Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/480 E. 2022/27 K. 17.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/480 Esas
KARAR NO : 2022/27

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 27/09/2019
KARAR TARİHİ : 17/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı bankanın müşterisi olduğunu ve davalı bankada hesabının bulunduğunu, 08/08/2016 tarihinde müvekkili şirkete ait hesaptan —- şirket tarafından gerçekleştirilmediğini, davalı bankadan müvekkili şirketin uğradığı zararların talep edildiğini ancak davalı bankanın meydana gelen zararı müvekkili şirkete ödemediğini bunun üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını ve davalı tarafından borca itiraz edildiğini belirterek —- dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibine devamına ve %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf süresinde cevap dilekçesi vermemiş, 21/09/2021 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde hem davaya karşı hem de bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesi vermiş olup bahse konu beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda davacının —-belirsiz—- —- banka—- şahıslarla paylaşıldığını ancak müvekkil banka ——— —- yüze olmayan —- bankacılık işlemlerini gerçekleştirmek istediklerinde —- Bu kimlik doğrulama sürecinde kullanılan ——-unsurları ile gerçekleştirildiğini, İtiraza konu —- yapılabilmesi için müşteri tarafından kullanıcı adı ve şifrenin dışında iki adet — —– paylaşılmış olması gerektiğini, davacı tarafın, kendisi veya yetki verdiği bir kişinin itiraza konu işlemi yapmadığını Ancak, dava konusu işlemin gerçekleştiği 08.08.2016 tarihinden, 30.09.2016 tarihine kadar davacı —- hakkında müvekkil bankaya ulaşan herhangi bir sözlü ya da yazılı bildirim bulunmadığını ,Dava konusu işlemin gerçekleştiği—- —-ait müşteri hesap hareketlerinden de görüleceği üzeri, davacı tarafından çok yoğun—— kullanılmakta olup itiraz konusu işlemin hemen ardından farklı işlemler gerçekleştirildiğini, Davacı firma hesap işleyişine ve yapılan işlemlere——- çok sayıda işlem yapmasına rağmen dava konusu — işlemine tam — sonra itiraz ettiğini, söz konusu meblağın davacının dikkatinden kaçacak bir meblağ olmadığını (47.270 TL) ve itiraz etmek için 53 gün beklediği nazara alındığında, davacının işlemi kendi rızası ile gerçekleştirdiği daha sonra ise lehdar ile aralarında oluşan ticari anlaşmazlığı, —” itirazına dönüştürdüğünü, dolandırıcıların bilgilerini ele geçirdiği bir hesap üzerinden tüm tutarı çekmeyip kısmi tutarda işlem yapmasının ise dolandırıcılık işlemlerinin olağan akışına da aykırılık olduğundan bahisle müvekkil bankanın hiçbir —-söz etmek mümkün değil iken, müvekkil bankanın kusurlu olduğu kanaatine erişen ve tamamen davacı beyanları doğrultusunda tanzim edilen bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığı Davanın Reddedilmesini davacının %20 den aşağı olmamak kaydı ile tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile birlikte Ücreti vekaletin Davacı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER: Dava dilekçesi, kredi sözleşmesi, —- sayılı dosyası, bilirkişi raporları, Arabuluculuk Tutanağı, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasıdır.
Dosyanın—- —- karar sayılı kesinleşen görevsizlik kararı üzerine davacı vekilinin talebi üzerine mahkememizin —esasına tevzi olduğu, Mahkememiz —-sayılı kararı ile kaldırılmakla Mahkememizin işbu esasına kaydedildiği görülmüştür.
Mahkememizce davanın dayanağı — getirtilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede davaya esas teşkil ettiği ve davanın tarafları ve konusuyla uyumlu olduğu davacının davalı borçlu aleyhine alacağı için ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin borçlu davalıya tebliğinin üzerine davalının süresinde borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK.’nın 67.maddesi; “(Değişik fıkra: 17/07/2003-4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, —- alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra:17/07/2003-4949 S.K./103.md.)Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmüne amirdir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bankacı Bilirkişi—- özetle; davacının davalı —– tarihinde davacı şirketin davalı bankanın —- bulunan hesabından——-yapıldığı, davalı banka tarafından davacıya —-işlemin işlem öncesinde niteliği hakkında bilgi verilmemesinin, kendisine ait olup olmadığının bildirilmemesinin davalı bankanın önemli — açığı olarak görülmesi nedeniyle, müşterisinin uğradığı zarardan sorumlu olduğu, bu durumda davacı hesabından gerçekleştirilen—- davacıya ödenmesinin davalı bankanın sorumluluğunda olduğu, icra tarihi itibariyle davalı tarafın davacıya ödenmesi gerekli olan toplam tutarın, anapara ve faizi ile birlikte 48.304,77 TL olduğu beyan ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, tarafların rapora beyan ve itirazları doğrultusunda iki bankacı ve —- uzmanı bilirkişi heyetinden rapor aldırılmıştır.
Bilirkişi heyetinin — tarihli raporunda özetle; davacının banka kullanıcı ——– kaptırdığına dair herhangi bir ifade veya belgeye rastlanılmadığı, ancak davacının ————– kaptırdığı, ——- kararlarına göre dolandırıcılık işlemi sabit olduğuna göre banka kullanıcı —— kaptırdığı görüşü ile tek kusurun davacıda olduğunu düşünmenin doğru olmayacağı, bankanın da eş zamanlı farklı—- işlem yapıldığı hususunda önleyici önlem almadığı, paranın hesabında korunmasına yönelik yeterli dikkat, özen ve titizliği gösteri göstermediği yönü ile kusurlu olduğu, yapılan işlem ile ilgili olarak davacının ve bankanın kusurlu olduğu sonucuna varıldığı, ancak kusur oranı vermenin teknik olarak mümkün olmadığı beyan ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve denetimi yapılmıştır.
Yapılan yargılamaya, alınan bilirkişi raporlarına ve tüm dosya kapsamına göre—- tarihinde davacı şirkete ait hesaptan, internet bankacılığı —- tarihinde verilen karara göre sanık —- suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasına hükmedildiği, davacının—- —- —– —- kaptırdığı, ancak gerek Mahkememiz dosyasında alınan bilirkişi heyeti raporunda, gerekse davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu uzman mütalaası görüşünde, yapılan bu —– nedeniyle tek başına davacıya kusur atfedilmesinin mümkün olmadığı, davalı bankanın da kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Kusur oranı konusunda he ne kadar bilirkişiler tarafından herhangi bir oran belirtilmemiş olsa da, davacının ——— bilgilerini —- kaptırdığı tespiti ile davacının kişisel bilgilerini ——- dava konusu olayda %20 oranında müterafık kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı bankanın davacının—– işlem yapıldığı hususunda önleyici önlem almadığı, paranın hesabında korunmasına yönelik yeterli dikkat, özen ve titizliği göstermediği anlaşıldığından; davalı Bankanın,— yönetilmesi” başlıklı 26. maddesinin 2. fıkrasına aykırı davrandığı gözetilerek müterafik kusur oranının %80 olduğu kanaatine varılmıştır. Davacının uğradığı zararın toplam —- davacının kusuru oranında indirim yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davalının — dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, toplam 43.214,88 TL (Asıl Alacak 37.816,00 TL ve İşlemiş Faiz 5.398,88 TL olmak üzere) üzerinden takibin aynen devamına, asıl alacak 37.816,00 TL’ye takip tarihinden itibaren %9,00 oranında yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir.
Davacının İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Olayımızda ise her ne kadar davacı tarafça davalıdan icra inkar tazminat talebinde bulunulmuş ise de alacağın teknik inceleme ile ortaya çıkması, likid olmaması karşısında 2004 sayılı İİK’da yer alan İcra İnkar Tazminatının yasal koşulları oluşmadığından talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davalının —– takip dosyasına yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİNE, toplam 43.214,88 TL (Asıl Alacak 37.816,00 TL ve İşlemiş Faiz 5.398,88 TL olmak üzere) üzerinden takibin aynen DEVAMINA, asıl alacak 37.816,00 TL’ye takip tarihinden itibaren %9,00 oranında yasal faiz uygulanmasına,
2-) Şartları oluşmadığından davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.952,00 TL harçtan davanın kabul ve red oranına göre 2.406,78 harcın davalıdan, 545,22 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-) Davacı tarafından yapılan posta ve dosya masrafı 203,65 TL, bilirkişi ücreti 2.400 TL olmak üzere toplam 2.603,65‬ TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre 2.122,77 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan masrafların davacı üzerine bırakılmasına,
5-) Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-) Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden davanın kabul ve ret oranına göre 1.076,20 TL’nin davalıdan, 243,8‬0 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
7-) Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan—-6.418,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
😎 Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte —- maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-) 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansının yatırana iadesine ve bu konuda Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından resen işlem yapılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.