Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/282 E. 2020/381 K. 06.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/74
KARAR NO : 2020/321

DAVA : Iskata İlişkin Kararın İptali
DAVA TARİHİ : 10/09/2019
KARAR TARİHİ : 09/09/2020

Tarafları yukarıda belirtilen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından ibraz edilen dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı şirketin kurucularından olup şirkette toplam———- karşılığı paya sahip olduğu, ———– davalı şirket tarafından yapılan “sermaye taahhüdünü ödemeye çağrı” başlıklı ilan ile müvekkilinin şirkette sahip olduğu paylara ilişkin sermaye borcunu ödemesi çağrısı yapıldığı ve bu çağrıda ödemenin gerçekleştirilmemesi halinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 482 ve m. 483 uyarınca işlem yapılacağının ifade edildiği, ilanı izleyen ilk genel kurul toplantısı olan 28.01.2019 tarihli genel kurul toplantısının hazır bulunanlar listesi tetkik edildiğinde, müvekkilinin ismine şirket pay sahipleri arasında yer verilmediği hatta müvekkilinin son defa isminin yer aldığı 08.01.2016 tarihli genel kurul toplantısının hazır bulunanlar listesi ile 28.01.2019 tarihli hazır bulunanlar listesi karşılaştırıldığında, müvekkiline ait payların müvekkilinin rızası olmaksızın ve de usulsüz olarak şirketin diğer ortaklarından ——- adlı şahsa devredildiğinin görüldüğü, müvekkilinin davalı şirket tarafından haksız ve usulsüz şekilde ıskata tabi tutulduğu anlaşıldığından müvekkilinin davalı şirketteki paylarından ıskatının geçersizliğinin tespitine ve ıskat işleminin iptaline karar verilmesini, ıskatın geçersizliğiyle birlikte müvekkilinin davalı şirketteki pay sahipliğinin ipkasına, payların müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili duruşmada da dava dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı vekili duruşmada da tekrar ettiği cevap dilekçesinde özetle; davacının esas sözleşmenin 7. Maddesinde belirtilen sürelere göre taahhüt ettiği sermayenin 1/4 ünü ödemediği ve TBK. Madde 92 gereği temerrüde düştüğü ıskat işleminin yapılacağına ilişkin 27/07/2018 tarihinde ilan yapılarak davacıya da iadeli taahhütlü posta yoluyla çağrı da bulunulduğu ancak davacının çağrıya uymaması ve sürelere riayet etmemesi üzerine 12/09/2018 tarihli yönetim kurulu toplantısında davacının ortaklıktan çıkarılmasına ve kuruluştan gelen paylarının ortaklardan —- devredilmesine karar verildiği, sermaye taahhüdünün tamamını yerine getirmeyen ve temerrüde düşen davacının iddiasının aksine hiçbir ödeme yapmadığı ve bu sebeple taahhüt ettiği sermayenin tamamı bakımından ıskata tabi tutulduğu ve davanın haksız olduğu ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.
Davanın TTK. Madde 447 düzenlemesine dayalı olması nedeniyle TTK. Madde 445 düzenlemesinde öngörülen hak düşürücü süreye tabi olmadığı ve bu yönden ön incelemeye engel bir durum bulunmadığı belirlenerek uyuşmazlığın davacının davalı şirketten ıskatına ilişkin kararın iptalinin gerekip gerekmediği, ıskatın geçersiz olup olmadığı ve davacının ıskatına konu payların ipkasına başka bir ifade ile davacı adına yeniden tesciline karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususlarına yönelik olduğu belirlenmiş ve tarafların sulh olma ve arabulucuya gitme yönünden bir irade yansıtmamaları üzerine tahkikata geçilmiştir.
Ticaret sicil kayıtları celp edilip deliller toplandıktan sonra oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor temin edilmesi yoluna gidilmiş olup dosya kapsamına uygun ve mahkememizce de yeterli görülen raporda TTK. Madde 483 düzenlemesi gereğince tanınması gereken bir aylık süreden daha kısa bir sürenin davacıya tanınmış olması nedeniyle yapılan ihtarın usulüne uygun olmadığı ve bu ihtara dayanılarak alınan ıskat kararının butlanla sakat olduğu kanaati açıklanmıştır.
Davacı vekili rapor doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekiline raporun 02/06/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen 01/07/2020 tarihli duruşmada ileri sürdüğü süre talebi yerinde görülmemiş ise de süresinden sonra rapora karşı itiraz dilekçesi ibraz ederek son duruşmada davacı tarafın sermayenin 1/4 ünü ödediğine ilişkin herhangi bir belge ibraz etmediğini de ileri sürerek raporu kabul etmediklerini belirtip davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekilinin rapora itirazı süresinde olmadığı gibi raporun içeriğine, itirazlara ve dosya kapsamına göre itirazlar yerinde de görülmemiştir.
Sonuç olarak ıskata ilişkin karar, ticaret sicil kayıtları, ———-tarih ve—- sayılı nüshasında yayınlanan “sermeye taahhüdünü ödemeye çağrı” başlıklı ihtarda sermaye koyma borcunun 13/08/2018 tarihi mesai bitimine kadar süre verilmiş olması ve buna göre ilan tarihi ile ödeme tarihi arasında bir aydan daha kısa bir süre ön görülmüş olması; TTK. Madde 483/1 düzenlemesinde bir aylık sürenin ön görülmüş olması karşısında ıskat kararına esas alınan ihtarın açıkça yasaya aykırı olması; dosya kapsamına uygun ve mahkememizce yeterli görülen bilirkişi raporunda da bu yönde kanaate varılmış olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde söz konusu yasal düzenlemeye aykırı ıskat kararının butlanla sakat olduğu ve bu nedenle başka hususların irdelenmesine de gerek bulunmadığı kanaatine varıldığından sübut bulan davanın kabulüne ilişkin olmak üzere aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-DAVANIN KABULÜ İLE,
Davacının davalı şirketteki paylarından ıskatının geçersizliğinin tespiti ile ıskat işleminin iptaline ve davacının davalı şirketteki pay sahipliğinin ipkasına,
2-Maktu karar harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 10 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından peşin ödenen harçlar dahil olmak üzere davacı tarafça yapılan toplam 2.197 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı vekili için tarife gereğince belirlenen 3.400 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İlişkin olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı aleni olarak yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.