır. Yukarıda açıklanan kazaya ilişkin olara——Tarafından kaza tespit tutanağı düzenlenmiştir. Bu tutanakta özetle davacıya sigortalı araç sürücüsünün geçiş önceliğine uymamak kuralını; davalı/davalıların sorumluluğundaki araç sürücüsünün ise hız ihlali yaptığına ilişkin tespitler yapılarak kusurlu olduklarına yer verilmiştir. Olayda davacı taraf sigortalı araçta meydan gelen hasar nedeniyle sigortalısına ödediği onarım bedelini davalılardan rücun istemektedir. Mahkememizce uyuşmazlığın kusur ve hasar onarım bedeli üzerinde olduğu tespit edilerek dosyaya makine mühendisi bir bilirkişi atanarak rapor istenmiştir. Bilirkişi ——- tarafından hazırlanan 30/03/2022 tarihli raporda özetle ; kazada kusurun % 80 oranında davacıya sigortalı araç sürücüsünde % 20 oranında ise davalıya sigortalı diğer davalı sürücüde olduğu, park halindeki diğer araç sürücülerinin kusurlarının bulunmadığı, davacının sigortalısına 28.856,29 TL ödeme yaptığı ancak kusur oranına göre yapılan hesaplamaya göre 524,43 Euro tazminattan sorumlu tutulabileceği yönünde tespit, hesap ve görüş bildirilmiştir. Mahkememizce anılan bilirkişi raporu taraf ve taraf vekillerine tebliğ edilmiş vaki beyan ve itirazlar değerlendirilmiştir. Bu kapsamda dosya özelikle davacı vekilinin yoğun itirazları nedeniyle kusur durum ve oranına ilişkin rapor tanzimi için—— gönderilmiştir. Daire tarafından düzenlenen 12.08.2022 tarihli raporda davacıya sigortalı aracın sağından gelen sürücüye ilk geçiş hakkını vermemesi nedeniyle % 80 oranında kusurlu olduğu, davalı——- ise kavşak alanına yaklaştığında seyrini teyakkuz halinde sürdürmesi ,hızını azaltması, etkin fren veya direksiyon tedbirine başvurmadığı tespiti ile tali kusurlu olduğu ve bunun oranını % 20 olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkememizce öncelikle ve özellikle kusur durum ve oranına ilişkin yapılan değerlendirmede; dosyaya mübrez maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağında veya tarafların iddia ve savunmalarının hiçbir yerinde kazada davalının hızına ilişkin bir tespit ve iddia olmadığı görülmüştür. Bir başka anlatımla olayda kazaya ilişkin tutulan tutanak dışında taraf veya tanık olmak üzere kazanın oluşumuna ilişkin somut bir bilgi bulunmamaktadır. Kaza tespit tutanağında örneğin fren izine ilişkin bir tespit yer almadığı halde davalıya sırf hızını azaltmadığı ön kabulü ile kusur atfedilmesi doğru değildir. Öte yandan olayda kaza tespit tutanağı ve çizilen krokiden anlaşıldığı ve bilirkişi ve ——raporuna yansıdığı üzere davacıya sigortalı araç sürücüsünün 2918 Sayılı KTK’nin 84/h maddesinde düzenlenen kavşaklarda geçiş önceliğine uymamak asli kuralını ihlal ettiği sabittir. Bu durumda biran için karşı tarafın hızı veya tekniği tartışılsa bile, bu konu kazaya neden olarak değil, başka bir trafik kuralı ihlali olarak idari para cezasını gerektirebilir. Hal böyleyken, ülkemizde varlığı bilinen toplumsal bir ön kabulle trafiğe çıkan herkesin belli bir oranda kusurlu kabul edileceğine ilişkin yaygın inancın her nasılsa uygulamaya yerleştirildiği ve neredeyse her trafik kazasında hiçbir iz, emare ve delil olmadığı halde KTK’nin 52/1-a,b maddelerinin peşin bir kusur olarak kabul ve takdir edildiği görülmektedir. Oysa hukuk devleti ilkesi ,adil yargılanma hakkı ve haksız fiil ve kusur sorumluluğu düzenlemeleri ve ilkeleri birlikte değerlendirildiğinde işbu ön kabul ve takdire mahkememizce hukuki değer atfedilmesi ve kişilerin veya kurumların buna göre sorumlu tutulması mümkün değildir. Filvaki somut olayda kusur raporları arasında bir çelişki bulunmadığı gibi kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporu ve—— raporunun esasen aynı paralelde olduğu, ancak davalı sürücüye her üç belgede yüklenen tali kusurun (% 20) tam da yukarıda zikredilen toplumsal inanç ve ön kabule dayandığı açık seçik ortada olduğundan kusura ilişkin başta itiraza uğrayan kaza tespit tutanağı olmak üzere bilirkişi raporlarına itibar edilmemiş ve kazanın oluşumunda kusurun asli ve tam olarak davacıya sigortalı araç sürücüsünde olduğu sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. (TBK,50,HMK,282) ——- Bu kabule mukabil davalıların kazaya konu hiçbir zarardan sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla burada hasar ve onarım bedeline ilişkin ayrıntılı bir araştırma ve değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir. Binaenaleyh, davacı şirketinin davasını; TBK,49, 50, KTK,91/1,85/1-son 86 /1 ve —— Genel Şartları nazarında TMK, 6 ve HMK, 190. maddelerine göre ispat edemediği sonuç ve kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. Maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1. maddesi gereğince tamamen aleyhine hüküm verilen davacı taraf sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nın 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının başlangıçta alınan 669,38 TL peşin harçtan mahsubuyla bakiye 588,68 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-) Davalı ——kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —–13/1 maddesi gereğince —– nispi/maktu vekalet ücretinin ve—— vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-)Davalı —— tarafından vekille temsil dışında (HMK’nin 323/1/ğ) yapılmış başkaca bir yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-)Davalı ——-tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile —— uyarınca —— bütçesinden ödenen ——— arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansın yatırana iadesine, ( ——- Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, ) Dair, davacı vekilinin, davalı—— yüzlerine karşı ,davalı ——-şirketi vekilinin yokluğunda ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; ——-Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.