Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/422 E. 2022/438 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/422
KARAR NO : 2022/438
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/03/2020
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
Tarafları yukarıda belirtilen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı—– tarihli hisse devir sözleşmesi, bu sözleşmede yer alan kar vaadi için ise —- tarihli taahhüt ve kefalet sözleşmesi imzalandığı, davalı şirket temsilcisinin bu ikinci sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığı; bu sözleşmelerin yapılmasından kısa bir süre sonra—- tarafından, davacı şirketin hissedar olduğu şirket olan —– tarihli kira sözleşmesini feshedeceğini bildirir —- yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiği, söz konusu —— yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevabı ihtarla sözleşmenin feshinin kabul edilmediğinin bildirildiği, bunun üzerine —- tarafından gönderilen—–numaralı ihtarname ile iradesinde ısrar ederek sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği, —— yevmiye numaralı ihtarı ile sözleşmenin feshinin kabul edilmediğinin, sözleşmeye konu kiralanan alanların kullandırılmasının aksi halde hukuki ve idari yollara başvurularak suç duyurusunda bulunulacağının ihtar edildiği, ancak sözleşme konusu kiralanan ——– halen dahi fiilen kullanılamadığı; dolayısıyla davacı şirkete davalılarca vaadedilen karın gerçekleşmemiş, fazlaya dair ve devam eden döneme ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davacının bu sözleşmelerden kaynaklanan —- cezai şart ve — tarihinden itibaren takip tarihine kadar olan dönem olan —- üzerinden vaadedilen kar bedeli alacağının tahsili amacıyla—– icra dosyası üzerinden takibe geçildiği, davalıların itirazları üzerine takibin durduğu, bunun üzerine zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu ve ——- numarası ile sürecin anlaşamama ile sonuçlandığı ve anlaşamama son tutanağı düzenlendiği; itirazların haksız olduğu ileri sürülerek itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davacı vekili duruşmada da dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı şirket vekili duruşmada da tekrar ettiği cevap dilekçesinde davalı şirketin taraf sıfatının bulunmadığı ileri sürülerek husumet itirazında bulunularak dava dilekçesinde ileri sürülen iki ayrı talep arasında terdit ilişkisinin söz konusu olmadığı ve bu nedenle ayrı ayrı ikame edilmesi gereken davalara konu edilebileceği, tek bir dava dilekçesi altında ileri sürülmesinin usulü uygun olmadığı, ileri sürülen şekilde kefalet sözleşmesinin borca dayanak oluşturmayacağı, sözleşmenin taraflar arasında bağlayıcılığının bulunmadığı, davacı şirketin basiretli tacir sorumluluğunun bulunduğu, basiretli bir tacirin kendi risklerini kendisinin analiz etmesi gerektiği, ortada kaydedilen bir ihalenin söz konusu olduğu, dolayısıyla davacı şirketin ihalenin red olabileceği hususunu değerlendirmiş olması gerektiği, söz konusu ihale kaybının önlenebilecek bir imkansızlık olmamakla birlikte davalı şirketin elinden geldiği ölçüde bu kaybı engellemeye çalışır tüm sorumluluklarının yerine getirdiği, dayanak yapılan sözleşmelerin hukuken geçerli olmadığı ileri sürülerek öncelikle husumet yokluğundan olmak üzere davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Sonradan istifa etmekle birlikte davalı —- tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde davaya dayanak iddiaların—- ihalelerine yönelik olması nedeniyle davanın huzurdan açılmasının itiraz sebebi olduğu, davalı——– olması nedeniyle mahkememizin yetkisiz olduğu, davanın konusu ve tarafları itibariyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu ileri sürülere görev ve itirazlarında bulunduktan sonra dava dilekçesinde ileri sürülen iki ayrı talep arasında terdit ilişkisinin söz konusu olmadığı ve bu nedenle ayrı ayrı ikame edilmesi gereken davalara konu edilebileceği, tek bir dava dilekçesi altında ileri sürülmesinin usulü uygun olmadığı, davacı şirketin basiretli tacir sorumluluğunun bulunduğu, basiretli bir tacirin kendi risklerini kendisinin analiz etmesi gerektiği, ortada kaydedilen bir ihalenin söz konusu olduğu, dolayısıyla davacı şirketin ihalenin red olabileceği hususunu değerlendirmiş olması gerektiği, davacı tarafın birçok açıdan müvekkilini zarara uğrattığı ve müvekkilinin bu zararın tamamına ticari ahlak gereği katlanmak durumunda kaldığı, davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin tüm sağduyusuna rağmen şirket genel kurulunun toplanamadığı ve ihalelerin iptaline ilişkin yasal başvurular yapılamadığı, müvekkilinin bariz bir şekilde mağdur edildiği, uğranılan zarar yönünden müvekkilinin asli kusurlu olmadığı ve davacı gibi zarara maruz kalmış olduğu, davanın iyi niyetten uzak ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesi istenmiştir. Bu davalı vekili istifa etmiş olup asile yapılan tebligata ve yasal sürenin geçmiş olmasına bağlı olarak —— kaydı silinmiş olup tebliğe rağmen bu davalı asil adına duruşmaya katılan olmamıştır.
İbraz edilen Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava —- göre —– numarası —-tarihinde yapılan başvurunun taraflarla ilgili olduğu, tarafların toplantıya katıldığı ancak anlaşmanın mümkün olmadığı, —— tarihli anlaşmama son tutanağının düzenlendiği, arabuluculuğa başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirilmiş olduğu belirlenmiştir.
Celp edilip incelenen söz konusu—– icra dosyasına göre taraflarla ilgili olduğu, —- işlemiş faiz alacağı ile birlikte takibe konu toplam alacak miktarı —- üzerinden — tarihinde takibe konulduğu, takibin yukarıda özetlenen dava dilekçesinde belirtilen sözleşmelere dayalı olduğu, —cezai şart ile aylık —üzerinden kar bedeli alacağının takibe konu edildiği, her iki davalı yönünden de süresinde yapılan itirazla takibin durmuş olduğu, derkenar yazısına göre de takip açılışı sırasında—— harç yatırılmış olduğu belirlenmiştir.
Dava dilekçesine, cevap dilekçelerine, celp edilip incelenen icra dosyasına, ön inceleme duruşmasında belirlenen ihtilaf noktalarına ve dosya kapsamına göre dava yukarıda özetlenen dava dilekçesinde belirtilen sözleşmelere dayalı olarak yapılan takibe itirazın iptaline ve buna bağlı olarak talep edilen icra tazminatına yöneliktir.
Davanın ticari nitelikteki kefalet sözleşmesinden kaynaklanması ve tarafların konumu ile tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirme sonunda mahkememizin görevli olduğu sonucuna varıldığı gibi aynı sebeplerle husumet itirazı da yerinde görülmeyerek bu itirazların reddine karar verildikten sonra yetki itirazı yönünden yapılan irdelemede ihtilafsız sözleşmede——– mahkemelerinin yetkili olduğuna ilişkin düzenleme, davalıların adresleri ve ayrıca yetki itirazında yetkili mahkemenin açıkça gösterilmemiş olması nedenlerine bağlı olarak yerinde görülmeyen yetki itirazının da reddine de karar verilerek ihtilaf noktaları belirlendikten sonra tahkikata geçilerek deliller toplandıktan sonra taraf şirketlerin ve ——ünvanlı şirketin defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek belirlenen ihtilaf noktaları yönünden yeterliliğe sahip olacak şekilde uzmanlardan oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor temini yoluna gidilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından yukarıda açıklanan şekilde dosya kapsamına uygun olarak ve davanın esasının aydınlatılması yönünden Mahkememizce de yeterli görülen raporda davacı şirketin %100 hisse payının tek ortak —- ait olduğu; — — kuruluştan sonra diğer hissedar —- hisselerini de devralmak suretiyle davalı——- şirketin %100 payına sahip tek ortağı konumuna geldiği ve bundan sonra şirketteki %51 hissesini davacı şirkete devrettiği ve bu hisse devrinin yevmiye defterine kaydedildiği; davalı şirketin ise pay devirleri sonucu %100 hisse payına sahip olan —- ortaklı şirketi haline geldiği; dava konusu taahhüt ve kefalet sözleşmesinden kaynaklı olarak davacı şirkete ——tarafından kar payı ödemesi vs. adı altında herhangi bir para girişinin olmadığı; davacı şirketin ticari defterlerine ve kurumlar beyannamesine nazaran—– değerle davacı şirketin aktifinde yer aldığının belirlendiği; dava konusu taahhüt ve kefalet sözleşmesinden kaynaklı olarak davacı şirkete——- davacı şirkete kar payı ödemesi vs. adı altında herhangi bir para çıkışının olmadığı hususlarının belirlendiği; TBK madde 583 düzenlemesine göre kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi gerektiği halde dava konusu taahhüt ve kefalet sözleşmesinde kefil tarafından—– yazılmadığı ve emredici nitelikteki söz konusu yasal düzenleme karşısında kefaletin geçerli olmadığı kanaatine varıldığı; dava konusu olayda senede bağlanmamış payların —– devrinin söz konusu olduğu, devir işleminin yazılı olarak yapılmasının zorunlu olduğu ve bu yönden dava konusu adi yazılı devir sözleşmesinin geçerli olduğu, sermayenin tamamının ödenmiş olması nedeniyle de devir işleminin ——- onayına tabi olmadığı, taraflar arasında akdedilen devir sözleşmesinin geçerli olduğu; taahhüt ve kefalet sözleşmesinin içeriğindeki irade beyanlarına göre taraflar arasında geçerli olarak garanti sözleşmesinin kurulmuş olduğu, —- tarihli hisse devir sözleşmesi ve taahhüt ve kefalet sözleşmesinden kaynaklı sözleşmelerdeki —- cezai şart bedeline ilişkin kararlaştırılmış olan hükme göre dava dışı —— sözleşmelerin sona ermesinden dolayı davalı —- sorumlu olacağının kabul edilmesi halinde TBK. madde 179/1 hükmüne göre ifa yerine ceza koşulu olarak sözleşmede kararlaştırılan ——–bedelin talep edilebileceği değerlendirmeleri yapılarak ulaşılan kanaat açıklanmıştır.
Raporun tebliğine rağmen davalı —— herhangi bir beyanda bulunulmamış, davalı şirket vekili tarafından rapora karşı beyanları içerir dilekçe ibraz edilmekle birlikte genel olarak aleyhe olan hususların kabul edilmediği ifade edilmiş ve davacı vekili tarafından sunulan dilekçe ile ise davalı tarafın kefalet sözleşmesini el yazılı şekilde yazılmadığı nedeniyle geçersiz olduğuna ilişkin raporun ibrazına kadar yargılamanın hiçbir aşamasında itirazda bulunulmadığı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra savunmanın genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği, rapordan sonra ileri sürülen bu itiraza muvafakat etmediklerini; taraflar arasındaki ilişkinin ticari iş niteliğinde olduğu ve TTK. madde 7′ de düzenlenen teselsül karinesinin TBK. madde 583′ ün istisnası olduğu ve bu nedenle davalı şirketin kefil sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğunun tartışmasız olduğu ileri sürülüp itiraz edilerek yeni bir bilirkişi heyetine görev verilmesi talebinde bulunulmuştur.
TTK. madde 7 düzenlemesinin etkisi yönünden——-ilamın ışığında söz konusu düzenlemenin TBK. madde 583′ ün istisnası olmadığı, TBK. madde 583 düzenlemesinin emredici düzenleme olup sözleşmenin kurucu geçerliliğine yönelik olması nedeniyle TTK. madde 7′ nin ancak geçerli sözleşmeden sonra etkisini göstereceği ve ayrıca yukarıda özetlenen dava dilekçesindeki bütün ihtarlar dava dışı şirketler arasında keşide edilmiş olup davacı tarafından davalılara yönelik herhangi bir ihtar keşide ve tebliğ söz konusu olmadığından takipten önce temerrüdün gerçekleşmediği sonucuna varıldığından davacı vekilinin rapora itirazları yerinde görülmeyerek, temin edilen rapor davanın aydınlatılması yönünden yeterli görüldüğünden başka bir heyete görev verilmesi talebinin de karşılanmasında yarar olmadığı değerlendirilerek sonuçta itirazlar yönünden tahkikatı gerektirir bir işlem olmadığına karar verilerek taraf vekillerinin tahkikatın tümü hakkında beyanları alındıktan sonra tahkikat tamamlanarak sözlü yargılama hüküm duruşması yapılmak suretiyle yargılama bitirilmiştir.
İlgili yasal düzenlemeler:
”6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu:
…TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI
Madde 222 – (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz —- yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. —— Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
—-Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
—– Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu:
A İTİRAZIN İPTALİ :
Madde 67 – ——
—- Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
—–Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın —–yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
—– Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun madde 18/A düzenlemesinde yargılama gideri yönünden yer alan ilgili fıkralar:
Dava şartı olarak arabuluculuk
Madde 18/A——-
(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
——-
(11) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(12) Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin İkinci Kısmına göre aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Bu durumda ücret, Tarifenin Birinci Kısmında belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamaz.
(13) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre —— bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır——bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.
(14) Bu madde uyarınca ——- tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere—– bütçesinden karşılanır.
…”
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
Sonuç olarak celp edilip incelenen icra dosyası, taraflar arasında ihtilafsız olan ve yukarıda özetlenen dava dilekçesinde belirtilen sözleşmeler, davacı tarafından davalılara yönelik keşide ve tebliğ edilmiş ihtar bulunmaması, ticaret sicil kayıtları; dosya kapsamına uygun, denetime ve hükme esas alınmasına elverişli olup Mahkememizce de dosya kapsamına uygun ve yeterli görülen rapor; rapora itirazların yukarıda açıklanan şekilde yerinde görülmemesi, yukarıya aktarılan ilgili yasal düzenlemeler, kefalet sözleşmesinin kanunda belirtilen unsurlarının kefil tarafından elle yazılmasına ilişkin raporda da açıklanan emredici yasal düzenleme, somut olayda kefalet sözleşmesinin kefilin el yazısını içermemiş olması, geçerli bir kefalet sözleşmesi olmadığından ———ışığında TTK. madde 7′ nin istisna oluşturacak bir etkisinin bulunmaması, cevap dilekçesinde sözleşmelerin geçersizliği ileri sürüldüğü gibi esasen emredici yasal düzenlemenin mahkememizce resen de gözetilmesi gereği; ihtilafsız sözleşmelere rağmen sözleşme gereğince davacı tarafa yapılması taahhüt edilen ödemelerin yapılmamış olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı şirket yönünden geçerli kefalet sözleşmesi olmaması nedeniyle davalı şirket yönünden husumet bulunmadığı ve bu davalı yönünden davanın reddedilmesi gerektiği ancak davalı ——- aynı gerekçelere ilaveten sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın talep edilebilmesi için gerekli yasal ve maddi şartların olayda gerçekleşmiş olması ve talep edilen bütün ödemeler yönünden davacıya yapılmış bir ödeme olmaması, bu davalının esasen savunmasında da sorumluluğu paylaştığını kabul etmiş olması, ihtilafsız sözleşmelerin içeriği, basiretli tacir sorumluluğunun bütün taraflar yönünden geçerli olması birlikte değerlendirildiğinde işlemiş faiz kalemi yönünden takipten önce temerrüt gerçekleşmediği için davanın sübuta ermediği ancak diğer cezai şart ile asıl alacak topları yönünden davanın sübuta erdiği, cezai şart miktarının fahiş olmadığı kanaatine varıldığından davalı —— davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı tarafın icra inkar tazminatı adı altında talep ettiği icra tazminatı yönünden yukarıya aynen alınan İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmü, bu konuda yerleşen yargısal uygulama, davanın niteliği, davalının takibe itirazının haksız çıkması, kabule konu asıl alacak yönünden alacağın davalı tarafça hesaplanabilir-bilinebilir olması nedeni ile likit ve belirli olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı—-aleyhine icra tazminat şartlarının somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından kabule konu asıl alacak miktarı olan —– üzerinden %20 oranında icra tazminatına da karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış olup, söz konusu asıl alacak miktarının %20 oranına tekabül eden —- icra tazminatına da hükmolunmuş ise de kısmen red yönünden talep olmadığı gibi davacı-takip alacaklısının kötüniyeti de sabit görülmediğinden davacı aleyhine icra tazminatına hükmolunmamıştır.
Harç yönünden kabule konu toplam dava değeri olan ——- matrah üzerinden işlem yapılmış ve avukatlık ücreti hesabı yönünden de harca esas alınan bu bedel gözetilmiş olup; davanın niteliğine karşılık gelen 492 Sayılı Harçlar Kanununun;
”…
İLAMSIZ TAKİPLERDE PEŞİN HARÇ:
Madde 29 – İlama dayanmıyan takip isteklerinden alacak miktarının binde beşi peşin alınır.
Peşin harçlar takip sonunda alınacak asıl harca mahsup olunur.
İlama dayanmıyan takiplerde alacaklı mahkemeye müracaata mecbur kalırsa, peşin alınan harç kendisine iade olunur. Veya alacaklının isteği üzerine mahkeme harçlarına mahsup edilir.
…”
şeklindeki ilgili maddesinde yer alan söz konusu düzenleme, derkenar yazısı ve icra dosyası kapsamına göre davacı tarafın takibi başlatırken —- peşin harç yatırmış olması, eldeki davanın söz konusu derkenara bağlı olarak açılmış olması karşısında söz konusu takip için yatırılan peşin harç miktarı da işleme tabi tutulmuştur.
Son olarak belirtmek gerekir ki yukarıda da açıklandığı üzere kabule konu toplam miktar — ve redde konu miktar ise —- olup aşağıdaki hesaplamalar buna göre yapılmıştır.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A)Davalı Şirket yönünden:
1-Davanın reddine,
2-Maktu karar harcı 80,70 TL’ nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça bu davalı yönünden yapılan harç ve giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılmış bir gider olmadığından bu konuda başkaca bir karar oluşturulmasına yer olmadığına,
5-Davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması ve buna ilişkin tarife hükümleri gözetilerek sonuçta bu davalı vekili için tarife gereğince belirlenen 5.100,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
B)Davalı —- yönünden:
1-Davanın kısmen kabulü ile,
—– Esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibin asıl alacak kalemlerinin toplamı olan —— üzerinden ve takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %19,50 oranını geçmeyecek şekilde avans faizi ile birlikte tahsili olacak şekilde yürütülmesine; itirazın belirtilen çerçevede iptaline ve takibin bu davalı yönünden belirtilen bu çerçevede devamına,
2-İşlemiş faiz kalemi yönünden davanın reddine,
3-%20 icra tazminatı ——- bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Gerekçede açıklanan matrah üzerinden hesaplanan —– nispi karar harcından, Mahkeme veznesine yatan 21.466,90 TL peşin harç ile İcra veznesine yatan söz konusu 8.887,14 TL’nin toplamını oluşturan 30.354,04 TL’nin mahsubu ile EKSİK 85.772,96 TL’nin bu davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun madde 18/A-(13) ve (14) düzenlemelerine ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine bağlı olarak ——— tarafından yapılan ve——– karşılanan 1.320,00 TL zaruri giderin bu davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından İcra veznesine yatırılan söz konusu peşin harç da dahil olmak üzere Mahkeme veznesine yatırılan harçlarla birlikte toplam 30.417,00 TL harcın bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından bu davalı yönünden harç dışında yapılan toplam 3.792,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre takdiren 3.625,00 TL’ nin bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Bu davalı tarafça yapılan toplam 31,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre takdiren 2,00 TL’ nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
9-Davacı vekili için kabule konu toplam değer üzerinden tarife gereğince hesap ve takdir edilen 92.300,00 TL nispi avukatlık ücretinin bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
C)Artan avansın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İlişkin olmak üzere davacı vekili ve davalı şirket vekilinin yüzlerine karşı aleni olarak yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——— Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2022