Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/305 E. 2022/446 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/305 Esas
KARAR NO : 2022/446

DAVA : İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/12/2018
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinden özetle; müvekkilinin —- Numaralı takip dosyası ile, dosya borçlusu ….— alacağını tahsil edebilmek amacıyla 23.11.2018 tarihinde genel haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, dosya borçlusu …, haksız ve hukuka aykırı bir itiraz ile icra takibine itiraz ettiğini, icra Müdürlüğü’nün vermiş olduğu — karar ile takibin durdurulduğunu, icra takibine dayanak borcun kaynağının müvekkili şirketin davalıya 07/06/2018 tarihinde —miktarında parayı borç olarak göndermesi, ancak davalının bu parayı geri ödememesinden kaynaklandığını, — numaralı dekont incelendiğinde, parayı borç olarak gönderen kişinin müvekkili …—-şirket olduğunu, parayı alan kişinin dosya borçlusu … olduğunu , dekontun açıklamalar kısmına da bakıldığında ”Borç Olarak” yazıldığının görüleceğini, müvekkilinin bütün çabalarına rağmen davalı borçludan olan alacağını tahsil edemediğini belirterek alacağın tahsil edilebilmesi amacıyla, öncelikle teminat mukabilinde ihtiyati tedbir —- ihtiyati haciz kararı verilmesini, davanın kabulü ile itirazın iptaline ve takip tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faiz ile birlikte alacağın tahsil edilebilmesi amacıyla icra takibinin kaldığı yerde devamına, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP/TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı ile davacı firma arasında—- müteahhitliğini yaptığı binanın —– yapılması hususunda anlaşma sağlandığını,—-bağımsız bölüm—- yapacak olan davalı …— verileceğinin belirlendiği, yine aynı anlaşma kapsamında dairenin herhangi bir şekilde verilmemesi durumunda iş bedelinin davalıya nakit olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalı müvekkili tarafından iş teslim edilmiş olmasına rağmen davacı firmanın iş karşılığı vermesi gereken daireyi arsa sahiplerinin olduğu gerekçesiyle vermediğini, hatta bu daireyi — sattığını, müvekkilinin hak edişinin bir kısmını nakit, diğer kalan kısmını ise— bedelli senet verdiğini, 50.000,00 TL’lik kısmının banka hesabından müvekkilinin hesabına ödediğini, bakiye kalan 26.000,00 TL’nin ise tüm taleplere rağmen ödenmediğini, müvekkilinin talimatı—-takip başlattıklarını, davacı —–olan—– müvekkili aleyhine—– esas sayılı dava dosyasıyla menfi tespit davası açtığını belirterek tüm bu hususlar gözetilmek suretiyle davanın reddine, % 20’den az olmamak kaydıyla haksız icra ve inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan alınmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER : —sayılı dosyası,İstanbul —- dosyası, Vergi Dairesi Kayıtları, Düzenleme şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve — Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, —- Nüfus Kaydı, —, Bilirkişi raporu, Dosya içindeki tüm bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 67.maddesi gereğince açılmış İtirazın İptali ve Tazminat
( Ödünç Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
—- Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmiş ve karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığı için karar kesinleşmiş ve dosyanın vaki talep üzerine mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde taraflara davetiye gönderilmiş ve tahkikat işlemlerine devam edilmiş ve karar aşamasında baştan sona yapılan incelemede dava şartlarına yönelik eksiklik tespit edilmesi hasebiyle kamu düzeni gereği zorunlu olarak aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Zira; Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda öncelikle dosyanın görev yönünden incelenmesi gerekmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin —-sözleşmesine dair —— kredi emrini düzenleyen—– sözleşmesine ilişkin ——– ticari vekiller ve diğer —- yardımcıları için öngörülmüş bulunan—- havale hakkındaki —-, saklama sözleşmelerini düzenleyen —- maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; —– hükümlerde ve ——- verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), —– Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu —-davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
TTK’nin 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Örneğin, Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren — haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nin 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye hukuk mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz.
Yukarıda yazılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; öncelikle davacı ticari şirket olarak tacir olamasına rağmen davalı gerçek kişi tacir değildir. Davalının tacir olduğuna yönelik bir iddia ve dosyaya yansıyan hiçbir bilgi ve belge de yoktur. Dolayısıyla dava nispi ticari dava olarak———————— değerlendirilemez. ——— sayılı ilamı incelendiğinde görevsizlik kararının gerekçesinin DAVANIN KAMBİYO SENEDİNDEN KAYNAKLANMASINA DAYANDIRILDIĞI görülmektedir. Oysa, somut uyuşmazlık — esas sayılı ilamsız icra takibine karşı yapılan itirazın iptali talebine yönelik olup , takibin dayanağı ——– ait davalı ——-içeren havale makbuzudur. Bu husus dava dilekçesindeki anlatımdan da açıkça görülmektedir. Yine cevap dilekçesi ve dosya kapsamından anlaşılacağı üzere taraflar arasında kambiyo senedinden kaynaklı olarak görülen dava ise —-ilişkin olup işbu davadan tamamen farklıdır.–taraflar arasındaki uyuşmazlık 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 379 ilâ 392.maddeleri arasında düzenlenen ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali isteminden kaynaklanmakta olup Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararının hatalı olduğu düşünülmüştür. Binaenaleyh; davanın açıkça genel hükümlerden kaynaklandığı, mutlak ve nispi ticari dava kapsamında kalmadığı işbu davada görevli mahkemenin 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Yukarıdan beri açıklanan hususlar muvacehesinde; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; mahkememizce de 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-)Davanın, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca ‘mahkememizin görevli olmaması nedeniyle’ 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 1,2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin —-HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca önceki mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiğinden mahkememizce verilen görevsizlik kararının da kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde 6100 sayılı HMK’nın 21/1-c maddesi gereğince dosyanın görevli yargı yerinin belirlenmesi için —- gönderilmesine,
4-)6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nin 21/1-c maddesi gereğince belirlenecek görevli yargı yeri tarafından (Mahkemece) değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-) 6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, Bölge Adliye mahkemesi tarafından görevli yargı yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun belirlenmesi halinde işbu kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının —– mahkemesine gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.