Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/335 E. 2021/685 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/335 Esas
KARAR NO: 2021/685
DAVA: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 06/02/2020
KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkilinin sabit olan alacağına ilişkin olarak —-dosyasından icra takibi başlatıldığını, gönderilen ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, Muhatap borçlu tarafından tamamı ile haksız ve kötü niyetli olarak sadece zaman kazanmak adına borca İtiraz etmek sureti ile takibin durdurulmasına sebep olduğunu, davalı borçlu tarafından icra takibine yapılan itiraz dilekçesinde müvekkiline borcu bulunmadığını beyan ettiğini, işbu itirazın iptaline ilişkin yapılan arabuluculuk başvurusu neticesinde toplantı yapılıp taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, İcra takibinin dayanağını teşkil eden —- adet senet itibari ile icra takibi alacaklarının sabit olduğunu, itirazın hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, İcra takibi konusu alacaklarının müvekkiline ve davalı borçlu şirket arasında düzenlenen —-adet senet itibari ile sabit olduğunu itirazın tamamı ile kötü niyetli olduğunu, davalı şirket, müvekkilinin alacağını takibe başlanmadan ödemediği gibi icra takibine de asılsız beyanlarla itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu belirterek davalının haksız itirazın iptali ile takibin devamına,%20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra takibine ve dolayısıyla işbu davaya konu olan senetlerin müvekkili ile lehdar ——arasındaki cari hesapların kapatılması amacıyla düzenlenip teslim edildiğini, sonrasında müvekkilinin—- tarihine bu firmada çalışmaya başlamış ve —-tarihine kadar da çalışmasına devam ettiğini, bu süre içinde gerek aylık ücretlerinden gerekse aldığı primlerden yapılan ödemeler ile takip ve dava konusu senetlerin ödemelerinin yapıldığını, Ancak daha sonraki dönemlerde—- ekonomik olarak zor durumda kalmış ve iki kez ünvan değişikliği yaptığını; konkordato sürecinden sonra TASFİYE HALİNDE —- ünvanıyla iflasına karar verildiğini ve bu kararın —-tarihinde tescil ve ilan edildiğini, Alacaklarının tahsilini iflas masasına bildirmeyerek muvazaalı yoldan üçüncü şahıslara ciro ederek tahsilinin sağlanmaya çalışıldığını, yapılan yargılama ve araştırma neticesinde bu durumun ortaya çıkacağını belirterek davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: —— dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava , İtirazın İptali ve tazminat (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
Basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, tarafların sulh olmak istememeleri üzerine uyuşmazlık belirlenmiş ve tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş deliller değerlendirilmiş ve duruşmaya katılan taraf vekillerinin son sözleri dinlenerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Davaya esas —– üzerinden getirtilerek, incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK.’nın 67.maddesi;—- Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. —- Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın — yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. —Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. —- Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmüne amirdir.
Dava esasen, zamanaşımına uğrayan senetlere dayalı olarak keşideci yönünden sebepsiz zenginleşme,—- alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
Bonoda zamanaşımı konusunda özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte —- maddesi ile poliçedeki zamanaşımına dair —- maddelerine yollama yapılmaktadır.
Ancak poliçede zamanaşımının kesilmesini düzenleyen —- maddeleri bonoya doğrudan uygulanabilir ise de poliçede zamanaşımı sürelerini düzenleyen —-maddesi bononun niteliğine aykırı düşmeyecek şekilde uygulanacaktır.
TTK’nin 749. maddesi şu şekildedir.
“(1) Poliçeyi kabul edem karşı ileri sürülecek poliçeden doğan İşlemler, vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(2) Hamilin, cirantalarla düzenleyene karşı ileri süreceği İstemler, süresinde çekilen protesto tarihinden veya semtte “gidersiz iade olunacaktır” kaydı varsa vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(3) Bir cirantanın başka cirantalarla düzenleyen aleyhine ileri süreceği istemler, cirantanın poliçeyi ödediği veya poliçenin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.”
Buna göre TTK’nin 779/1 maddesi gereğince bonoda düzenleyen, tıpkı poliçede kabul eden muhatap gibi sorumlu olduğundan ona karşı ileri sürülebilecek bonoya dayalı talep hakları da vadeden itibaren üç yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Hamilin düzenleyen dışındaki başvuru borçlularına karşı talep hakları ise süresinde çekilen ödememe protestosu tarihinden, bono üzerinde protestodan muafiyete yönelik bir kayıt varsa bu kez vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Nihayet başvuru borçlusu sıfatıyla Ödeme yapan bir cirantanın kendisinden önce gelen başvuru borçlularına ileri sürebileceği talepler ise, bonoyu ödediği veya bono dava yoluyla kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı aylık zamanaşımı süresine tabidir.
Ancak zamanaşımı süresine dair TTK’nin 749. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanabilmesi için öncelikle hamilin başvurma hakkını kaybetmemiş olması gerekir. Dolayısıyla bononun, mücbir sebeplere ilişkin TTK’nin 731/1 maddesi saklı kalmak kaydıyla süresinde ibraz edilmemiş olması ya da ibraza rağmen ödenmeme durumunun süresinde düzenlenen bir protesto ile tespit ettirilmemiş olması hâlinde bonoya özgü başvurma hakkı da kaybedileceğinden, artık bir yıllık ve altı aylık zamanaşımı sürelerinin uygulanması da söz konusu olmayacaktır.
Zamanaşımına Uğrayan Bononun Hukuki Niteliği
Bono Kanun’da belirtilen zamanaşımı süresinin geçmesi ile birlikte kendiliğinden kambiyo senedi vasfını kaybetmez. Ancak borçlunun zamanaşımı definde bulunması hâlinde bono, kambiyo senedi vasfını kaybeder.
Borçlu süresi içerinde zamanaşımı definde bulunmaz ise bono kambiyo senedi vasfını kaybetmeyeceği için hamil. bonoya davalı olarak İcra takibi yapabilir veya alacak davası açabilir. Ayrıca zamanaşımı bir defi olduğundan hâkim tarafından resen dikkate alınamaz, mutlaka ilgili kişinin bu defiyi ileri sürmesi gerekir.
Borçlunun zamanaşımı defini süresi içerisinde ya dava sırasında ya da İcra takibi sırasında ileri sürmesi gerekir.
Borçlunun zamanaşımı definde bulunması üzerine bononun hamili, kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını kaybeder. Görüldüğü üzere burada bononun kambiyo senedi vasfını kazanmasından sonra zamanaşımı definin kaybettirici etkisi söz konusudur. Bu itibarla zamanaşımı definin kaybettirici etkisi nedeniyle zamanaşımına uğrayan bono alacağının, adi borca dönüşmesine imkân bulunmadığı gibi zamanaşımına uğrayan bononun da adi senede dönüşmesi mümkün değildir.
Zamanaşımına uğrayarak kambiyo senedi vasfını kaybeden bono adi senede dönüşmemekle birlikte bu bonodan HMKnin 202. maddesi kapsamında —- delil başlangıcı olarak yararlanılabilecektir. —-delil başlangıcı teşkil etmesi için de, iddia eden kişi ile karşı taraf arasında bir temel ilişkinin bulunması gerekmektedir. Böyle bir temel İlişkinin bulunmadığı durumlarda, iddia eden kişi yönünden zamanaşımına uğramış bono—–delil başlangıcı dahi teşkil etmeyecektir.
Senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında delil başlangıcı varsa o hukuki işlem tanık dinlenerek de ispatlanabilir (HMK. m. 202/1). Delil başlangıcının varlığı hâlinde hâkim, hem delil başlangıcı hem de dinlenen tanık ve diğer takdirî delilleri serbestçe değerlendirerek bir karar verecektir.
Bonodan doğan borç tam olarak ifa edilince, temel borç ilişkisinden doğan borç da sona erer, Buna karşılık bononun zamanaşımına uğraması sebebiyle kambiyo hukukuna dayalı talep hakkının kaybedilmesi hâlinde temel borç ilişkisinden doğan talep hakkı varlığını sürdürmeye devam eder. Bu durumda hamil, uğradığı zararın tazmini amacıyla TTK’nin 732. maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme davasından yararlanabileceği gibi kendi cirantası ile arasındaki temel borç ilişkisine de dayanabilmektedir.
Temel borç ilişkisine dayalı olarak talebin ileri sürülmesi sadece doğrudan doğruya ilişkide bulunanlar arasında mümkün olduğu için temel borç ilişkisine dayalı olarak düzenleyene talepte bulunabilecek tek kişinin lehtar olduğunu belirtmek gerekir. Buna karşılık lehtar dışındaki bono hamilleri düzenleyen ile temel ilişkiye taraf olmadıkları için bu kapsamda talep hakkına sahip değildir. Zira ciro ile temel borç ilişkisi ciro edilene geçmemektedir. Başka bir deyişle zamanaşımına uğrayan bir bonoya ciro yoluyla hamil olan bir kimse düzenleyene karşı temel borç ilişkisine dayanarak talepte bulunamaz. Fakat bono, her ciro edildiğinde yeni bir kambiyo taahhüdü ve bu kambiyo taahhüdüne ilişkin yeni bir borç ilişkisi söz konusudur. Bu nedenle her hamil ancak kendi temel borç ilişkisine dayanabilir.
Temel borç ilişkisi kambiyo hukukunun dışında kalan bir husustur. Bu sebeple kambiyo senetlerine mahsus zamanaşımı hükümleri temel borç ilişkisine uygulanmaz. Temel borç ilişkisine dayanılabilecek hâllerde o ilişkinin tabi olduğu zamanaşımı süresi uygulanır. Başka bir deyişle temel ilişkiye dayanıldığı durumlarda bonoya dayalı bir kambiyo talep hakkının ileri sürülmesi söz konusu olmadığından, zamanaşımı hakkında da TTK’nin 749. maddesi değil, temel borç ilişkisinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri uygulama alanı bulacaktır.
Hemen belirtilmelidir ki, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi ile birlikte bonoya dayalı talep hakkı kendiliğinden sona ermemektedir. Bu itibarla hamil, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi hâlinde dahi, bonoya dayanarak borçluya karşı takip yapabilir veya genel mahkemelerde alacak davası açabilir. Ancak borçlunun zamanaşımı definde bulunması hâlinde, alacaklı kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını yitirecektir. Bu durum, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi ile değil, borçlunun zamanaşımı definde bulunması ile ortaya çıkmaktadır. Borçlu süresi içinde zamanaşımı definde bulunmazsa söz konusu bono, hamile, zamanaşımına uğramamış bir bononun sağladığı tüm imkânları sağlayacaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar, mevcut deliller ve yapılan yargılamaya göre somut olaya gelindiğinde; davacı -alacaklı tarafından ——– olan zamanaşımına uğramış bonolara ilişkin icra takibi yapıldığı görülmüştür. Yapılan icra takibine davalıca yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal süre içerisinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirmede öncelikle davacı hamil ile davalı arasında temel sözleşme ilişkisi bulunmadığından zamanaşımına uğramış ve takip tarihi itibariyle sebepsiz zenginleşme süresi dışında kaldığı tespit edilen toplam —- miktara tekabül eden ilk — yönünden dava dinlenmemiştir. Ancak diğer sıralı — yönünden takip tarihi olan —–tarihi itibariyle 6102 Sayılı TTK’nın 732. maddesi nazarında sebepsiz zenginleşme kapsamında kalan ve ispat yükü davalıda olan ve bu yönde bir delil sunulmayan toplam —-tekabül eden kısım yönünden ise davacının davasının kısmen kabulü ile davalının—— sayılı takip dosyasına —- asıl alacak kısmına yönelik yapmış olduğu itirazın İPTALİ ile icra takibinin —- miktara takip tarihinden itibaren yıllık —-faiz işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ve işlemiş faize—- ilişkin davanın/ talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
—– tarihli kararına göre zamanaşımına uğrayan ve bu nedenle kambiyo senedi vasfını kaybederek yazılı delil başlangıcına dönüşen senetteki vade —- 6098 Sayılı TBK’nın 117/2 maddesi ile belirlenen temerrüt için ihtara gerek olmayan durumlar kapsamında olmadığından borçlunun temerrüde düşürülmesi için, 6098 Sayılı TBK 117/1 maddesi gereğince ihtarı gereklidir. Somut olayda davalı icra takibiyle temerrüde düşürüldüğünden işlemiş faize ilişkin kısmın dinlenmediği de ifade edilmelidir.
Davacının İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise —- kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda , asıl alacağın varlığı ve miktarı yapılan yargılamayla belirlendiğinden ve alacaklı kısmen haklı çıkmakla alacak muayyen olmadığından davacnın İcra İflas Kanununun 67/2.maddesi gereğince koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
2004 sayılı İİK’nın 67/II. maddesinde itirazın iptâli istemiyle açılan bir davada itirazının haksızlığına karar verilirse borçlunun, takibinde haksız ve kötüniyetli görülmesi halinde ise alacaklının red veya hükmolunan meblağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edileceği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere alacaklının kötüniyet tazminatıyla sorumlu tutulabilmesi için ise takibinde hem haksız, hem kötüniyetli olması gerekir. Bu kapsamda somut olaya bakıldığında davacının kısmen haksız çıkmasına rağmen takipte kötü niyetli olarak hareket ettiğine müteallik hiçbir delil bulunmadığı ve böylece kötü niyet sübut bulmadığından davalının şartları oluşmayan kötü niyet tazminat talebi de dinlenmemiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. Maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk, aynı yasanın 326/2 Maddesi gereğince tarafların haklılık durumu —- esas alınarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi — bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de kabul ve ret oranına göre karşılıklı olarak taraflardan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nın 26 ve 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KISMEN KABUL;KISMEN REDDİNE,
2-)2004 sayılı İİK’nın 67/I Maddesi gereğince davalının —-sayılı takip dosyasına — asıl alacak kısmına yönelik yapmış olduğu itirazın İPTALİ ile icra takibinin — miktara takip tarihinden itibaren yıllık —-yasal faiz işletilmek suretiyle DEVAMINA, fazlaya ve işlemiş faize —— ilişkin davanın/ talebin REDDİNE,
3-)Davacının, 2004 sayılı İİK’nın 67/II maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
4-)Davalının, 2004 sayılı İİK’nın 67/II maddesi gereğince haksız ve kötü niyetli takip tazminatı talebinin REDDİNE,
5-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.844,37 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 635,86 TL harcın mahsubuyla bakiye 1.208,51 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 TL vekalet harcı, 635,86 TL peşin harç olmak üzere toplam 698,06 TL Harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davacı tarafından yapılan 41,00 TL posta masrafında oluşan yargılama giderinden davanın kabul —– yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca—– bütçesinden ödenen kabul edilen miktar —- üzerinden hesaplanan —- arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
9-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —– bütçesinden ödenen red edilen miktar (%48,72) üzerinden hesaplanan 643,10 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
10-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1, maddesi uyarınca 4.080,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL nispi/ maktu vekalet ücretinın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-)6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine; bu konuda Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı; 6100 sayılı HMK’nın 341/1,342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle ——-Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/09/2021