Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/275 E. 2023/639 K. 06.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/275 Esas
KARAR NO : 2023/639
DAVA: Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/01/2020
KARAR TARİHİ: 06/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/

;Davacı vekili dava dilekçesinde
Davalı, şirketi temsil yetkisini haiz olduğu dönemde görevini kötüye kullanarak ticari vekalet ilişkisinden kaynaklı elde ettiği tüm geliri kendine sakladığı, şirketi maddi zarara uğrattığını, davalı …’ nın 2018 yılı başlarında ——— ortaklık teklif etmesi üzerine ——— sermaye koyması ve davalının da işi yürütecek olması şeklinde karşılıklı anlaşmaya vardıklarını, bunun üzerine turizm ve yolcu taşımacılığında hizmet veren ——- şirketi İsimli firma kurulduğunu, akabinde işleri yürütmesi için davalı tarafa ——— Noterliğinin 21.08.2017 tarihli ———- yevmiye numaralı ve yine ———- Noterliğinin 26.03.2018 tarihli ——— ve ——– yevmiye numaralı vekâletleri ile şirket adına ve hesabına ticari işlem yapmaya, araç kiralamaya ve yolcu taşımaya en geniş yetkili temsilci olarak davacı tarafından atanmış olduğu, davacının faaliyetlerini yürütmesi amacıyla davalı yanın arkadaşı olan ——— ile taşımacılık sözleşmesi imzaladığını, fakat ortaya çıkan uyuşmazlık nedeniyle 20.12.2018 tarihinde ———- Noterliğinden gönderilen ——— yevmiye numaralı ihtar ile bu sözleşmenin ———- tarafından sonlandırıldığını, davalı yanın, davacı firma yöneticisi ve hissedarı ———- tarafından en geniş yetkili temsilci olarak atanmasından sonra Mart 2018 ile Aralık 2018 arasında geçen dönemde şirkete ait, ——— ve ———- plakalı iki aracı işleterek ticari kazanç elde ettiği, ancak bu kazançları davacı firmaya bildirilmediğini, davacı ———, ———- gibi global taşıma sistemleri, diğer turizm firmaları ve şirket sahibi ———– yönlendirdiği firmalardan ticari gelir elde etmesine rağmen yine işbu kazançlar davacıya bildirilmediğini, davalı araçları şirkete iade edip şirketten ayrıldığı Aralık 2018 tarihine kadar münferiden araçları davacı şirket adına işletmiş; gelir elde etmiş, kendi el yazılı davacı firmaya teslim ettiği bila tarihli belge 22.05.2018 tarihinden sonra aylık süreçte 35.000 TL net gelir elde ettiğini ikrar ettiğini, fakat davalı bu bedeli şirkete ödemediği, davacı firma sahibi ——— tarafından, davalı hesabına birçok defa ticari faaliyetler için gerekli olan resmi ve hukuksal işlemleri gerçekleştirmesi için para yatırılmış ancak davalı tarafından bu işlemler gerçekleştirilmediği gibi davacı firmaya veya şirket yöneticisi ve hissedarı olan ———- iade de edilmediği, Aralık 2018’de söz konusu iki aracı ———- tüm ısrarlarından sonra otoparka bırakmış ve hiçbir şey söylemeden elde ettiği gelirlerle çekip gittiği, araçların otoparka ve araç anahtarlarının davalının kayınvalidesi tarafından ——— bırakılmasından sonra araçlar için ekspertiz raporu alındığı, ve davalının araçları hor kullanması sebebiyle araç kondisyonunda ciddi oranda düşüş tespit edildiği, bu nedenle davacı firma araçlarda meydana gelen hasar oranında zarara uğradığı, bu tespitin ortaya çıkarılması için ———- Otomotiv’e müzekkere yazılmasını talep ettiklerini, Haziran 2019’dan itibaren, davalının kullandığı araçlarla ilgili olarak davacı firmaya, ——– şirketinden ———- Köprüsü’nden geçerken geçiş ücreti ödenilmemiş olması sebebiyle para cezası tebliğlerinin gelmeye başladığı, bu para cezalarının celbini talep ettiklerini, bunların yanı sıra davacıya karşı ihlali geçiş cezalarına ilişkin icra takipleri başlatıldığını, tüm bunların asıl sorumlusu olan davalı yanla irtibata geçmeye çalışılsa da çabalar sonuçsuz kaldığını, davalıya verilen vekaletnameye göre otoyol geçiş ücretlerinin, trafik cezalarının ödenmesi de gerektiğini, davalı … bu yükümlülüklerini yerine getirmeyerek şirketi zarara uğrattığını, ticari vekil kavramı Türk Borçlar Kanunu’nun 551. Maddesinde düzenlenmiş olup işbu madde uyarınca davacı ile davalı arasında bir vekalet ilişkisi kurulduğu, yine Türk Borçlar Kanunu’nun 508. Maddesinde vekilin hesap verme borcu düzenlendiği, davalı taraf, yaptığı hiçbir işin ve işlemin hesabını davacı firmaya vermeyerek “hesap verme borcu” yükümlülüğüne aykırı davrandığı, davalı hakkında yukarıda belirtilen sebeplerle güveni kötüye kullanma suçu ile dolandırıcılık suçlarından suç duyurusunda bulunulduğunu, Mahkemece tahsilat yetkisi olan şüphelinin yaptığı tahsilatları şirkete iade etmemesinin suç oluşturduğunu açıkça tespit ettiği, yukarıda açıklanan sebeplerle, haklı davanın kabulüne, davalının malvarlığı üzerinde ihtiyati tedbir uygulanmasına, kısmi alacak davası ile talep ettiğimiz, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, haksız elde edilen gelirin ve şirketin uğradığı zararın tarafımıza ticari faizi ile iadesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı tarafından 6100 Sayılı HMK’nin 322/1 maddesi atfıyla aynı yasanın 126-131 maddeleri kapsamında cevap dilekçesi verilmemiştir. Davalı duruşmalara katılmamıştır. Ancak ; Davalı … 21/09/2023 tarihli duruşmadaki yeminli beyanında; “.. ben bana sormuş olduğunuz davacı ——– şirketi isimli şirketi biliyorum, bu şirketin sahibi ——– isimli kişi olduğunu biliyorum, ancak resmi olarak kayıtlarını bilemiyorum, ben ——— kayınvalidem vasıtasıyla tanıyorum, davacı şirketle hiçbir şekilde çalışmadım ve ticari ilişki içinde olmadım, ben ———- isimli kişiyle de hiçbir ticari ilişkim olmamıştır, dolayısıyla benim davacı şirkete hiçbir şekilde borcum yoktur, açılan davayı bu nedenle kabul de etmiyorum, ben dava dilekçesini okudum, benim dava dilekçesinde anlatılan olaylarla hiçbir ilgim yoktur, ben davacı şirket ile dediğim gibi hiçbir ticari bağlantım olmamıştır, şoför olarak çalışmam da asla söz konusu değildir, bana ——— bazı işlerinde yardımcı olmam için bir vekaletname çıkarmıştı, bu vekaletnameye dayalı olarak onun adına birkaç işlem yaptım ancak borç doğrucu bir işlem yapmadım, benim ehliyetim vardır ancak iddia edildiği gibi araçları işletmem söz konusu değildir, bana göstermiş olduğunuz dava dilekçesinde ek-3 olarak gösterilen 22/05/2018 sonrasına ilişkin olduğu anlaşılan gelir/gider hesabına ilişkin gösterilen belge üzerindeki yazılar bana ait değildir, benim böyle bir hesaptan bilgim de yoktur, ayrıca bu belge üzerinde imzam da bulunmamaktadır. Sonuç olarak aleyhime açılan davayı ve tüm iddiaları reddediyorum…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı vekili ise son celseki beyanında; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

DELİLLER: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, Nüfus ve İstanbul Ticaret Odası Sicil Kayıtları,
———- 21/08/2017 tarih ———- yevmiyeli Vekaletnemesi,
———-.Noterliğinin 26/03/2018 tarih ———— sayılı vekaletnamesi,
———– soruşturma dosyası, Trafik Tescil Kayıtları, Davalıya Ait ———–,
——— Vergi Dairesi’ne ait 2018 yılı BA-BS formları, 22/05/2018 Tarihli belge, Bilirkişi Raporu, Tanık Beyanları, Yemin, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİNE GÖRE; VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI:
Dava, Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince davanın değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, resen araştırmaya tabi arabuluculuk dahil dava şartları, taraf sıfatı ve hak düşürücü süre incelenmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın duruşmaya katılan davacı vekilinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanı üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri tamamlanmış ve karar duruşmasına katılan taraf vekillerinin tahkikata ve davaya ilişkin son sözleri de alınıp zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.Bilindiği üzere Türk Borçlar Kanununun vekâlet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir malın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, belirtilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk ——— daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Eş söyleyişle, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Yine aynı yasa maddesinin 2.fıkrasına göre vekil, vekalet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. Yukarıda anlan yasal düzenlemeler ,yapılan yargılama ve toplanan deliler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı şirketin ———-Noterliğinin 21/08/2017 tarih ——— yevmiyeli numaralı ve ———Noterliğinin 26/03/2018 tarih ——— sayılı vekaletleri ile davalıya şirket adına işlem yapmaya, araç alım ve kiralanmasına, ——– ve ——– ürünü alınması gibi hususlarda temsil yetkisi verildiği görülmüştür. Mahkememizce davalı yasal süre içinde davaya yanıt vermediğinden iddianın inkar edildiği kabul edilerek davacı vekili tarafından gösterilen deliller ve resen getirtilmesi gereken deliller toplanmış ve gösterilen tanıklar da dinlenmiştir. Davacı vekilinin talebi de gözetilerek 6102 Sayılı TTK’nin 83-85 maddeleri ve 6100 Sayılı HMK’nin 222. maddeleri kapsamında aynı yasanın 278/4 ve 218/1 maddelerine göre yerinde inceleme ve örnek alma yetkisi verilerek davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak davacı şirketin davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı ve miktarı ile özellikle davalının elde ettiği gelirin şirket kayıtlarında bulunup bulunmadığı hususunda rapor düzenlenmesine karar verilmiş ve bu minvalde dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi SMMM ——– tarafından davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 19/08/2022 tarihli raporda özetle ; davacı şirketin yerinde inceleme yetkisine rağmen ticari defter ve belgelerini incelemeye sunmadığı, (vekile gönderilen mailler eklenmiştir) davacı şirketin 2017-2018 yıllarına ilişkim mali tabloları (Bilanço, Gelir Tablosu) detaylı olarak incelenmiş olup, davacı şirketin bilanço tablolarında 2018 yılında “Taşıtlar” hesabında bilançonun aktifinde 200.746,77 TL tutarında kaydi değer bulunduğu, Raporun 4.b.2 bölümünde detaylı olarak incelenen Gelir Tablolarında ise; davacı şirketin 2017 ve 2018 yıllarında ciro/hasılat kaydının bulunmadığı, 2017 yılında-6.034,06 TL, 2018 yılında ise-77.517,94 TL tutarında dönem zararı beyan ettiği şeklinde rapor verilmiştir. Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ve davacı vekilinin itirazları değerlendirilmiştir. Davacı vekili duruşmada müvekkili şirketin ticari defterlerin incelemeye neden sunmadığını bilmediğin beyan etmiştir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede davacı vekilinin sunduğu delillerden davacı şirketin davalıya vekalet verdiği sabit olmak ve davalının yemin beyanında vekalet ilişkini kabul etmesine rağmen; dava konusu işlemlerin davalı tarafından yapılıp yapılmadığının ve davacı şirkete ait araçların işletilip gelir elde edildiği halde şirkete verilmediği iddiasının ispat edilemediği anlaşılmıştır. Zira davacı tarafın temel dayanağı olan dava dilekçesi ek-3 olarak gösterilen ve dosyada bir örneği bulunun 22/05/2018 tarihli gelir-gider dökümüne ilişkin belgede davalının herhangi bir beyan ve imzasına da rastlanmamıştır. Bu açıdan tek taraflı olarak her zaman düzenlenmesi mümkün bu belgeye itibar edilmemiştir. Öte yandan ———- kayıtlarına göre davalının davacı şirkette çalışmadığı da sabit olup, işlettiği öne sürülen ——— plakalı araçların davalıya teslim edildiğine ilişkin bir belgede dosyaya ibraz edilmemiştir. Davacı vekili tarafından gösterilen tanık … beyanlarının davacı şirket temsilcilinin anlatımlarına dayandığı , diğer tanık … ise davacı şirket temsilcisinin oğlu olduğu, beyanlarının babasının ve kendisinin sübjektif değerlendirmelerine dayalı olduğu, mevcut beyanların kişisel tahminlere dayalı, ticari şirket kavram işleyişinden çok esnaf faaliyetine ilişkin günlük yaşamın konuşma dilinden oluştuğu ve böylece ispat kuralları bakımından yazılı ve yeterli delillerle desteklenmediğinden itibar edilememiştir. Öte yandan davalı hakkında yapılan hizmet nedeniyle güveni kötüle kullanma suçu şikayetine de ———- CBS tarafından takipsizlik kararı verilmiş ve karar kesinleşmiş durumdadır. Dolayısıyla davacı şirket tarafından verilen tek taraflı vekaletnamenin vekilin vekaletname gereği işleri yaptığı ve yapacağı anlamına gelmez. Davacı tacirin bu vekaletnamelere konu iş ve işlemler için iki taraflı bir sözleşme ile tarafların hak ve yükümlülüklerini belirlemesi, sınırlandırması ve denetimini de yapması gerekmektedir. Bu cümleden hareketle dava dilekçesindeki anlatıma göre olayların gerçekleşme biçimi, tarafların sıfatı ve ticari hayatın akışına göre davacı şirketin TTK’nin 18/2 maddesinde düzenlenen basiretli tacir kavramından sorumluluğu kaydedilmelidir. Mahkememizce yukarıdan beri açıklanan hususlara göre dava ispat edilemediğinden ve davacı vekili tarafından dava dilekçeninde açıkça yemin delilene dayanıldığı tespit edilmekle ve özel yetkiye binaen yemin teklif edilip sorulması istenen hususlar da ayrıntılı olarak bildirilmekle; davalıya mahkememizce davacının sorularından da yararlanılarak usulüne uygun olarak yemin davetiyesi gönderilmiş ve öne sürülen iddialar davalıya sorularak maddi gerçek aranmıştır. Ancak mahkememizce son ispat vasıtası olan yemine konu tüm usulü kurallar bir bir yerine getirilmek suretiyle dinlenen davalı tarafça davacının temel dayanağı isim ve imzasız belge dahil tüm iddialar reddedilmek suretiyle yemin eda ve yeminde sebat edilmiştir. Binaenaleyh; 4721 Sayılı TMK’nin 6. ve 6100 Sayılı HMK’nin 190, 200, 225 vd. maddeleri gereğince ispatlanmayan davanın reddine karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden ise 326/1. maddesi gereğince tamamen aleyhine hüküm verilen davacı şirket sorumlu tutulmuştur. Bu kapsamda ayrıca Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi ———– bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de yargılama gideri kapsamında davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 597,72 TL harçtan mahsubuyla bakiye 327,87 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. maddeleri ile AÜT uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davalı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir edilen 17.900,00 TL nispi vekalet ücreti ve 11,50 TL vekalet harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-)Davalı tarafından kendisini vekille temsil ettirmek dışında (HMK’nin 323/1/ğ) yapılmış başka bir yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansın yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; ———— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/10/2023