Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/551 E. 2022/769 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/551 Esas
KARAR NO: 2022/769
DAVA: Tespit/İstirdat (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 09/07/2020
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tespit/İstirdat (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, —— aracın alış satışının yapıldığı aracın—-, aynı zamanda —- olan, yıllık cirosunun —– üzerinde olduğunu ve bünyesinde deneme süreli ve —– çalıştığı bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin araç satışını, peşin ve senetli olarak gerçekleştirdiğini, Müvekkili şirkette yaklaşık ——- deneme süresi içerisinde çalışan davalı ——-, şirkette araç —– olarak çalıştığını, Davalının, müşterilerin şirketin ——- aradığında müşterilere cevap veren, araçlar hakkında bilgi veren ve aracı müşteri adına satış için ayırmak adına müşterilerden şirket ——-personel olduğunu, —- tarihinde davalı ———, şirketi arayan müşterilerden, araç kaporaları ve araç bedelleri olacak şekilde, şimdilik müvekkili şirkete şikayete gelen ve davalı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunan kişilerin parası olarak yaklaşık —— hesabına yatırdığını, akabinde şirkette kimseye haber vermeden iş yerini terk ettiğini, müşterileri tarafından davalı hakkında—— açtıklarını, davalının işyerini terk ederken ayrıca, müvekkili şirkete ait ——- değerindeki aracı, yedek anahtarlarıyla birlikte çalıp kaçırdığını, aynı şekilde, sahibi müvekkilinin müşterisi olan ——-değerindeki aracı da yine yedek anahtarlarıyla birlikte çalıp kaçırdığını, aradan geçen birkaç gün sonra davalının müvekkili şirket sahibi —– arayarak müvekkili şirketin müşterisi —- tarafından, müvekkili şirkete keşide edilmiş seri halinde ——tutarlı senetleri de şirketten aldığını, eğer —— şikayetlerini geri çekmezler ise bunları 3. Kişilere dağıtacağını bildirerek tehdit ettiğini, müvekkili şirket sahibi —-yukarıda belirtilen müvekkili şirkete yönelik davalı tarafından gerçekleştirilen suçlarla ilgili —– tarihinde şikayette bulunduğunu, müvekkili şirketin, davalının —- arayıp senetlerle ilgili tehdidinden sonra şirket merkezi ve kasası araştırıldığını ve davalının belirttiği —- adet seri halinde senedi bulamadığını, akabinde —- tarihinde aynı savcılık dosyasına ——adet seri çek hakkında, davalı hakkında yine suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının hırsızlık eylemi neticesinde ele geçirmiş olduğu senetler ile müvekkilinin mağduriyetine yol açtığını ve üzerinde senet bedelleri kadar icrai baskı bulunduğunu ileri sürerek öncelikle dava tutarının %15’i veya mahkemenin uygun göreceği daha fazla oranda teminatın yatırılması ile yukarıda bilgileri verilen —— adet senet hakkında davalı ve 3, kişiler bakımından tedbiri nitelikte ödemeden men yasağı kararı ve icra takibi yasağı kararı verilmesini davalarının kabulü ile öncelikle, müvekkili şirketin senetler hakkında davalıya veya 3. Kişilere herhangi bir borcunun olmadığını ve yukarıda bilgileri verilen ——– adet senedin istirdadı ile müvekkili şirkete iadesinin sağlanmasını, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı tarafından 6100 Sayılı HMK’nin 126-131 maddeleri kapsamında cevap dilekçesi verilmemiştir.
Davalı vekili—- tarihli duruşmada; dava konusu olaya ilişkin olarak ——- davalı müvekkilinin, davacı şirket yetkilileri hakkında şikayetçi olduğu için işbu dava açıldığını, davacı şirketin müvekkiline borcu olduğunu, bu senetlerin de borcun bir kısmına karşılık olarak ciro edilerek verildiğini, bu nedenle bu aşamada müvekkiliin mağdur olduğundan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını beyan ve talep etmiştir.
Davalı —– tarihli duruşmada: Kendisinin —– olarak ——- yaptığını, davacı şirkette sadece—— yılı —- arasında satış sorumlusu olarak çalıştığını, bazı araçları ortak alıp satıklarını, kendisinin, davacı şirketin yetkili temsilcisi —– yıldan beri tanıdığını, kendisinin —- döndüğü —- yılından beri kendisini tanır ve zaman zaman iş yaptığını, ilk olarak —-kazalı araba alım satım işi yaptıklarını, dava konusu senetleri kendisine—- borcuna karşılık olarak ciro edip verdiğini, senetler halen kendisinde olduğunu, davacıya havale yaptığına ilişkin banka dekontlarının da mevcut olduğunu, kendisinin mağdur olduğunu, davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER:——- Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler.
TANIK (Davacı tanığı) ——- Beyanında: —-olarak çalışırım, davalı——- satış sorumlusu olarak çalışıyordu, şirket adına düzenlenen senetleri ben hazırlayıp imzalıyordum, davaya konu edilen —- senedi ben şirketten araba alan borçlumuz ——- düzenleyip şirket adına ciro edip bankaya teslim etmiştim, ancak müşteri senetleri erkenden ödeyip vadesi gelmeden ödediği için bankadan alıp dolabıma koymuştum, daha sonra bu senetleri müşterimiz ödeme yapmak istediğinde tüm aramalara rağmen bulamadık, müşteriye haricen borcu olmadığına dair belge verdik ve senetlerle ilgili —— adli mercilere başvurdu, davalı ——-aracı alarak ortadan kayboldu, davacı şirketin davalıya herhangi bir borcu yoktu, bu senetleri şirket davacıya borç karşılığı vermiş olamaz zira senetlere ilişkin tüm işlemleri ben yürütüyordum, ve şirket adına ciro ederek bankalara protesto için verebiliyordum, davacı şirket temsilcisi ——senetlerin kendisinde olduğunu ve karşılığında para istediğini beyan etti, senetlerin bu şekilde davalıda olduğunu öğrenmiş olduk, kendisi her seferinde şirketten para istiyordu, benim şirket adına imza yetkim bulunmaktadır, buna ilişkin vekaletim de vardır, işyerinde kameraların çalışıp çalışmadığını bilemiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (Davacı tanığı) ——-Beyanında: ” ben davacı şirkette satış sorumlusu olarak çalışırım bu nedenle tarafları da tanırım, davalı bizim şirketin sahibinin yaklaşık —- yıllık bir arkadaşıdır, kendisi normal bir çalışan değildi, günlük mesaiye gelip gitmezdi, arada bir gelip bizlere yardımcı olurdu, bizim yaptığımız işten de az çok anlıyordu, ben müşterimiz —— bir araç satmıştım ve borcun bir kısmna ilişkin olarak– sıralı senet almıştım, bu senetleri ——– teslim ettim, bir süre sonra müşteri senetleri ödemek istediğinde senetlerin iş yerinde olmadığı anlaşıldı, yaklaşık —– sonra da senetlerin davalıda olduğu ortaya çıktı, ben taraflar arasında alacak borç ilişkisi olup olmadığını bilmiyorum, taraflar arkadaş olduğu için davalı da iş yerine rahatlıkla girer çıkardı, davalı bizim iş yerinden —— adet aracı da müşterisi olduğu gerekçesiyle ekspertiz amacıyla alıp götürmüştü, daha sonra da geri getirmedi, daha sonra araçları bulup iş yerine getirdik, davalı senetlerin kendisinde olduğunu bana dahil şirkette çalışan herkese telefon açarak söylemiştir, kendisi bize de müşteri senedi getirmemiz halinde para teklif etmiştir, olayların geçtiği senetlerin alındığı sıralarda henüz iş yerinde kurulum yapılmamıştı,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (Davacı tanığı) —– Beyanında: ” ben tarafları tanırım ben davacı şirketin işlettiği galeride ——— süreyle saha görevlisi olarak çalışıyordum, taraflar bildiğim kadarıyla eski arkadaştır, davalı da şirkette ben geldiğimde satış yapıyor ve çalışıyordu, işyerinde alınan senetler davacı şirketin sahibinin kilitli çantasında muhafaza ediliyordu, taraflar birbirlerinden para alıp veriyorlardı, ben bu şekilde para alış verişine bir iki defa şahit oldum, senetlerin kaybolduğu zaman ben işyerinde çalışıyordum, —— saklandığından kaybolması veya rızası dışında alınması mümkün değildir, benim davalı tarafından alındığı iddia edilen araçlarla ilgili bilgim yoktur, daha doğrusu araçlar rızası dışında mı alındı bilerek mi verildi bilemiyorum, ayrıca muhasebe sorumlusu olan ——– sadece bankaya teslim edilmesi halinde senetleri alıp götürüyordu, ben bu işe—– üzerine başvurdum ve davalı ——– görüşerek işe başlamıştım, davacı şirket sahibinin evi ile —– adreste idi çalışan herkes her tarafa girip çıkabilirdi, davalı da bir süre davacının evinde kalmıştı, davalı sattığı araçların bir kısmını şahsi hesaplarına alıyordu, ancak ben taraflar arasındaki borç alacak ilişkisini bilemiyorum, sadece para alışverişini biliyorum, bazen şirket çalışanları adına kapora veya kısmi ödemeler alıyordu, daha sonra şirkete veriyor veya bildiriliyordu, ayrıca ——- tarihinde iş yerindeki kameralar çalışıyordu.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (davacı tanığı) —–Beyanında: ” ben davacı şirkette daha doğrusu şirketin sahibi olan —- yanında——- ortalarına kadar çalıştım, davacı şirketin işlettiği işyeri bir oto galeri idi. Ben —- sorumlusu olarak çalışıyordum. Benim çalıştığım sırada bir gün — davalı —– tanıştırdı ve arkadaş olduğunu söyledi. Davalı o sırada——- gelmişti ve —— evinde kalıyordu. Bir kaç gün işyerine gidip geldi, bu süreçte harçlığı dahil bütün giderlerini ——–bey karşılıyordu, bir süre sonra kendisi bizimle birlikte çalışmaya başladı. Kendisi de —– işini yapıyordu. Kendisi sanırım —— ay süre bu işi yaptı. Bir seferinde davalı bana —— kendisi için aldığı şahsi —— benim yetkim olduğu için kendisi üzerine yapmamızı istemişti ancak ben bunu kabul etmedim. Davalının bu şekilde davacı aleyhine işlemler yapmaya bir niyeti vardı. Ancak ben bunlara itibar etmedim. Davalı daha sonra şirkette bulunan—- aracı alıp götürmüştü. 3. Aracı da alıp götüreceği sırada —- kardeşi engel olmuştu. Bu —– araç aslında bizim ortak iş yaptığımız—– adına kayıtlıydı. Davalı bu araçları aldıktan sonra—- beyi tehdit etmeye başladı ve araçları gerekirse parçalayıp satacağını söylüyordu. Kendisi — araçların yarısından fazla değerde bir para istiyordu. ——- bey parayı vermedi. Daha sonra bu arabaları çalmadan önce şirket kasasından———- adet bir müşteriye ait senetleri aldığını öğrendik. Bu senetleri —– kasasından almıştı. Ben o süreçte senetlerin davalıda olduğunu bizzat görmüştüm. Bu senetleri kesinlikle davacı kendi rızasıyla davalıya vermemiştir. —— davacıya herhangi bir borcu da asla söz konusu değildir. Davalının alacaklı olmasını gerektirir bir durum da yoktur. Davalı senetleri ——— çekmecesinden gizlice almıştı. Bu bahsettiğim çekmece kilitli olmayıp şirkette çalışan herkesin istediğinde kolayca açabileceği bir şekilde idi. Biz daha sonra araçların muhafaza edildiği otoparkı bularak araçları geri almıştık. Bu olaylar yaklaşık bir haftalık süreçte yaşanıp bitmişti dedi.
Davacı vekilinin talebi üzerine soruldu: davalı senetlerin kendisinde olduğunu, senetlerin bedelini ödenmemesi halinde senetleri bozduracağını veya işleme koyacağı yönünden ——tehdit ediyordu. Hatta bazı müşterileri de arayarak şirkete verdikleri senetlerin elinde olduğu ve ödemenin kendisine yapılması gerektiğini söylediğini de biliyorum, duymuştum dedi.
Davalı vekilinin talebi üzerine soruldu: ben araçların çalındığını ——beyden duydum. Daha sonra davalı bana da araçların ve senetlerin kendisinde olduğunu bizzat söyledi. Davalı senetler yönünden davacıyı tehdit ettiğini de bizzat bana söylemişti. İş yerimizde kamera sistemi kuruluydu. Ancak elektrik kesintileri ve yeni yapılan garaj nedeniyle o sırada kameralar çalışmıyor olabilir, Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (davacı tanığı) —–Beyanında: ” ben ——- yılları arasında davacı şirkette araç satış sorumlusu olarak çalışıyordum. Davacı şirket ———faaliyeti göstermekte olup, senetle satışlar da yapmaktaydı. Bana sorduğunuz dava konusu senetleri de bir müşteriden almıştık. Bu kişi ödemesini yaptığı için senetleri iade etmek üzere şirkette muhafaza ediyorduk. Zira biz şirket olarak senetleri aslında bankaya gönderiyorduk. Ancak dediğim gibi erken ödeme nedeniyle bu senetler bankadan iade alınmış ve müşteriye verilmesi için bekliyordu. Bu tür işlemleri genelde ——– yapıyordu. Daha sonra bu senetlerin davalı tarafından şirketin ve sahibinin rızası dışında alındığını öğrendik. Ben senetlerin nereden alındığını tam olarak bilmiyorum. Ancak senetlerin işyerinden veya araçtan aldığı konusunda bir tereddüt yoktur. Davalı bir süre bizim şirkette satış sorumlusu olarak çalışmıştı. O süreçte şirkette bulunan —- aracı da şirketin sahibi —— beyin izni ve bilgisi dışında alıp götürmüştü. Bu araçları daha sonra bulup geri getirilmişti. Davalı şirkette maaşlı bir çalışandı. Bu nedenle davacı şirketin davalıya borcu olması söz konusu değildir. Bu senetlerin borç karşılığında davalıya verilmesi de mümkün değildir dedi.
Davacı vekilinin talebi üzerine soruldu: davalı senetlerin kendisinde olduğunu ——–beye de çalışanlara da söylemişti. O süreçte davalı araçları da çaldığı için hem araçlar yönünden ve hem de senetler yönünden ——-sürekli tehdit ediyordu. Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, HMK’nin 106 maddesi gereğince Tespit ve TTK’nin 681/2 maddesi gereğince iade (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesindeki yollamasıyla 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak öncelikle dava şartları, harç ve ilk itirazlar, zamanaşımı, hak düşürücü süre gibi usule ilişkin hususular incelenmek suretiyle ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, tarafların sulh olmak istememeleri üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller toplanıp incelenmiş ve karar duruşmasına katılan her iki taraf vekilinin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı davaya konu sıralı toplam ——–bedelli bonoların lehtar olarak iradesi dışında elinden çıktığını ( çalındığını) , dolayısıyla işbu bonoların yetkili hamilinin kendisi olduğunu, bonolardan dolayı davalıya borcunun bulunmadığını, işbu bonoların yetkili hamili olduğunun tespiti ile bonoların kendisine haksız iktisap ettiğini öne sürdüğü davalıının iadesi gerektiğini iddia etmektedir. Davalı iddianın asılsız ve yersiz olduğunu, bonoların davacı şirket temsilcisi ——– tarafından ciro edilerek kendisini teslim edildiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın HMK’nin 106.maddesi ve TTK’nin 681/2 maddesi gereğince yetkili hamilliğin tespiti ve davalı hamilin iktisabının haksız olup olmadığının tespitine ve bonoların fiziki olarak davacıya iade edilmesi şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir. Öncelikle davacının tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu ve işin esasının incelenip çözümlenmesi gerektiği ifade edilmelidir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nin 778. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 681. maddesi gereğince kambiyo senedi niteliğinde olan bonodaki hakkın devri ancak ciro ve teslim yolu ile mümkündür. Aynı Kanun’un 686/1 maddesi gereğince, bonoyu elinde bulunduran kimsenin hak sahibi olabilmesi için fiili zilyetliği yeterli olmayıp, aynı zamanda hakkını müteselsil ve birbirine bağlı cirolarla tevsik etmesi gerekir. Bonoda ilk cironun lehtara ait olması zorunludur. Ciroların birbirine bağlı olması, her şeyden önce, ilk cironun lehtar tarafından yapılmasıyla mümkündür. İlk ciro lehtara ait değilse, ciro zinciri düzensiz demektir. Ancak lehtarın cirosundan sonra senedi devralan hamiller, yetkili hamil olurlar.
6102 sayılı TTK’nin 778/1-a yollaması ile bonolar yönünden de uygulama yeri bulan aynı yasanın 686/2. maddesi uyarınca ise ; bonoya ciro yolu ile hamil olan hak sahibine karşı ancak kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisabında ağır bir kusur bulunduğu takdirde geri vermekle yükümlü olduğu hükmü karşısında ciro yolu ile hamile karşı ileri sürülebilecek kişisel defilerin sınırlı olduğu açıktır. Uyuşmazlık konusu senetlerin 6102 sayılı TTK’nin 776. maddesi uyarınca tüm yasal zorunlu unsurların bulunduğu açık olmakla, bedelsizlik iddiası lehtar/ciranta davacı şirket ile yetkili hamil davalı arasındaki temel ilişkide şahsi def’i olup kendi aralarındaki ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Bu nedenle senetten dolayı kendisine başvurulan kişi düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayalı defileri, hamile karşı ileri süremeyeceği ancak hamilin senedi iktisap ederken kötüniyetli, bile bile borçlunun zararına hareket etmesi yani ağır kusurlu olması halinde ileri sürebilecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılamaya göre somut olaya bakıldığında; dava konusu —– bononun dava dışı ——- tarafından davacı şirket lehine düzenlendiği, lehtar davacı şirketin senetleri ciro ettiği ve senetlerin davalı hamilin zilyetliğinde bulunduğu hususu tartışmasızdır. Dolayısıyla senetler unsurları itibariyle geçerli ve ciro silsilesi doğru ve geçerli olduğuna göre; davacı şirketin davalının senetlerin iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu ,bir başka anlatımla bile bile kendisinin zararına hareket ettiğini kanıtlaması gerekir. Olayımızda davalı hakkında konuya ilişkin yapılan suç duyurusu üzerine ——-sayılı dosyasından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Dinlenen davacı tanıklarının beyanları doğrudan ciro ve hamil ilişkine yönelik olmayıp, daha çok taraflar arasındaki iş ilişkisi ve bundan neşet eden çekişmeye ve——-niteliğindeki işyerinin işleyişi, taraflar arasındaki ticari ilişki ve bundan çıkarılan sonuçlara ilişkin olduğu değerlendirilmiştir. Bu tespitlere göre davacı şirketin davalı hamilin kötü niyetle ve bilerek davacının zararına olarak hareket etmek suretiyle bonoların zilyetliğini devir aldığını ve kötü niyetli hamil olduğunu ispat ettiği söylenemez. Davacı taraf dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığına göre mevcut deliller karşısında kambiyo senedi niteliğindeki bonoların niteliğine ve fiili zilyetlik ile ciro silsilesine bağlanan hukuki sonuçlar muvacehesinde savın ispat edilemediği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Binaenaleyh; 4721 Sayılı TMK’nin 6, 6100 Sayılı HMK’nin 190, ve 6102 Sayılı TTK’nin 686/2 maddeleri gereğince ispatlanmayan davanın esastan reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1. maddesine göre tamamen davacı taraf sorumlu tutulmak suretiyle aynı yasanın 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.300,08 TL peşin harçtan mahsubuyla bakiye 1.219,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 12.180,48 TL nispi vekalet ücretinin ve 8,50 TL vekalet harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-)Davalı tarafından vekille temsil dışında (HMK’nin 323/1/ğ) yapılmış başkaca yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansın yatırana iadesine, ( yazı işleri müdürü tarafından bölge adliye ve adli yargı ilk derece mahkemeleri ile cumhuriyet başsavcılıkları idari ve yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesine dair yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——– Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/11/2022