Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/675 E. 2022/888 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/675 Esas
KARAR NO: 2022/888
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/09/2020
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının —- müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, —– el yazısı ile sunmuş olduğu istifa dilekçesi ile ————- babasının yanında devam ettireceğine şeklindeki beyanları mucibince müvekkili şirketten ayrıldığını, davalının, müvekkili şirketle iş akdini sonlandırmasını takiben, henüz taraflarca kararlaştırılan rekabet yasağı çerçevesinde öngörülen 1 yıllık süre dolmadan, müvekkili şirketle aynı alanda faaliyet göstererek ——— hizmetleri sunan —— bünyesinde çalışmaya başladığını, ——– içerisinde, seyahat acentesi faaliyetlerinde——– bulunduğunu, davalının ayrılmasını müteakip şirket kayıtlarında yapılan incelemeler neticesinde davalının müvekkilinin öncesinde müşterisi, şu an ise geçmiş olduğu ———- firmasına ilişkin müvekkil şirketin tüm ticari sır niteliğindeki belgeleri —–adresine gönderdiği tespit edildiğini, işbu hususun müvekkili şirket ile davalı davalı arasındaki iş ilişkisinin düzenlendiği sözleşmede mevcut rekabet yasağının ihlali olması sebebiyle, dilekçe ekinde sunulan ——işveren yanında çalışılan son ay için kendisine ödenen aylık brüt maaşının —–şart olarak işverene ödemesi” hükmünün yerine getirilmesi talebiyle ——— gereğince arabuluculuğa başvurulmuşsa da görüşmeler sonucu anlaşmaya varılamadığını, tarafların kabulünde olan iş sözleşmesinin gizlilik ve rekabet etmeme yükümlülüklerinin ihlali halinde işçinin işverene cezai şart ödeneceğinin öngörülmesi nedeniyle, müvekkili adına davalıdan cezai şart talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu, davalı ——— dahilinde, işverene rakip olan herhangi bir şirket için, hiçbir suretle ve hangi sıfatla olursa olsun hizmet vermekten kaçınmayı yazılı olarak üstlendiğini, nitekim davalı müvekkilinin şirkette çalıştığı süre boyunca işi gereği müşteri çevresi ve yapılan işlere ilişkin şirketin ticari sırlarına vakıf olmuş; hatta bu gizli bilgileri müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra da kullanabilmek adına sözleşme’nin ——- maddesindeki gizlilik yükümlülüklerini de ihlal eder şekilde kendi e-posta hesabına aktardığını, davalının müvekkili şirkette çalıştığı süre boyunca yapılan işin müşteri çevresine ve işverenin yaptığı işlere dair bilgi edinme imkanına sahip olması da göz önüne alındığında rekabet yasağının haklı bir nedene dayandığı aşikar olduğunu beyan etmiş, arz ve izah edilen sebeplerle, taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı kapsamında iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren —- süre ile benzer ve ilgili bir işyerine çalışması halinde işçinin işverene on brüt maaş tutarında cezai şart ödeneceğinin öngörülmesi nedeniyle davalıdan —- arabuluculuk sürecinin sona erme tarihi olan ——— tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı müvekkili arasında hizmet akdine dayalı iş hukuku kapsamında değerlendirilen bir iş ilişkisi söz konusu olduğunu, müvekkili davalının, tacir olmadığını, bu bağlamda rekabet hukuku kapsamında bir rekabet ilişkisi de söz konusu olmayacağını, iş hukuku kapsamında ve iş sözleşmesi kaynaklı olaylara ilişkin davaların iş mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, müvekkili davalı işçi, davacı şirket bünyesinde —- tarihinden zorla istifa dilekçesi imzalatıldığı—— tarihine kadar aralıksız çalıştığını, müvekkilinin çalışması ——-tarihinde zorla istifa ettirilmek sureti ile sona erdiğini, bu bağlamda dava iş hukuku kapsamında kalan, iş sözleşmesine dayalı bir uyuşmazlık olduğundan iş mahkemeleri görevli olduğunu, müvekkilinin zorla ve baskı altında istifa ettirildiğini, müvekkili davalı işçinin, davacı şirket bünyesinde —– tarihinden zorla istifa dilekçesi imzalatıldığı —– tarihine kadar aralıksız çalıştığını, müvekkilinin, davacı işverene ait işyerinde —– çalıştığını, iş sözleşmesinin ——– tarihinde zorla istifa ettirilmek sureti ile sona erdirildiğini, müvekkilinin, işsiz kaldıktan sonra pandemi sürecinin ağır ve zor koşulları altında geçim kaygısı ile çalışma hayatına atılmak zorunda kalmış, daha iyi bir teklif alınca da doğal olarak ———– çalışmaya başladığını, müvekkilinin, davacı şirketin ticari sırlarını ve bilgilerini bilebilecek konumda olmadığını, bu gibi rekabet yasağına konu bilgileri kullanarak kendine veya çalıştığı şirkete fayda sağlaması söz konusu olmadığını, müvekkilinin, hem davacı şirkette hem de diğer çalışmalarında son derece özenli davrandığını, hayatın olağan akışına aykırı, kendine çıkar sağlayacak herhangi bir faaliyette bulunmadığını, müvekkilinin, davacı şirket ile aynı sektörde iş yapan bir firmada çalışmadığını, müvekkilinin, iş akdi haksız bir şekilde, zorla ve baskı altında imzalatılan istifa dilekçesi ile sona erdiğini beyan etmiş, davanın görevsizlik sebebi ile usulden reddine, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Hukuk Uyuşmazlıklarında —- Tutanağı, —- Kayıtları, ——- Kayıtları, ——-kayıtları,——- Kayıtları, Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi, Davalıya ait İş Yeri Dosyaları, İstifa,——–, Maaş Bordrosu, Diploma, Tanık beyanları, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.
İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLAR:
Dava , Rekabet Yasağı Sözleşmesi Nedeniyle Cezai Şart Tazminatı (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu ilkelerden hareketle öncelikle; ———- sayılı uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin ilamıyla “TBK’nin 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nin 4/1–c maddesi gereğince aynı kanunun 5. maddesi uyarınca asliye ticaret mahkemelerine ait olduğu yönünde karara bağlandığından somut olayda mahkememizin görevli olduğu kaydedilmelidir. Öte yandan dosyaya mübrez Arabuluculuk son tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi yollamasıyla dava değerine 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde daha önce arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığından taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerini beyan etmeleri üzerine üzerine tahkikata geçilerek gerekli işlemler ve araştırmalar tamamlanmış ve duruşmaya katılan davacı vekilinin son sözleri alınıp zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Eldeki davada taraflar arasında düzenlenen————rekabet yasağı ,gizlilik ve sonuçlarının düzenlenmiş olması nedeniyle, somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’nin rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 vd. maddelerinin uygulanması gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nin 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır. —————
6098 sayılı TBK’nin 445/1 maddesinde; rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği, süresinin özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı düzenlenmiş olup aynı maddenin ikinci fıkrasında da hakime, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilme yetkisi tanınmıştır. Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, ——hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur ————–
Cezai şartı düzenleyen TBK’nin 179/1 maddesi ise; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 182/1. maddesinde; “Taraflar, cezanın mikarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında yer alan; “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re’sen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir. Bir davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, sözleşmenin süresi, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul (adil) ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı esas alınarak belirlenmelidir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, denetime elverişli esaslara dayanması da zorunludur. Cezai şartın indirilmesini gerektiren hallerde, hakim her şeyden önce alacaklının menfaatini gözönünde tutmalı, menfaatlerin ne dereceye kadar ihlal edildiğini araştırmalı, davalının kusurunun ağırlığını ve tarafların içinde bulunduğu durum gözönünde tutmalıdır. Ceza, alacaklının uğradığı zarar ile ihlal edilen menfaatlerle makul bir surette mütenasip olmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılama ışığında somut olaya baktığımızda ; davacı şirket ile davalı işçisi arasında —- tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi yapıldığı ve davalının davacı şirkette organizasyon şemasına göre almanca operasyon biriminde çalıştığı ,davalının ——- tarihinde iş hayatına geçici bir süre babasının taksisinde devam edeceği gerekçesiyle istifa ederek işten ayrıldığı ve işçilik tazminatı ve haklarının ödendiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen —- tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin —–maddesinde gizlilik düzenlenmiş olup; rekabet yasağı başlıklı —- ‘çalışan işverene ile çalıştığı süre zarfında istifa etmesi halinde istifa tarihinden işveren tarafından işine son verilmesi halinde işine son verildiği tarihten itibaren ———- dahilinde işverene ve işverenin ana şirketine veya bunların bağlı şirketlerine rakip olan herhangi bir kişi ,şirket veya kurulu için hiçbir surette ve hangi sıfatla olursa olsun hizmet vermeyeceğini ,böyle bir kişi ,şirket veya kuruluşa çalışmak için başvurmayacağını ,kendi adına böyle bir iş yürütmeyeceğini veya böyle bir işle ilgilenmeyeceğini kabul eder ‘ düzenlemesi———- maddesinde ise aynen ”çalışan işbu sözleşmede belirtilen gizlilik ve rekabet etmeme yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde bu durumun çalışanın hizmet sözleşmesinin işveren tarafından derhal ve çalışan lehine herhangi bir tazminat ödemek zorunda olmaksızın sona erdirilmesi açısından bir haklı neden teşkil ettiğini kabul etmektedir. Çalışan, madde ——- kaynaklanan gizlilik ve rekabet etmeme yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde işverenin tüm zararlarını tazmini talebi dahil tarafına veya üçüncü şahıslara karşı ileri sürebileceği hiçbir talep hakkına halel gelmemek kaydıyla ,işveren yanında çalıştığı son ay için kendisine ödenen brüt ayık maaşının ——— tutarında bir meblağı cezai şart olarak derhal işverene ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder” düzenlemesi bulunduğu tespit edilmiştir. Yukarıda alıntılana metnin TBK’nin 26 ve 182/1 maddesi gereğince sözleşme özgürlüğü kapsamında geçerli olduğu açıktır. Burada yeri gelmişken davalı vekilinin savunmasında öne sürülen hususlardan; sözleşmenin genel işlem koşuluna aykırı bir tarafının bulunmadığı, sözleşmenin sona erme biçiminin ve günün koşularının sözleşmenin esasına ve geçerliliğine bir etkisinin olmadığı, davalının dava konusu edilen olaydan önce başka bir şirkette çalışmış olmasının da işbu davaya doğrudan bir etkisinin olmayacağı ifade edilmelidir. Zira yargılamanın konusu dava edilen ve sözleşmeye aykırı görülen eylemdir. Bu tespit ve kabulden sonra olaya devam edersek ; davalının sözleşmede belirlenen bir yıllık süre dolmadan işten ayrıldıktan tam iki ay sonra ——- şirkette çalışmaya başladığı ilgili şirket ile yapılan ——– kayıtlarından anlaşılmaktadır. O halde davalı yukarıda açıklanan sözleşme ile rekabet yasağı ve cezai şart taahhütü altına girdiğinden ve bir yıllık süre dolmadan aynı iş kolunda ve sahasında rakip bir şirkette çalışmaya başladığından diğer şartların da varlığı halinde cezai şarttan sorumlu tutulması kaçınılmazdır. Zira somut olayda imzası ve içeriği doğrulanan iş sözleşmesine göre rekabet etmeme ve gizlilik düzenlemeleri ile işbu sözleşmede yer alan cezai şart içeriği yukarıda açıklandığı üzere hukuken geçerlidir. Bu tespitten hareketle somut olayda, söz konusu şirketlerin faaliyet konuları, faaliyet alanları ve işin niteliği ile davalının dosyaya yansıyan iş yeri dosyası içeriği, mesleği, nüfus kayıtları ile şirketlerin organizasyon şemalarına göre davalının önceki iş ve sonraki işteki konumları birlikte değerlendirildiğinde davalının davacının ticari sırlarına , operasyonel ilişki ve tekniklerine ve müşteri çevresine açıkça vakıf olduğu, davacı şirkette edindiği bu bilgileri yeni işinde ve iş yerinde kullanmasının hayatın olağan akışına göre kaçınılmaz olduğu ve kullandığı, şirketlerin serbest piyasa ekonomisi içinde ticaret sicil kayıtları ve tanık beyanlarına göre aynı alanda ———- yakasında faaliyet göstermeleri nedeniyle açıkça ve tereddütsüz rakip olduklarının anlaşıldığı, sözleşmenin amacı ve çerçevesine göre iş sözleşmenin feshine müteakip sözleşmede belirlenen bir yıllık süre dolmadan rakip firmada vaki işe girmenin davacı şirkete önemli ölçüde zarar verme beklenti ve ihtimalinin kuvvetle muhtemel ve hatta zararın sabit olduğu değerlendirilmiştir. Davalının—- doğumlu olduğu dolayısıyla —– dilini konuştuğu ve yurt dışı bağlantılı çalışılan iş ortağı şirketlerle bağlantı kurulmasına ve davacının müşteri çevresinin yeni işverene yönlendirilmesinde çok etkili olduğu da açıktır. Mamafih, yukarıda açıklandığı üzere yasal düzenlemenin amacına göre işvreninin somut zararı aranmadığından buna ilişkin bir tespite yer yoktur. Filhakika, zarar verme ihtimalinin varlığı halinde davalı aleyhinde cezai şart tazminatına hükmedilmesi kaçınılmazdır. Öyleyse burada asıl tartışılması gereken 6098 sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereği cezai şartın fahiş olup olmadığı, indirim yapılıp yapılmayacağı ve miktarıdır. Mahkememizce somut olayda dosyaya yansıyan tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere; davaya konu sürecin tüm dünyayı etkisi altına alan koranavirüs pandemisinde yaşanması ve pandemi nedeniyle tüm dünyada ve ülkemizde temelden sarsılan ekonomik ve sosyal faaliyet ve koşullar , davalının anılan süreç nedeniyle ortaya çıkan iş ve geçim kaygısı, çalışma hürriyeti, davalının davacı şirketteki çalışma süresi, her iki şirketin —– şehir olan ——-ilinde faaliyet göstermeleri nedeniyle davalının rakip firmada işe başlamasının davacının müşteri çevresine etkisi ve miktarı, somut olayın ve tarafların ticari ve kişisel özellikleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, sözleşmenin ihlalinden dolayı tarafların yarar ve zarar dengesi, yukarıda anılan günün sosyal ve ekonomik koşulları ve bu koşullara göre davalının sözleşmenin ihlalindeki niyet, amaç ve kusur derecesi ile özellikle hak ve nesafet kuralları gözetilerek; 6098 Sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince mahkememizce görece fazla bulunan sözleşmedeki cezai şart miktarının bir miktar tenkis edilmesinin işin niteliğine ve hakkaniyete uygun olacağı değerlendirilmiştir. Binaenaleyh, işbu düşünceler ve inançla davacının işin esasında haklı olduğu ve davasını TMK’nin 6 ve HMK’nin 190 maddeleri gereğince ispatlandığı sonuç ve kanaatiyle; taleple bağlılık ilkesi ışığında davalının son brüt maaşı ——- üzerinden dava ve talep edilen toplam —- oranında indirim yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile, —- cezai şart tazminatının arabuluculuk son tutanağı içeriği ve günü gözetildiğinde tespit edilen temerrüt tarihi olan —— tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; 6098 sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden ise , 6098 Sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince belirlenen cezai şart tazminatından hakimin takdir yetkisi kapsamında indirim yapıldığından davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiği anlaşılmakla HMK’nin 326/1. maddesi gereğince tamamen aleyhine hüküm verilen davalı sorumlu tutulmuştur. ——– gözetilerek dava öncesi ——- bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın kısmen KABULÜ ile, takdiren —- cezai şart tazminatının temerrüt günü olan —– tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; 6098 sayılı TBK’nin 182/3 maddesi gereğince fazlaya ilişkin talebin Reddine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.474,75 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 883,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.590,90 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ———-bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-)Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı 883,85 TL peşin harç, 7,80 TL vekalet harcı, 87,00 TL posta ücreti olmak üzere toplam 1.033,05 TL harçtan oluşan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; ——– Adliye Mahkemesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/12/2022