Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/279 E. 2023/778 K. 13.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/279
KARAR NO : 2023/778

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/01/2020
KARAR TARİHİ : 13/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili aleyhine—–. İcra Müdürlüğü’nün, —–. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emri müvekkilinin önceki iş yeri adresine gönderildiği için müvekkili söz konusu bu takipten vakitlice haberdar olamadığını ve süresinde takibe ve borca itiraz edemediğini, bu nedenle de, işbu menfi tespit isteminden bulunmak zorunlu olduğunu, oysa ki, —–Vergi Dairesi’nden sorulması halinde görüleceği üzere müvekkilinin, takip tarihinden çok önceki tarihten beri —— adresinde faaliyet gösterdiğini, ——. İcra Müdürlüğü’nün, —–Sayılı dosyasının dayanağı ile dosya içerisindeki takip talebi ve ödeme emri incelendiğinde açık ve net bir şekilde görüleceği üzere borçlu olarak belirtilen kişi —– olduğunu, müvekkilinin şirketi şahıs şirketi olup unvanı —–olduğunu, yani, söz konusu takip ve takibin dayanağı olan faturada borçlu olarak belirtilen kişi ile tebligatın yapıldığı kişi aynı kişi olmadığını, borçlu olarak —-Şirketi belirtildiği halde ödeme emri —– yapıldığını ve—-taşınmazı haczedildiğini, —-İera Müdürlüğü’nün,—– sayılı dosyasında borçlu olmadığını, bu nedenle de yapılmış olan takip ve bu takip nedeniyle gönderilmiş olan ödeme emrinin geçersiz olduğu ve iptal edilmesi gerektiğini, müvekkil —– müvekkilin yapmakta olduğu yatay sondaj işlemleri çerçevesinde kepçe hizmeti vermek üzere anlaştığını, …, üzerine aldığı işi tamamlamadan işi ansızın bırakıp gittiğini, telefonunu kapattığını ve diğer iletişim vasıtaları ile de kendisine ulaşabilmek mümkün olmadığını, haricen edinilen bilgiye göre …, başka bir iş aldığı için müvekkilinin işini yarıda bırakarak, tamamlamadan gittiğini, …’nin kardeşi araya girerek …’nin geri gelmesini ve işi tamamlaması hususunda taraflar arasında yeniden anlaşma sağladığını ancak … buna rağmen yine işi tamamlamadan ansızın çekip gittiğini, bu durum nedeniyle müvekkilinin hayli zor durumda kaldığını, üzerine aldığı işin teslim süresi geciktiğini, bu nedenle müvekkili zarar ettiğini ve de yarım kalan işi bir başka kepçeciye, işin normal bedelinden daha yüksek bedelle yaptırmak zorunda kaldığını ve bu şekilde müvekkili yaklaşık olarak 22.100,00TL. zarar ettiğini, …, takibinin dayanağı olarak 15.01.2018 tarihli, —- Seri ve Sıra Nolu, 14.868,00 (Ondörtbinsekizyüzaltmışsekiz)TL. bedelli faturaya dayandırdığını, fatura açık ve net görüldüğü üzere, borçlu olarak —- yazdığını, müvekkilinin bu unvanda bir şirketi olmadığını, söz konusu faturayı davalı … kendi kendine düzenlediğini, müvekkili adına düzenlemediğinin açık ve net olduğunu, bu nedenlerle; —- İcra Müdürlüğü’nün—–sayılı icra dosyasından dolayı müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile öncelikle teminatsız olarak icranın durdurulmasına, bunun mümkün olmaması halinde dosyada müvekkile ait taşınmaz haczedilmiş olduğundan dava sonuna kadar icranın durdurulmasını, karar verilmesi, bunun da mümkün olmaması halinde dosyaya yatırılacak olan dosya borcunun alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalının alacağın %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 (Bin)-TL.’nın davalıdan alınarak taraflarına verilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER:
—–Vergi Dairesinin yazı cevapları, —– İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyası
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; davalı tarafça davacı aleyhine başlatılan —– İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyasına konu alacaktan kaynaklı borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup, bu hükme göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında istisna öngörülerek “Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” ifadesine yer verilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 4. Maddesinde; nispi ve mutlak ticari davalar düzenlenmiş olup her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olup, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddenin ilk fıkrasında a, b, c, d, e ve f bentlerinde sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ise mutlak ticari dava niteliğindedir. TTK m. 5 uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.Aynı kanunun 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.” Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”; 15.maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde; Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.Gerçekten, 19.02.1986 tarih —– sayılı —– yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.(Yarg—–HD. E: —–)Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; mahkememizce davacı tarafın uyuşmazlık konusu olayın gerçekleştiği iddia edilen 2017-2018 yılları arasına ait vergi kayıtlarının ilgili vergi dairelerinden istendiği, …’ye ait vergi kayıtlarının incelenmesinde işletme defteri esasına göre defter tuttuğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlayıcı faaliyette bulunmadığı anlaşılmakla davacı taraf tacir olmadığından huzurdaki davanın nisbi ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, aynı zamanda mutlak ticari davalardan da olmadığı anlaşılmakla davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olup görev yönünden davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin —– ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ —– ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nın 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı…. yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK’nın 341/1,342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince iki hafta içinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle —– Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.