Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/541 E. 2023/151 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/541 Esas
KARAR NO: 2023/151
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan), İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 17/09/2018
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
BİRLEŞEN (—— ESAS) DOSYADA;
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 13/12/2019
KARAR TARİHİ: 23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan), İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirketin eski çalışanı davalı —— tarihinde şirket bordrosunda çalışmaya başladığını, müvekkil şirket bünyesinde üst düzey pozisyonlar ifa ettiği ve genel müdürlük seviyesine kadar yükseldiğini, davalının çalışma süresi dikkate alınarak ilgili mevzuat uyarınca emeklilik hakkını elde etmiş olması sebebiyle —-yılında ilgili ödemelerin yapılabilmesi için müvekkil şirket’ten emeklilik işlemlerinin yapılmasını istediğini ve şirketin—- tarihinde davalı’nın emeklilik sebebiyle işten çıkışını yaptığını, bu sayede emeklilik ile ilgili ödemeleri elde etmesine imkan tanıdığını, ancak 01.01.2016 tarihinde davalı yanın işe girişini yaparak, davalı’yı müvekkil şirket’in iştiraki olan —- bünyesinde genel müdür olarak istihdam etmeye devam ettiğini, —- içerisinde davalı yanın bu kez artık emeklilik hayatı sürmek istediğini ancak istifa ederek kıdem, ihbar ve benzeri ödemelerden yoksun kalmak istemediğini, müvekkil şirket’in kanunen yer olmamasına rağmen davalı yana kıdem, ihbar ve benzeri ödemeleri yaparak iş ilişkisini sonlandırma talebinde bulunduğunu, müvekkil şirket de davalı yan ile uzun süredir devam eden ilişkisini gözeterek iyiniyete ve arz edilen istifa gerekçelerine dair güvene binaen davalı yanın istihdamının sonlandırılmasını kabul ettiğini, bu çerçevede, 31.07.2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere müvekkil Şirket bünyesinde yürüttüğü görevden istifa etmek istediğini, müvekkil şirket’in iyi niyetine ve esasen yer olmamasına karşın sırf uzun süren iş ilişkisi nedeniyle bir çalışanına destek olmak amacıyla önemli miktarlarda ödeme yapmış olmasına rağmen, müvekkil şirket davalı’ya son ödeme yapılması ertesinde davalı yanın esasen kendisini aldattığını öğrendiğini, davalı yan, müvekkil ——– tarihinde, yani iş akdinin sona ermesi ertesinde —- günde, yazdığı elektronik mesajda müvekkil şirket’in rakibi olan ——- iş ilişkisi devam ederken dahi, görüştüğünü ve—– içinde olduğunu sarahaten ifade ettiğini, müvekkil şirket—- hissedarları ——- telefon görüşmesinde, bahsi geçen davalı’nın kendileriyle çalıştığını teyit ettiklerini, müvekkili şirketin davalı yanın iş akdi devam ederken dahi rakip şirket yöneticisi / hissedarlarıyla birçok defa uzun süren telefon görüşmeleri yaptığını da tespit ettiğini, davalı yanın henüz müvekkil şirket ile çalışıyor iken, rakip şirketle defalarca kez görüşmesi ve rakip şirket ile çalışmak üzere anlaştığını, bu esnada son derece kıymetli gizli ticari bilgileri rakip şirket menfaatine kullanmak amacıyla kendi şahsi hesabına gönderdiğini, yanıltıcı bir istifa gerekçesiyle müvekkil —– aldatarak müvekkil Şirket’ten ayrıldığını, ayrılma ertesinde Müvekkil Şirket çalışanlarını ayartmaya çalıştığını, ayrıca ekibindeki çalışanlar vasıtasıyla bunların müvekkil Şirket çalışanlarına erişerek gizli bilgileri sızdırmaya çalışması davalı yanın bilinçli bir plan uhdesinde müvekkil şirket zararına, TTK 54 ve devamında yasaklanan haksız rekabet eylemlerini gerçekleştirdiğini davalı yan, müvekkil şirket içindeki rolü ve geçmiş dönemde üstlendiği roller itibariyle müvekkil şirket’in —- bilgileri, ticari anlaşmaları, ticari stratejileri, planogramları, finansal durumu, ürün geliştirmesi, şirket hedefleri ve hatta çalışanlara ilişkin mali bilgiler dâhil çok sayıda gizli bilgiye —- olduğunu, davalı yanın kullandığı müvekkil şirket bilgisayarlarında yapılan incelemeler neticesinde davalı ticari sır niteliğindeki ve emsalleri son derece pahalı çalışmalar neticesinde (şirket içi veya şirket dışı üçüncü kişilere) yaptırılan fırın ve mağaza konsept görsellerini ve mimarlık çizimlerini 31.07.2018 tarihinde işten ayrılmadan iki gün önce 29.07.2018 tarihinde kendi şahsi e-mail adresine aktardığını ve bu surette şirket gizli bilgilerini izinsiz olarak elde etmiş olduğunun tespit edildiğini, müvekkil Şirket’in çok kıymetli bu verilerinin çalınması ve rakip şirket eline geçmesinin müvekkil şirket’i maddi ve manevi son derece haleldar edeceğini, Keza TTK altında yer alan haksız rekabet hükümlerinin tam da bu gibi durumları hedeflediğini, davalı yanın yukarda arz edilen ve müvekkil şirket’i aldatan, müvekkil şirket gizli bilgilerinin şirket dışına sızdırılması hususunu içeren eylemleri ile eş zamanlı olarak söz konusu dava dışı kişilerce müvekkil şirket çalışanlarına Müvekkil Şirket’e ait ticari sır niteliğindeki aylık ciro ve iade oranları şeklindeki gizli bilgilerin sızdırılması amacıyla girişimlerde bulunulduğunu açıkça tespit edildiğini, davalı yan, —— ile çalışmaya başlaması akabinde müvekkil şirket veya iştirakleri çalışanlarını doğrudan veya dolaylı olarak—–menfaatine çalışmaya ayartmak amacıyla ekibi üzerinden ile temasta bulunduğunu bu durum ilgili çalışanlarca müvekkil şirket yönetimine bildirildiğini, müvekkil şirkettin gerek gizli bilgilerinin çalınması, gerek sızdırılmaya çalışılması, gerek şirket çalışanlarının ayartılmaya çalışılması neticesinde manevi manevi tazminat davasının kabulü ile vekalet ücreti ile birlikte yargılama giderlerinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Rekabet yasağının olabilmesi için öncelikle taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin varlığı gerektiğini, BK 444. Maddesinde rekabet yasağıyla ilgili yazılı bir sözleşmenin yapılabileceğini ortaya koyduğunu, bir diğer önemli husus ise Anayasa’nın 48. Maddesinde yer alan Çalışma Ve Sözleşme Hürriyeti olduğunu, işçinin hayatını kazanması ve hayatını idame ettirmesi ve anayasada öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla doğrudan ilgili bir durum olduğunu, bu nedenle rekabet yasağı hükümlerinin Anayasal hakların önüne geçmesi hukuken mümkün olmadığını, rekabet yasağından bahsedilebilmesi için bazı koşulların varlığı hem yasa hemde yüksek mahkeme kararlarında açıkça sayıldığını, işverene ait bilgilerin kullanılmasının kazançlarda veya siparişlerde ciddi bir düşüşün olması, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye gidiş yaratması, iş yapma olanaklarının gözle görülür bir biçimde sınırlandırılması gerektiği ayrıca eğer bir zarar oluşmuşsa kolayca telafi edilemeyecek bir niteliğe sahip olması gibi hallerde önemli bir zararın varlığından söz etmenin mümkün olduğunu, davacı firma, müvekkilinin çıktığı tarihten sonra hiçbir zarara uğramadığını, aksine günün zor ekonomik şartlarında bile büyük oranda büyüme gerçekleştirdiğini, ülke çapında çoğu köklü ve büyük firmalar borçlarından ötürü konkordato müessesine başvurmalarına rağmen davacı firma devamlı surette pazar payını artırdığını ve kar payını genişlettiğini, bir diğer koşul ise işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemesi gerektiğini, davalı müvekkilinin yıllardan beri davacı firmada ve bu sektörde çalışmış ve davacı firmada birçok başarıya imza atarak çalışmış olduğu davacı kurumun pazarda en üst sırlara taşınmasında büyük emek sarf ettiğini, bir diğer husus ise yazılı bir sözleşmenin yer bakımından da sınırlandırılması gerektiği BK.445/1 maddesi gereği zorunlu olduğunu, huzurdaki davada davacı şirket ——–şirket olduğunu ve davalı müvekkilinin yeni çalışmaya başladığı ve rekabet yasağı iddiasında bulunulan şirket olan ——- olduğunu, rekabet yasağı işverenin tüm faaliyet alanı ile değil, işçinin işletmede yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili, somut göreviyle sınırlı kalması gerektiğini, müvekkilinin şuan çalıştığı firma paketli ekmek sektöründe faaliyet gösteren bir firma olup, diğer çalıştığı firmadaki pozisyon, ürün mahiyeti ve müşteri kitlesi ayrıldığı ve davalı olan işyerinde yaptığı işle birebir aynı olmadığını, davalı müvekkilinin son derece kıymetli gizli ticari bilgileri rakip şirket olarak adlandırdığı firma lehine kullanmak amacıyla kendi şahsi hesabına aktarması iddialarının asılsız olduğunu, davalı müvekkilinin yanıltıcı bir istifa dilekçesi ile davalı şirketi aldatarak işten ayrılması iddialarını kabul etmediklerini, dava dilekçesinde rakip şirket olduğu iddia edilen firma olan —— davacı şirket faaliyet alanlarında olmadığını, söz konusu şirketin —– faaliyet gösterdiği ve ürün kalitesi , yumuşaklık ve lezzet bakımından uzun yılardır tecrübeye sahip olduğunu, açıklanan hususlar ve dinletilecek tanık beyanları göz önünde bulundurularak huzurda açılan ve hukuki dayanaktan ve gerçeklikten uzak, ispatı olmayan davanın reddine karar verilmesini ücreti vekalet ile tüm yargılama masraflarının davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.

———- BİRLEŞEN DAVADA;
DAVA/TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının dava dışı —–Şirketinde hissedar olduğunu, davalının dava ——- belirtilen şirkette üst düzey pozisyonlarda çalıştığını,—- tarihinde davalının emeklilik sebebiyle işten çıkışını yaptığını, bu sayede kıdem tazminatı vb ödemeleri elde ettiğini, ertesi gün ise tekrar işe girişinin sağlandığını, davalının çalıştığı —– tarihinde istifa ettiğini, davalının istifa dilekçesinde talep ettiği ücretlerin kanunen yer olmamasına rağmen —– tarafından fazlasıyla ödendiğini, ve çıkışının 31/07/2018 tarihinde yapıldığını, davalının istifa etmesi üzerine tarafların 2018 yılında belirli şartlar altında 2016 sözleşmesinin feshedildiği ve davalıya bazı ödemeler yapılmasına karar verildiğini, bu ödemeleri üç taksit şeklinde ve her bir taksit 20.000,00 TL olmak üzere toplamda 60.000,00 TL ödeme yapılmasına karar verildiğini, müvekkil şirketin 25.000,00 TL’den olmak üzere üç taksit şeklinde toplamda 75.000,00 TL’nin davalıya yatırıldığını, üçüncü taksitin yatırılmasından hemen önce davalının rakip firma olan aksaray —–çalışmaya başladığının anlaşıldığı ve 2018 sözleşmesinin —-bendini ihlal ettiğini, davalının 2018 sözleşmesine aykırı olarak rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini belirterek davalıya yapılan ödemelerin iadesi için —— ile ilamsız icra takibi başlatıldığını ve itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP:Davalı vekilinin süre uzatım talebinde bulunduğu ve süresi içerisinde sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin —– tarihine kadar davacı şirket bünyesinde üst düzey yönetici olarak çalıştığını, müvekkilinin — sektöründe çalıştığını, müvekkiline uygulanan baskı sonucu iş ilişkisinin sonlandırıldığını, ve müvekkilinin —– geliştirilmesi alımı satımı ithalatı ve ihracatı konusunda deneyim ve bilgiye sahip olduğunu, davacı şirketin —— neredeyse —– çalışması ve rakiplerini baskılayarak küçültüp sonrasında satın alması durumunun veriler ile sabit olduğunu, müvekkilinin davacı şirketin bulunduğu pazarda en üst seviyelere taşımasında büyük emek verdiğini, müvekkilinin davacı şirkette çalıştığı son 1,5 yılda çeşitli baskılar uygulanmasından dolayı istifa etmek zorunda kaldığını belirterek huzurdaki davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER: Birleşen —- dosyası, Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı —- Tutanağı, —- Kayıtları,— İbra, —- İlişkin Sözleşme,——- yazışmaları, —-esas sayılı dosyası, —- tarihli İhtarname, —- Dökümleri, —- Dekotları, —- Beyanları, İş Yeri Dosyası,—-, Bordrolar, Ticari Defter ve Belgeler, Faturalar, Bilirkişi Raporları,——sayılı dosyası Dosyadalardaki mevcut sair tüm bilgi ve belgeler.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLAR:
Dava; Asıl dava dosyasında Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i ve Maddi ve Manevi Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan), istemine ilişkindir.
Dava; Birleşen dosya yönünden İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasıdır.
Asıl dava ve birleşen dava dosyası yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılacak ve gerekçeler açıklanacaktır.
Asıl dava dosyası —- tarafından verilen —— sayılı görevsizlik kararı sonucunda mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıdaki esasa kaydı yapılarak yargılamaya kaldığı yerden devam edilmiştir. Mahkememizin —-sayılı dosyası ise mahkememiz içi iş bölümü nedeniyle hakim değişikliğine uğramış ve ikinci celsede; tarafları aynı olduğundan ve aynı hukuki ve fiili sebeplerden doğduğundan asıl dava dosyası ile birleştirilmiş ve yargılama birlikte yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Asıl dava dosyası ve birleşen dava dosyasının 6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322. maddeleri gereğince basit yargılama usulüne tabi olduklarından birleşmeden itibaren tahkikat işlem ve incelemeleri birlikte yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin her iki dosya yönünden sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonuçlarına ulaşılmıştır.
6102 Sayılı TTK’nin amaç ve ilke başlıklı 54. maddesinde ” Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” denilmiştir. Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ilgili ticari uygulamalar başlıklı TTK’nin 55/1 maddesi “aşağıda sayılan haller haksız rekabet hallerinin başlıcalarıdır: 1- e “…iş şartlarına uymamak, özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.” TTK’nin 56 /1 “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a-Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b-Haksız rekabetin men’ini ——- d-kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini isteyebileceği düzenlenmiştir. Bu davalardan haksız rekabetin tespiti, men’i ,ref’i davaları bakımından, zarar tehlikesinin varlığının davacı tarafça ispatı yeterli görülmüş, ancak maddi ve manevi tazminat davaları bakımından davacının zararı ve miktarını TBK’nin 50 maddesi gereği ispatı gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir. Bununla birlikte, haksız rekabetin varlığı halinde, haksız rekabete uğrayan kimsenin iktisadi menfaatinin muhtemel zarar görme tehlikesine maruz kalması nedeniyle maddi zarara uğradığının kabulü gerekmektedir. Şayet, uğranılan maddi zararın miktarı zarara uğrayan tarafından tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, TBK’nın 50/2 maddesi uyarınca somut olayın olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirlemelidir. Yukarıda açıklandığı üzere, davacının zarar miktarını kanıtlayamaması veya haksız eylem tarihinden sonra araç satışlarında düşüş yaşanmaması zararının doğmadığı şeklinde yorumlanamayacaktır. Aksine davalının haksız rekabet teşkil eden eylemi sonucu davacının,——muhtemel zarar görme tehlikesine maruz kalması nedeniyle maddi zarara uğradığının kabulü gerekmektedir.
6102 Sayılı TTK’nin 56. maddesi, haksız rekabet sebebiyle ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşılaşabilecek olan kimseye, TBK’nin 58. maddesinde öngörülen şartların varlığı halinde, manevi tazminat isteme hakkı da tanımış bulunmaktadır. TTK’nin 58. maddesi daha geniş bir mefhum olan şahsi menafftin ihlali esasına dayandığı halde TTK’nın 56. maddesi ekonomik menfaat bakımından zarar uğranılmasına ve hatta böyle bir tehliye maruz kalınması esasına dayanmaktadır. Her iki kanun maddesinin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre; haksız rekabet eylemi nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davacının ekonomik menfaati yönünde zararın veya tehlikenin ve kusurun mevcudiyeti yeterlidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılamaya göre somut olaya bakıldığında; Davacı şirketin unlu mamuller üretimi ve satımı konusunda ülke genelinde faaliyette bulunan bir ticari kuruluş olduğu, davalının şirkette 18.02.2003 tarihinde itibaren çalışmaya başladığı ve en son genel müdür olarak görev yaptığı saridir. Davalı 31/12/2015 tarihinde emeklilik hakkı kazanması nedeniyle davacı şirketten çıkışı yapılmış ancak bir gün sonra 01.01.2016 tarihinde yeniden işe alınmış ve davacı şirket iştiraki —– olarak çalışmaya devam etmiştir. Davalı—- bir süre daha çalıştıktan sonra —— tarihi itibariyle kendi isteği ile iş akdinin sonlandırılmasını istemiş ve işten ayrılmıştır. Bu sırada taraflar arasında birleşen davaya da konu olduğu üzere fesih, ibra ve rekabet yasağına ilişkin bir sözleşme yapılmış ve imzalanmıştır. Ne var ki davalı davacı şirketten ayrıldıktan bir gün sonra —- dava dışı —– çapında faaliyet gösteren ve davacıya ticari rakip olduğu anlaşılan firmada işe genel müdür olarak işe başlamış ve 01.07.2021 tarihine kadar çalıştığı tespit edilmiştir. Davalının davacı şirketteki sıfat ve pozisyonu gereği davacının ticari sırlarına , üretim ve pazarlama strateji ve hedeflerine çok yönlü olarak hakim olduğu, dosyaya yansıyan bilgi, belge, beyan ve tanık anlatımlarına göre davalının sektörde bilgili, deneyimli, bilinen ve aranan bir şahıs olduğu da anlaşılmış durumdadır. Her ne kadar davalı taraf vekilince savunmasında; davalının davacı şirkette son yirmi beş yıl donuk unlu mamul kısmında çalıştığı dava dışı şirkete ise paketli ekmek ve donuk olmayan ekmek biriminde çalıştığı öne sürülse de işbu savunmaya———- deyiminde olduğu gibi işin niteliği ve işleyişi yönünden arada esaslı bir fark bulunmadığından ve ayrıca davalının yukarıda tespit edilen özellikleri sektörel bütünlük ve ilerleyen bölümde açıklanacağı üzere özellikle rakip firmanın olumlu yönde değişen ve artan ciro/kâr hususları birlikte değerlendirilerek yerinde görülmemiş ve itibar edilmemiştir. Öte yandan davalının istifa baskısı nedeniyle işi bıraktığı ve dava dışı rakip firmada çalışmaya başladığı yönündeki savunmasına itibar edilmemesinde de ; diğer deliller bir yana sadece davacı şirket temsilcisine yazdığı davacı şirketin kastetildiği ‘her zaman —– ifadesi de etkili olmuştur. Davalının, davacı şirketten belirli bir meblağ karşılığında rekabet etmeme sözleşmesi koşuluyla davacı şirketten ayrıldığı sıralarda ve hatta öncesinde aslında dava dışı —-şirketi ile iş için görüştüğü ve birleşik zamanla orada işe başladığı sabit olduğundan , davalının eyleminin açıkca aldatıcı , dürüstlük kuralına aykırı, ticari işleyişe ve ilişkilere zarar verici nitelikte olduğu ve işbu fiilinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitinin ve men’i gerektirdiği kabul ve takdir edilmelidir. Zira dosyaya sunulan ve içeriği davalı tarafından inkar edilmeyen 08 Ağustos 2018 tarihli davacı şirket temsilcisi —– ——-yapılan yazışma içeriği ile süreç bizzat davalı beyanı ile sabittir. Binaenaleyh davacının haksız rekabetin tespiti ve men’i talebinin yerinde olduğu ve iddianın ispatlandığı kanaatiyle TTK’nin 56/1,(a,b) maddeleri gereğince haksız rekabetin tespiti ve men’i talebinin kabulü ile, davalının davacı şirkete karşı haksız rekabetten men’ine, karar verilmesi icap etmiştir. Bu tespit ve kabullerden hareketle; mahkememizce sabit görülen haksız rekabet eylemi nedeniyle davacının maddi zararı konusunda bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Gerek davacı ticari defterleri üzerinde yapılan gerekse dava dışı ———- defterleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen raporlardan ve tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere ; davalının rakip firmaya geçtikten sonraki yıllarda davacının cirosunun birbirine yakın ve düz seyrettiği , dava dışı rakip —- şirketinin ise pazar payını —- başta olmak üzere bölgesel olarak genişlettiği, cirosunun adeta patlayarak yıllık ortalama % 50 oranında bir artış yaşandığı görülmüştür. Kaldı ki , taraf vekillerince bilirkişi raporlarındaki teknik inceleme ve ciro ve kar miktarlarına bir itiraz da söz konusu olmamıştır. Davalı vekili tarafından sadece ciro artışının yaşanan korona virüs pandemisi süreci nedeniyle yaşanan kapanmalar ve ekonomik değişime bağlı olarak paketli ürün satışlarındaki artışa dayandırılmıştır. Ancak aradaki farkın bu gerekçeyle açıklanması mümkün olmadığı gibi davacı şirketin davalı tarafında kabulünde olduğu üzere diğer şirkete göre daha büyük bir şirket olmasına rağmen ve aynı ürün satışının da bulunduğu bilindiğinden cirosunda rakip —— gibi büyük bir değişim yaşanmadığı görülmekle bir önem atfedilmemiştir. Burada hemen ifade edilmelidir ki; şirketlerin sektörel büyüklüğü, ciro ve kar oranlarına bakıldığında davacının maddi zarara uğradığı talep edilen maddi tazminatın simgesel bir rakamdan oluştuğundan, bir başka anlatımla ve bilenen deyimle talep —— kaldığından zararın miktar olarak ispatı konusunda bir tartışmaya da mahal yoktur. Bir başka anlatımla maddi zarar için zarar görme tehlikesi yeterli olmakla birlikte; yukarıda anılan bilirkişi raporları ve dosya kapsamıyla açık ve net şekilde maddi zararın talep edilenin çok çok üstünde olduğu ispat edilmiştir. Bu nedenle 6098 sayılı TBK’nin 50/2 maddesi kapsamında maddi zarara ilişkin hakkaniyete uygunluk yönünden ayrıca bir değerlendirmeye gerek görülmemiştir. Dosyaya konu uyuşmazlık , tarafların iddia ve savunmaları ile davacı şirket ve dava dışı şirketin konumuna bakıldığından esasen HMK’nin 187 ve 188 maddeleri gereğince vakıaların bir kısmının herkesçe bilinen hususlar olunduğu bir kısmının da aslında ikrar edildiği en azından inkar edilmediği değerlendirilmiştir. Dosyada dinlenen ve bir kısmı ortak olan tanık beyanları da —— şekilde olayların gerçekleşme biçimine uygun beyanlarda bulunmuşlar ve iddianın ispatını araçsallaştırmışlardır. Yeri gelmişken davalı tarafça gösterilen tanıkların gösterilme ve dinletme sebebinin ya da olaya ilişkin bilgisinin; davalının önceki ve sonraki çalışmasının ——- —– anlaşılmış olup yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında işbu beyanların esasa ve sonucu bir etkisi görülmemiştir. Bu kapsamda maddi zararın da oluştuğu, davanın ve işbu talebin de TMK, 6 ve HMK, 190 maddeleri gereğince ispat edildiğinden talep gibi 125.000,00 TL olarak maddi tazminatın hüküm altına alınması gerektiği sonucu hasıl olmuştur.
Manevi Tazminat talebine ve manevi zarara gelince; işbu zarar ilişkin yukarıda açıklanan ilkeler ve yasal düzenlemelere göre davalının dürüstlük kuralına aykırı olarak hareket ederek , davacı ile iş sözleşmesini dostane şekilde belirli bir tazminat almak suretiyle sonlandırdığı ve rekabet yasağı sözleşmesi imzaladığı halde planlı bir şekilde rakip firmada işe başlamasında davacının manevi zararının oluşacağı aşikardır. Bir başka anlatımla davalı gerçek kişi tarafından davacı nezdinde bir aldatılma duygusu oluşturulmuş, güven kötüye kullanılmış, sözleşmeye aykırı davrınılmış ve açıkça davacı zararına hareket edilmiştir. Öyleyse 6102 Sayılı TTK’nin 56/1,e maddesine gereğince ——- uygun olarak yapılan değerlendirmede olay tarihi, davalının eyleminin sebep ve sonuçları, doğan ve doğması muhtemel zarar, davacı şirketin kişilik hakları ve manevi tazminatın amaç ve niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları nazara alınarak talep edilen 125.000,00 TL manevi tazminatın da davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden yapılan inceleme ve değerlendirme ise; Tarafların 31/07/2018 tarihi itibariyle iş sözleşmesini sone erdirerek fesih İbra ve rekabet yasağına ilişkin bir sözleşme imzaladıkları ve işbu sözleşme gereğince davacının davalıya üç taksit halinde toplam brüt 225.000,00 TL ödemeyi taahhüt ettiği ve icra takibine konu bir taksiti olduğu anlaşılan 75.000,00 TL meblağı da diğerlerini da tamamen ödediği , davalının ise sözleşmede ödenen meblağın koşula bağlandığı işbu rekabet yasağı koşulunun yukarıda açıklandığı üzere ihlal ettiği sabit görüldüğünden bu kapsamda almış olduğu parayı sebepsiz zenginleşme ilkeleri uyarınca davacıya iade etmesi gerektiği düşünülmüştür. Her ne kadar ——- dosyası ile işbu taksitlerden biri için yapılan takip ve itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş ise de; davalının genel müdür sıfatı taşıması nedeniyle ekonomik ve sosyal açıdan zayıf olduğu yönündeki gerekçe başta olmak üzere, yanlış ödeme olsa bile iyi niyetli zenginleşme halinde ödenen meblağın geri istenemeyeceği vb gibi işçi alacakları davalarında sıradan işçi-işveren uyuşmazlıklarına uygulanması gereken ve aslında olayda görevsiz iş mahkemesi tarafından verilen karar ve gerekçeleri mahkememizce paylaşılmamıştır. Kaldı ki, olayda davalı iyi niyetli olmadığı gibi mahkememiz elindeki uyuşmazlığın hukuken, sözleşmeye aykırılık nedeniyle koşula bağlı olarak ödenen/ alınan paranın iade edilip edilmeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmış ve bu kabule göre de; hukuki dayanığın da sebepsiz zenginleşme olacağından hareketle hukuki değerlendirme yapılmıştır. Filhakika, 6098 sayılı TBK’nin 77-82 nci maddeleri uyarınca sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Sebepsiz zenginleşme; bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Bu kapsamda somut olay yönünden davalının sözleşmeye aykırı davrandığı, açık olmakla sözleşme gereğince aldığını iade etmesi gerektiği sonuç ve kaanatiyle davacı tarafından somut delilerle ispatlanan birleşen davanın da; denetlenen ihtarnameye göre temerrüt olgusu ve tarihi ile faiz tür ve oranı da gözetilmek suretiyle kabulü ile; davalı-borçlunun ——- Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile icra takibinin takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle aynen devamına karar verilmiştir. Ayrıca İİK’nin 67/2 maddesi gereğince, geçerli bir icra takibi bulunması, takibin itiraz ile durması, süresinde açılan dava ve tazminat talebi bulunması, itirazın haksızlığına karar verilmesi, ve davalı yönüden alacak/borç likit olduğundan asıl alacağın —— icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine de karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden ise; asıl ve birleşen dosya yönünden ayrı ayrı HMK’nin 326/1. maddesi gereğince aleyhinde hüküm verilen davalı ——– sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi———- bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de her iki dosya yönünden ayrı ayrı olmak üzere davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26 ve 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KABULÜNE,
2-)Davacının, 6102 sayılı TTK’nin 56/1,(a,b) maddeleri gereğince haksız rekabetin tespiti ve men’i talebinin kabulü ile, davalının davacı şirkete karşı haksız rekabetten men’ine,
3-)Davacının, 6102 sayılı TTK’nin 56/1,(d) maddesi gereğince maddi tazminat talebinin kabulü ile, 125.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Davacının, 6102 sayılı TTK’nin 56/1,(e) ve 6098 Sayılı TBK’nin 58. maddesi gereğince manevi tazminat talebinin kabulü ile 125.000,00 TL manevi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 17.077,50 TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 4.269,38 TL harcın mahsubuyla bakiye 12.808,12 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı 4.269,38 TL peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı, 472,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 4.782,48 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen tespit ve men hükmü ile maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddeleri uyarınca 19.750,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 10/1-4, 13/1 maddeleri uyarınca 19.750,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
MAHKEMEMİZİN—— SAYILI BİRLEŞEN DOSYASI YÖNÜNDEN;
1-) Davanın KABULÜNE,
2-) 2004 sayılı İİK’nin 67/I maddesi gereğince davalı-borçlunun —–sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının İPTALİ ile icra takibinin takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle aynen devamına,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin kabulüyle, asıl alacağın (75.000,00 TL) %20’i olan 15.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.212,94 TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 921,67 TL harcın ve icra dosyasından alınan 381,57 TL peşin harçların mahsubuyla bakiye 3.909,70 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca—– bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı 921,67 TL peşin harç, 381,57 TL icra dosyasından alınan peşin harç, 6,40 TL vekalet harcı, 174,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.528,04 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca 12.210,08 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, asıl ve birleşen dosya davacısı vekilleri ile asıl ve birleşen dosya davalısı vekilinin ve asıl ve birleşen dosya davalısının yüzlerine karşı ;6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——- Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.3/02/2023