Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/310 E. 2022/746 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/310 Esas
KARAR NO : 2022/746

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/02/2020
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı/alacaklı firma ile davalı firma arasında 24 adet araç karşılığı 2.925.929,00-TL ücret ödemek üzere anlaşmaya varıldığını, ilgili araçların davacı tarafından davalı firmaya tescil edilip satışa ilişkin 24 adet fatura kesildiğini ve davalı şirkete e-fatura olarak tebliğ edildiğini, yasal süreler içerisinde faturalara ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığını ve ticari defterlere kaydedildiğini, anlaşmada bahsedilen faturaların ödemelerinin——yapılması kararlaştırıldığını müvekkili şirketin, ——-tarafından ibraz edildiğini ancak davalı firmanın 2.566.770,00-TL ve 95.568,00-TL tutarlarında iki ödeme yaptığını ancak talep edilmesine rağmen geriye kalan 263.581,00-TL tutarında borca ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek davalarının kabulüne, takibe yapılan itirazın iptali ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf ile müvekkili arasında bulunan hukuki ilişkinin 28.08.2012 tarihli —— geri satın alınması hakkında çerçeve anlaşmasının imzalanması ile başladığını, bu sözleşmenin konusunun ——15.10.2014 tarihinde sözleşme şartları dâhilinde ——tarafından gösterilecek 3. bir kişi tarafından geri alınması olduğunu, tarafların ortak mutabakatı ile 23.09.2014 tarihinde işbu davanın tarafları arasında 28.08.2012 tarihli sözleşmeye ek bir protokol daha imzalandığını, (EK-2 23.09.2014 tarihli —–Geri Satın Alınması Hakkında Ek protokol) sonra bila tarihte (EK-3 Bila tarihli ek protokol) olmak üzere iki ek protokol eklendiğini, 23.09.2014’te eklenen protokolde yalnız bir —— geri alımın dışında bırakıldığını ve geri alım tarihinin 22.10.2016 tarihine kadar uzatıldığını, bila tarihte eklenen protokolde ise ——birer eksiltme yaparak (13 ——- geri alım tarihini 03.12.2018 tarihine ötelediklerini, 05.02.2019 tarihinde ikinci el ağır vasıta satış müdürleri ——-, davacı firma yetkilisi ve sahibi ——araçlarda yapılan ——- raporlarını, iş emirleri kapanışlarını ve fiyatlandırmalarını, proforma faturalarını yolladığını, davacı tarafın bu maillerin akabinde onarım ve bakım ücretlerinde indirim talep ettiğini, davalı şirket bakım ücretleri üzerinde tekrar çalışma yaptığını ve 18.03.2019 tarihinde şirket yetkilisi ——-(EK-5 18.03.2019 Tarihli mail yazışmaları) tüm tamirat işlemleri için 332.300 TL + KDV fiyat verildiğini, ilgili maile bakıldığında fazla görülebilecek—— sebebi fazla araçların dava dışı ——- firmasına ait olduğunu, davacı şirket yetkilisi —— davalı şirketin tamirat masraflarını ilettiği maile istinaden 18 Mart tarihinde: “Belirlediğiniz masrafların kabulü mümkün değildir. Niyetinde 8 yıllık araç teslim ediyoruz ona göre tamir masrafı çıkarılmasını rica ederim.” şeklinde cevap verildiğini, bu mailden sonra davalı şirket tekrar çalışma yaparak 15.04.2019 tarihinde davacı şirket yetkilisine 130.239,23-TL + KDV= 153.682,29-TL’lik teklif gönderdiğini, davacının bu mailden sonra da şifahi olarak indirim istemeye devam etmiş olsa da ——– ana bayi ve yetkili servis olan davalı şirketin daha fazla indirim yapamayacağını her seferinde davacıya ilettiğini, davalının 2019 yılının 8. Ayına kadar davacı tarafı oyalaması üzerine 05.08.2019 tarihinde teklifleri kabul etmeyen davacıya, güncel ve indirimsiz bedeller üzerinden faturalar kesildiğini, davacı şirketten onarım ve bakımları yapılan araçların bedellerini talep ettiğini, ancak davacı tarafın ana sözleşme ve protokolleri göz ardı ederek ilgili faturaları davalı şirkete iade ettiğini, davacının, davalı şirkete kesmiş olduğu araç satış fatura bedellerinin 2.925.29,00-TL olsa da öncelikle müşteri adına finans şirketine 2.556.770,00-TL ödemesinin sebebinin sonradan——- ile ortaya çıkacak onarım ve bakım bedellerine tekabül edebilecek ortalama bir bedelin davalının uhdesinde olduğunu, davacı tarafın bu hususa faturalar kesilinceye kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, davalı tarafından bakım bedelleri için 236.908,59-TL’lik fatura keşide edildiğini, sonradan yine ana sözleşme kapsamında bakiye kalan 99.240,18-TL ye tekabül eden 16.062,72-Euro’nun finansman şirketine ödendiğini, böylelikle 01.10.2019 tarihi itibariyle müvekkili şirketinin davacıya herhangi bir borcun kalmadığı, açık bir şekilde takas defi ileri sürdüklerini sayın mahkemeye bildirdiğini, bu haliyle davacı tarafa herhangi bir borcun bulunmadığını, davacı tarafın kötü niyetli hareket ettiğini, ek-4’te sunulan mail yazışmalarının tamşr ve onarım masraflarının davacının kabulünde ve satış öncesi bu işlemlerden vazgeçildiğinin ispatladığını, ilgili mail olmasa bu davayı lehlerine çevirme ve ispat etmeleri çok zor hale geleceğini, davacı tarafa 01.10.2019 tarihinde ——-01.10.2019 tarih ve ——-Yevmiye numaralı ihtarnamesiyle tebliğ edildiğini, bu ihtarnamenin davaya sunulmadığını savunarak davanın reddi ile davacının kötü niyetli olarak takip ve davayı açtığından dolayı %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER: ——-Esas sayılı dosyası, Sözleşmeler, Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı, Taraf Şirketlerin Ticaret Sicil Kayıtları, Taraf Şirketlerinin Vergi Dairesi Kayıtları, Ticari Defter ve Belgeler,—— Raporları, İş Emirleri, E-mail, İhtarname, Bilirkişi Raporları, Yemin, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava ,2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesi gereğince açılmış İtirazın İptali ve Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322. maddeleri gereğince basit yargılama usulüne tabi işbu davada dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda basit yargılama usulüne göre duruşma açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmek suretiyle ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, son duruşmada katılan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçirilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.Öncelikle davaya esas—— Esas sayılı dosyası fiziki olarak getirtilerek, incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile uyumlu olduğu görülmüştür. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı olan 2004 Sayılı İİK’nin 67.maddesinde; “(Değişik fıkra: 17/07/2003-4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra:17/07/2003-4949 S.K./103.md.)Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan; Türk Borçlar Kanunu’nun 139/1 maddesi uyarınca, iki kişi karşılıklı olarak bir miktar parayı veya konuları itibari ile aynı türden malı birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki tarafın her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Sonuçta her iki borç da az olanı oranında sona erer. Takas edilecek alacaklar aynı nitelikte, aynı türden olmalıdır. Borçlar doğdukları anda aynı türden olabileceği gibi, sonradan da aynı türden olabilirler. Ancak takas hakkının kullanıldığı anda, mutlaka aynı türden olmaları zorunludur. Takası için gerekli olan bir diğer şart da alacağın muaccel olmasıdır. Alacaklı tarafından zaman itibarıyla ifası istenebilir bir borç olması gerekir. Takas edilecek alacağın muaccel olması, buna karşılık asıl alacağın (karşı taraf asıl alacağının) sadece ifa edilebilir bulunması yeterlidir. Takas hakkını ileri sürenin alacağı, dava edilebilir bir alacak olmalıdır. Takası ileri süren tarafın alacağının tartışmalı olması, takas ileri sürülmesine engel değildir. Kanun takas için bir irade açıklaması aramaktadır. Takası gerçekleştirmek için irade açıklamasına takas beyanı denir. Bu beyan bir taraflı bir hukuksal işlemdir. Bu işlem bir yenilik doğuran hakka dayanır. Tarafların biri, borcu ile alacağını takas ettiğini karşı tarafa bildirerek, bu hakkını kullanmış olacaktır. Takas hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir haktır. Borçlunun takas hakkını kullanma isteğini, alacaklıya bildirmesi gerekir. Takas bir sözleşme olmadığı için karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Takas aynı zamanda borcu sona erdirdiği için bir tasarruf işlemidir. Bu nedenle, borçlu takas edilecek alacak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmalıdır. Türk Borçlar Kanununun 143/I maddesi uyarınca, takas halinde her iki borç, takas edilebilecekleri andan itibaren en az olan borç oranında düşer. Beyan yapılınca, bunun hükmü, takas şartları tamamlandığı ana kadar geriye etkili sayılmıştır. Böylece borçlar takas beyanının yapıldığı zaman değil, takas şartlarının gerçekleşeceği an düşmüş olacaktır. Davalının, dava dayanağı olayı ve borcun varlığını inkâr etmeden, borçlu bulunduğu edimi, özel bir sebebe dayanarak yerine getirmekten kaçınmasına imkân veren hakka defi denir. Defiler, dava dilekçesine cevap verilirken ileri sürülmelidir. Aksi halde, davalı “savunmanın genişletilmesi yasağı” ile karşılaşabilir. Defiler, davada ileri sürülmedikçe hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınmazlar. Takas ve mahsup bir defidir. Bu itibarla, ileri sürülmedikçe kendiliğinden dikkate alınamaz. Takas, karşılık dava olarak ileri sürülebileceği gibi, defi olarak da ileri sürülebilir. Takasın defi olarak ileri sürüldüğü davada, takas ve mahsup sonucu kalan ve hüküm altına alınan miktar üzerinden yargılama harcı alınacak, takas ve mahsup defi nedeni ile reddedilen miktar üzerinden ileri süren yararına vekâlet ücreti ve yargılama giderine karar verilecektir.Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında evvela,——- Esas sayılı dosyasından davalı-borçlu hakkında ticari satıma bağlı olarak düzenlenen faturalara bağlı olarak genel haciz yolula icra takibi başlatıldığı ,icra takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce açılan dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş, taraf vekillerince gösteriler deliller ve davanın niteliği gereği resen toplanması gereken tüm deliller toplanmış ve 6102 Sayılı TTK’nin 83-85 maddeleri ve 6100 Sayılı HMK’nin 221.maddeleri kapsamında taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bu minvalde dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Davalı şirketin merkezi yargı çevremizde oldğundan öncelikle davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi ——- tarafından hazırlanan 30.09.2021 tarihli raporda özetle ve mealen ; taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre, bilirkişiye verileri görev doğrultusunda, takdirisayın mahkemeye ait olmakla birlikte, davalının takas defi iddidsının yerinde olduğu görüş ve kanaatine varıldığını, Cari hesaptan mahsup edilen araç tamir bakım onarım bedellerinin,raporun inceleme 1 EK:7 bölümünde detaylı olarak listelendiği üzere, faturaların toplam 259.908,89 TL Kdv dahil bedel olarak kayıtlara alındığı tespit edilmiştir. Söz konusu faturalara, yasal süresi içinde, dosya kapsamında davalının itirazına rastlanılmadığını,
——-esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibi 15.10.2019 tarihinde, davalı ——- yasal defter ve kayıtlarında, davacı ——-borcu bulunmadığı tespit edildiği yönünde tespit ve görüşlerini içeren rapor verilmiştir. Mahkememizce bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve rapora davacı vekili tarafından itiraz edilmiştir. Mahkememizce akabinde davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp alacağın varlığı ve miktarı konusunda rapor düzenlenmesi için davacının merkezinin bulunduğu ——Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan işbu işlemler kapsamında alınan ve mahkememize iletilen——- tarafından düzenlenen 15.06.2022 tarihli raporun sonuç bölümünde aynen ; “Davacının 2019 yılı e-defterlerinin geçerli beratlarının olduğu, envanter defterinin açılış tasdikinin süresinde yapıldığı, defterlerin bu haliyle HMK 222/2’ye uygun olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık konusunun; davacının takibe konu ettiği faturalardan, davalıca mahsup edilen ancak davacı tarafından kabul edilmeyen 26 adet 259.908,89-TL tutarındaki bakım onarım faturası olduğu tespit edilmiştir. Davacı talebi olan 263.581,00-TL ile 259.908,89-TL arasındaki 3.672,11-TL fark ise; davalının yaptığı 12.062,70-Euro ödemenin, davacı tarafından dava dilekçesinde 95.568,00-TL olarak kabul edilirken davalı tarafından bu tutar 99.240,18-TL olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak ödemenin yapıldığı 01.10.2019 tarihindeki —— satış kuru 6,2021 olarak tespit edilmiş, davalı kayıtlarındaki hesaplamada ise kur 6,1783 alınmıştır. Bu durum davacı lehine davalı kaydı olduğundan; davalı kayıtlarındaki tutar esas alınacaktır. —— cümle taraflar arasındaki asıl ihtilafın tamir bakım faturalarının kabul edilip edilmediği hususu olduğu tespit edilmiştir. Davalının takip ve davaya konu faturalar bakımında davacıya 259.908,89-TL borçlu kaldığı, buna karşılık tamir bakım faturaları tanzim ettiği tespit edilmiştir. Sayın Mahkeme davalı tarafından davacıya ne kadarlık tamir bakım hizmetinin sunulduğunu kabul eder ise, bu tutarın davalının bakiye borcu 259.908,89-TL den mahsubu yapılarak kalan bakiyenin davalı borcu olduğunun kabulü gerekmektedir. Takdir Sayın Mahkemenindir. Sayın Mahkeme tamir bakım hizmetinin sunulmadığını kabul eder ise davalının 259.908,89-TL borçlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Takdir Sayın Mahkemenindir.”şeklinde tespit ve görüşlerine yer verilmiştir. Mahkememizce anılan bilirkişi raporu da taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve rapora karşı her iki taraf vekilince beyan ve itirazlar öne sürülmüştür. Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirmede; bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun icra takibi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 222/3 maddesine göre, usulüne uygun tutulan ticarî defter kayıtlarının sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Dosyaya sunulan ve her iki tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemeye bağlı olarak alınan bilirkişi raporlarında kayıtların birbirini doğrulamadığı, davalının defterlerine göre borç kaydı olmadığı açık olup davacı tarafından bu kapsamda iddiası/alacağı ispat edilememiştir. Kaldı ki, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine göre davalı vekilinin süresinde usulüne uygun olarak öne sürdüğü takas defi, benimsenen bilirkişi raporları ve dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde de davalı şirketin icra takibine konu edildiği üzere davacıya borcunun bulunmadığı işbu borcun takas ile sona erdiği yönünde sonuç ve kanaat oluşmuştur. Bunun üzerine davacı taraf dava dilekçesinde yemin deliline dayandığından ve davacı vekilinin dosyaya mübrez vekaletnamesinde buna ilişkin özel yetkisi bulunduğundan kesin delil niteliğindeki yemin delilil kendisine hatırlatılmış ve davalıya yemin teklif edip etmediği hususu sorulmuştur. Davacı vekili ise yemin deliline dayanmadıklarını ve davalıya yemin teklif etmediklerini açıkça beyan etmiştir. Binaenaleyh, 4721 Sayılı TMK’nin 6. ve 6100 Sayılı HMK’nin 190, 200, 222/3 ve 225 vd. maddeleri gereğince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin 2004 sayılı İİK’nin 67/2 maddesi gereğince kötüniyet tazminatına yönelik talebine gelince; hüküm sonucuna yapılan yargılama, bilirkişi raporları ve ispat kurallana göre ulaşılması yanında davacının davalıya ızrar kastıyla ve kötü niyetle takip yaptığına yönelik davalının soyut beyan ve talebi dışında hukuki bir tespit ve beyyine bulunmadığından kabul edilmemiştir.Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderleri ise aynı yasanın 326/1 maddesi gereğince aleyhinde hüküm verilen davacı şirket üzerinde bırakılmıştır. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi ——- bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Davalının, 2004 sayılı İİK’nin 67/II maddesi gereğince haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle tazminat talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
3-)Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 3.594,98 TL harçtan mahsubuyla bakiye 3.514,28 TL harcın karar kesinleştiğinde talebi halinde davacıya iadesine,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
6-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —–13/1 maddesi uyarınca hesaplanan—–nispi vekalet ücretinin ve ——vekalet harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-)Davalı tarafından vekille temsil dışında (HMK’nin 323/1/ğ) yapılmış başkaca yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,) Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.