Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/237 E. 2020/116 K. 24.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/237 Esas
KARAR NO : 2020/116

DAVA : İtirazın İptali ( Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18/04/2017
KARAR TARİHİ : 24/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan Rücuen Tazminat ) davasında dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkili kurum sigortalısı —– tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanması sonucu kendisine— geçici iş göremezlik ödeneği ödemesi yapıldığını, trafik kazasının meydana gelmesinde davalı —-plakalı araç sürücüsünün kusurlu bulunduğunu, uğranılan zararın tazmini için bu sigorta şirketine talepte bulunulmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu —.İcra Müdürülğünün —- sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla, takibe yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP/TALEP :
Davalı — vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacı kurumun yaptığı icra takibinde sigortalı araç sürücüsünün bilgileri kendilerine ulaştırılmadığından herhangi bir ödeme imkanı bulamadıklarını, davaya konu trafik kazasına karışan —- plaka sayılı aracın şirketlerine trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçe limiti ile sorumlu olduklarını, talep edilen geçici iş göremezlik ödeneğinin tıbben yapılması gereken zorunlu giderlerden olduğunu, bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı bulunduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —-vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle; davaya konu trafik kazasına karışan aracın müvekkili şirkete ait olduğunu, aracın diğer davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası ile ve 150.000 TL limitle sigortalı olduğunu, talep edilen miktarın limit dahilinde kaldığından müvekkili şirketin borçla bir ilgisi ve sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirketede icra takibinin başlatılmış olmasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu —-. İcra dairesinin — esas sayılı dosyası ile dosya içindeki tüm bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava İtirazın İptali (Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan Rücuen Tazminat ) davasına ilişkindir.
İstanbul Anadolu ———. Asliye Hukuk Mahkemesinin— tarih ve — Esas — Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkemece verilen görevsizlik kararında özetle; davalı sigorta şirketinin tacir sıfatına haiz olduğu, sigortaya ilişkin hükümlerin de TTK’da düzenlendiği gerekçesi ile, mahkememize yönelik görevsizlik kararı verildiği görülmüştür.
Dosya kapsamında bulunan İstanbul Anadolu —. İş Mahkemesinin —– karar sayılı görevsizlik kararı ile de görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesine yönelik görevsizlik kararı verildiği görülmüştür. İş mahkemesinden verilen görevsizlik kararında ise özetle; olayın — kaynaklanmadığının kabulü ile verilen görevsilik kararının kesinleşmesine müteakip dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkemelerce verilen her iki görevsilik kararı da istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu kapsamda mahkememizce gerek İş Mahkemesinden verilen gerekse Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen görevsizlik kararlarının ve mahkememizin görevli olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi zorunluluğu hasıl olmuştur. Bu kapsamda mahkememizin görevine ilişkin genel bir bakışta yarar bulunmaktadır.
Anayasa’nın 37. maddesine göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/(1)-c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu değildir. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Bu yasal çerçevede mahkemelerce görev konusu her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6.kitabında 1401. vd. maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483.vd. maddelerinde düzenlenmiştir Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan sigortadan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince sigortaya ilişkin uyuşmazlıkların asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Yukarıda yazılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararının gerekçesi kendi içinde çelişkili olup, uyuşmazlık konusu ve davanın sebebi açıkça tartışılmadan sırf davalılardan birinin sigorta şirketi olması nedeniyle mahkememize yönelik görevsizlik kararının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. İş mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararına gelince, İş Mahkemesi tarafından dayanak olarak gösterilen Yargıtay ——. Hukuk Dairesinin —- karar sayılı ilamında davacı taraf sigorta şirketi davalı taraf ise —–olup, dava meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından ödenen tedavi giderlerinin davalı kurumdan tahsili için başlatılan icra takibine yapılan vaki itirazın iptali istemine ilişkin bulunmaktadır. Bir başka anlatımla anılan dava KTK’nın 98. Maddesinde 6111 sayılı kanunla yapılan değişiklik nedeniyle trafik kazaları sonucunda yapılan tedavi giderlerinin —— sorumluluğunda bulunması nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından ödenen giderlerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade edilmesine yöneliktir. Oysa somut uyuşmazlık, davacı —– tarafından sigortalısının geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçici iş göremezlik kapsamında ödenen paranın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Görüldüğü üzere olayımızda davacı —- davalı meydana gelen trafik kazasında kusurlu bulunan aracın işleteni şirket ve ve şirketin sigortacısı olan—-. Maddesi ile Mülga 1479 sayılı kanunun 70. Maddesinde ve 506 sayılı kanunun 134. Maddesinde “bu kanunların uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı kanunun 101. Maddesinde de aksine hüküm bulunmayan hallerde 5510 sayılı kanunun hükümlerinin uygulanması ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlemesine ve uyuşmazlığın dayandığı hukuki sebep rücuen tazminat istemine ilişkin olmasına göre davada görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğu açık seçik ortadadır. (Bkz; Yargıtay —- Hukuk Dairesinin —karar sayılı ilamı) Öte yandan yine iş mahkemesinin verdiği görevsizlik kararında İstanbul BAM —-. Hukuk Dairesinin —— karar sayılı kararına da atıf yapılmış ise de aynı dairenin benzer olaya ilişkin yeni tarihli bir başka kararında iş mahkemesinden verilen bir kararın görev hususuna değinilmeden karara bağlandığı bilinmektedir.(İstanbul BAM —. Hukuk Dairesinin — karar sayılı ilamı) Bütün bunlara göre olayın mutlak ve nispi ticari dava kapsamında kalmadığı, özel düzenlemelere bağlı olarak ticaret mahkemesinin görevine de girmediği aşikardır. Bu kapsamda mahkememizin görevli olmadığı davaya bakma görevinin ilk görevsizlik kararını veren İş Mahkemesine ait olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmış ve Mahkememizce, daha önce İş Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararı da gözetilerek davanın, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-)Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca ‘mahkememizin görevli olmaması nedeniyle’ 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c ve 20/1 ,5510/101 maddeleri uyarınca görevli mahkemenin İSTANBUL ANADOLU İŞ —- MAHKEMELERİ (—–.İŞ MAHKEMESİ) OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca önceki mahkemeler tarafından verilen görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiğinden mahkememizce verilen görevsizlik kararının da kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde dosyanın 6100 sayılı HMK’nın 21/1-c maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için resen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine( ————- HD.) gönderilmesine,
4-)6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 21/1-c maddesi gereğince belirlenecek görevli yargı yeri tarafından (Mahkemece) değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)İstinaf yoluna başvuru sonucunda bu kararın kesinleşmesi ihtimalinde istinaf başvurusunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu iş (—– gönderilmesine; aksi halde mahkememiz tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nın 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, tarafların ve vekillerinin yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.